Geri Dön

Representations of Disability in Francesca Martinez's All of Us and Rob Drummond's Don't. Make. Tea.

Francesca Martinez'in All of Us ve Rob Drummond'un Don't. Make. Tea. adlı oyunlarında engellilik temsilleri

  1. Tez No: 926343
  2. Yazar: MURATHAN GÜNDOĞDU
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. KUBİLAY GEÇİKLİ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Language and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Atatürk Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 91

Özet

Engellilik kavramı ve engelli bireyler tarihin ilk çağlarından günümüze kadar uzanan süreçte hayatın ayrılmaz bir parçası olmuşlardır. Ancak, engelliler ve engellilik durumu her dönemde farklı biçimlerde yorumlanmış, farklı yaklaşımlarla ele alınmış ve farklı uygulamalara konu olmuştur. Dolayısıyla engellilik kavramı kendi içinde günümüze kadar uzanan bir dinamizm arz etmektedir. Dinamik yapısıyla engellilik, her toplumun algısına ve engelli bireylere yönelik tutumlarına göre şekillendirilmiş, bu da engellilikle ilgili politikaların günümüze kadar uzanan süreçte gelişimini belirlemiştir. Engellilik ve engelli bireyler Antik Yunandan günümüze kadar farklı uygulamaların, tutumların ve yaklaşımların hedefinde olmuştur. Ahlaksız olarak görülmek, etiketlenmek, öldürülmek, akıl hastanelerine kapatılmak, normale döndürülmeye çalışılmak, dışlanmak, ucube gösterilerinde sergilenmek bu uygulamalardan sadece bazılarıdır. Bu tarihsel süreç, engellilik olgusunun ve engelli bireylere yönelik tutumların ne kadar çeşitlilik gösterebileceğini ve toplumsal değerlerin nasıl evrildiğini göstermektedir. Günümüze gelindiğinde ise, engellilere yönelik ayrımcılık ve eşitsizlik temelli tutumlar görülse de geçmişle kıyaslandığında engellilik konusunda farkındalığın daha yüksek olduğu ve daha kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmekte, bu da engelli bireylerin haklarını ve topluma tam katılımını destekleyen politikaların ve hizmetlerin gelişimine katkı sağlamaktadır. Engelli bireylere ve engellilik deneyimine olan bakış açıları da son derece farklı olabilmektedir. Bu farklı bakış açıları, engellilik modelleri olarak ifade edilir. Günümüzde engelliliğe yönelik en eski bakış açısı ahlaki model olarak bilinir. Bu modele göre engellilik, bireyin veya bireyin ailesinin bir suçtan dolayı tanrılarca verilen bir ceza olarak veya bireyin ahlaki eksikliğinin bir sonucu olarak değerlendirilir. Öte yandan, özellikle on sekizinci yüzyıl itibarıyla tıp biliminin gelişmesi ile birlikte engelli bireyler tedavi edilmek istenmiştir. Böylece medikal model ortaya çıkmıştır. Ancak medikal model engelli bireyleri yalnızca yeti yitimleri açısından değerlendirir; onlara patolojik bir açıdan bakar ve yeti yitimini tedavi ederek ortadan kaldırmaya çalışır. Bu durum engelliliğin toplumsal ve kültürel deneyimini göz ardı eder. Çünkü engellilik yalnızca medikal bir olgu değil aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir deneyimdir. Engelliliğin ve engelli bireylerin varlığı her ne kadar yüzyıllar öncesine uzansa da engellilik çalışmalarının akademik olarak tanınırlık kazanması ancak 1960lı yıllarda gerçekleşmiştir. Engellilik kavramının akademik literatürde görünür olması ile sosyal modelin ortaya çıkışı sağlanmıştır. İlk olarak UPIAS (Union of the Physically Impaired Against Segregation) tarafından ortaya atılan ve engellilik araştırmacısı Mike Oliver tarafından kavramsallaştırılan sosyal model, engelliliği ahlaki veya tıbbi bakış açısıyla ele almayı reddeder ve engelliliğin toplumsal olarak inşa edildiğini savunur. Bu yaklaşıma göre engelliliği oluşturan şey yeti yitimi ve patolojik durumlar değil toplumun ta kendisidir. Bir diğer deyişle, engelli bireyler yeti yitimleri nedeniyle değil etraflarındaki çevrenin ve toplumun kendilerine göre inşa edilmemesi, toplumdan ayrıştırılmaları ve farklılaştırılmaları nedeniyle toplum tarafından engellenmiş olurlar. Günümüze gelindiğinde ise engelliliğin bütüncül bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gerektiği fikri benimsenmiş ve temelleri George L. Engel tarafından atılan biyopsikososyal model ortaya çıkmıştır. Bu model, temelde sosyal modelin engelliliği sadece toplumsal açıdan gördüğünü ve gerek biyolojik gerekse medikal yönlerini göz ardı ettiğini savunur. Biyopsikososyal modele göre engellilik sadece medikal veya sosyal yönleriyle ele alınmamalıdır. Bir bütün olarak görülmesi gereken engellilik olgusu hem biyolojik hem de psikolojik ve toplumsal yaklaşımların bir birleşimi olarak görülmeli ve bütün bu yaklaşımlar göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Tarihsel gelişimi içinde yirminci yüzyılın ikinci yarısında akademik olarak tartışılmaya başlanan engelliliği anlamamıza yardımcı olan kavramlardan biri de Erving Goffman'ın damga kavramıdır. Damga kavramı direkt olarak engelliliği açıklamaya çalışan bir kavram olmamasına rağmen toplumu, norm ve normal olarak kabul edilen değerleri ve bu değerlere uyum sağlayamayan bireylerin yine toplum tarafından nasıl damgalandığını açıklamaya çalışan Goffman ile engelliliğin toplum içinde nereye konumlandırılması gerektiği ve engelli bireylerin toplum tarafından nasıl görülebildiğini anlamamızı kolaylaştırır. Öte yandan, engelli bireyler aynı zamanda toplumun ayrımcı tutumlarının da hedefi olmaktadır. Toplum içinde normal olarak kabul edilen bireyler üstün olarak görülmekte ve engelliler gibi bu normalin dışında kalanlar ise normal olarak kabul edilenlerin ayrımcılığına maruz kalmaktadır. Bu hususta, Fransız düşünür Michel Foucault'nun iktidar, beden ve normalleşme üzerine düşünceleri ön plana çıkar. Tüm bunlara ek olarak, bu tez çalışmasında İngiliz sağlık sisteminin genel bir portresi çizilecek olup İngiltere'de engellilere yönelik yapılan yardım ödemeleri incelenecek ve engelli bireylerin bu yardımlara başvuru ve değerlendirme süreçlerinde yaşadığı sorunlar tespit edilmeye çalışılacaktır. Günümüzde İngiltere'nin Ulusal Sağlık Servisi engelli bireyler için kapsayıcı bir yaklaşım benimsemektedir. Ancak, İngiliz hükümetinin engelli yardımı ödemelerinde ciddi problemler ve açıklar bulunmaktadır. Bu durum engelli bireylerin yaşamlarını refah içinde devam ettirmelerini hususunda ve çeşitli zorluklar yaratmaktadır. Tüm bunları göz önüne alarak bu tez çalışması yukarda adı geçen engellilik modelleri ve yaklaşımlarının ekseninde ve İngiltere'deki engellilerin ulusal sağlık sistemi içindeki durumlarını ve engellilere ödenen yardımların güncel durumunu da göz önüne alarak Francesca Martinez'in All of Us ve Rob Drummond'un Don't. Make. Tea. adlı oyunlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Her iki oyun da gerek toplumun ve iktidar sahiplerinin engellilere yönelik ayrımcı tutumunu gerekse İngiliz hükümetlerinin özellikle COVID-19 pandemisi sonrasında son derece sorunlu bir hale gelmiş olan engelli yardımı ödemelerindeki eksiklikleri eleştirmeleri açısından önemlidir. Bu tez çalışmasında, iki oyunun sunduğu eleştiriler incelenecek, oyunlar farklı engellilik yaklaşımları ve modelleri açısından değerlendirilecek ve öneriler sunulmaya çalışılacaktır.

Özet (Çeviri)

Disability and disabled people have been an integral part of life from ancient times to the present day. However, the state of disability and disabled people have been interpreted differently in each era, approached with various perspectives, and subjected to a diversity of practices. Therefore, the concept of disability represents a dynamism that extends to the present day. With its dynamic structure, disability has been shaped according to the attitudes and perceptions of each society towards disabled people, which has determined the development of policies on disability in the process extending to the present day. From ancient Greece to the present day, disability and disabled people have been the targets of various practices, attitudes, and approaches. Being seen as immoral, labelled, killed, confined to asylums, normalised, ostracised, and exhibited in freak shows are just a few examples of these practices. This historical process demonstrates the diversity of attitudes towards disability and disabled people and how societal attitudes have evolved over time. Although discrimination and inequality towards disabled people still exist today, there is a more conscious and inclusive approach to disability compared to the past, contributing to the development of policies and services that support the rights and full participation of disabled people in society. Perspectives on disabled people and the experience of disability can vary significantly in a historical context. These different perspectives are expressed as models of disability. The oldest perspective on disability is known as the moral model. According to this model, disability is viewed as a punishment from God due to a sin committed by the individual or their family or as a result of the individual's moral deficiency. However, with the development of medical science, efforts were made to treat disabled people, giving rise to the medical model. The medical model views disabled people in terms of their impairments, focusing on pathological aspects and attempting to eliminate impairments through treatment. This approach overlooks the social and cultural experiences of disability, considering it only from a medical standpoint. Disability is not merely a medical phenomenon but also a social and cultural condition. Despite the long history of disability and disabled people, the academic recognition of disability studies did not occur until the 1960s. With the visibility of the concept of disability in academic literature, the social model emerged. First proposed by the Union of the Physically Impaired Against Segregation (UPIAS) and conceptualised by the disability scholar Mike Oliver, the social model rejects viewing disability through moral or medical lenses, arguing that disability is socially constructed. According to this approach, what creates disability is not impairments or pathological conditions, but society itself. In other words, disabled people are 'disabled' by society because of the social or physical environment that is not designed for them, which leads to segregation and ostracization. In recent times, the idea that disability should be evaluated from a holistic perspective has been adopted, and the biopsychosocial model, which was theorised by George L. Engel, occurred. This model fundamentally argues that the social model views disability only from a social perspective and overlooks its biological and medical aspects. According to the biopsychosocial model, disability should not be addressed solely in medical or social terms. The phenomenon of disability, which must be seen as a whole, should be evaluated by considering a combination of biological, psychological, and social approaches. Another concept that helps us understand disability, which was academically discussed in the second half of the twentieth century, is Erving Goffman's concept of stigma. Although the concept of stigma does not directly aim to explain disability, it helps us understand how disabled people may be positioned in society and how they are perceived by society by explaining how individuals who do not conform to societal norms and values are stigmatised by society. Moreover, disabled people often become the targets of discriminatory attitudes in society, which is called as ableism. Individuals considered normal are seen as superior, and those outside this norm, such as the disabled ones, are subjected to the discrimination of those who are considered normal. In this regard, the thoughts of French philosopher Michel Foucault on power, the body, and normalisation come to the fore. Additionally, this thesis will provide an overview of the British healthcare system, examine disability benefits in the UK, and identify issues in the application and assessment processes for these benefits. The current National Health Service (NHS) in the UK adopts an inclusive approach for disabled individuals. However, there are significant problems and deficiencies in the British government's disability benefits payments. Taking all these into account, this thesis aims to examine Francesca Martinez's All of Us and Rob Drummond's Don't. Make. Tea in the context of the aforementioned disability models and approaches and the current state of disability benefits within the national healthcare system in the UK. Both plays are significant in critiquing the discriminatory attitudes of society and those in power towards disabled individuals, as well as highlighting the deficiencies in the disability benefits payments by the British government, especially after the COVID-19 pandemic. This thesis will analyse the critiques presented in both plays, evaluate them from different disability approaches and models, and attempt to offer possible suggestions.

Benzer Tezler

  1. 2000 yılı sonrası Türk sinemasında engellilik temsilleri

    Representations of disability in Turkish cinema after 2000

    TUĞÇE GEZGİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Sahne ve Görüntü SanatlarıSüleyman Demirel Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CEVDET YILMAZ

  2. Türk sinemasında sakatlık temsilleri (1960-1990)

    Disability representations in Turkish cinema (1960-1990)

    ELİF ATAY PAPAKER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Sahne ve Görüntü Sanatlarıİstanbul Arel Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HAYATİ TÜFEKÇİOĞLU

  3. Türk sinemasında beden ve hastalık temsilleri

    Representations of illness and body in Turkish cinema

    NURAY HİLAL TUĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Sahne ve Görüntü SanatlarıGazi Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEÇİL BÜKER

  4. The representations of disabled bodies in contemporary British drama

    Çağdaş İngiliz tiyatrosunda engelli bedenlerin temsili

    NURTEN ÇELİK

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2021

    İngiliz Dili ve EdebiyatıAnkara Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NAZAN TUTAŞ

  5. The disability metaphor and construction of the norm in Yeşilçam melodramas (1960-1980)

    Yeşilçam melodramlarında sakatlık metaforu ve normun kuruluşu (1960-1980)

    ZEYNEP SERİNKAYA

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    Sahne ve Görüntü SanatlarıKoç Üniversitesi

    Karşılaştırmalı Tarih ve Toplum Çalışmaları Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. DİKMEN BEZMEZ

    YRD. DOÇ. DR. İPEK AZİME ÇELİK RAPPAS