Geri Dön

Non-hodgkin lenfoma nedeniyle izlenen hastalarda tümör lizis sendromunun değerlendirilmesi ve tümör lizis sendromunun erken ve geç dönem böbrek fonksiyonlarına etkisi

Evaluation of tumor lysis syndrome in patients diagnosed with non-hodgkin's lymphoma and effects of tumor lysis syndrome on early and late renal functions

  1. Tez No: 940421
  2. Yazar: PEREN SARIZ DİNÇ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. NERİMAN SARI
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 155

Özet

Amaç: Çalışmamızda pediatrik yaş grubunda Non-Hodgkin Lenfoma tanısı alan hastalarda tümör lizis sendromu gelişen ve gelişmeyen hastalarda çeşitli klinik, biyokimyasal tahliller ve klinik parametrelerin analizi ve karşılaştırılması ile uzun dönem böbrek fonksiyonlarında gelişen değişikliklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız farklı merkezlerde tanı alan ve takibi Ankara Bilkent Şehir Hastanesi çatısında birleşen 187 hastanın verilerinin retrospektif incelemesi olarak tasarlanmıştır. Ankara Bilkent Şehir Hastanesi, Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Hastanesi ve Ankara Hematoloji-Onkoloji Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, Çocuk Onkoloji Kliniğine 1991-2023 yılları arasında başvuran Hodgkin dışı lenfoma tanısı alan 0-25 yaş aralığındaki hastaların onkolojik takip dosyaları ile elektronik veri tabanı kullanılarak hasta verileri incelenmiştir Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 187 hastanın 143'ü (%76,5) erkek hastalardan oluşurken, 44'ü (%23,5) kız hastalardan oluşmaktadır. Tümör lizis sendromu gelişen hasta sayısı 47 (%25) olup bunlardan 42 tanesi (%22,4) laboratuvar TLS, 5 tanesi (%2,6) klinik TLS olarak değerlendirilmiştir. Histopatolojik tanılar incelendiğinde en sık matür B hücreli lenfomaların (%58) görüldüğü,en büyük kitle lokalizasyonun hastaların %36,3'ünde abdomen olarak saptandığı görülmüştür. Verilerine ulaşılabilen toplam 162 hastanın %35,2'sine profilaktik allopurinol ve %15,4'üne rasburikaz başlanmıştır.. Tümör lizis sendromu gelişen ve gelişmeyen grupların ofis kan basıncı ölçümleri karşılaştırıldığında ofis kan basıncı 95 persentil üzerinde saptanan 24 hasta tespit edilmiştir. Hastaların 11'inde TLS gelişmiş iken; 13 hastada ise TLS gelişmemiştir. Ofis kan basıncına göre değerlendirildiğinde hipertansiyon açısından gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. Hastaların başvurudaki biyokimya parametreleri değerlendirildiğinde TLS gelişmiş gruptaki hastaların serum kreatinin değerleri medyanı 0,52 (0,36-0,72) mg/dL iken, TLS gelişmemiş grubun kreatinin değerleri medyanı ise 0,44 (0,35-0,57) mg/dL olup TLS gelişen hastalarda serum kreatinin değerleri gelişmeyen hastalara kıyasla anlamlı yüksek saptanmıştır. TLS gelişmiş gruptaki hastaların takipteki serum kreatinin değerleri medyanı 0,640 (0,525-1,18) mg/dL iken, TLS gelişmemiş grubun kreatinin değerleri medyanı ise 0,470 (0,390-0,590) mg/dL'dir. Tümör lizis sendromu gelişmiş gruptaki hastaların kreatinin değerleri TLS gelişmemiş gruba göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Tüm hastaların başvuru ve takipteki kreatinin değerleri karşılaştırıldığında takipteki kreatinin düzeylerinin başvuru esnasındaki değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu görülmüştür. Potasyum ve LDH düzeyleri ise kitle büyüklüğüyle istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon göstermişlerdir. Ultrasonografik olarak karotis arterleri değerlendirilen toplam 53 hastada Tümör lizis sendromu gelişen ve gelişmeyen hastalar karşılaştırıldığında sağ ve sol karotis intima media kalınlıklarında anlamlı fark tespit edilememiştir. Ambulatuar kan basıncı ölçümü yapılan toplam 45 hastanın 17'sinde (%37,7) ofis kan basıncı ve abpm sonuçları normal seviyede bulunurken r. maskelenmiş hipertansiyona sahip 15 (%33,3) hasta, beyaz önlük hipertansiyonu gözlenen 9 (%20) hasta ve ambulatuar hipertansiyon gözlemlenen ise 4 (%8,9) hasta bulunmaktadır. Tansiyon sınıflandırmasına göre gruplar arasında karşılaştırma yapılmış ancak anlamlı bir fark tespit edilememiştir. Ambulatuar kan basıncı incelemesi yapılan 45 hastanın gece boyunca sistolik ve diastolik kan basınçlarındaki değişimler kaydedilmiş ve gece kan basıncındaki azalma miktarları yüzde (%) olarak hesaplanmıştır. Hastaların 14'ünde (%31,1) normal dipping saptanırken 31'inde (%68,9) gece kan basıncında azalma %10'un altında kalmıştır. Bu fark anlamlı bulunmuştur. Tümör lizis sendromu gelişen ve gelişmeyen gruplar kendi içinde değerlendirildiğinde gece kan basıncında azalma açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. Gruplar arasında karşılaştırma yapıldığında ambulatuvar arteriyel sertlik indeksi (AASI) değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilememiştir. Ambulatuar arteriyel sertlik indeksi düzeyleri ile karotis kalınlığı arasındaki ilişki TLS gelişmiş ve gelişmemiş gruplar açısından değerlendirilmiştir. TLS gelişmiş gruptaki hastalarda AASI hesaplamaları karşılaştırıldığında sol karotis intima kalınlığı AASI değerleriyle pozitif korelasyon göstermiştir. Hastalar TLS gelişimi açısından karşılaştırılarak değerlendirildiğinde iki grup arasında erken ve geç dönem B2MG, sistatin C ve spot ve 24 saatlik idrar parametrelerinde, FENa,TRP, karotis intima media kalınlıklarında 24 saatlik, gündüz ve gece sistol ve diastol SDS değerlerinde anlamlı bir fark tespit edilememiştir. Erken dönemde TLS gelişmemiş gruptaki hastaların gece ortalama arteryel basınç SDS değerleri TLS gelişmiş gruba kıyasla anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur. Metotreksat eliminasyonunda uzama öyküsü olan, metotreksata bağlı toksisite gelişen hastaların herhangi birinin abpm sonucunda kan basıncında yükselme saptanmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda tümör lizis sendromu gelişen ve gelişmeyen gruplar karşılaştırıldığında akut dönemde kreatinin düzeyi TLS gelişen gruplarda yüksek saptanırken geç dönemde kreatinin ve kreatinin bazlı e-GFR değerlerinde, spot idrar ve 24 saatlik idrar parametrelerinde anlamlı farklılık saptanmamıştır. Her iki grupta sistatin-C bazlı e-GFR hesaplamaları e-GFR'de hafif düzeyde düşme ile uyumlu sonuçlanmıştır. Ambulatuar kan basıncı değerlendirmesi yapılabilen hastalarda hipertansiyon, karotis intima media kalınlığı ve arteriyel sertlik indeksi (AASI) sağlıklı pediatrik popülasyona kıyasla yüksek sonuçlanmıştır.

Özet (Çeviri)

Objective: This study aims to analyze and compare various clinical and biochemical parameters in pediatric patients diagnosed with Non-Hodgkin Lymphoma (NHL) with and without tumor lysis syndrome (TLS), and to evaluate the long-term changes in renal function in these groups. Materials and Methods: This retrospective study was conducted by analyzing the medical records of 187 patients diagnosed at different centers and followed up under the umbrella of Ankara Bilkent City Hospital. Data were obtained from the oncology follow-up files and electronic medical records of patients aged 0–25 years who were diagnosed with Non-Hodgkin Lymphoma and were admitted to Ankara Bilkent City Hospital, Dr. Abdurrahman Yurtaslan Oncology Hospital, and Ankara Hematology-Oncology Children's Health and Diseases Hospital Pediatric Oncology Clinic between 1991 and 2023. Results: Of the 187 patients included in the study, 143 (76.5%) were male and 44 (23.5%) were female. TLS developed in 47 patients (25%); of these, 42 (22.4%) had laboratory TLS and 5 (2.6%) had clinical TLS. Histopathological evaluation revealed that the most common subtype was mature B-cell lymphoma (58%), and the most frequent tumor location was the abdomen (36.3%). Among 162 patients with available data, 35.2% received prophylactic allopurinol, and 15.4% were administered rasburicase. When comparing office blood pressure measurements between TLS and non-TLS groups, 24 patients had office blood pressure readings above the 95th percentile. Of these, 11 were in the TLS group and 13 were not. No statistically significant difference in hypertension rates was found between the groups. Biochemical analysis at diagnosis showed that median serum creatinine levels were significantly higher in the TLS group 0.52 (0.36–0.72) mg/dL compared to the non-TLS group [0.44 (0.35–0.57) mg/dL]. At follow-up, creatinine levels remained higher in the TLS group [median 0.640 (0.525–1.18) mg/dL vs. 0.470 (0.390–0.590) mg/dL]. Across all patients, follow-up creatinine levels were significantly elevated compared to levels at presentation. Potassium and LDH levels were positively correlated with tumor size. Among 53 patients who underwent carotid ultrasonography, no significant difference was observed in the intima-media thickness (IMT) of the right or left carotid artery between the TLS and non-TLS groups. In 45 patients who underwent ambulatory blood pressure monitoring (ABPM), 17 (37.7%) had normal office and ABPM results, while 15 (33.3%) had masked hypertension, 9 (20%) had white-coat hypertension, and 4 (8.9%) had ambulatory hypertension. No statistically significant differences in blood pressure classification were observed between the groups. Nocturnal blood pressure dipping analysis revealed that only 14 patients (31.1%) exhibited normal dipping, while 31 (68.9%) had dipping less than 10%, which was statistically significant. However, this difference was not significant between the TLS and non-TLS groups. No statistically significant difference was observed in ambulatory arterial stiffness index (AASI) between groups. Among TLS patients, a positive correlation was found between left carotid IMT and AASI values. When comparing the two groups in terms of TLS development, no significant differences were found in early and long term measurements of β2-microglobulin, cystatin C, spot and 24-hour urine parameters, fractional excretion of sodium (FENa), tubular reabsorption of phosphate (TRP), carotid IMT, or 24-hour, daytime, and nighttime systolic and diastolic SDS values. However, in the early period, mean nocturnal arterial pressure SDS values were significantly lower in the non-TLS group compared to the TLS group. Among patients with delayed methotrexate elimination or methotrexate-induced toxicity, no blood pressure elevation was observed in ABPM results. Conclusion: In our study, patients with TLS had significantly higher serum creatinine levels during the early period compared to those without TLS. However, no significant differences were observed between the two groups in long-term creatinine-based estimated GFR, spot and 24-hour urine parameters. Both groups showed mildly reduced GFR values based on cystatin C-based calculations. ABPM data revealed elevated rates of hypertension, increased carotid intima-media thickness, and higher arterial stiffness index values compared to the healthy pediatric population.

Benzer Tezler

  1. Demir eksikliği olan hastalarda yapılan gastroskopi (Endoskopi ve kolonoskopi) sonuçlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of gastroscopy (Endoscopy and colonoscopy) results in patients with iron deficiency

    BAHAR CEREN BİBER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    İç HastalıklarıRecep Tayyip Erdoğan Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TESLİME AYAZ

  2. Çocukluk çağı kanserlerinde relaps/rekürrenslerin saptanmasında klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların değerlendirilmesi

    Role of surveillance screening in detecting tumor recurrence after treatment of childhood cancers

    PELİN TEKE KISA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SUNA EMİR

  3. Yeni tanı diffüz büyük B hücreli lenfomada FDG-PET/BT ile değerlendirilen volümetrik ölçümlerin sağkalım ve prognoz üzerine etkisi

    The effect of volumetric measurements evaluated with FDG-PET/BT on survival and prognosis in newly diagnosed diffuse large B-cell lymphoma

    ESRA NUR DURMAZER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İç HastalıklarıEge Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NUR AKAD SOYER

    DR. AJDA GÜNEŞ

  4. IGM paraproteinemisi yapan hastalıkların spektrumu

    Spectrum of diseases associated with IGM paraproteinemia

    AYGUN JAFAROVA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    HematolojiHacettepe Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YAHYA BÜYÜKAŞIK