Geri Dön

Inter-scale disaster resilience index: Examples of Eastern Marmara, Kocaeli, and its districts

Ölçekler arası afet dirençlilik endeksi: Doğu Marmara, Kocaeli ve ilçeleri örneği

  1. Tez No: 953864
  2. Yazar: YİĞİT EMRE SELEK
  3. Danışmanlar: PROF. DR. SEDA KUNDAK
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Bölge Planlama Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 351

Özet

Modern kentler, kendi tarihlerinden ve bulundukları çevrenin doğal karakteristiklerinden süregelen etkilerle birbirlerinden farklı şekillerde evrilmiştir. Hem insan hem de doğal yaşamın içinde barındığı kentlerin, insan ve doğa kaynaklı birtakım risklere maruziyeti, kendi evrimine göre değişkenlik gösterir. Bu riskler; kentlilere, var olan doğal yapıya ve kent sisteminin kendisine karşı olumsuz etkiler yaratır. Doğal ve antropojenik sebeplerle ortaya çıkabilen bu riskler, afetler ve benzer ölçüdeki tehditlerdir. Afetlerle karşı karşıya kalan bir şehrin, beraberinde getirdiği can kaybı, tahribat, yaralanma ve yıkım gibi olumsuzluklara karşı bir çare üretebilmesi gereklidir. Bir kentin afetin etkilerine karşı dayanabilmesi, olumsuzlukları kendi içinde absorbe edebilmesi ve afet sonrası oluşan yeni duruma adapte olabilmesi gereklidir; ancak bu sayede afetin olumsuz etkilerinden kurtulabilir. Kentin bu yetenekleri, literatürde“dirençlilik”olarak adlandırılır. Afetlere karşı dirençliliği yüksek olan bir kent, olumsuz etkilerden daha az zarar görür. Afetlere daha fazla maruz kalan kentlerin dirençliliğinin daha yüksek olması gereklidir ve maruz kaldığı afetler karşısında uyum sağlayamayan kentler kırılgandır. Kentlerin afetlere karşı dirençliliğini artırmak ve kırılganlıklarını giderebilmek için karar vericilerin mevcut dirençliliğe dair yorumlar yapabilmesi gereklidir. Kentlerin mevcut dirençliliğini anlayabilmek adına literatürde dirençlilik ölçüm yöntemleri geliştirilmiştir. Bu çalışmada da temelde bir dirençlilik ölçüm yöntemi geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Kentsel dirençliliği oluşturan her bir göstergeye indikatör denir. Birden fazla indikatörün bir aradaki etkisini ölçmek için bu indikatörleri topluca ele alarak bulgular üreten çalışmalara ise endeks çalışmaları denir. Literatürde kıyas üzerinden işleyen dirençlilik ölçüm endeksleri, genellikle bir idari birim ile komşu birimler arasında bir kıyas düzlemi oluşturarak, odağa aldıkları bağlamda dirençliliği ölçer. Bir idari birimin ölçeği, karar vericilerin yetki sınırlarını belirler ve dirençlilik ölçümü için dikkat edilecek parametrelerin seçimini etkiler. Bölge ölçeği gibi üst ölçekli bir birimde alınacak karar ile ilçe ölçeği gibi alt ölçekte alınacak karar arasında detay ve kapsam farkları olacaktır. Bu nedenle, farklı ölçeklere farklı uygulamalar yapılması doğaldır; ancak farklı ölçeklerin birbirine olan etkileri bu süreçte göz ardı edilmemelidir. Üst ölçekte kırılganlık olarak tespit edilen bir parametre, o ölçeği oluşturan idari birimlerden hangileri nedeniyle kırılgan sayılmıştır? Alt ölçekte dirençlilik olarak tespit edilen bir parametre, alt ölçeğin bağlı bulunduğu üst birim için de bir dirençlilik midir? Bu gibi sorular, birbirini etkileyen ölçeklerdeki idari birimlerin toplu olarak dirençlilik hesaplaması yapılmasıyla yanıtlanabilir. Tek bir ölçekte dirençlilik ölçümü yapan endeks çalışmaları, kendi kıyas düzlemi içerisinde bazı sonuçlar bulabilirken, bu sonuçların etkenlerini ve etkileyenlerini dikkate almaz. Bu çalışmanın temel amacı, farklı ölçeklerdeki dirençlilik ve kırılganlıkların birbirini nasıl etkilediğini ve ölçekler arası bağıntıları incelemektir. Çalışmanın amacı doğrultusunda, birbirini kapsayan üç farklı ölçekteki idari birim çalışma alanı olarak seçilmiştir. En üst ölçek olan bölge ölçeği için, Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına göre sekiz ilden oluşan TR4 Doğu Marmara Bölgesi seçilmiştir. Ortanca ölçek olarak, bölgeyi oluşturan illerden biri olan ve on iki ilçeye sahip Kocaeli İli seçilmiştir. En alt ölçek olarak da Kocaeli'nin on iki ilçesi belirlenmiştir. Kıyas düzlemi; Türkiye'deki bölgeler, Doğu Marmara'daki iller ve Kocaeli'ndeki ilçeler arasında kendi aralarında oluşturulmuştur. Bu sayede çalışma alanları hem kendi ölçeğindeki komşu birimler ile hem de birbirlerini etkileyen alt ve üst ölçekleri ile bir kıyas içerisine girmiştir. Dirençlilik, yapısı gereği birçok bağlamı içinde barındıran bir kavram olduğundan, bu çalışma alanları için altı farklı bağlamda dirençlilik endeksi geliştirilmiştir. Bağlamlar literatürde daha önceden dirençlilik ölçüm çalışması yürüten yayınlarda da sıklıkla kullanılan bağlamlardan seçilmiştir. Bu bağlamlar; fiziksel, altyapısal, ekonomik, kurumsal, sosyal ve çevresel olarak belirlenmiştir. Bağlamlara göre, afetlere karşı maruziyetin ve etkilenebilirliğin ölçülebileceği indikatörler seçilerek endekse dahil edilmiştir. İndikatörler seçilirken, çalışma alanlarının Türkiye içinde olduğu dikkate alınarak, anlamlılığı artırmak amacıyla Türkiye'de görülmeyen afetlere karşı dirençlilik ölçümleri çalışmadan çıkarılmış ve alanlarda özel olarak sıkça görülen afetlerin ölçüm sayısı artırılmıştır. Altı bağlam için toplamda 62 indikatör belirlenmiş ve farklı ölçeklerdeki ölçümlerle birlikte toplam 128 ölçüm yapılmıştır. İndikatör sayısı ile ölçüm sayısının farklı olma sebebi, bazı indikatörlerin tek ölçekte değil iki veya üç ölçekte farklı ölçüm barındırmasıdır. Endeks oluşturulurken, veri tipleri birbirinden farklı olduğu için her birini sıralamaya sokabilmek amacıyla iki farklı normalizasyon yöntemi kullanılmıştır. Bu normalizasyon yöntemleri, literatürdeki kıyas bazlı endeks çalışmalarında sıklıkla kullanılan yöntemler olup, çalışmanın bir ek çıktısı olarak ölçüm için daha uygun olan normalizasyon yöntemi bulgulara göre seçilmiştir. Ölçümlerde kullanılan normalizasyon yöntemleri; Z-değeri normalizasyonu ve Min-Max normalizasyonudur. Z-değeri normalizasyonu dizinin ortalamasını 0 kabul edip negatif ve pozitif uçlara dağıtırken, Min-Max normalizasyonu tüm dizini, en üst değer 1 en alt değer 0 olmak kaydıyla, tüm dizini 1 ve 0 aralığına sıkıştırarak normalize eder. Bu çalışmanın ana amacına ek olarak; kentlerin kırılganlıklarına uygun öncelikli müdahale alanlarının tespiti, farklı bağlamlara göre dirençlilik ve kırılganlık durumları ile ölçüm yöntemleri arasından çalışmaya en uygun olanın belirlenmesi gibi ek katkılar da elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, birbirini kapsayan farklı ölçeklerin bir arada değerlendirilmesi, tek ölçekli bir çalışmada ortaya çıkmayacak ve gözden kaçırılacak birtakım bulguları da beraberinde getirmiştir. Ölçeklerin birbiriyle benzeştiği ve ayrıldığı noktalar bu sayede gözlemlenebilmiş; böylece her bir birimin en yüksek dirençliliği ve en büyük kırılganlığı saptanmıştır. Bu saptamalar, her bir çalışma alanının bir diğeriyle kıyaslanması olmadan farklı sonuçlar verecekken, çalışmanın ölçekler arası yapısı sayesinde asıl sonuçları ortaya çıkarmıştır. Gözden kaçabilecek bulguları da tespit edebilmesi yönü ile bu metot, politika belirleyiciler ve karar vericiler tarafından da daha isabetli müdahalelerin gerçekleşmesi amacı ile kullanılabilirliği yüksektir. Bulgulara daha detaylı bakıldığında, ekonomik ve kurumsal dirençlilikte çalışma alanları her ölçekte güçlü ve tutarlı sonuçlar almıştır. Bu iki bağlamdaki yüksek dirençlilik değerleri, çalışma alanlarının pozitif bir değeridir. Negatif bir örnek olarak, fiziksel dirençlilikte çalışma alanları tutarlı bir biçimde zayıf sonuçlar almış ve bu, öncelikli müdahale boyutlarından birini öne çıkarmıştır. Altyapısal bağlamda Doğu Marmara düşük sonuçlar almış; ancak çalışmanın ölçekler arası yapısı sayesinde bu düşük sonuçların Kocaeli ilinden kaynaklanmadığı tespit edilmiştir. Çevresel bağlamda, bölgenin güçlü sayılabilecek sonuçlar elde etmesine rağmen, Kocaeli'nin bu sonuçları düşüren bir etkisi olduğu saptanmış ve bu sayede normalde görülemeyecek bir kırılganlık tespit edilmiştir. Bu kırılganlığın sebepleri, ilçeler özelinde yapılan incelemede net bir şekilde belirlenmiş ve öncelikli müdahale alanları bulunmuştur. Sosyal bağlamda, bölge ve il ölçeklerinde ortalama sonuçlar elde edilmiş; ancak ilçelere inildiğinde bazı değerlerin ortalamadan oldukça düşük olduğu ve müdahale gerektirdiği yorumları yapılmıştır. Bu bulguların genel bir yorumlamasında farklı bağlamların birbirini dengeler bir yapısı olduğu da ortaya çıkmıştır. Ekonomik ve kurumsal anlamdaki gelişmişlik aslında farklı bağlamlarda çalışma alanlarının kırılganlığa sahip olması durumunu yaratmıştır. Bu gibi konularda mevcut durumun devam ettirilebilirliği veya belli kırılganlıkların giderilerek bağlamları birbirine yaklaştırmak gibi kararlar seçilen bir politika doğrultusunda alınabilir. Sonuç olarak, kayıp bulgulara yol açtığı ve kapsamı daralttığı için bir birimin dirençliliğini ölçmek, sadece o birim ve komşularının durumunu analiz etmekten fazlasını gerektirir. Bu nedenle, ölçekler arası bir dirençlilik ölçüm yaklaşımı, karar verme sürecinde daha objektif kararlar alınmasını sağlayacak ve öncelikli müdahalelerin tespitini kolaylaştıracaktır. Metot; alan seçiminden genel dirençlilik skorlarına kadar tamamı ile takip edilebilir ve değiştirilebilir olduğu için farklı bileşenlerle de kullanılabilir. Seçilen alanlar, indikatörler, ölçüm sayısı, bağlamlar, normalizasyon metodu, ölçekler, alan sayısı ve çalışma odağı tamamı ile değiştirilebilir bileşenlerdir ve bu değişimler metotun işlevselliğini etkilemez. Özgün olarak oluşturulan bu metodoloji, değişebilen yapısı sebebi ile, bir araç olarak farklı dirençlilik ölçümlerinde kullanılabilir.

Özet (Çeviri)

Modern cities have developed differently, influenced by their unique histories and the natural features of their surrounding environments. The extent to which these cities, home to both people and nature, are exposed to various human-induced and natural risks varies based on their developmental paths. These risks can pose serious threats not only to urban populations and ecosystems but also to the cities' functioning. Typically, these risks, which arise from both natural and anthropogenic causes, are categorized as disasters or similar large-scale hazards. When a city faces a disaster, it must effectively respond to the resulting negative outcomes, including loss of life, destruction, injuries, and damage. A city must be capable of withstanding the impacts of the disaster, absorbing the negative consequences internally, and adapting to the altered conditions in the aftermath. Only then can it mitigate the harm caused by such events. In academic literature, this capacity is referred to as“resilience”. A city with high disaster resilience is less affected by the negative consequences of such events. Cities that are more frequently exposed to disasters require greater resilience, while those unable to adapt to the effects of disasters are considered vulnerable. To improve urban disaster resilience and reduce vulnerability, decision-makers must first assess and understand the existing level of resilience. Various resilience assessment methodologies have been developed in the literature to understand the current level of urban resilience. This study also focuses on developing and applying such a resilience measurement method. Studies that evaluate multiple indicators collectively to generate findings are referred to as index studies. In the literature, resilience indices based on comparative frameworks typically measure resilience within a specific context by comparing one administrative unit to its neighboring units. The scale of an administrative unit determines the jurisdiction of decision-makers and guides the selection of parameters to be considered for resilience assessment. There are inherent differences in the scope and level of detail between decisions made at higher scales, such as the regional level, and those made at lower scales, such as the district level. Therefore, it is natural that different interventions are implemented at different scales. However, the interrelationship between these scales should not be overlooked in this process. For example, if a parameter is identified as a vulnerability at a higher scale, which of the lower-level administrative units that constitute that scale contribute to this vulnerability? Similarly, if a parameter is identified as a strength at a lower scale, does it also signify resilience for the upper-scale unit it belongs to? Such questions can only be answered by conducting resilience assessments across interrelated administrative units and scales. Index studies focusing on a single scale can produce certain findings within their comparative framework. However, they often fall short in accounting for these findings' underlying drivers and wider implications. The primary aim of this study is to examine how vulnerabilities and resilience at different spatial scales influence one another, and to explore the correlations between these nested units. In line with the study's objective, administrative units at three nested spatial scales were selected as the study area. For the highest scale—the regional scale—the TR4 East Marmara Region, consisting of eight provinces according to the Nomenclature of Territorial Units for Statistics (NUTS) in Türkiye, was chosen. At the intermediate scale, Kocaeli Province, one of the provinces within the East Marmara Region and composed of twelve districts, was selected. Finally, at the lowest scale, the twelve districts of Kocaeli were examined. The comparative framework was established within each scale: between regions in Türkiye, provinces within East Marmara, and districts within Kocaeli. As resilience inherently encompasses multiple dimensions, six thematic resilience indices were developed for the selected study areas: physical, infrastructural, economic, institutional, social, and environmental. Within these themes, relevant indicators were selected to assess exposure and vulnerability to disasters. Since the study area is located within Türkiye, disaster types that are not commonly observed in the country were excluded to enhance relevance, while more emphasis was placed on hazards frequently occurring in the selected regions. A total of 62 indicators were identified across the six contexts, and 128 individual calculations were carried out at different spatial scales. Due to the varying data types, two commonly used normalization methods—z-value and min-max—were applied to standardize the indicators for comparative purposes. These normalization techniques, frequently used in index-based comparative studies in the literature, also served as an additional research output, allowing the study to evaluate which method yielded more meaningful results. Beyond its primary aim, the study also contributes to the identification of priority intervention areas based on local vulnerabilities, an understanding of resilience and vulnerability status across different dimensions, and the selection of the most appropriate normalization method for the context of this analysis. As a result of the study, the integrated evaluation of nested spatial scales revealed a set of findings that would not have emerged in a single-scale analysis. This inter-scale structure enabled the observation of both the similarities and differences between the scales and allowed the identification of the highest resilience levels and the most significant vulnerabilities for each unit. These findings, which would have differed if each study area were evaluated in isolation, were made possible specifically through the inter-scale nature of the analysis, highlighting the importance of scale interaction in resilience assessments. In conclusion, assessing the resilience of a single unit requires more than merely analyzing its own status and that of its neighboring units, as such a limited approach may lead to missing insights and a narrowed scope. Therefore, an inter-scale resilience assessment approach contributes to more objective decision-making processes and facilitates the identification of priority intervention areas.

Benzer Tezler

  1. Sismik kırılganlık analizleri kullanılarak betonarme binaların dirençlilik esaslı tasarımı ve yeni bir duvar modeli

    Resilience based design of rc buildings using seismic fragility analyses and a novel wall model

    İBRAHİM BARAN KARAŞİN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    İnşaat MühendisliğiDicle Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MEHMET EMİN ÖNCÜ

  2. Deprem sonrası hatay ili afet sahasında görevli personelin afete müdahale öz yeterlilik ve karşılaştıkları zorluklar ile ilişkili bir araştırma: AFAD personeli örneği

    A study related to disaster response self-efficacy of the personnel working in the disaster area of hatay province after the earthquake and the difficulties they encountered: The example of AFAD personnel

    GİZEM HÖKE

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Kamu YönetimiGümüşhane Üniversitesi

    Afet Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NURÇİN KÜÇÜK KENT

  3. Coğrafi bilgi sistemleri ile afet ve acil durum toplanma alanlarının erişilebilirlik analizi: Esenyurt örneği

    Geographic information system-based accessibility analysis of disaster and emergency assembly areas: The case of Esenyurt district

    EZGİ ŞENOL TANRIVERDİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Jeodezi ve Fotogrametriİstanbul Teknik Üniversitesi

    Geomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ADALET DERVİŞOĞLU

  4. Kent hakkı ve deprem politikaları: Dirençli İstanbul için tematik analiz

    Right to the city and earthquake policies: Thematic analysis for resistant Istanbul

    IŞIL ERÇİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ELİF ALKAY

  5. Afet okuryazarlık düzeyleri: Deprem bölgesindeki spor bilimleri fakültesi öğrencileri üzerine bir araştırma

    Disaster literacy levels: A study on sports sciences faculty students in earthquake zone

    ÖMER FARUK KELEŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    SporFırat Üniversitesi

    Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET FATİH KARAHÜSEYİNOĞLU