Evaluation of ground-level ozone measurements using TROPOMİ HCHO and NO2 retrievals in the Aegean Region of Türkiye
TROPOMI HCHO ve NO2 verileri kullanarak Türkiye'nin Ege Bölgesinde yer seviyesindeki ozon ölçümlerinin değerlendirilmesi
- Tez No: 940906
- Danışmanlar: DOÇ. DR. BURÇAK KAYNAK TEZEL
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Çevre Mühendisliği, Environmental Engineering
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Çevre Bilimleri, Mühendisliği ve Yönetimi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 194
Özet
O3, esasen hava kalitesini etkileyen, radikallerin oluşumuna katkıda bulunan, insan sağlığına ve tarım ürünlerinin verimine zarar veren bir iz gazdır. Güneş ışığının varlığında atmosferdeki uçucu organik bileşikler (VOC'ler) ve azot oksitlerin (NOx) fotokimyasal reaksiyonları sonucu oluşur. O3 oluşum verimliliği ve rejimi, VOC türüne, reaktivitesine, VOC/NOx oranına ve sıcaklık, güneş radyasyonu, bağıl nem gibi meteorolojik koşullara göre değişir. O3 oluşum hızı öncelikle VOC'nin OH ile olan başlangıç reaksiyon hızına bağlı olduğundan, düşük NOx seviyelerinde O3 üretimi NOx tarafından sınırlandırılır; çünkü kontrol HO2 reaksiyonundadır. Bu rejime NOx-sınırlı rejim denir. Buna karşılık, yüksek NOx seviyelerinde OH'nin baskın olduğu durumlarda rejim VOC-sınırlı hale gelir. Ancak birçok bölgede düzenli VOC ölçümleri yapılmaması ve NOx ölçümlerinin yetersizliği nedeniyle O3 oluşumunu belirlemek zordur. Ayrıca, her noktada yer seviyesindeki O3 ölçümlerinin bulunmaması, bölgesel O3 seviyelerinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Öte yandan, uydu tabanlı uzaktan algılama teknolojisi, en yaygın VOC olan HCHO ve NO2 sütun konsantrasyonlarını tespit etme fırsatı sunmaktadır. HCHO, NOx ile gerçekleşen fotokimyasal tepkimelere katılımı yoluyla troposferdeki O3 oluşumuna katkı sağlaması açısından da önemlidir. Troposferik O3'ün kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım, bronşit, zatürre ve kuru göz hastalığı gibi hastalıkların gelişimine katkıda bulunması nedeniyle kontrolünün belirli sınırlar içinde tutulması gereklidir. Ayrıca, özellikle bitkilerin çimlenme döneminde büyüme düzenini bozduğu için bu gaz için ayrı bir sınır değer belirlenmiştir. Önemli sağlık etkileri olan O3 için belirlenen yasal sınır değerler, fotokimyasal oluşumun maksimum olduğu günlük dönemler dikkate alınarak hesaplanır. İnsan sağlığı üzerindeki O3 kirliliği etkileri genellikle maksimum günlük 8 saatlik ortalama O3 (MDA8O3) metriği ile ifade edilirken, bitkiler üzerindeki etkisi eşik üstü birikmiş O3 dozunu (AOT40) ifade eden metrikle değerlendirilir. Küresel ölçekte, ABD, Çin, Avrupa ve Avustralya'da yapılan çalışmalar, FNR göstergesinin NOx-sınırlı, NOx-doymuş ve geçiş rejimleri arasındaki farkın belirlenmesindeki önemini ortaya koymuştur. Bu çalışmalar aynı zamanda O3 kimyasının karmaşıklığını ve uydu kaynaklı HCHO ve NO2 verilerinin öncül hassasiyetinin mekânsal olarak belirlenmesindeki rolünü de vurgulamaktadır. Özellikle NOx-doymuş koşullarda yalnızca NOx azaltımının, VOC seviyeleri de kontrol altına alınmadığı sürece, O3 kirliliğini artırabileceği gözlemlenmiştir. Türkiye'de ise troposferik O3 üzerine yapılan araştırmalar sınırlı kalmaktadır. Mevcut çalışmalar, özellikle Marmara Bölgesi'nde, yer seviyesindeki O3 davranışı, öncül etkileşimleri ve eşik aşım sıklıklarını ele almıştır. Ancak bu çalışmalar çoğunlukla uydu temelli veriyle desteklenmemekte ve ülkenin batı veya güney bölgelerini kapsamamaktadır. Ayrıca, O3 oluşum rejimlerinin belirlenmesinde değerlendirme parametresi olarak FNR kullanımına literatürde nadiren rastlanmaktadır. Bu çalışmada, öncelikle 2019-2023 yılları arasında Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde yer seviyesi ölçüm istasyonları ile izlenen ozon ve azot oksit kirlilik seviyeleri ile sınır aşımları incelenmiştir. Ege Bölgesi, geçmiş yıllarda yüksek ozon konsantrasyonlarına ve buna bağlı olarak fazla sayıda sınır aşımına neden olduğu için seçilmiştir. Yüksek O3 konsantrasyonlarına ve buna bağlı olarak çok sayıda eşik aşımına neden olan yıllar nedeniyle Ege Bölgesi çalışma alanı olarak seçilmiştir. Ayrıca, bölgede jeotermal enerji santralleri (GPP), kömürle çalışan termik santraller (CPP), çok sayıda büyükbaş ve kanatlı hayvan çiftliği ile biyogaz tesisleri gibi noktasal kaynakların yaygın olarak bulunması, O3 oluşumunun araştırılmasını daha da gerekli kılmaktadır. İkinci olarak, bölgede mevcut veriler kullanılarak AOT40, AOT80, M7 ve M12 gibi tarımsal ozon metrikleri hesaplanmış ve bu metrikler tarımsal üretim üzerindeki etkileri tahmin etmek amacıyla değerlendirilmiştir. Üçüncü olarak, bölgedeki ölçüm istasyonlarının çevresindeki ozon oluşum rejimlerini anlamak amacıyla, 2022 yılına ait uydu verileri kullanılarak formaldehit/azot dioksit (FNR) oranları hesaplanmış ve bu oranlar uçucu organik bileşikler ile azot oksitler arasındaki ilişkiyi göstermek için bir gösterge olarak ele alınmıştır. Türkiye'deki sorunlu bölgeler, Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı üzerinden erişilen saatlik yer tabanlı ölçümlerle vurgulanmaktadır. Çeşitli bitki örtüsü, topografik özellikler ve yıl boyunca bol güneşli günler nedeniyle, Ege Bölgesi, Aralık 2018'den Kasım 2023'e kadar geçen son beş yılda MDA8O3 gibi aşılan değerler açısından O3 oluşumu için kritik bir alandır. O3 aşım günleri, 2019-2023 yılları arasında 200 AQMS'de sağlanan saatlik O3 ve NO2 verilerinde önemli ölçüde artmıştır. 2019-2020 yıllarında, DSÖ'nün MDA8O3 rehber değerini (>100 µg/m3) aşan AQMS sayısı yaklaşık 75-78 gündü. Özellikle O3 zirve sezonunda, bu sayı son yıllarda 110'a yükselmiştir. Manisa – Alaşehir gibi bölgeler, yıllık 200 gün boyunca değerlerin aşıldığı ciddi sıcak noktalardır. Çalışma dönemi boyunca, en yüksek O3 konsantrasyonu Eylül 2021'de Manisa – Akhisar'da kaydedilmiş, uyarı eşiğini dört kat aşmıştır; ancak o yıl resmi olarak hiçbir aşım kaydedilmemiştir. 2021 öncesinde, MDA8O3 aşımları (≥120 µg/m3) nadirdi ve genellikle İzmir – EMEP Seferihisar, Aydın – Efeler ve Aydın – Söke gibi istasyonlarla sınırlıydı. Hem Türkiye sınırı (≥120 µg/m3) hem de DSÖ kılavuzu (≥100 µg/m3), 2021 sonrası bölgesel olarak artmış ve Manisa – Alaşehir 2021'de 205 aşım günü ile en yüksek sayıyı kaydetmiştir. Diğer istasyonlar, örneğin Manisa – Soma, Aydın – Didim, Aydın – Germencik, İzmir – EMEP Seferihisar, Muğla – Milas Ören ve Muğla – Yatağan, da önemli miktarda aşım günleri göstermiştir. Türkiye sınırından DSÖ kılavuzuna geçiş, çoğu AQMS'de aşım günlerinde dramatik bir artış ortaya koymuştur. Ege Bölgesi'nde O3'un tarımsal ürün verimi üzerindeki potansiyel etkisini değerlendirmek amacıyla, bu çalışmada hem tarımsal üretimdeki kısa vadeli değişimler hem de O3 maruziyeti, AOT40 tabanlı M7 ve M12 metrikleri kullanılarak analiz edilmiştir. O3'un bitki örtüsü üzerindeki etkisi, özellikle büyüme sezonu (1 Mayıs–31 Temmuz) boyunca uzun süreli maruziyetle ilişkili olduğundan, veri bütünlüğü kritik öneme sahiptir. Ancak bölgedeki hava kalitesi izleme istasyonlarının (AQMS) büyük çoğunluğu gerekli olan %90 veri doluluk oranına yalnızca son yıllarda ulaşabilmiştir; bu nedenle anlamlı analizler esas olarak 2021 sonrası yıllar için yapılabilmiştir. Bu istasyonlar arasında en eksiksiz veri setine sahip olan İzmir – EMEP Seferihisar istasyonu öne çıkarken, diğer istasyonlar genellikle yalnızca bir yıllık geçerli veri sunmaktadır. Bu sınırlılıklar nedeniyle, O3'un tarım üzerindeki etkilerini değerlendirmek için AOT40 yerine alternatif maruziyet metrikleri olan M7 ve M12 kullanılmıştır. M7 ve M12 metrikleri, tarımsal ürünlerin büyümesini olumsuz etkileyen 40 ppb'nin (yaklaşık 80 µg/m3) üzerinde değerler gösteren ölçümlerin %45 oranında gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Yıllık ortalama HCHO ve NO2 dağılımlarının mekânsal analizine göre, HCHO'nun özellikle kıyı bölgelerinde, nüfus yoğunluğu ve sanayileşmenin fazla olduğu Karşıyaka, Karabağlar, Bornova gibi İzmir ilçelerinde ve İzmir Körfezi boyunca yoğunlaştığı görülmektedir. Aynı körfez, ayrıca belirgin NO2 sıcak noktalarıyla da dikkat çekmektedir. İzmir–Aydın kıyı şeridinde yüksek HCHO seviyeleri gözlemlenirken, bu alanlardaki NO2 konsantrasyonları nispeten düşük kalmaktadır. Buna karşılık, Aydın ili, özellikle jeotermal enerji santralleri ve bu santrallere yakın izleme istasyonlarının çevresinde yüksek HCHO ve NO2 değerleri ile öne çıkmaktadır. Muğla'da ise, Yatağan'ın güneyinde ve Gökova Körfezi boyunca yer alan Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin çevresinde, ayrıca güney ve Akdeniz kıyılarında yüksek HCHO seviyeleri görülmektedir. Bu alanlardaki NO2 konsantrasyonları ise daha lokalize olup, özellikle Milas–Ören ve Yatağan izleme istasyonlarının çevresinde yoğunlaşmaktadır. HCHO seviyeleri yaz aylarında yüksek olup, sonbahar aylarında (Ekim–Kasım) da nispeten yüksek kalmaya devam etmektedir. Öte yandan, NO2 konsantrasyonları mevsimsel olarak daha çok noktasal zirvelerle karakterize edilmekte; sonbahar ve kış aylarında, ısınma kaynaklı emisyonlar ve azalan sınır tabakası yüksekliği ile birlikte artış göstermektedir. Bu çalışmada, Ege Temiz Hava Bölgesi (ACAR) özelinde HCHO ve NO2 seviyelerindeki zamansal ve mekânsal değişimlerin O3 oluşumu üzerindeki etkileri araştırılmış, mevsimsel ve bölgesel düzeyde O3 oluşum rejimlerine ilişkin farklılıklar ortaya konmuştur. Ege Temiz Hava Bölgesi'nde (ACAR) HCHO ve NO2 seviyelerindeki zamansal ve mekansal değişimlerin O3 oluşumuna etkileri incelenmiş ve O3 oluşum rejimlerindeki mevsimsel ve bölgesel farklılıklar belirlenmiştir. Genel olarak NOx-sınırlı koşulların baskın olduğu görülmekle birlikte, bazı hava kalitesi ölçüm istasyonlarında (AQMS) biyojenik HCHO seviyelerindeki artış ve sıcaklık gibi meteorolojik faktörlere bağlı olarak FNR değerlerinin yükselmesi sonucu aylık rejim değişiklikleri gözlenmiştir. Yaz mevsiminde, HCHO konsantrasyonlarının belirgin şekilde artması ve NO2 seviyelerinin azalmasıyla birlikte, FNR değerleri özellikle Ağustos ayında en yüksek seviyelerine ulaşmaktadır. Temmuz ve Ağustos aylarında, AQMS'lerin %90'ından fazlası NOx-sınırlı koşulları göstermektedir. Ancak İzmir – Karabağlar ve İzmir – EMEP Seferihisar gibi kentsel bölgelerde, düşük HCHO ve yüksek NO2 seviyeleri nedeniyle VOC-sınırlı veya geçiş rejimlerine eğilim görülmektedir. İzmir – Aliağa gibi sanayi bölgelerine yakın AQMS'ler, NOx- ve VOC-sınırlı rejimler arasında geçiş yapan orta düzeyde FNR değerleri sergilerken, Muğla – Fethiye gibi konut ve arka plan istasyonları, yüksek FNR değerleriyle sürekli olarak NOx-sınırlı koşulları işaret etmektedir. Sonbaharda biyojenik aktivite azalmaya başlasa da, bazı bölgelerde Ekim ayı boyunca yüksek HCHO seviyeleri devam etmekte olup, yerel kaynaklara bağlı olarak geçiş ya da NOx-sınırlı koşulların korunmasına neden olmaktadır. Kış mevsimine gelindiğinde ise, FNR değerleri önemli ölçüde düşerek genellikle 2.3 eşik değerinin altına inmektedir ve bu durum, NOx-doymuş ya da NOx-sınırlı rejimlere geçişi işaret etmektedir. Bu mevsimsel geçiş, büyük ölçüde konut ısınması gibi antropojenik kaynaklardan artan NO2 seviyeleri ve fotokimyasal aktivitedeki azalmaya bağlı olarak düşen HCHO seviyeleri tarafından yönlendirilmektedir. Genel olarak, FNR'nin mevsimsel davranışı, O3 oluşum rejiminin belirlenmesinde öncü gazların mevcudiyeti ile meteorolojik koşullar arasındaki dinamik etkileşimi açıkça yansıtmaktadır. Mevsimsel analizler, yaz aylarında HCHO seviyelerindeki zirvelerin biyojenik emisyonlar tarafından belirlendiğini, kış aylarında ise NO2 kaynaklı zirvelerin antropojenik emisyonlar ve sınır tabakası stabilitesi ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu dinamik analiz, bölgedeki hava kalitesi yönetimi açısından önemli bilgiler sağlamaktadır.
Özet (Çeviri)
Ozone (O3), is a trace gas that affects air quality by contributing to the formation of radicals, negatively affecting human health, ecosystem, and crop yields. It is formed as a result of photochemical reactions of volatile organic compounds (VOCs) and nitrogen oxides (NOx) as precursors in the atmosphere with the presence of sunlight. The ozone formation efficiency and regime vary according to the type of VOCs, reactivity, and ratio of VOCs to NOx and meteorological conditions such as temperature, solar radiation, and relative humidity. Since the rate of O3 formation is primarily controlled by the rate of the initial reaction of VOC with OH, when there are low NOx levels, O3 production is limited by the NOx. This regime is called NOx-limited, while conversely, at high NOx levels, with the predominance of OH, the regime becomes NOx-saturated. However, due to lack of regular VOC measurements and spatially limited NOx measurements in many regions in Türkiye, it is difficult to assess the formation of O3. In addition, the low number of ground-based O3 measurements limits the understanding of regional O3 levels. On the other hand, spaceborne remote sensing measurements give an opportunity to detect NO2 and HCHO, most common VOC, column concentrations. Using these observations, a metric of HCHO to NO2 (FNR) can be utilized for understanding O3 formation. Due to tropospheric O3 contributing to health effects such as chronic obstructive pulmonary disease, asthma, bronchitis, pneumonia, and dry eye disease, it needs to be monitored and controlled within specific limits. In addition, since it disrupts the growth pattern, particularly in the germination period of plants, a secondary limit has also been set. The legal O3 limit values are determined by considering the daily periods when photochemical formation is at its maximum. While the effects of O3 pollution on human health are mostly indicated with the maximum daily 8-hour average O3 (MDA8O3) metric, its effect on vegetation is expressed with the above-threshold (commonly 40 ppb) accumulated O3 dose (AOT40) metric. Globally, studies in the US, China, Europe, and Australia have demonstrated the importance of FNR as an indicator in distinguishing between NOₓ-limited, NOx-saturated, and transition regimes. These studies also highlighted the complexity of O3 chemistry, and the role of satellite-derived HCHO and NO2 data in spatially resolving precursor sensitivity. It has been observed that reductions in NOₓ alone, especially under NOx-saturated conditions, may increase O3 pollution unless VOC levels are also controlled. In Türkiye, research on tropospheric O3 still remains limited. Existing studies, particularly in the Marmara Region, have explored ground-level O3 behavior, precursor interactions, and exceedance frequencies. However, these studies often lack a combined satellite–based approach and are not regionally extended to the western or southern parts of the country. Furthermore, the use of FNR as an evaluative parameter for determining O3 formation regimes remains rarely examined. In this thesis, firstly the current ozone and nitrogen oxide pollution levels and exceedances monitored with ground monitoring stations in Aegean Region of Türkiye for 2019-2023 were investigated. Aegean Region is selected because of its elevated O3 concentrations in years, resulted in high number of exceedances. In addition, the widespread presence of point sources such as geothermal power plant (GPPs), coal-fired power plants (CPPs), numerous livestock and poultry farms, as well as biogas facilities, further highlights precursor VOC emissions and the necessity of investigating O3 formation. Secondly, the agricultural ozone metrics of AOT40, AOT80, M7, and M12 were estimated for the region to estimate the impact of O3 on crop production. Thirdly, the formaldehyde to nitrogen dioxide (FNR) ratios were estimated for the year of 2022 via satellite retrievals in the region as an indicator to VOC to NOx ratio for understanding O3 formation regimes around monitoring stations. The problematic regions in Türkiye are emphasized through the hourly ground-based measurements accessed at National Air Quality Monitoring Network. Due to its varied vegetation, topographical traits, high number of sunny days throughout the year, and various anthropogenic sources, the Aegean Region is an important area for O3 formation according to the exceeding values, such as MDA8O3, for the studied four years (December 2019 to November 2023). O3 exceedance days has increased substantially as can be observed over 200 air quality measurement stations (AQMSs) providing hourly O3 and NO2 data between 2019 and 2023. The number of AQMSs exceeding WHO's MDA8O3 guideline (>100 µg/m3) in 2019-2020 was around 75-78. Especially during the O3 peak season, this number rose to 110 in recent years. Some of the serious hotspots are Manisa – Alaşehir, Aydın – Didim which the readings exceeded on 150 days annually. During the study period, the highest O3 concentration was recorded in Manisa – Akhisar in September 2021, exceeding four times its alert threshold, nevertheless no exceedances were officially noted for that year. Before 2021, MDA8O3 exceedances (≥ 120 µg/m3) were rare, except at İzmir – EMEP Seferihisar, Aydın – Efeler, and Aydın – Söke in 2018. The exceedances of both the national limit (≥ 120 µg/m3) and the WHO guideline (≥ 100 µg/m3), after 2021, increased regionally, with Manisa – Alaşehir recording the highest number of exceedance days, 205 in 2021, becoming a focal point for high O3 levels. Other AQMSs, such as Manisa – Soma, Aydın – Didim, Aydın – Germencik, İzmir – EMEP Seferihisar, Muğla – Milas Ören, and Muğla – Yatağan, also showed considerable number of exceedance days. The transition from the national limit to the WHO guideline revealed a dramatic increase in exceedance days among most AQMSs. Even though only 6 of 34 AQMSs reported no O3 exceedances, all had NO2 exceedances at least once during the study period. Muğla – Milas stood out due to its high NO2 annual average in 2023 and its status as a location where both O3 and NO2 exceedances co-occurred. Particularly, Manisa – Turgutlu recorded the highest hourly NO2 concentration in November 2021, exceeding the limit by 2.5 times, with 201 hourly exceedances in that year, displaying the increasing O3 and NO2 concentrations in Manisa and its environs since in 2021. To evaluate the potential impact of O3 on crop yields in the Aegean Region, this thesis analyzed both short-term changes in agricultural production and O3 exposure using AOT40 based metrics (M7, M12). Since the effect of O3 on vegetation is associated with long-term exposure during the growing season (May 1–July 31), data completeness is critical. However, most AQMSs in the region had only recently met the required 90% data coverage, with meaningful analysis possible primarily for the years after 2021. Among these, İzmir – EMEP Seferihisar provided the most complete dataset, while others generally offered only a single year of valid data. Due to these limitations, alternative exposure metrics such as M7 and M12 were used in place of AOT40 for assessing O3 related agricultural impacts. In the evaluation of these metrics, it was observed that high MDA8O3 exceedances overlap with AOT40 and other metrics. It was determined that AOT40 values reached approximately 8 times the limit (6000 µg/m3.h) in some stations (e.g. Aydın – Didim, Manisa – Soma, İzmir – EMEP Seferihisar). M7 and M12 metrics also showed values above 40 ppb (approximately 80 µg/m3) by 45%, which negatively affects the growth of agricultural products. The spatial analysis of annual average HCHO and NO2 distributions revealed that HCHO tends to concentrate along the coastal zones, particularly in densely populated and industrialized areas such as Karşıyaka, Karabağlar, and Bornova provinces, as well as the Gulf of İzmir. The gulf region also exhibited significant NO2 hotspots. While elevated HCHO levels were observed along the İzmir–Aydın coastline, NO2 concentrations in these areas remained relatively low. In contrast, Aydın stand out with high HCHO and NO2 concentrations, especially around geothermal power plants and nearby monitoring stations. In Muğla, elevated HCHO levels were found at south of Yatağan and around Yeniköy and Kemerköy CPPs along the Gulf of Gökova, as well as along the southern and Mediterranean coasts. In contrast, NO2 concentrations in these areas were more localized, particularly around Milas–Ören and Yatağan monitoring stations. HCHO levels were high during summer, and remained relatively high in the fall months (October–November). NO2 levels on the other hand, showed point-specific peaks, with high levels in fall and winter, possibly influenced by residential heating and traffic around urban regions. The effects of temporal and spatial changes in HCHO and NO2 levels on O3 formation in the Aegean Clean Air Region (ACAR) were investigated, seasonal and regional differences in O3 formation regimes were determined. Although NOₓ-limited conditions were generally prevailed, monthly regime changes were observed at some AQMS due to the increase in biogenic HCHO levels and FNR values due to meteorological factors such as temperature. During summer, FNR reaches its peak values, especially in August, as HCHO concentrations rise significantly while NO2 tends to decrease. In July and August, more than 90% of AQMSs exhibit NOₓ-limited conditions. However, urban areas such as İzmir – Karabağlar and İzmir – EMEP Seferihisar found to be in NOx-saturated or transitional regimes due to low HCHO and high NO2 levels. AQMSs close to industrial areas such as İzmir – Aliağa exhibited moderate FNR values transitioning between NOₓ- saturated and NOx-limited regimes, while residential and background stations such as Muğla – Fethiye consistently indicated NOₓ-limited conditions with high FNR values. In fall season, although biogenic activities begin to decline, elevated HCHO levels persisted through October in some areas, maintaining transitional or NOx-limited conditions depending on local sources. During the same period, high O3 levels were still observed in the region, and exceedances were even recorded at certain locations. By winter, the FNR values fall considerably, often below the threshold, marking a shift to NOx-saturated or NOx-limited regimes. This seasonal transition was primarily driven by increased NO2 from anthropogenic sources such as residential heating and a decrease in HCHO. Overall, the seasonal behavior of FNR clearly reflected the dynamic interplay between precursor availability and meteorological conditions in determining O3 formation regime. Seasonal analyses showed that biogenic emissions drive the peaks in HCHO levels in summer, while NO2 peaks were associated with anthropogenic emissions. This dynamic analysis provided important information for air quality management in the region.
Benzer Tezler
- Investigation of the change of NO2 pollution during the pandemic period using satellite retrievals in Marmara region
Marmara bölgesinde uydu verileri kullanılarak NO2 kirliliğinin pandemi döneminde değişiminin incelenmesi
ALİ OSMAN ÇEKER
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiÇevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. BURÇAK KAYNAK TEZEL
- Analysis of SO2 pollution in Turkey using ground observations and satellite retrievals
Türkiye'de SO2 kirliliğinin yer ve uydu ölçümleri ile incelenmesi
MERVE ASAR
Yüksek Lisans
İngilizce
2017
Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiÇevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. BURÇAK KAYNAK TEZEL
- Evaluation and risk assessment of ground level ozone distribution over Historical Peninsula in Istanbul
İstanbul Tarihi Yarımadası?nda yer seviyesi ozon yayılımının araştırılması ve risk değerlendirilmesi
ZEYNEP ÖZTÜRK
Yüksek Lisans
İngilizce
2010
Çevre MühendisliğiFatih ÜniversitesiÇevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. FERHAT KARACA
- Evaluation of NOx emission inventories using NO2 ground observations and NO2 satellite retrievals for Turkey
Türkiye için NOx emisyon envanterlerinin NO2 yer ölçümleri ve NO2 uydu verileri kullanılarak değerlendirilmesi
ECEM ÖNER
Yüksek Lisans
İngilizce
2014
Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiÇevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. BURÇAK KAYNAK TEZEL
- Açık ve bulutlu atmosfer koşullarında saatlik toplam ışınım öngörüsü için bir model
Hourly total solar radiation model for clear and cloudy atmospheres
SEMA TOPÇU