İnsidental saptanan subplevral ve perifissürel nodüllerin iki yıllık yakın takip sonuçları
Two-year close follow-up results of incidentally detected subpleural and perifissure nodules
- Tez No: 908396
- Danışmanlar: PROF. DR. ÖMER ÖZBUDAK
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Göğüs Hastalıkları, Chest Diseases
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Akdeniz Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 76
Özet
Bu çalışmanın amacı, subplevral ve perifissürel nodüllerin iki yıllık yakın takip sonuçlarını incelemektir. Çalışmamızda, farklı yaş ve cinsiyet gruplarından toplam 104 hasta üzerinde yapılan bilgisayarlı tomografi taramaları kullanılarak subplevral ve perifissürel nodüllerin sıklığı, büyüklüğü ve morfolojik özellikleri incelenmiştir. Hastalar, sigara kullanımı, ailede malignite öyküsü ve eşlik eden hastalıklar açısından değerlendirilmiş, nodüllerin zaman içindeki değişimleri kaydedilmiştir. Çalışmamızda subplevral nodüllere sahip hastaların %54,8'i tek, %45,2'si birden fazla nodüle sahiptir. Perifissürel nodüller ise toplam hastaların %22,1'inde tespit edilmiştir. İlk BT ölçümünde nodüllerin medyan çapı 5,5 mm iken, iki yıl sonunda yapılan son ölçümde bu değer 5,0 mm olarak bulunmuştur. Genel nodül stabilite oranı %80,6 iken, nodül artışı %11,7, azalma %4,9 ve kaybolma %2,9 olarak gözlemlenmiştir. İki yıllık periyotta, subplevral ve perifissürel nodüller genellikle stabil seyretmiş, ancak az bir kısmında boyut değişikliği gözlenmiştir. Plevral fissürlere yakın, üçgen veya oval şekilli nodüller genellikle intrapulmoner lenf nodları olarak kabul edilir ve bu nodüllerin 6 mm'ye kadar olanları takip gerektirmez ancak bitişik fissürü aşan veya eşlik eden bir malignite bulunan durumlarda perifissüral nodüllerin takip edilmesi önerilmiştir. Araştırma bulgularımız, akciğer nodüllerinin özelliklerinin hastaların cinsiyet, hastalık durumu ve diğer klinik özelliklerine bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini ortaya koymaktadır. Erkek hastalarda buzlu cam tipi nodüller daha sık görülürken, KOAH-astım komorbiditesi olanlarda düzensiz sınırlı, solid tümörü olanlarda ise spiküler uzantılı ve kalsifikasyon içeren nodüller daha yaygındır. Kardiyak hastalığı olanlarda nodüller genellikle periferik konumda bulunurken, diyabet hastaları arasında perifissürel konum daha sık rastlanmaktadır. Ayrıca, solid tümörlü hastaların tedaviye devam etmeme olasılıkları anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Bu hastalarda patolojik tanı alma ve nodül artışı olasılıkları da yüksektir. Solid ve düzgün sınırlı olmayan nodüller ile subsolid, pür buzlu cam, düzensiz sınırlı ve kavite özellikli nodüller, patolojik tanı alma ve tedaviye devam etme olasılıklarının arttığı durumlar arasındadır. Patolojik sonuçlara göre, %85,6'sında herhangi bir patolojik tanı yokken, %14,4'ünde patolojik bir sonuç bulunmuştur. Tanısal örnekleme sonuçlarına göre, bronkoskopik ve EBUS yöntemleri çoğunlukla nondiagnostik veya benign sonuçlar vermiş, en etkili yöntem transtorasik biyopsi ve mediastinoskopi olmuştur. Son durumda ise hastaların %51,9'u herhangi bir tedavi almaksızın takibe devam ederken, %29,8'i takipten çıkmıştır. Tanısal örnekleme yapılan hastalar, yapılmayanlara göre patolojik son tanı alma, nodül büyümesi ve tedaviye devam etme olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bulgularımız, bu tip nodüllerin yakın takibinin, potansiyel malign transformasyonları erken saptamada önemli olabileceğini göstermektedir. Çalışmamız literatüre yararlı bilgiler sağlamakla birlikte rastlantısal saptanan subplevral ve perifissürel nodüllerin takip kriterleri ve malignite riski hakkında daha fazla kanıtın olması gerektiği kanısındayız.
Özet (Çeviri)
The aim of this study is to examine the two-year follow-up results of subplevral and perifissural nodules. In our study, the frequency, size, and morphological characteristics of subplevral and perifissural nodules were analyzed using computed tomography scans conducted on a total of 104 patients from various age and gender groups. Patients were assessed for smoking habits, family history of malignancy, and coexisting diseases, and changes in nodules over time were recorded. In our findings, 54.8% of patients with subplevral nodules had a single nodule, while 45.2% had multiple nodules. Perifissural nodules were identified in 22.1% of all patients. The median diameter of nodules at the initial CT scan was 7.0 mm, which decreased to 6.5 mm at the final measurement after two years. The overall nodule stability rate was 80.6%, with nodule increase observed in 11.7%, decrease in 4.9%, and disappearance in 2.9% of cases. Over the two-year period, subplevral and perifissural nodules generally remained stable, although size changes were observed in a small portion of cases. Our research findings reveal that the characteristics of pulmonary nodules vary depending on the patient's gender, disease status, and other clinical features. Ground-glass nodules are more frequently observed in male patients, while individuals with COPD-asthma comorbidity tend to have irregularly bordered nodules, and those with solid tumors more commonly exhibit spiculated and calcified nodules. Nodules in patients with cardiac diseases are generally located peripherally, whereas in diabetic patients, a perifissural position is more commonly observed. Additionally, the likelihood of discontinuing treatment is significantly higher among patients with solid tumors. These patients also have higher probabilities of receiving a pathological diagnosis and experiencing nodule growth. Solid and irregularly bordered nodules, along with subsolid, ground-glass, irregularly bordered, and cavity-containing nodules, are associated with increased chances of receiving a pathological diagnosis and continuing treatment. Diagnostic sampling in patients has shown that compared to those not sampled, there is a higher likelihood of obtaining a pathological final diagnosis, experiencing nodule growth, and continuing treatment. Our findings suggest that close monitoring of such nodules may be crucial in early detection of potential malignant transformations.
Benzer Tezler
- Düşük doz üriner sistem bilgisayarlı tomografi incelemesi ile insidental saptananpatolojik bulguların değerlendirilmesi
Assessment of incidental pathological findings detected in low-dose ct for urinary system studies
FATİH ÇAĞRI SARIKAYA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Radyoloji ve Nükleer TıpGazi ÜniversitesiRadyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AHMET BARAN ÖNAL
- Akciğer bilgisayarlı tomografisinde insidental saptanan meme nodüllerinin evrişimli sinir ağları ile benign-malign olarak sınıflandırılması
Classification of breast nodules detected incidental in lung computerized tomography and as benign-malign with conversion neural networks
ZİŞAN ERTUNÇ
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve KontrolMuğla Sıtkı Koçman ÜniversitesiYapay Zeka Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. İBRAHİM ÖNDER YENİÇERİ
- 18f-FDG PET/CT'de saptanan insidental tiroid lezyonların yönetim algoritması ve klinik önemi değerlendirilmesi
Management algorithm and clinical evaluation of incidental thyroid lesions detected in 18F-FDG PET / CT
TAHİR YERLİKAYA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
OnkolojiAkdeniz Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HASAN ŞENOL COŞKUN
- F18 FDG PET\ BT ile saptanan insidental tiroit lezyonlarında tiroit kanseri prevalansı ve riski
Thyroid cancer prevalance and risk in incidental thyroid lesions detected with F-18 FDG PET /CT
İBRAHİM FATİH CERAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Radyoloji ve Nükleer TıpSağlık Bilimleri ÜniversitesiNükleer Tıp Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. TAMER ÖZÜLKER
- Yetişkinlerde çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile insidental saptanan diafragmatik hernilerın değerlendirilmesi
A retrospective study in the detection of i̇nci̇dental diaphragmati̇c hernias in adult population with multislice computed tomography
ZELAL TAŞ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2013
Radyoloji ve Nükleer TıpDicle ÜniversitesiDahili Tıp Bilimleri Bölümü
PROF. DR. ASLAN BİLİCİ