Arkeolojik ve yazılı veriler bağlamında Erken ve Orta Demir Çağ Hakkari bölgesi
Early and Middle Iron Age Hakkari region in the context of archaeological and written data
- Tez No: 943238
- Danışmanlar: DOÇ. DR. ESRA KAÇMAZ LEVENT
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Arkeoloji, Archeology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Batman Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Arkeoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 286
Özet
Bu çalışmanın konusunu oluşturan Hakkari Dağlık Bölgesi Zagroslar dağ silsilenin kuzeye doğru uzanan devamı üzerinde yer alır. Bölge günümüzde kabaca Hakkari İlini, Van İlinin güneyini, Şırnak-Siirt-Bitlis hattının ise doğusunda kalan bölgeyi tanımlamaktadır. Sarp dağlar ve derin vadilerle kaplı bu bölge kendine özgü coğrafik ve kültürel özellikleri ile Eski Yakındoğu arkeolojisinde gizemini büyük ölçüde korumaktadır. Buna karşın bölgede şimdilik ilk insan izlerinin kanıtları yüksek yaylalarda sıkça rastlanılan ve Neolitik döneme tarihlenen, av sahnelerinin yoğunlukla işlendiği kaya resimleridir. Zagroslarda ele geçen arkeolojik kalıntılardan buradaki insan topluluklarının Prehistorik çağlardan itibaren avcılık ve toplayıcılıktan göçebe çobanlara ve nihayetinde yerleşik toplumlara nasıl dönüştüklerini gözler önüne sermektedir. Bu dönüşüm içinde Hakkari Dağlık Bölgesi'nin Erken Demir Çağ'da gerek kale gerekse de mezar veya nekropoller açısından zengin bir dokuya sahip olduğunu görüyoruz. Bu tez çalışmasında bölgede EDÇ ve ODÇ'ye tarihlenen kale, höyük, dirhe, stel ve mezarlar mercek altına yatırılmış, daha önceki çalışmalarda tespit edilenlerle birlikte yeni keşifler kayıt altına alınmıştır. Buna göre yaptığımız yüzey araştırmasında incelenen irili ufaklı 10 EDÇ kalesinin hemen hemen tümü bölgenin temel yeryüzü karakteristiğini oluşturan derin vadilerin yamaçlarında kurulu, vadiye hakim, kabaca işlenmiş taşlarla yapılan surlara sahip yerleşimlerdir. Mimari açıdan ODÇ'ye tarihlenen Kunin ve Bere Kele gibi bastiyonlu kaleler ve kaya mezarlarının yakınlarındaki Urartu Krallığı'nın etkisinde olduğunu görüyoruz. Kalelerin yanında özellikle Şırnak-Hakkari hattında yoğunlaşan ve bölgeye has bir yerleşim türü olduğu anlaşılan onlarca dirhe yapısının adeta birer gözcü kulesi şeklinde vadi sırtlarında sıralandıkları görülmüştür. Bunlardan başka bu çalışmada Hakkari Dağlık Bölgesi'nin EDÇ ve ODÇ kronolojik stratigrafisini verecek nitelikte çoğu Gever düzlüğüne yakın 7 höyük yerleşimi tespiti yapılmıştır. Bölgedeki kale, dirhe ve höyük yerleşimlerinin hiçbirinde sonuç alıcı bilimsel kazı çalışması yapılmaması tespitlerimizi sınırlar. Buna karşın tez çalışması sonucu bu kalelerin özellikle Orta ve Yeni-Assur yazıtlarına yansıyan Toroslardan Zagroslara kadar büyük bir coğrafyaya yayılmış Nairi kabileleri örneğinde olduğu gibi yarı göçebe aşiretlerden oluşan topluluklarına ait olduğu sonucuna ulaşılmıştır. MÖ II. bin başlarına ait Mezopotamya yazıtlarında adları Lullubi, Guti olarak geçen Zagros kabileleri gibi Hakkari bölgesinde yaşayan klanların MÖ I. bin'de Ukku (Hakkari merkezi?) ve Kumme (Beytüşşebap ?) gibi lokal kent devletleri öncülüğünde ittifak yaptıklarını görüyoruz. Böylece ciddi kamusal güç gerektiren yukarıda saydığımız Hakkari Bölgesi'ndeki kale, dirhe gibi büyük yatırımlar Assur yazılı metinlerinde bahsi geçen Ukku, Kumme gibi yerel güçlere bağlı klanlara ait olmalıdır. Bu klan veya aşiretler bölgenin sarp ve vadilerle parçalı topografik arazisinde her biri sınırları, kışlak (kale ve höyükler) ve yaylaları belli olan arazilerde hayvan sürülerine sahip yarı pastoral bir yaşam sürdürdüler. Neolitik dönemden itibaren Zagroslarda sürdürülen avcılık ve toplayıcılığa ek olarak evcilleştirilen hayvan sürüleri ile birlikte göçebe çobanlığa dayalı yeni sosyo-ekonomik durum coğrafyanın dayattığı bir yaşam modeli olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bu model ile birlikte klanlar arasında biraz daha öne çıkanların diğer klanlar üzerinde otorite sağlayıp yerel bir güç olma yolunda ilerlediği sonucuna ulaşılır. İncelediğimiz kale yerleşimleri içinde Levin Vadisini tutan Begire Kalesi büyük kamusal yapısı ile yerel bir merkez özellikleri taşır. Bunun dışında özellikle Mir Kalesi dibinde üst sınıflara ait avcı-savaşçılara ait steller ile zengin mezarlarıyla bir lokal şeflik merkezi özellikleri taşır. Bu mezarlarda (M1-M2) bulunan Habur ve Van-Urmiye Boyalıları ile plain simple ware türü seramik örnekleri Hakkari Bölgesi'nin MÖ. II. binyıldan itibaren Suriye ve Mezopotamya ile yakın kültürel ilişkileri kanıtlamıştır. Bunun yanında bazı monokrom seramikler ile“Kuzey Zagros Kültürü”olarak adlandırılan groovy ware türü mallar Hakkari Dağlık Bölgesi'ne özgü üretimler olarak değerlendirilmiştir. Arazi tespitlerinin yanında özellikle Van Müzesi'ne intikal etmiş seramikler hem form çeşitliliği hem de yapım tarzı açısından sıra dışı özellikler yansıtırlar. Bunlar arasında kahve-kiremit renkte ayaklı çanak-çömlekler ile tek kulplu ince cidarlı fincanların, uzun boyunlu yine keskin gövdeli kaseler EDÇ özellikleri yansıtan sıra dışı seramiklerdir. Bu seramikler Hakkari bölgesindeki EDÇ mezarlarından gelmektedir. Bölgede tespiti yapılmış EDÇ mezarlarının tümünün yeraltına örme şeklinde yapılan üstü kapak taşları ile kapatılmış oda mezarlar oldukları ve Van-Urmiye bölgelerindeki çağdaşları gibi çoklu gömülere sahip oldukları anlaşılmıştır. Mezarlarda niş, dromos gibi uygulamalarda bir bütünlük yoktur. EDÇ dönemi söz konusu mezar tipine ek olarak ODÇ'de bölgenin özellikle kuzeyinde Urartu Krallığı'nın etki alanında, Kunin ve Bere Kele kalelerinde görüldüğü gibi kaya mezarlarına rastlanılır. Bu mezarlar bölgenin yerel yöneticilerine ait olmalıdır. Bir bütün olarak bu tez çalışmasında incelenen EDÇ ve ODÇ'ye ait yerleşim, mezar ve buluntuların esasında hangi güç veya güçler tarafından yaratıldığını tüm detaylarıyla bilmiyoruz. Yine de ileride yapılacak bilimsel kazı ve araştırmalar bu konu ile birlikte bölgede arkeolojik anlamda gizemi koruyan çok sayıda soruya cevap olacaktır. Son olarak bu çalışmada ulaştığımız sonuçlar komşuları olan Urartu veya Assur'un sahip olduğu yazı, mühür veya tapınak yapısının olduğu krali bir merkez açısından şimdilik kayda değer bir ipucuna ulaşamadığımız bölgede Mir Kalesi Stelleri gibi bizleri şaşırtan verilerin keşfedilmesi bölgenin özellikle EDÇ ve ODÇ'nin yakın gelecekteki keşiflerle aydınlatılması noktasında umut vericidir.
Özet (Çeviri)
The mountainous region of Hakkari, which forms the subject of this study, lies on the northern extension of the Zagros mountain range. Today, this region roughly encompasses Hakkari Province, the southern part of Van Province, and the eastern areas of the Şırnak-Siirt-Bitlis line. Characterized by rugged mountains and deep valleys, the area maintains much of its mystery in the field of Ancient Near Eastern archaeology due to its unique geographic and cultural features. Despite this, the earliest traces of human presence in the region are, for now, primarily represented by Neolithic-period rock engravings found abundantly on high plateaus, depicting hunting scenes. Archaeological evidence from the Zagros region enables us to trace the transformation of local human communities from hunter-gatherers to nomadic herders and eventually to sedentary societies beginning in the prehistoric periods. Within this process, it becomes evident that the Hakkari Mountainous Region possessed a rich texture of fortresses, graves, and necropolises during the Early Iron Age (EIA). This thesis examines EIA and Middle Iron Age (MIA) fortresses, mounds, dirhes (a local type of structure), stelae, and tombs located in the region. Alongside previously identified remains, new discoveries have also been documented. According to our surface surveys, ten EIA fortresses of varying sizes were identified, nearly all of which are situated on the slopes of deep valleys—features that define the region's topography. These fortresses possess walls built with roughly cut stones and are strategically located overlooking the valleys. Architecturally, fortified sites such as Kunin and Bere Kele, dated to the MIA and featuring bastions, along with nearby rock-cut tombs, suggest the influence of the Urartian Kingdom. In addition to the fortresses, numerous dirhe structures—unique to the region and mostly concentrated along the Şırnak-Hakkari axis—appear to function as watchtowers lined along the ridges of valleys. Furthermore, this study identifies seven mound settlements, mostly near the Gever Plain, that contribute to constructing the chronological stratigraphy of the EIA and MIA periods in the region. The lack of systematic archaeological excavations at any of the fortresses, dirhes, or mounds imposes certain limitations on our findings. Nevertheless, this research concludes that these structures likely belonged to semi-nomadic tribal communities akin to the Nairi tribes mentioned in Middle and Neo-Assyrian inscriptions, who inhabited the vast geography stretching from the Taurus to the Zagros Mountains. Inscriptions from Mesopotamia dating to the early 2nd millennium BCE refer to the Zagros tribes as the Lullubi and Guti. Similarly, in the 1st millennium BCE, local clans in the Hakkari region appear to have formed alliances under proto-city-states such as Ukku (possibly the Hakkari center) and Kumme (possibly Beytüşşebap). Accordingly, large-scale constructions such as fortresses and dirhes—which required significant communal labor—must have been undertaken by clans loyal to these local powers mentioned in Assyrian written sources. These clans or tribes led a semi-pastoral life in the region's fragmented and mountainous terrain, each occupying defined territories with known winter quarters (fortresses and mounds) and summer pastures. The new socio-economic model based on herding domesticated animals, which emerged alongside traditional hunting and gathering in the Zagros from the Neolithic onwards, appears to be an adaptive lifestyle dictated by the region's geography—and one that has endured to the present day. Within this model, some clans likely rose to local power by exerting authority over others. Among the fortress sites studied, Begire Fortress—overlooking the Levin Valley—stands out with its large public architecture and features characteristic of a local center. Similarly, Mir Fortress, with its hunter-warrior stelae and rich graves located at its base, appears to have served as a center of local chieftainship. The ceramic finds from these graves (M1-M2), including Habur and Van-Urmiye Painted Wares and examples of plain simple ware, provide evidence of cultural connections between the Hakkari region and Syria-Mesopotamia as early as the 2nd millennium BCE. Additionally, some monochrome ceramics and groovy ware types, identified as part of the so-called“Northern Zagros Culture,”are considered to be local productions specific to the Hakkari Mountainous Region. Besides field observations, ceramic materials transferred to the Van Museum reflect exceptional diversity in both form and manufacturing techniques. Among these are pedestal bowls in brown and reddish hues, single-handled thin-walled cups, and sharply contoured long-necked bowls—highly distinctive vessels that display Early Iron Age characteristics and are known to originate from EIA tombs in the Hakkari region. All the EIA tombs identified in the region are underground chamber tombs constructed with masonry and sealed with capstones. Similar to their contemporaries in the Van-Urmiye region, these tombs were designed for multiple burials. However, architectural elements such as niches or dromoi do not exhibit uniformity. In the MIA, rock-cut tombs like those found at Kunin and Bere Kele—especially in the northern part of the region under Urartian influence—are believed to have belonged to local rulers. In summary, although we do not yet know in full detail which power(s) were responsible for the EIA and MIA settlements, graves, and material culture studied in this thesis, future archaeological excavations and investigations will likely provide answers to many still-unresolved questions. Finally, although no definitive evidence has yet been found indicating the presence of royal centers with writing systems, seals, or temple structures akin to those in Urartu or Assyria, the discovery of surprising finds such as the stelae at Mir Fortress offers promising insight into the potential for future discoveries to illuminate the EIA and MIA history of the Hakkari Region.
Benzer Tezler
- Arkeolojik veriler ışığında Urartu-Batı etkileşimi
Urartu-West interaction in the light of archaeological data
ESRA ALP
- Orta Anadolu Bölgesi'nde Epi-Paleolitik dönem ve Neolitik Çağ mimarisi
Epi-Paleolitic period and Neolitic Age architecture in the Central Anatolia Region
FAHRETTİN ÖZTÜRK
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
ArkeolojiNevşehir Hacı Bektaş Veli ÜniversitesiArkeoloji Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ FEVZİ VOLKAN GÜNGÖRDÜ
- M.Ö. 3. binin ikinci yarısı ile 2. binin ilk çeyreğinde seramik bakımından Orta Anadolu ve Kuzey Suriye ilişkileri
The Relations between central Anatolia and Northern Syria according to pottery types between the second half of the 3rd millennium and the first quarter of the 2nd millennium B.C.
RYOİCHİ KONTANİ
Doktora
Türkçe
1997
ArkeolojiAnkara ÜniversitesiArkeoloji ve Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EMRE KUTLU
- Arkeolojik veriler ışığında Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi'nin Hellenistik ve Roma Dönemi
The Hellenistic and Roman Period of the Northeast Anatolia Region with archeological data
ELİF YAVUZ