Social vulnerability analysis of the cities affected by the february 6 kahramanmaras earthquakes
6 şubat Kahramanmaraş depreminden etkilenen şehirlerin sosyal hasar görebilirlik analizi
- Tez No: 948782
- Danışmanlar: PROF. DR. HİMMET KARAMAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Jeodezi ve Fotogrametri, Geodesy and Photogrammetry
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Geomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Geomatik Mühendisliği Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 91
Özet
Doğal afet genellikle insan etkisi olmadan, başladığında durdurulamayan, can ve mal kaybına sebep olan, toplum sağlığını ciddi şekilde etkileyen ve hayatı kesintiye uğratan, karada, havada, suda yani doğada meydana gelen olayların geneline verilen addır. Tarihi insanoğlunun varlığından da öncesine dayanan doğal afetler, meydana geldiği süre boyunca, şiddeti ne olursa olsun sadece yapılar ve çevrelerde değil canlılar üzerinde de maddi ve manevi hasara yol açmıştır. Yüzyıllarca süren araştırmalara ve çalışmalara rağmen hala yeri ve zamanı kesin olarak belirlenemeyen fakat tahmin edilebilen doğal afetler ile mücadele etmenin en iyi yolu öncelikle olası tehlike senaryoları oluşturmak ve hazırlanmak, yaşanılanlardan ders çıkarmak, analiz etmek ve strateji geliştirmektir. Hazırlanan bu stratejilerin yalnızca yerel yöneticiler tarafından değil, toplumu oluşturan her bir birey tarafından ulaşılabilir ve uygulanabilir bir yöntem olması gerekmektedir. Günümüzde artan nüfusla birlikte ortaya çıkan düzensiz göç, çarpık kentleşme ve ardından gelen plansız şehirleşme, yetersiz altyapı, ortak kullanım alanlarının daralması, yönetilmesi zorlaşan bölgeler, maliyetin düşmesi adına kalitesi düşen inşa malzemeleri ve gerekli kontrollerden geçirilmemiş inşaat hizmetleri ile deprem, küçük büyük demeden yerleşim alanı bulunan her bölgenin karşı karşıya olduğu ilk ve en önemli afet haline gelmiştir. Depremin meydana gelişi kaderdir fakat yarattığı tahribat kader değildir. Toplumlarda meydana gelen her olay zincir düzeniyle devam eder. Bu nedenle deprem meydana gelmeden önceki süreçteki çalışmalar kadar sonrasında yapılacak çalışmalar da afetin yönetimi açısından son derece önemlidir. Deprem şehirlerinden diğer bölgelere yapılan isteğe bağlı ve zorunlu göçler bu bölgelerde ihtiyaç açıklarına sebebiyet vermektedir. Ülke içi göç ile yeni yerleşilen şehirde bir istihdam açığı oluşmalı, gelenlerin yerleşebileceği sağlam yapı stoğu bulunmalı, kırılgan grupta yer alan kadın, çocuk, yaşlı ve engelli kesimin eğitim, sağlık ve topluma yeniden katılma alanlarında çalışmalar yapılmalıdır. İşte bu stratejilerin geliştirilebilmesi için sosyal kırılganlık analizleri çok büyük bir önem ve gereklilik taşımaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden etkilenen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa'nın toplumsal kırılganlık düzeyini demografik, sosyo-ekonomik, kültürel ve insani faktörler ışığında belirlemek; elde edilen veriler doğrultusunda yerel yönetimlerin ve halkın afetlere hazırlık durumunu analiz ederek sosyal kırılganlık haritaları oluşturmaktır. Sosyal kırılganlık analizi, afetlere karşı daha dirençli toplumların inşa edilmesinde kritik bir araç olarak kullanılmakta olup, bu çalışma özelinde 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ilde detaylı olarak uygulanmıştır. Yanıt aranan temel sorular arasında şunlar yer almaktadır: Akrabalık ilişkileri, deprem bölgesinden diğer illere yönelik tahliyeleri ve göç güzergâhlarını ne ölçüde etkilemiştir? Göç eden bireyler yerleşim için hangi ilçeleri tercih etmiştir? Göçün temel nedenleri nelerdir? Terk edilen şehirlerde işsizlik oranları nasıl değişmiştir? Göç eden bireylerin geri dönüş eğilimleri var mıdır? Yardım faaliyetleri hangi bölgelerde yoğunlaşmıştır? Yardımlar ne kadar sürede ulaşmıştır? Kaç farklı kurum ve kuruluş yardım sağlamıştır? Göç edilen yerleşim alanları aynı zamanda yardım alan bölgeler midir? Örnek olarak, haber içeriklerinin şehir bazında analiz edilmesi sonucunda, göçün yalnızca deprem bölgesinden ülke genelindeki diğer illere doğru gerçekleşmediği; aynı zamanda aynı şehir içinde kırsal alanlardan merkezlere, apartmanlardan devlet yurtlarına, hatta yardım ekipleri ve gönüllülerin varlığıyla deprem bölgesindeki iller arasında da geçici göç hareketlerinin yaşandığı tespit edilmiştir. Bu bulgular, afet sonrası ortaya çıkan çok yönlü toplumsal hareketliliğin karmaşıklığını gözler önüne sermektedir. Araştırma kapsamında yalnızca kırılganlık düzeyleri belirlenmemiş, aynı zamanda deprem sonrası yürütülen çözüm süreçleri ile maddi ve manevi iyileştirme çalışmaları da değerlendirilmiştir. 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrasında depremden etkilenen 11 ilin demografik, sosyoekonomik, yapısal ve sosyal sermaye verileri ile gerçekleştirilen sosyal hasar görebilirlik analizi sayesinde, analizin ilçe-il bazlı kullanımının halihazırda var olan sonuçlara ne kadar yakın çıktığı, afet önleme- izleme-mücadele aşamalarında kullanılabilirliği test edilmiştir. En kırılgan gruplar ve bölgeler belirlenmiş ve risk azaltma önerileri oluşturulmuştur. Yerel haber kaynaklarının deprem sonrası ürettikleri haberlerin konu dağılımları ile gerçek verilerdeki önem sırasının karşılaştırılabilirliği ve doğruluğu incelenmiştir. Araştırmada, konum ve bilginin iç içe olduğu geomatik bilim alanının önemli araçlarından biri olan Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak sosyal kırılganlık analiz edilmiş, mekânsal dağılım haritaları üretilmiş ve farklı değerlendirme yöntemleriyle desteklenmiştir. Veri toplama sürecinde, Anadolu Ajansı ve Cumhuriyet Gazetesi tarafından 6 Şubat 2023 ile 6 Şubat 2024 tarihleri arasında yayımlanan toplam 3.824 haber incelenmiştir. Bu haberler, depremin uzun dönemli etkilerini ortaya koyabilmek amacıyla sosyo-ekonomik, demografik ve diğer toplumsal boyutları dikkate alarak 24 alt başlık altında kategorize edilmiştir. Kategorize edilen haberler üretildikleri konum verisi üzerinden depremden etkilenen 11 ilin ilçelerine ayrılmıştır. Bu sayede sosyal hasar görebilirlik analizinde en kırılgan çıkan ilçe ile en çok haber üretilen ilçenin aynılığı, üretilen haberler ile kırılganlık arasında doğrusal bir ilişki olup olmadığı gibi sorulara da yanıt bulunmuştur. Toplanan veriler, devlet kurumları tarafından paylaşılan resmi verilerle desteklenmiş; Excel formatında ArcGIS yazılımına aktarılmıştır. Bu sayede elde edilen veriler, Türkiye Harita Genel Müdürlüğü tarafından sağlanan il idari sınırları ile koordinatlandırılarak mekânsal analizlere entegre edilmiştir. Görselleştirme süreçleri, bölgesel düzeyde göç hareketleri ve sosyal etkilerin daha net bir biçimde ortaya konmasını sağlamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi veri tabanında bulunan, depremden etkilenen 11 il için yaşlı ve çocuk bağımlı nüfus oranı, ortalama hane halkı büyüklüğü, kadın başlı haneler ve okuma-yazma oranı verileri ile ilçe düzeyinde kırılganlık incelenebilmiş, bu sosyal göstergeler üzerinden ilçe bazlı kırılganlık analizi haritaları oluşturulabilmiş ve deprem haberleri ile karşılaştırmalı analizi gerçekleştirilebilmiştir. Bu çalışma sosyal hasar görebilirlik analizi göstergelerinin yönetimler ve bireyler tarafından anlaşılabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Maalesef çoğu sosyal gösterge veri tabanlarınca toplanan ve paylaşılan değerlere sahip değildir. Afet yönetiminde bina sayısı gibi somut verilerin yanında gecekondu sayısı, bölgedeki sağlık tesislerine ulaşılabilirlik, sosyal yardım alan ilçe bazlı hane sayısı gibi daha az etkili görülen verilerin kırılganlık hesaplamaları açısından ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Afetle mücadele stratejilerinin geliştirilebilmesi için atılacak en önemli ilk adım, her ilçe için örnekleri verilen sosyal verilerin toplanması ve işlenmesi gerektiğidir. Analiz sonucunda sosyal hasar görebilirliğin sadece ekonomik yetersizlikler sebebiyle ortaya çıkmadığı, sosyal sermaye, etnik köken gibi çok boyutlu bir kavram olduğu gözlemlenmiştir. Yaşlı, çocuk, engelli gibi kırılgan gruplar afetlerden daha fazla etkilenir ve stratejilerin öncelikle bu gruplar üzerinden geliştirilmesi gerekmektedir. Afet yönetimi esnasında kaynaklara ve hizmetlere kesintisiz ve koordineli bir şekilde erişim sağlamak, afet planlamalarının ilk adımı olmalıdır. Risk yönetimi ve halkın bilinçlendirilmesi, diğer atılacak adımlardan önemsiz görülmemelidir. Çünkü toplum dinamik bir yapıdır ve birbirine entegre bir biçimde işler.
Özet (Çeviri)
Natural disasters are generally defined as events occurring in nature—on land, in the air, or in water—that originate without human influence, cannot be stopped once they begin, and cause loss of life and property, severely impacting public health and disrupting daily life. Natural disasters, which date back to before the existence of humanity, have caused material and moral damage not only to structures and environments but also to living beings, regardless of their intensity during the period in which they occur. Despite centuries of research and efforts, the precise timing and location of natural disasters remain unpredictable, though they can be forecasted to some extent. The best way to cope with natural disasters is primarily to develop possible hazard scenarios and prepare accordingly, learn lessons from past experiences, conduct analyses, and develop strategic plans. These strategies must be accessible and implementable not only by local authorities but also by every individual within the society. Today, with the increasing population, irregular migration, unplanned urbanization, inadequate infrastructure, shrinking common spaces, hard-to-manage regions, use of low-quality construction materials to reduce costs, and construction services that have not undergone necessary inspections, earthquakes have become the foremost and most significant disaster threatening every region with residential areas, regardless of scale. The occurrence of earthquakes is fate, but the destruction they cause is not. Every event occurring within societies continues in a chain-like order. Therefore, the activities conducted before an earthquake are as important as those implemented afterward in terms of disaster management. Voluntary and mandatory migration from earthquake-affected cities to other regions creates demand gaps in those areas. Internal migration requires the presence of employment opportunities and a sufficient stock of resilient housing in the newly settled cities. Moreover, efforts must be made for vulnerable groups such as women, children, elderly, and disabled individuals in areas such as education, healthcare, and social reintegration. Social vulnerability analyses are of paramount importance and necessity for developing these strategies. The main objective of this study is to determine the social vulnerability levels of the provinces affected by the February 6 Kahramanmaraş earthquake—namely Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, and Şanlıurfa—based on demographic, socio-economic, cultural, and humanitarian factors. Subsequently, the preparedness of local administrations and the public for disasters is analyzed, and social vulnerability maps are produced accordingly. Social vulnerability analysis serves as a critical tool for building more resilient societies against disasters and has been applied in detail across the 11 provinces affected by the February 6 earthquakes. Key questions addressed in this research include: To what extent did kinship relations influence evacuations and migration routes from the earthquake zone to other provinces? Which districts were preferred for resettlement by migrants? What were the primary reasons for migration? How did unemployment rates change in the abandoned cities? Is there a tendency among migrants to return? In which regions were aid activities concentrated? How quickly did aid reach these areas? How many different institutions and organizations provided assistance? Are the resettlement areas also regions receiving aid? For example, analysis of news content on a provincial basis revealed that migration did not only occur from the earthquake zone to other provinces in the country; temporary migration movements were also observed within the same cities—from rural to urban centers, from apartments to government dormitories, and even among earthquake- affected provinces facilitated by aid teams and volunteers. These findings reveal the complexity of the multifaceted social mobility emerging after the disaster. The research not only determined vulnerability levels but also evaluated the post-earthquake resolution processes and material and moral rehabilitation efforts. Using demographic, socio-economic, structural, and social capital data from the 11 provinces affected by the February 6 Kahramanmaraş earthquake, a social damage vulnerability analysis was conducted to test how closely district- and province-level applications correspond to existing outcomes and their usability in disaster prevention, monitoring, and response phases. The most vulnerable groups and regions were identified, and risk reduction recommendations were formulated. The comparability and accuracy of news topics produced by local news sources after the earthquake with real data were also examined. Geographic Information Systems (GIS), an essential tool in the geomatics field where location and information are intertwined, was used for social vulnerability analysis. Spatial distribution maps were produced and supported by various evaluation methods. During data collection, a total of 3,824 news articles published by Anadolu Agency and Cumhuriyet Newspaper between February 6, 2023, and February 6, 2024, were examined. These news items were categorized under 24 subheadings considering socio-economic, demographic, and other social dimensions to reveal the long-term impacts of the earthquake. The categorized news were divided into districts of the 11 provinces affected by the earthquake based on their location data. This allowed for answers to questions such as whether the district with the highest vulnerability coincides with the district producing the most news and whether there is a linear relationship between the news produced and vulnerability. The collected data were supported by official data shared by governmental institutions and transferred into ArcGIS software in Excel format. Thus, the data were spatially integrated with administrative boundaries of provinces provided by the Turkish General Directorate of Mapping. Visualization processes enabled a clearer demonstration of regional migration movements and social impacts. Using the Address-Based Population Registration System database of the Turkish Statistical Institute for the 11 provinces affected by the earthquake, social vulnerability at the district level was examined through indicators such as the elderly and child dependency ratios, average household size, female-headed households, and literacy rates. District-level vulnerability maps were created using these social indicators, and a comparative analysis was conducted with earthquake news data. This study holds significant importance for understanding social damage vulnerability indicators by both administrations and individuals. Unfortunately, many social indicators are not included in commonly collected and shared databases. In addition to tangible data such as building counts, indicators such as the number of slum residences, accessibility to health facilities in the region, and the number of households receiving social aid at the district level—often considered less influential—have proven to be critically important for vulnerability calculations. The most crucial first step to developing effective disaster response strategies is the systematic collection and processing of such social data for each district. The analysis revealed that social damage vulnerability does not arise solely from economic insufficiencies but is a multidimensional concept involving social capital, ethnic background, and other factors. Vulnerable groups such as the elderly, children, and disabled individuals are more severely affected by disasters, and strategies should primarily focus on these groups. Ensuring uninterrupted and coordinated access to resources and services during disaster management should be the initial step in disaster planning. Risk management and public awareness should not be underestimated as subsequent steps. Societies are dynamic systems functioning in an integrated manner, and this complexity must be recognized in disaster preparedness and response.
Benzer Tezler
- İş sağlığı ve güvenliği, acil durum ve afet yönetimindeki risk yönetimi entegrasyonu
Risk management integration in occupational health and safety, emergency and disaster management
AYŞEGÜL BAYIN SARIAHMETOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Bilgi ve Belge Yönetimiİstanbul Teknik ÜniversitesiAfet Yönetimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. DİDEM SALOĞLU DERTLİ
- İklim değişikliğinde kentsel hasar görebilirlik: İstanbul- Bağcılar örneği
Urban damage vulnerability in climate change: İstanbul- Bağcılar
KÜBRA ALTINTAŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2025
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiAfet ve Acil Durum Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ CEYHAN KAHYA
- Deprem tehlikesi altındaki bölgelerin analitik hiyerarşi yöntemi ile risk durumunun belirlenmesi: Bahçelievler örneği
Determining the risk status of regions under earthquake danger by analytical hierarchy process: Bahçelievler example
ORHUN BİÇER
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Jeodezi ve Fotogrametriİstanbul Teknik ÜniversitesiGeomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ZAİDE DURAN
- COVID-19 salgınına karşı kentsel kırılganlığın belirlenmesi: Tarsus(Mersin)örneği
Determining urban vulnetability against the COVID-19 epidemic: The case of Tarsus (Mersin)
NAZİRE SARI
Yüksek Lisans
İngilizce
2023
Şehircilik ve Bölge PlanlamaSüleyman Demirel ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. DUYGU GÖKCE
- Inter-scale disaster resilience index: Examples of Eastern Marmara, Kocaeli, and its districts
Ölçekler arası afet dirençlilik endeksi: Doğu Marmara, Kocaeli ve ilçeleri örneği
YİĞİT EMRE SELEK
Yüksek Lisans
İngilizce
2025
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SEDA KUNDAK