Geri Dön

Taılorıng mıcrostructure and morphology ın prınted carbon nanomaterıals for straın sensıng

Gerinim algılama için baskılı karbon nanomalzemelerde mikrostruktur ve morfolojinin özelleştirilmesi

  1. Tez No: 947809
  2. Yazar: ADEL ALRAİ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HÜLYA CEBECİ, DOÇ. DR. ELİF ÖZDEN YENİGÜN
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Uçak Mühendisliği, Aeronautical Engineering
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uçak ve Uzay Mühendisliği Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Uçak ve Uzay Mühendisliği Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 278

Özet

Kompozit malzemeler, havacılık endüstrisinde yapısal ağırlığın azaltılması, yakıt tüketiminin düşürülmesi ve korozyona karşı direnç gibi önemli avantajlar sunmaktadır. Ancak, mekanik davranışları iyi tanımlanmış ve hizmet ömürleri öngörülebilir olan metallerin aksine, kompozitler daha değişken mekanik performans sergilemektedir. Doğaları gereği heterojen yapıya sahip olan kompozit malzemeler, delaminasyon, lif kırılması ve matris mikroskopik çatlaklar gibi çeşitli hasar mekanizmalarına karşı daha hassastır. Bu tür zorlukların üstesinden gelmek amacıyla, malzeme bütünlüğünü bozmadan hasarın tespiti ve izlenmesine olanak tanıyan Tahribatsız Muayene Teknikleri (NDT) geliştirilmiştir. Ancak, NDT yöntemleri; düşük test hızları, sonuçların yorumlanmasındaki karmaşıklık ve derin ya da küçük boyutlu kusurların tespitindeki sınırlamalar gibi ortak dezavantajlara sahiptir. Dönemsel denetimler için etkili olsalar da, pek çok NDT yöntemi sürekli ve gerçek zamanlı izleme kabiliyetinden yoksundur. Alternatif bir yöntem olarak, Yapısal Sağlık İzleme (SHM) sistemleri erken hasar tespiti konusunda ileri düzey olanaklar sunmaktadır. NDT yöntemlerinin aksine, genellikle manuel inceleme ve sahada değerlendirme gerektiren ve bu nedenle uçakların hizmet dışı kalma süresini artıran süreçler yerine, SHM sistemleri yapısal bileşenlerin uçuş esnasında kesintisiz olarak izlenmesine imkan tanır. Bu sayede denetim süresi %44'e varan oranlarda azaltılabilir ve bu yetkinlikle, toplam bakım maliyetlerinde yaklaşık %30'luk bir azalma sağlanabilir. SHM sistemlerinde yaygın olarak kullanılan üç temel sensör teknolojisi; piezoelektrik dönüştürücüler, optik fiber sensörler ve gerinim ölçerlerdir. Ancak bu teknolojiler; kablolama ve entegrasyon zorlukları, yüzey ön işlem gereksinimleri ve gürültü giderme konularında çeşitli teknik engellerle karşı karşıyadır. Son on yılda, piezorezistif sensörler, kompozit yapılarda gerinim ölçümü için umut verici bir çözüm olarak öne çıkmıştır. Bu sensörler; kompozit malzemelerle uyumluluk, hafiflik, özelleştirilebilir tasarım imkanı ve üstün algılama performansı gibi avantajlar sunmaktadır. Kompozit yapılar içerisine entegrasyonları hem pratik hem de etkili bulunmuştur. Bu malzemelerin algılama mekanizması, dış etkilere maruz kaldığında sensörün boyutsal değişime uğramasıyla, nanomalzemeler arasındaki mesafenin değişmesi ve buna bağlı olarak elektriksel dirençte meydana gelen değişim esasına dayanır. Başka bir ifadeyle, piezorezistif davranış, nanomalzemelerin fiziksel boyutlarına bağlıdır. Düşük en-boy oranına sahip nanomalzemeler, örneğin sıfır boyutlu (0B) yapılar, bir boyutlu (1B) partiküllere kıyasla daha yüksek direnç değişimlerine yol açmaktadır. 2. bölüm, literatürde bildirilen çeşitli karbon nanomalzemeleri özetlemektedir; bunlar arasında karbon nanotüpler (CNT'ler), karbon nanolifler (CNF'ler), grafen ve karbon siyahı (CB) yer almaktadır. Literatür taramasında ayrıca, bu nanomalzemelerin sulu (CNC), sodyum dodesil sülfat (SDS) ve Triton X-100 (TX-100) gibi farklı dispersiyon ajanlarının kullanımına da yer verilmiştir. Bununla birlikte, karbon esaslı malzemelerin kompozitlerle entegrasyonuna yönelik çeşitli yöntemler de incelenmiştir. Bu yöntemler arasında; karbonun polimer matris içerisine dağıtıldığı kendinden algılayıcı malzeme yaklaşımları, kompozit üretiminden önce liflerin doğrudan kaplanması, kompozit yüzeyine doğrudan kaplama yapılması ve kompozit yüzeyine baskı teknikleri ile entegrasyon yer almaktadır. Tüm çabalara rağmen, kompozit yapılarla uyumlu karbon esaslı piezorezistif gerinim sensörlerinin elektromekanik performansına dair kapsamlı bir anlayış henüz tam olarak sağlanamamıştır. Günümüzde kullanılan karbon bazlı gerinim sensörleri genellikle ara bir polimer tabaka, örneğin Kapton filmi, üzerine baskı veya kazıma yoluyla üretilmekte ve bu tabaka daha sonra kompozit yüzeyine yapıştırılmaktadır. Bu tür çözümler, lif takviyeli plastic/polimer (FRP) kompozitlerle iyi bir uyumluluk göstermiş olsa da, üretim süreçleri çok aşamalıdır ve uygun yapışmanın sağlanabilmesi için dikkatli işlem kontrolü gerektirmektedir. 3. bölüm, CNT'ler, CNF'ler, grafen ve CB gibi çeşitli karbon nanomalzeme türlerini tanıtmaktadır. Bu malzemeler kullanılarak hem tek bileşenli hem de hibrit formülasyonlar geliştirilmiş ve dağılım özellikleri değerlendirilmiştir. Ayrıca, kompozit alt tabaka olarak cam elyaf takviyeli polimerlerin (GFRP) üretim süreci de ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Dört farklı özgün gerinim sensörü deseni geliştirilmiştir: line, grid, o-line ve omnidirectional. Hazırlanan iletken mürekkepler üç farklı yöntemle kompozit yüzeylerine entegre edilmiştir: doğrudan kaplama (direct coating), serigrafi baskı (screen printing) ve püskürtme baskı (spray printing). 4. bölüm, geliştirilen iletken mürekkeplerin baskı kabiliyeti ve uygulanabilirliğini, entegrasyon yöntemine bağlı olarak ele almaktadır. Mürekkebin doğrudan GFRP yüzeyine uygulanması yöntemi oldukça basit olmakla birlikte, bırakılan mürekkep miktarının sınırlı olması ve desen hassasiyetinin yetersizliği gibi dezavantajlar barındırmaktadır. Buna karşılık, serigrafi baskı ve püskürtme baskı yöntemleri, mürekkebin daha hassas bir şekilde uygulanmasına ve tasarım üzerinde daha iyi kontrol sağlanmasına olanak tanımıştır. 3. bölümde tanıtılan sensör desenleri, bu iki baskı yöntemi ile başarılı bir şekilde hayata geçirilmiştir. Serigrafi baskı yöntemi ile mürekkebin yüzeye düzgün yayılabilmesi ve baskı kalitesinin artırılabilmesi için dikkatli bir şekilde uygulama yapılması gerekmiştir. Bu uygulama, toplam katı madde içeriği, çözücü karışımları ve yüzey aktif madde oranlarının ayarlanması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Özellikle, su bazlı karbon mürekkeplerin hem yüksek viskoziteli hem de düşük viskoziteli halleriyle serigrafi baskısı yapılabileceği gösterilmiştir. Bu sonuca düşük viskoziteye sahip su/izopropil alkol (IPA) çözücü karışımı kullanılarak ulaşılmıştır. Baskı kalitesi ile reolojik özelliklerdeki değişimler arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla reolojik testler uygulanmıştır. Benzer şekilde, püskürtme baskı için de düşük viskoziteli mürekkepler hazırlanmıştır. Serigrafi baskıya kıyasla daha düşük viskoziteye sahip bu mürekkeplerle yapılan püskürtme baskı yöntemi, havacılık endüstrisine kolayca adapte edilebilecek bir yöntem olarak öne çıkmıştır. Farklı karbon esaslı mürekkeplerin içeriği ayarlanarak bu yönteme uygunlukları başarıyla gösterilmiştir. 5. bölümde, farklı baskı yöntemleri kullanılarak üretilen çeşitli sensörlerin elektromekanik performansları incelenmiştir. Farklı oranlarda hazırlanmış CNT/CNC su bazlı mürekkepler, doğrudan GFRP numuneler üzerine uygulanmıştır. ASTMD3039 test standardına uygun olarak, ana kompozit yapılar %1,3'e kadar çekme gerinimi altında test edilmiştir. Sensörlerin duyarlılığı (sensitivite) ve doğrusal yanıtları (lineerlik), kullanılan CNT/CNC oranına bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Ayrıca, sensörlerin performanslarını ayırt edebilmek amacıyla değiştirilmiş bir uyum (fitting) modeli kullanılmıştır. 5. bölümün devamında, daha önce tasarlanan çeşitli sensör desenleri ve optimize edilmiş mürekkep formülasyonları kullanılarak, araştırma ve endüstriyel kaynaklı 1B CNT'ler, 1B CNF, 0B karbon CB ve CB'nin CNT ve CNF ile oluşturduğu çeşitli hibrit kompozisyonlar dahil olmak üzere sensörler GFRP numuneleri üzerine basılmıştır. Ayrıca, ticari olarak temin edilen 2B grafen mürekkebi de GFRP yüzeylerine uygulanmıştır. Ana kompozit numuneler, %0,6 gerinim seviyesinde 50 döngü boyunca çevrimsel yüke maruz bırakılmıştır. Sensör performansları; güvenilirlik, duyarlılık ve doğrusal yanıt parametreleri üzerinden değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar, CNT ve CB gibi nanomalzemelerle üretilen sensörlerin performansının uygulanan desenle doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, duyarlılığın sensör uzunluğu (desendeki iletken yol) ile ilişkili olduğu görülmüştür. Tek bacaklı tasarımlar (örneğin, line ve o-line) çok bacaklı tasarımlara (grid ve omnidirectional) kıyasla daha yüksek duyarlılık göstermiş, ancak ilk çevrim sonrası daha fazla hasar belirtisi sergilemiştir. Bu bulgu, uygulamaya özel sensör tasarımları geliştirmek için önemli tasarım ilkeleri sunmaktadır. Bu çalışmalara ek olarak, farklı karbon nanomalzemelerin elektromekanik davranışları, ortak bir desen olan“grid”geometrisi üzerinden karşılaştırılmıştır. Araştırma düzeyindeki CNT ve CNF gibi 1B karbon nanomalzemelere dayalı sensörlerde maksimum direnç değişimi aşağı yönlü sapma (downward drift) göstermişken, endüstriyel kaynaklı CNT sensörlerinde bu değişim yukarı yönlü sapma (upward drift) şeklinde gözlemlenmiştir. Tüm 1B karbon bazlı sensörlerin duyarlılığı yaklaşık 2 civarında seyretmiş ve bu değer, geleneksel metal gerinim ölçerlerin hassasiyetine yakın bulunmuştur. 0B CB esaslı sensörlerde hafif bir yukarı yönlü sapma gözlemlenmiş, ancak bu sapma endüstriyel CNT'lere göre oldukça düşük düzeyde kalmıştır. Buna karşılık, CB sensörlerin duyarlılığı, 1B malzemelere kıyasla 15 kat daha yüksek çıkmıştır. Grafen esaslı grid sensörlerde ise aşağı yönlü sapma görülmekle birlikte, duyarlılık değeri 1B sensörlere kıyasla 8 kat daha fazla olarak ölçülmüştür. CB'nin hem araştırma düzeyindeki hem de endüstriyel CNT'ler ile ve ayrıca CNF ile hibritleştirilmesi sonucunda elde edilen sensörlerde, hem güvenilirlik hem de duyarlılık açısından belirgin iyileşmeler elde edilmiştir. Tüm bu sensörlerde ortak olarak gözlenen bir özellik, kullanılan nanomalzeme türünden bağımsız olarak oldukça iyi doğrusal (lineer) tepki vermeleridir. Bu bulgular, karbon nanomalzemelerin fiziksel boyutlarının, GFRP yüzeyine basılan piezorezistif gerinim sensörlerinin güvenilir. Ayrıca, farklı desen ve nanodoldurucu içeren püskürtme baskı ile üretilmiş sensörler ve bunlara ait kompozit numuneler de %0,6 gerinimde 50 döngülük çevrimsel yüke tabi tutulmuştur. Elde edilen sonuçlar, serigrafi baskı yöntemiyle elde edilen sensörlerle benzer eğilimler göstermiştir. Ancak temel fark, sensörlerin çizgi genişliğinde ortaya çıkmıştır: püskürtme baskı ile üretilen sensörlerde, serigrafi baskıya kıyasla daha ince çizgiler elde edilmiştir. Bu durum, özellikle CB esaslı sensörlerde belirginleşmiştir. CB içeren püskürtme baskılı sensörler, serigrafi baskılı muadillerine göre daha düşük güvenilirlik sergilemiş, ancak çok daha yüksek duyarlılık göstermiştir. Bu farkın temel nedeni,çizgi genişliğindeki farklılık olup, bu da başlangıçtaki elektriksel direnç değerini doğrudan etkilemiştir. 5. Bölüm aynı zamanda tamamlayıcı testleri de içermektedir. Örneğin, serigrafi baskı ile üretilmiş araştırma düzeyindeki CNT sensörler, %1,2 gerinim seviyesinde 50 döngü boyunca test edilerek elektromekanik performansları nicel olarak değerlendirilmiştir. Test öncesi ve sonrası olmak üzere farklı yükleme aşamalarındaki sensörlerin morfolojik karşılaştırması, taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, grid desenli sensörlerin enine yöndeki duyarlılığı da karşılaştırılmıştır. Bu testte, sensörler hem uygulanan yük yönünde hem de bu yöne dik olacak şekilde serigrafiyle basılmıştır. Literatürde daha düşük enine/hassasiyet oranları tercih edilmekle birlikte, elde edilen sonuçlar karbon nanodoldurucunun türüne bağlı olarak gerinim duyarlılığının değiştiğini ve grid deseninin genel olarak yüksek orana sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, sensör tasarımında daha fazla optimizasyon gerektiğine işaret etmektedir. Çok yönlü CNT sensörü de farklı açılarda test edilmiş ve %0,6 gerinimle 50 çevrim uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, sensörün davranışında anlamlı bir farklılık gözlemlenmediğini ve bu nedenle çok yönlü algılama yeteneğine sahip olduğunu doğrulamıştır. Sensörlerin çok işlevliliği de ayrıca değerlendirilmiştir. Sıcaklık değişimlerine maruz bırakılan sensörlerde, Direnç Sıcaklık Katsayısı (TCR) değerinin karbon nanodoldurucuların fiziksel boyutlarına bağlı olduğu görülmüştür; özellikle 1B nanomalzemeler sıcaklık değişimlerine karşı daha yüksek duyarlılık sergilemiştir. Darbe testi sonuçları ise, duyarlılığın kullanılan nanodoldurucunun türüne bağlı olduğunu göstermiştir. Elde edilen verilere göre, duyarlılık sıralaması 0B, hibrit ve 1B karbon nanomalzemelerden oluşan sensörler için azalan şekilde ilerlemiştir ve nanodoldurucu türünün duyarlılık üzerindeki etkisini açıkça ortaya koymaktadır. 6. bölümde, GFRP alt tabakalar üzerine baskı ile üretilmiş yama anten sensörleri üzerinde araştırma yapılmıştır. Ana kompozit malzemeler, sensörlerin mekanik ve elektromanyetik performanslarını değerlendirmek amacıyla hem çekme hem de bükülme kuvvetlerine maruz bırakılmıştır. Frekans yanıtı testleri, antenlerin elektromanyetik özelliklerinin mekanik deformasyona karşı hassas olduğunu ve uygulanan gerilmeye bağlı olarak rezonans frekansında ölçülebilir kaymalar olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, baskı ile üretilmiş yama antenlerin kompozit yapılarda gerilme sensörü olarak kullanılma potansiyelini göstermektedir.

Özet (Çeviri)

Composites offer significant advantages in the aerospace industry, including reduced structural weight, lower fuel consumption, and enhanced resistance to corrosion. However, unlike metals, which exhibit well-characterized mechanical behavior and predictable service life, composites display greater variability in mechanical performance. Their inherent heterogeneity makes them susceptible to various failure mechanisms, such as delamination, fiber fracture, and matrix microcracking. To address these challenges, Non-Destructive Testing (NDT) techniques have been developed to detect and monitor damage without compromising material integrity. Nevertheless, NDT methods share common limitations, including slow testing speeds, complex result interpretation, and limited detection of deep or small defects. While effective for periodic inspections, many NDT methods lack the capability for continuous real-time monitoring. As an alternative, Structural Health Monitoring (SHM) offers advanced early damage detection. Unlike NDT, which requires manual inspection and on-site evaluation and often leads to increased aircraft downtime, SHM enables continuous in-flight monitoring of structural components, reducing inspection time by up to 44%. This capability translates to an overall maintenance cost reduction of approximately 30%. Three main sensor technologies used in SHM systems are piezoelectric transducers, optical fiber sensors, and strain gauges. However, these technologies face challenges related to wiring and integration complexity, pre-surface treatment requirements, and noise cancellation. In the past decade, piezoresistive sensors have emerged as a promising solution for strain measurement in composite structures, offering benefits such as compatibility with composite materials, lightweight and tailored designs, and excellent sensing performance. Their integration into composites has proven both practical and effective. The sensing mechanism of these materials relies on dimensional changes that occur when the sensor is subjected to external stimuli, altering the distance between nanomaterials and leading to a change in resistance. In other words, the piezoresistive behavior depends on the physical dimensions of the nanomaterials. Low-aspect-ratio nanomaterials, such as zero-dimensional ones, result in higher resistance changes than one-dimensional particles. Chapter 2 provides a summary of sensor technologies commonly used in SHM, including piezoelectric sensors, optical fiber sensors, and metal strain gauges. A comprehensive literature review is presented on the state-of-the-art in carbon-based piezoresistive sensors. Various carbon nanomaterials reported in the literature, such as carbon nanotubes (CNTs), carbon nanofibers (CNFs), graphene, and carbon black (CB), are examined in detail. The review also discusses the effectiveness of different dispersants, including cellulose nanocrystals (CNCs), sodium dodecyl sulfate (SDS), and Triton X-100 (TX-100), in dispersing these nanomaterials in aqueous media. The chapter further explores the influence of sensor design parameters such as length, width, thickness, and geometry on electromechanical behavior. Various methods for integrating carbon-based materials with composite structures are reviewed, such as embedding the materials into the polymer matrix (self-sensing), coating fibers prior to composite fabrication, coating the surface of cured composites, and direct printing onto composite substrates. In addition, the multifunctional potential of carbon nanomaterial-based sensors is surveyed, with attention given to their ability to perform simultaneous sensing and other functionalities. Finally, antennas integrated with composite structures for use as strain or damage sensors are discussed, although this area is still at an early stage of development. Despite significant efforts, a comprehensive understanding of the electromechanical performance of carbon-based piezoresistive strain sensors compatible with composite structures remains lacking. Current carbon-based strain sensors are typically printed or engraved on an intermediate polymer substrate, such as Kapton film, which is then adhered to the composite surface. Although these solutions have demonstrated good compatibility with fiber-reinforced plastic (FRP) composites, their fabrication process is often multistep and requires careful attention to ensure proper adhesion. Chapter 3 introduces various types of CNTs, CNFs, graphene, and CB. Using these materials, both standalone and hybrid formulations were developed, and their dispersibility was assessed. The chapter also describes the fabrication of glass fiber-reinforced polymers (GFRPs) as composite substrates. Four unique strain sensor designs were developed: line, grid, o-line, and omnidirectional. The formulated inks were integrated using three methods: direct coating, screen printing, and spray printing. Chapter 4 discusses the printability and applicability of the developed inks based on the integration method. While direct ink application onto GFRPs was straightforward, it was limited by the deposited amount of ink and the lack of pattern precision. Screen printing and spray printing offered more precise ink deposition and better control over design. The sensor designs introduced in Chapter 3 were successfully demonstrated using these two printing methods. The screen printing method required careful adjustment and tailoring of the inks to improve wettability and enhance printing quality. This was achieved by controlling total solid content, solvent mixtures, and using different surfactant ratios. Notably, screen-printing of aqueous-based carbon inks was demonstrated using both high-viscosity inks and low-viscosity inks, the latter achieved by using a water/isopropyl alcohol (IPA) solvent mixture. Rheological tests were conducted to correlate printing quality with changes in rheological properties. Similarly, inks were prepared for spray printing, albeit with much lower viscosities compared to those used for screen printing. The spray printing method was shown to be easily adaptable for the aerospace industry. By using various carbon inks and adjusting their content, their printability was successfully demonstrated. In Chapter 5, the electromechanical performance of various sensors printed using different methods was investigated. CNT/CNC aqueous-based inks with various ratios were directly applied onto GFRP coupons. Following the ASTM D3039 testing standard, the host composites were subjected to tensile testing up to 1.3% strain. The sensitivity and linearity of the sensors depended on the CNT/CNC ratio. A modified fitting model was employed to differentiate between sensor performances. Further in Chapter 5, using the sensor patterns designed earlier and optimized ink formulations, including CNTs (from both research- and industrial-grade sources), CNF, CB, and various hybrids—sensors were printed onto GFRP coupons and subjected to 50-cycle cyclic loading at 0.6% strain. Sensor performance was quantified in terms of reliability, sensitivity, and linearity. Results showed that performance depended on pattern geometry. Sensitivity correlated with sensor length, with single-leg designs (line, o-line) showing higher sensitivity and more damage than multi-leg designs (grid, omnidirectional). Additionally in Chapter 5, electromechanical behavior of nanomaterials was further compared using the grid pattern. Resistance changes in 1D sensors (CNT, CNF) varied: research-grade CNT and CNF showed downward drift; industrial-grade CNT showed upward drift. All had sensitivity near 2, similar to metal strain gauges. CB (0D) showed slight upward drift and sensitivity up to 15× higher. Graphene (2D) also showed high sensitivity and downward drift. Hybrid sensors (CB with CNT or CNF) demonstrated significant improvements in sensitivity and reliability. All sensors showed good linearity. Continuing in Chapter 5, spray-printed sensors showed similar trends. However, finer lines resulted in less reliable but more sensitive behavior, especially in CB sensors, due to line width effects. Moreover in Chapter 5, complementary tests included higher strain loading (1.2%) on screen-printed CNT sensors, SEM imaging before and after cycling, and directional tests. Grid sensors' transverse sensitivity varied with filler type, indicating a need for design optimization. Omnidirectional CNT sensors confirmed multidirectional sensing. Thermal tests showed TCR depended on filler dimensionality, with 1D most sensitive. Impact tests revealed sensitivity decreased from 0D to hybrid to 1D. In Chapter 6, the investigation focused on patch antenna sensors printed onto GFRP substrates. The host composites were subjected to both tensile and bending forces to evaluate the sensors' mechanical and electromagnetic performance. Frequency response tests revealed that the electromagnetic properties of the antennas were sensitive to mechanical deformation, with measurable shifts in resonant frequency corresponding to the applied strain. These findings demonstrate the potential of printed patch antennas for use as strain sensors in composite structures.

Benzer Tezler

  1. Lazer toz yataklı ergitme eklemeli imalat yöntemiyle üretilen AD730 alaşımı ile dövme UDI720LI alaşımının mikroyapı ve mekanik özelliklerinin karşılaştırılması

    Comparison of microstructure and mechanical properties of AD730 alloy produced by laser powder bed fusion additive manufacturing method and forged UDI720LI alloy

    RAMAZAN KIRGIL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Metalurji Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MURAT BAYDOĞAN

  2. Auxetic malzemelerin deneysel olarak ve sonlu elemanlar metodu ile incelenmesi

    Investigation of auxetic materials experimentally and using finite element method

    AHMET ABDULLAH KARACA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    BiyomühendislikBursa Teknik Üniversitesi

    Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. HÜSEYİN LEKESİZ

    YRD. DOÇ. DR. SUKHWINDER KAUR BHULLAR

  3. Radiation damage in ferritic steels produced by various processing methods

    Başlık çevirisi yok

    EDA AYDOĞAN

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    Metalurji MühendisliğiTexas A&M University

    Dr. LIN SHAO

    Dr. STUART A. MALOY

  4. Improvement of it-SOFC by tailoring the microstructure of lscf cathode and gdc electrolyte

    LSCF katot ve gdc elektrolitinin mikroyapısının modifiye edilmesiyle OS-KOYH performansının iyileştirilmesi

    CAN SINDIRAÇ

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    Makine Mühendisliğiİzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

    Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEDAT AKKURT

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ALİGÜL BÜYÜKAKSOY

  5. Dizel partikül filtre (DPF) üretimine yönelik si3n4 esaslı malzeme geliştirilmesi

    Development of si3n4 based materials for diesel particulate filter (DPF) production

    GÜLSÜM TOPATEŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Seramik MühendisliğiAnadolu Üniversitesi

    Seramik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HASAN MANDAL