Geri Dön

Experience value, counter-monument, narrative archive: the memory landscape of the railroaders in Türkiye

Yaşam Değeri, Karşı-Anıt, Anlatı Arşiv: Türkiye'deki Demiryolcuların Hafıza Peyzajı

  1. Tez No: 918839
  2. Yazar: BAŞAK ÖZDEN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. AYŞE ŞENTÜRER
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Arşiv, Mimarlık, Tarih, Archive, Architecture, History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 409

Özet

Bu çalışma, Türkiye'deki demiryolu çalışanlarının özgün mekansal hafızasına dair bir incelemedir. Çalışmanın itkisi, İstanbul'daki tarihi demiryolu hattın 2013'teki yıkımının ardından gelişen araştırma sürecinde Kent ve Demiryolu adlı internet bloğunun keşfine dayanmaktadır. 2007'de birkaç demiryolu çalışanının inisiyatifiyle açık kaynak ve katılımcı bir platform olarak kurulan blog, 21. yüzyıla dek büyük oranda parçalanmadan sürdürülmüş bir yaşam kültürünün maddi ve manevi bileşenlerine yönelik yıkım süreçleri karşısında güçlü bir karşıt söylem zemini üretir. Blog aynı zamanda çalışanların özgün deneyimine dayanan kolektif bir mekan anlatısının izlerini barındırmaktadır. Demiryolu peyzajı, 20. yüzyılda inşa pratikleri, 21. yüzyılda ise yıkıcı pratiklerin üstünlüğünde şekillenir. Osmanlı İmparatorluğu'ndan devralınan demiryolları, modern Türkiye'nin inşa edildiği Erken Cumhuriyet Dönemi'nde ulusallaştırma ve hızlı inşa hamleleriyle ülkenin dört bir yanına yayılır. Bu dönemde kurulan Devlet Demiryolları, bünyesinde ulusal nitelikli bir meslek organizasyonu kurarken, çalışanlarının günlük yaşamını zenginleştirecek mekânsal kurguyu da eşzamanlı olarak üretir. Demiryollarının inşası kapsamında sistematik olarak üretilen bu mimari yapı stoğu, demiryolcular olarak da anılan büyük çalışan topluluğunun yalnızca işlik hayatı için işlevsel mahiyette değildir; yanı sıra onların barınma, dinlenme, eğitim ve sağlık hizmetlerini de karşılayarak belirli bir yaşam tarzını ve bu tarzı dolayımlayan pratiklerin kurum içi tesisler aracılığıyla üretilmesini sağlar. Kısaca, çalışanların 20. yüzyılda sahip oldukları demiryolu imgesi, demiryolunun maddi bileşenleri ve çalışanların sosyal kimliği etrafında şekillenir. 1980'lerle birlikte Türkiye'deki neoliberal politikalar çevresinde geliştirilen kanun ve uygulamalar etrafında, Devlet Demiryolları'nın kurumsal yapısı köklü bir değişim geçirirken, bu imgeyi üreten sosyal ve mekansal yapı parçalanmaya başlar. Bu çözülme, emekli veya aktif birçok demiryolu çalışanının güncel yıkımlar karşısında, blogda görünür olan, karşıt pozisyonlarının kaynağıdır. Çalışma, blogdaki anlatılardan yola çıkarak demiryollarının inşasına dayanan ve yıkımlarıyla şekillenen özgün mekansal hafızanın maddi ve manevi bileşenlerine odaklanır. Bu amaçla, hafıza, anıt ve arşiv kavramlarını geleneksel anlamlardan güncel anlamlarına doğru bir post-modern açılım dahilinde ele alarak, 21. yüzyılın hafıza üretme biçimleri, yöntemleri ve araçlarına dair bir söylem üretmeyi hedefler. Söz konusu kavramsal açılımın motivasyonu 21. yüzyılda hafıza, anıt ve arşivin geleneksel biçimlerinden sıyrıldığı fikridir. Geleneksel tanımları itibariyle basitçe hafıza araçları olarak tanımlayacağımız mekan, anıt ve arşiv güncel anlamları dahilinde deneyime dönük, yaratıcı mecraları kapsayacak biçimde genleşir. Diğer yandan, bu kavramlar çağımızda inşadan çok yıkımla ilişkili hale gelir. Sözü edilen kavramsal irdeleme, demiryolu peyzajının büyük inşa hamleleriyle kurulduğu 20. yüzyıl ve büyük ölçekli yıkımlara maruz kaldığı 21. yüzyıla ait mekansal üretim ve hafıza üretim biçimleri arasındaki farkların okunabilmesi adına alan açmaktadır. Modern Türkiye'nin demiryolları tarihini kapsayan inşa ve yıkım hamleleri arasında kalan bir asırlık zamanda, demiryolunun yalnızca maddi niteliği değil, hafızasının, anıt ve arşivlerinin niteliği de değişir. Örneğin, blog sadece arşivsel belgeler sunmakla kalmaz, özgün bir mekan anlatısının fragmanlarını içerir. Bu fragmanlarda anıtlaştırılan demiryolu peyzajına atfedilen anıtsal değerin özgün kaynağı, demiryolunun tarihsel değerinden çok ürettiği yaşam değerine dayanmaktadır. Diğer yandan blog, kaybolan hafıza unsurları karşısında, demiryolunun yalnızca geçmiş imgesini değil güncel deneyimini aktaran üretken bir hafıza mecrası olarak, geleneksel karşıtı bir anıt niteliği barındırır. Blog üzerinde keşfedilen tüm bu çarpıcı durumlar, hafıza-anıt-arşiv ekseninde söz konusu kavramlara dair güncel anlamların keşfedilmesi yönündeki motivasyonun kaynaklarıdır. Çalışmanın ilk bölümü bir dizi seçili metnin çapraz okunması eşliğinde bu üç kavram etrafında yapılandırılan bir kuramsal irdeleme üzerinde ilerler. Bu irdeleme, bir düşünme aygıtı olarak üretilen kavramsal bir zıtlıklar/ilişkiler grafiği eşliğinde sürdürülür. Literatürde yakalanan veya sıfırdan kurulan bir dizi alt kavram aracılığıyla, hafıza, anıt ve arşiv kavramlarının her biri, geleneksel ve güncel anlamları dahilinde bir kavramsal karşıtlıklar kategorisi olarak (yeniden) üretilir. Kategoriler arasında kurulan çapraz referanslar aracılığıyla ilgili kavramlar arasındaki ilişkiler ortaya konur. Bu üçlü yapı, takip eden bölümde çalışanların demiryolu hafızasının irdelenmesi için kullanılmaktadır. Kuramsal bölüm, iki eksenli bir sorgulama üzerinde yapılandırılır. Birinci eksende, geleneksel anlamları dahilinde hafıza araçları olarak nitelenen mekan, anıt ve arşiv birer hafıza bağlamı olarak karşıt anlamları içinde ele alınır. Mekansal hafıza kavramı, insan ve mekan arasında kurulan araçsal ilişki karşısında deneyimsel bir ilişkiye işaret edecek şekilde genişletilir. Bu paralelde, 'mimarlık' karşısında 'peyzaj', 'anıt' karşısında 'karşı-anıt' ve 'arşiv' karşısında 'anlatı arşiv' birer karşı/karşıt kavram olarak önerilmektedir. İkinci eksende, yıkım odağında ele alınan bu karşıt kavramlar aracılığıyla araç//bağlam ve tarih//hafıza karşıtlıkları arasında bir paralellik kurulmaktadır. Çalışma, 'yaşam değeri', 'karşı-anıt' ve 'anlatı arşiv' kavramlarını karşılamak üzere bir çatı kavram olarak 'hafıza peyzajı' kavramını önermektedir. 'Hafıza peyzajı', demiryolu peyzajının mekansal yayılımından esinlenen, çalışanların karşı-anıt ve anlatı arşivlerini de kapsayacak biçimde, yaşam değerine (deneyime) dayalı hafıza mecraları ve yaratıcı hafıza pratiklerinin bütününe işaret etmektedir. Çalışma, bu kavram eşliğinde demiryolcuların inşaya dayanan ve yıkımlarla şekillenen mekânsal hafızasının topoğrafyasını çıkarmayı hedefler. Hafıza başlığı altındaki ilk bölüm, 'mimarlık' ve 'peyzaj' arasındaki karşıtlık üzerinde ilerler. Bu bölümün ilk eksenine kaynaklık eden ilk metin, Denis E. Cosgrove'un 1989 tarihli Social Formation and Symbolic Landscape kitabıdır. Cosgrove'un peyzaj kavramı, çevre ve öznenin sürekli olarak birbirini (yeniden) ürettikleri, sosyal kimliğin peyzajda üretildiği ve ona yansıtıldığı fikrine dayanır. Kavram, belirli bir grup ve sınırlı çevre arasında kurulan özgün ilişkiye gönderme yapar. Çalışma, bu sosyal-mekansal ilişkiden doğan özgün tecrübeye işaret etmek üzere önerdiği 'yaşam değeri' kavramı aracılığıyla, peyzaj kavramını 'hafıza peyzajı' kavramına doğru genişletir. Demiryolu, çalışanların deneyiminden doğan özgün 'yaşam değeri' bağlamında bir 'hafıza peyzajı' olarak ele alınır. Bu değer, demiryolcuların diğer öznelerden ayrışan demiryolu imgesinin kaynağıdır. Öyle ki, çalışanların deneyimi ana hat yolcularından veya yerel kullanıcılardan oldukça farklı mekansal bileşenler ve pratikler etrafında şekillenmiştir. Hafıza başlığının ikinci ekseni, Pierre Nora'nın 1984 tarihli Between Memory and History (Les Lieux de Mémoire) adlı metnindeki görüşleri etrafında ilerler. Nora, tartışmasını değişim arzusunun yol açtığı 'tarihsel hafıza' ve deneyime dayalı 'gerçek hafıza' arasındaki karşıtlık üzerine kurar. Bu iki hafıza türünü, hafıza ortamları (lieux de memoire) ve gerçek hafıza mecraları (milieux de memoire) kavramlarıyla eşleştirir. Nora'ya göre anıt ve arşiv tarihsel hafıza ortamlarıdır. Mekana dönük yıkıcı uygulamaların üstünlüğünde, 20. yüzyılda inşa edilmiş birçok demiryolu varlığı 21. yüzyılda devlet eliyle geliştirilen dönüşüm, kiralama, satış gibi uygulamalarla yıkılmakta ve/veya geleneksel kullanım ilişkilerinden kopartılmaktadır. Öte yandan çalışma, mekansal hafızanın tanımını katı bir geçmiş temsilini aşarak güncel bir hafıza üretimini içine alacak şekilde genişletmektedir. Diğer deyişle, demiryolunun mekansal hafızası yıkılmış olan(lar) kadar yıkımların da deneyimini içermektedir. Bu paralelde, geleneksel anıtın ve arşivin karşıt-imgesini üreten, bloğun bir örneğini oluşturduğu mecralar araçsal olmayan bir hafızaya işaret etmektedir. Kuramsal tartışmanın ikinci kısmı, 'arşiv' ve ona karşıt bir kavram olarak önerilen 'anlatı arşiv' kavramı etrafında şekillenir. Bu irdeleme, Jacques Derrida'nın 1995 tarihli makalesi Archive Fever: A Freudian Impression (Mal d'Archive: Une Impression Freudienne) ve Michael Foucault'nun 1969 tarihli The Archaeology of Knowledge (L'archéologie du Savoir) adlı kitabının çapraz okuması üzerinden yapılır. Geleneksel rolü içinde arşiv, Derrida'nın sözünü ettiği şekliyle, yönetmenin ve hükmetmenin aracıdır. Arşivler, birkaç asırlık süre boyunca yönetici otoritenin ve kurumların kurdukları ve sahibi oldukları, entelektüel bir araştırma ve resmi tarih yazımının araçları olan fiziki belge depolarıydı. Ulus devletlerin dağılmasına kadar kurumların inşasıyla eş zamanlı kurulan resmi arşivlerin aksine, çağımızın arşivleri çoğunlukla yıkımlar nedeniyle üretiliyor. Diğer taraftan, 21. yüzyılda arşiv herkes tarafından kolayca üretilebilen ve erişilebilen, merkeziyetsiz, otonom mecraları içine alacak şekilde genişledi. Bu genleşme, Foucault'nun ele aldığı yaratıcı tarih yazımı fikrine işaret eder. Foucault, arşivi büyük tarihsel anlatılara yön veren bir araç olarak niteleyen geleneksel tanımın dışına çıkmakta, onu seçici anlatılara yön verecek yaratıcı bir tarihsel araştırmanın mecrası olarak yeniden tarif etmektedir. Bu yaklaşım, belge ve tarihyazımı arasında önceden belirlenmiş, kesin bir ilişkiyi reddederken, belgeler arasında yapılacak çapraz okumalar aracılığıyla keşfedilmemiş, özgün tarihlerin ortaya çıkarılmasına dayanır. Bu çalışmada otonom ve merkeziyetiz bir arşiv olarak değerlendirilen Kent ve Demiryolu bloğu, demiryoluna dair özgün bir mekan anlatısının fragmanlarını içermektedir. Blogda yer alan belgelerin çoğunluğu, daha önce başka yerlerde kullanılmış ikinci el malzemelerdir. Örneğin, demiryollarının inşası paralelinde 1998'e kadar Devlet Demiryolları'nın resmi meslek dergisi olarak yayınlanmış Demiryolları Mecmuası'ndan seçilen birçok belge, blogda yıkım bağlamı içinde yeni bir sembolik değer elde eder. Dergi, 20. yüzyılda demiryollarının kurumsal inşasıyla eşzamanlı kurulan, blog ise söz konusu kurumsal yapının 21. yüzyıldaki yıkımlarıyla eşzamanlı kurulan birer arşivsel mecra olarak nitelenmektedir. Bu iki mecra, bir bakımdan karşıt, diğer bakımdan tamamlayıcı nitelikte bir mekansal anlatıyı kurmaktadır. Blog, belgelerin tutulduğu geleneksel bir 'depo arşiv' değil, onların özgün anlamlar dahilinde (yeniden) kullanıldığı, hafıza-tarih arayüzünde üretilen, bir kolektif 'anlatı arşiv' mecrası olarak Foucaultian bir tarih yazımına işeret etmektedir. Araştırmacının rolünden bağımsız olarak üretilen bu mecra, özgün bir tarihsel anlatıya yön verecek fragmanları içinde barındırmaktadır. Türkiye'deki demiryollarına dair zengin bir yazılı ve görsel içerik sunan blog, işlerliğini yitirmiş mekansal varlıkların yalnızca tarihinin değil, kültürel değerinin de anıldığı önemli bir kaynaktır. Kuramsal tartışmanın son kısmı, 'anıt' ve 'karşı-anıt' kavramları üzerine kurulur. Bu kavramlar sırasıyla, Alois Riegl'ın 1903 tarihli rapor metni Modern Anıt Kültü (Der moderne Denkmalkultus) ve James E. Young'un 1992 tarihli The Counter-Monument: Memory against Itself in Germany Today adlı metinleri aracılığıyla tartışılmaktadır. Riegl'e göre anıt, amaçlı bir anlam iletme motivasyonuyla inşa edilmiş olan veya zamanla anıt değeri kazanmış maddi bileşenlere işaret eder. İki durumu da kapsayan geleneksel rolü içinde anıt, geçmiş anlamların veya yaşamların temsil edildiği hafıza araçlarıdır. Riegl, tarihin çizgisel ilerleyişi içinde sırasıyla 'amaçlanmış anıt değeri' (intentional commemorative value), 'tarihsel değer' (historical value) ve 'eskilik değeri'nin (age value) ortaya çıktığını ve anıtsal üretime hakim olduğunu ifade eder. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın büyük bölümünde ulusal ideolojilerin gözdesi olan amaçlı anıtlar ve tarihsel anıtlar, resmi bir tarih yazımının araçları olarak görülür. Young, 'karşı-anıt' (counter-monument) kavramı ile, evrensel tarih yazımının resmi araçları olarak yapılandırılmış anıt fikrine karşı güncel deneyimin aktarıldığı yaratıcı üretimlere işaret eder. Karşı-anıt, anıtın geleneksel motivasyonundan ve formel normlarından kurtulup yeni üretim yöntemlerine ve araçlarına açılması fikrine dayanır. Kent ve Demiryolu bloğunda demiryolu bir anıtsal değer üzerinden anılmaktadır. Bu sembolleştirme, demiryolunun sahip olduğu tarihsel değerden öte, çalışanların özgün mekansal deneyimi etrafında şekillenen yaşam değerinden kaynaklanır. Riegl'in 'tarihsel anıt' (historical monument) kavramına karşıt olarak bu çalışmada özgün bir kavram olarak önerilen 'yaşanmış anıt' (experienced monument) kavramı, demiryolunun mimari üretim etrafında şekillenen mekan tahayyüllerini aşarak çalışanların gündelik pratikleri içinde kazandığı sembolik değere işaret eder. 'Yaşam değeri' (experience value), Riegl'in 'eskilik değeri' (age value) kavramıyla anıta yönelttiği fiziksel ve formel değerlemenin ötesine geçerek, bir mekan ve sosyal grup arasındaki etkileşimden doğan özgün anlama işaret eder. Çalışmanın diğer önermesi, demiryolu peyzajının yaşam değerinin, güncel yıkımlar karşısında bloğu bir karşı-anıt pratiği olarak konumlandırmasıdır. Hafıza-tarih arayüzünde üretilen blog, yalnızca geçmişin nostaljik bir imgesini sunmaz, güncel yıkımlara karşı bir 'enformel yer kurma pratiği' olarak aktif bir hafıza üretme biçimine işaret eder. Yıkım karşısında anıt ve arşiv, geçmişin kaydını tutan araçlardır. Buna karşın 21. yüzyılın anıt ve arşivleri hafıza-tarih arayüzünde üretilen, yıkılan kadar yıkımların deneyimini de içeren yaratıcı üretimler olarak karşımıza çıkar. Demiryolunun sözü edilen özgün imgesine böylesi geniş bir perspektiften baktığımızda, göreceğimiz tek şey yıkımlarla erozyona uğramış bir peyzaj ve onun unutulmaya yüz tutmuş hafızası değildir. Bu yaklaşım içinde çalışma, yıkımlar sonucunda hafızanın basitçe tarih(sel) olduğu fikrine karşı alternatif bir söylem üretmeyi hedefler. Bu çalışma, Türkiye'deki demiryollarına ilişkin mimarlık alanında yapılan çalışmalara birkaç yönden alternatif olmaktadır. Çalışmanın literatüre katkılarından biri, tekil mimari unsurlara odaklanan çalışmalardan farklı olarak, demiryolunu bütüncül bir peyzaj olarak irdelemesidir. İkincisi, Kartezyen bir mekansal değerlendirme içinde demiryolu yapılarının tipo-morfolojik analizine odaklanan çalışmalara alternatif olarak, demiryollarındaki maddi ve manevi unsurların özgün ilişkisine dayandırılan bir sosyo-mekansal hafıza sorgusunun benimsenmesidir. Üçüncüsü, korumacı yaklaşımlar bağlamında demiryolunun tarihsel/endüstriyel değerine odaklanan çalışmalara alternatif olarak, yaşam değerine ve sürdürülmesine odaklanmasıdır. Ek olarak, bu çalışma çoğunlukla inşa etmek üzerinden irdelenmiş demiryollarına, yıkımı da içeren bir perspektiften bakmaktadır. Bunların toplamı olarak çalışma, Türkiye'deki demiryollarına dair literatürde izine rastlanmayan özgün bir mekansal imgenin varlığını açığa çıkarırken, alternatif bir mekan tarihinin araştırılması için de alan açmaktadır.

Özet (Çeviri)

This study inspects the railway landscape of Türkiye as a memory landscape, focusing on the spatial memory of the railway employees, known as the railroaders. The impetus for the study is based on the discovery of the internet blog Kent ve Demiryolu [City and Railway]. The blog was founded in 2007 by a group of railroaders as an open-source participatory platform in response to recent destructive practices against the railways. In the 20th century, the railway landscape in the country was largely shaped by the prevalence of construction practices. As part of the nationalistic policies of the Early Republican Period (1923-1950), the railways inherited from the Ottoman Empire were expanded into a nationally integrated network across the country through the implementation of accelerated construction and nationalization practices. The State Railways, which was established in 1927, established a railroaders' society with a national character and simultaneously produced a rich spatial network that would enrich the daily lives of its employees. Constructed in parallel with the railways, this reservoir included not only workspaces that served the professional lives of the employees but also in-house facilities that provided accommodation, recreation, education, and health services, ensuring a certain lifestyle and practices that mediated this lifestyle. This spatial reservoir, which had remained largely intact for decades, began to erode in the late 20th century, in line with the neoliberal policies of the authority. With the implementation of various railway regulations since the 1980s, the material landscape has undergone a process of deterioration. This has occurred concurrently with the dissolution of the railroaders' institutional organization. In this context, the notion of destruction is considered in a comprehensive manner that encompasses both the tangible and intangible elements of the railroaders' spatial memory. The blog, autonomously created at the threshold of memory and history, provides not only a counterstatement to destructive practices, but also fragments of a unique spatial memory narrative, rooted in constructions, and shaped by recent destructions. Building on these fragments, the study examines the railroaders' memory landscape through three concepts: memory, monument, and archive. The study expands each concept from traditional to contemporary notions through a cross-reading of a series of selected texts. The aim is to propose a statement on the relationship between the production of space and the production of memory in the 21st century. The thesis is comprised of two principal chapters. The initial chapter presents a theoretical framework, while the subsequent chapter elucidates the theory through a detailed examination of a case study. In the preceding chapter, the study (re)produces each of the three concepts (memory, monument, archive) as a 'category of oppositions' through a series of sub-concepts derived from the literature or generated anew. The theoretical core of the text is accompanied by a conceptual diagram illustrating the proposed relationships between these categories. In the subsequent chapter, the same triadic structure is employed to investigate the topography of the railroaders' memory landscape. The theoretical debate carries out a twofold analysis. First, it offers a contemporary understanding of spatial memory that puts special emphasis on the non-Cartesian, symbolic dimension of space. In this novel role, space is addressed in its transformation from a mere instrument to a context in the production of memory. Second, a parallelism is established between the oppositions of instrument//context and history//memory. In parallel, the study proposes 'landscape' as a counter-concept to 'architecture' and introduces 'experience value' as a novel concept to denote the symbolic dimension of space as a spatio-social terrain. Accordingly, the study employs 'counter-monument' and introduces 'narrative archive' as counter-concepts to 'monument' and 'archive'. Finally, the study proposes 'memory landscape' as an overarching umbrella concept to refer to the proposed counter-concepts. The concept is inspired by the vast expanse of the railway landscape and refers to active/creative memory environments, realms and practices. The thesis examines the railway as a holistic landscape with a focus on its symbolic dimension, offering an alternative to the prevalent literature that focuses on singular architectural elements and/or a typo morphological analysis. Furthermore, in contrast to the prevailing approach, which is oriented towards the construction of the railways, the study also engages with the recent destructions. Finally, it presents a unique image of the railway that has not yet been covered in the academic literature. This discovery opens new avenues of research, including the potential in the production of an alternative history of the railways in Türkiye.

Benzer Tezler

  1. İstanbul topografyası üzerine görsel bir inceleme

    Başlık çevirisi yok

    SEZER BAHTİYAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. K. FERHAN YÜREKLİ

  2. Kentsel ortam [Milieu]: Özneleş[tir]meye yönelik manipülasyon ve karşı-özneleşme pratiği için motivasyon alanı

    Urban Milieu: a space for manipulating subjectivity or a space for motivation for practices of counter-subjectivity

    DUYGU OVACIK ÇORUH

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BELKIS ULUOĞLU

  3. Yabancılaşma ve kent mekânı: 1980 sonrası dönemde Türkiye'deki kentleşme deneyiminin yabancılaşma bağlamında değerlendirilmesi

    Alienation and Urban Space: An evaluation of the urbanization experience in Turkey in the 1980 period from context of alienation

    ADEM TUNÇER

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Siyasal BilimlerAnkara Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CAN GİRAY ÖZGÜL

    PROF. DR. KIVILCIM ERTAN

  4. From Tanmiyah to Takiyah: An islamic moral critique of development

    Tanmiya'dan Tezkiye'ye: Kalkınmanın islami ahlaki eleştirisi

    KHAOULA EL OMRANI

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Felsefeİbn Haldun Üniversitesi

    Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı

    DR. HEBA RAOUF EZZAT

  5. Döviz kuru ve faiz oranı risklerinden korunma teknikleri ve Türkiye'de uygulanması

    Başlık çevirisi yok

    SANİYE GÜMÜŞELİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1992

    BankacılıkHacettepe Üniversitesi

    Y.DOÇ.DR. SENAN UYANIK