Geri Dön

Akromegali hastalarında empty sella birlikteliğinin sıklık ve etyopatogenez yönünden değerlendirilmesi

Evaluation of empty sella co-existence in acromegaly patients in terms of frequency and etiopathogenesis

  1. Tez No: 941305
  2. Yazar: NAZMİYE SEZEN KURT
  3. Danışmanlar: PROF. DR. YÜKSEL ALTUNTAŞ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, İç Hastalıkları, Endocrinology and Metabolic Diseases, Internal diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Akromegali, empty sella, büyüme hormonu, hipofiz adenomu, Acromegaly, empty sella, growth hormone, pituitary adenoma
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 95

Özet

Amaç: Bu çalışmada akromegali hastalarında nadir bir birliktelik olduğu düşünülen empty sella (ES) varlığını sıklık yönünden değerlendirmeyi ve empty sella varlığının laboratuvar, klinik, radyolojik ve patolojik veriler ile ilişkisini inceleyerek bu birlikteliğin altında yatan mekanizmalara ve prognoza etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Tek merkezli, retrospektif, gözlemsel ve kesitsel olan çalışmamıza, 2014 -2025 tarihleri arasında Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları veya Endokrinoloji polikliniklerine başvuran akromegali tanılı, takipli, 18 yaş ve üzeri, preoperatif hipofiz manyetik rezonans görüntüleri mevcut olan ve hastane veri sisteminde yeterli verisine ulaşılabilen 72 hasta dahil edildi. Midsagittal T1 ağırlıklı görüntülemede hipofiz bezi ve adenomun sella tursikanın %50'sinden azını doldurması empty sella olarak değerlendirildi. Çalışmada hastaların tanı anında, medikal tedavi ile izlem altında ve postoperatif dönemde ES sıklıkları değerlendirildi. Hastalar empty sella varlığına göre tanı yaşı, vücut kitle indeksi (VKİ), laboratuvar değerleri (IGF-1, GH, prolaktin, TSH, kortizol, ACTH, HbA1c, glukoz, OGTT ile GH baskılama testi, kalsiyum ve fosfor), adenom boyutu, lokalizasyonu, invazyonu, eşlik eden ek hastalıklar, başvuru semptomu-süresi, medikal tedavi, cerrahi kür başarısı-süresi, patolojik alt grupları yönünden karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmamızda akromegali tanılı 72 hastada (40 kadın,32 erkek) preoperatif dönemde incelenen görüntülerde empty sella sıklığı %15,28 olarak saptandı. Tanı anında %9,72 hastada ES saptanırken, medikal tedavi altında %23,53 hastada ES gelişti. Postoperatif dönemde ise %51,9 hastada ES mevcuttu. ES'li hastalarda tanı ve güncel yaşı anlamlı olarak yüksek bulundu (p0,05). ES'li ve ES'siz hastalar arasında laboratuvar, semptom, semptom süresi ve ek hastalıklar yönünden anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Adenomun radyolojik değerlendirmesinde ES'li grupta transvers çap anlamlı olarak daha düşük bulundu (p0,05). Adenom lokalizasyonu yönünden anlamlı farklılık bulundu (p0,05). ES'li ve ES'siz grup arasında invazyon yönünden anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Medikal tedavi açısından empty sella (ES) varlığı ile anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05). Cerrahi tedavi olan hastalarda cerrahi kür, ek medikal tedavi desteği ihtiyacı, kür zamanı ve nüks açısından anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Yine opere olan hastalarda patoloji alt tipine, Ki-67 indeksine ve p53 boyanmaya göre de anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Çalışmamızda akromegali tanılı hastalarda incelenen preoperatif görüntülerde empty sella sıklığı %15,28 olarak saptanmış olup bu birlikteliğin nadir olmadığını göstermektedir. Çalışmamızda medikal tedavi altında gelişen empty sella oranı ise %23,53 saptanmıştır. Çalışmamızda empty sella birlikteliği olan hastalar daha geç yaşta akromegali tanısı almıştır. Bu durumun tanı gecikmesi ve uzun süre anormal GH maruziyeti ilgili olabileceğini ve komorbidite sayılabileceğini düşünmekteyiz. Empty sella varlığının akromegali prognozu üzerine herhangi olumlu veya olumsuz etkisi bulunmamıştır. Akromegali ve empty sella birlikteliğinin altında yatan mekanizmalar ve empty sella varlığının akromegali hastalığının prognozu üzerine etkisi halen belirsizliğini korumakta olup bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Özet (Çeviri)

Objective: In this study, we aimed to evaluate the presence of empty sella (ES), which is thought to be a rare association in patients with acromegaly, in terms of frequency. By examining the relationship between the presence of empty sella and laboratory, clinical, radiological and pathological data, we aimed to evaluate the mechanisms underlying this association and its effect on prognosis. Materials and Methods: In this single-centre, retrospective, observational, and cross-sectional study, 72 patients, who were diagnosed and followed up with acromegaly, aged 18 years or older, admitted to the Internal Medicine or Endocrinology outpatient clinics of Şişli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital between 2014 and 2025, were included. Patients with available preoperative pituitary magnetic resonance images and sufficient data in the hospital data system were included in the study. Pituitary gland and adenoma filling less than 50% of the sella tursica on midsagital T1-weighted MRI was considered as empty sella. The study evaluated the frequency of ES at the time of diagnosis, during follow-up with medical treatment, and in the postoperative period. Patients were compared according to the presence of empty sella in terms of age at diagnosis, body mass index (BMI), laboratory values (IGF-1, GH, prolactin, TSH, cortisol, ACTH, HbA1c, glucose, GH suppression test with OGTT, calcium and phosphorus), adenoma size, localization, invasion, comorbidities, presenting symptom and its duration, medical treatments, surgical cure success and time to cure and pathological subgroups. Results: The frequency of empty sella was 15.28% in preoperative evaluation of 72 acromegaly patients (40 female, 32 male). At the time of diagnosis, ES was found in 9.72% of patients, while 23.53% developed ES under medical treatment. In the postoperative period, 51.9% of patients exhibited ES. Age at diagnosis and current age were significantly higher in patients with ES (p0.05). There was no significant difference between patients with and without ES in terms of laboratory, symptoms, symptom duration and comorbidities (p>0.05). In radiologic evaluation of the adenoma, the transverse diameter was significantly lower in the ES group (p0.05). A significant difference was observed in adenoma localization (p0.05). No significant differences were found regarding invasion between the ES and non-ES groups (p>0.05). No significant difference was found in terms of medical treatment with the presence of empty sella (ES) (p>0.05). Among operated patients, no significant differences were observed concerning surgical cure, the necessity for additional medical treatment, time to cure, or recurrence (p>0.05). Similarly, the postoperative pathological findings (adenoma subtype, Ki-67 index, and p53 immunostaining) did not differ significantly between the groups (p > 0.05). Conclusion: In our study, the prevalence of empty sella in preoperative images of patients with acromegaly was 15.28%, indicating that the coexistence of acromegaly and empty sella is not rare. The incidence of empty sella under medical treatment was 23.53%. In our study, patients with empty sella were diagnosed with acromegaly at an older age. We think that this may be related to delayed diagnosis and prolonged abnormal GH exposure and may be considered a comorbidity. The presence of empty sella had no apparent positive or negative effect on acromegaly prognosis. The underlying mechanisms and prognostic impact of empty sella in acromegaly patients remain unclear, necessitating further studies

Benzer Tezler

  1. Akromegali hastalarında, büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 düzeyleri ile metabolik sendrom komponentleri ve kardiyovasküler risk arasındaki ilişkinin değerlendilmesi

    The evaluation between the growth hormone and insulin-like growth factor-1 levels and metabolic syndrome components and cardiovascular risk in acromegaly patients

    ÜMÜT ÇELİK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıUludağ Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CANAN ERSOY

  2. Akromegali hastalarında tanı ve takip döneminde qt dispersiyonunun değerlendirilmesi

    Evaluation of qt dispersion in diagnosis and follow-up period of acromegalic patients

    HÜSNİYE BAŞER

    Tıpta Yan Dal Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Endokrinoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BEKİR ÇAKIR

  3. Akromegali hastalarında somatostatin analogları ile tedavinin tiroid bezi üzerine etkisinin değerlendirilmesi

    The evaluation of thyroid nodules in patients with acromegaly before and after somatostatin analog therapy

    FERİT KERİM KÜÇÜKLER

    Tıpta Yan Dal Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Endokrinoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. SERDAR GÜLER

  4. Akromegali hastalarında klinik özelliklerin yaşam kalitesi ile ilişkisinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the relationship between clinical features and quality of life in acromegaly patients

    FATMA NUR ERDEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İç HastalıklarıEskişehir Osmangazi Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÖKNUR YORULMAZ

  5. Akromegali hastalarında CGRP (kalsitonin ilişkili gen peptid) pozitifliğinin tedaviye yanıtının ve hastalık progresyonuna etkisinin değerlendirilmesi

    Evaluation of CGRP (calcitonin-related gene peptide) positivity's response to treatment and its effect on disease progression in acromegaly patients

    SANEM ÇİL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ESRA ŞÜHEDA HATİPOĞLU

    DR. FATİH MERT DOĞUKAN