Geri Dön

Şizofreni hastalarında dürtüsellik ve intihar özellikleri ile S100S ve BDNF düzeylerinin ilişkisi

The relationship between impulsivity, suicidal characteristics, and serum S100B and BDNF levels in patients with Schizophrenia

  1. Tez No: 949895
  2. Yazar: YUNUS EMRE KAYA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. DEMET SAĞLAM AYKUT
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Psikiyatri, Psychiatry
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Karadeniz Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 126

Özet

AMAÇ: Şizofreni, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarında ciddi bozulmalara yol açan kronik bir psikiyatrik bozukluk olup, intihar davranışı ve dürtüsellik gibi yüksek riskli klinik özelliklerle sıklıkla ilişkilidir. Bu hastalıkta, intihar riski genel popülasyona kıyasla belirgin artmış durumdadır. Şizofrenide dürtüsellik intihar davranışına zemin hazırlamanın yanı sıra saldırganlık, tedaviye uyumsuzluk, riskli davranışlar ve sosyal işlevsellikte bozulma gibi birçok olumsuz tabloya yol açabilir. Bu nedenle intihar ve dürtüsellik gibi semptomların riskinin önceden belirlenebilmesi, hem birey sağlığı hem de toplum düzeyinde önleyici ruh sağlığı uygulamaları açısından hayati öneme sahiptir. Günümüzde bu tür davranışsal eğilimleri biyolojik düzeyde yordayabilecek biyobelirteçlerin araştırılması ön plana çıkmıştır. Literatürde, S100B ve BDNF olarak bilinen biyobelirteçlerin hem şizofreni patofizyolojisi hem de intihar davranışı ile ilişkili olabileceği öne sürülmektedir. Bu biyobelirteçlerin intihar davranışı ve dürtüsellik gibi klinik özelliklerle ilişkisine dair araştırmalar sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı şizofreni tanısı almış bireylerde dürtüsellik ve intihar özellikleri ile serum S100B ve BDNF serum düzeyleri arasındaki ilişkisini değerlendirmek, bu biyobelirteçlerin tanısal ayırt ediciliğe etkisini belirlemektir. Bu yolla şizofreni hastalığında tanı koyma süreçlerinde alan araştırma kriterlerine yönelik olarak ve dürtüsellik, intihar öyküsü gibi riskli belirtileri tespit etmeye yönelik biyolojik göstergelere ışık tutulması hedeflenmektedir. GEREÇ VE YÖNTEM: Araştırmada hasta grubuna seçilecek olan katılımcılar, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği'ne Mayıs 2024 - Kasım 2024 tarihleri arasında ayaktan başvuran, en az bir klinisyen tarafından klinik görüşme ile değerlendirilerek DSM-5'e göre Şizofreni tanısı konulan, araştırmayı yapan araştırma görevlisi tarafından yapılan ikinci bir görüşme ile DSM-V Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-5) uygulanarak Şizofreni tanısı teyit edilen, dahil etme kriterlerini karşılayan, dışlama kriterlerini içermeyen, en az 6 ay remisyon döneminde olan ve çalışmaya katılmayı kabul eden toplam 40 hasta dahil edilmiştir. Kontrol grubu hasta grubu ile yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyi açısından eşleştirilmiş olup 40 sağlıklı gönüllü dahil edilmiştir. Tüm katılımcılara çalışma ile ilgili bilgi verildikten sonra sosyodemografik ve klinik veri formu doldurulmuştur. Hasta grubuna semptom şiddetini değerlendirmek için Pozitif ve Negatif Semptom Ölçeği (PANSS) ve depresif belirtileri değerlendirmek için Calgary Şizofrenide Depresyon Ölçeği (CŞDÖ) uygulanmıştır. Tüm katılımcılara ise dürtüsel belirtileri belirlemek amacıyla Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11 (BDÖ) ve UPPS Dürtüsel Davranış Ölçeği (UPPS), mevcut intihar düşüncelerini belirlemek amacıyla İntihar Olasılığı Ölçeği (İOÖ) uygulanmıştır. Tüm katılımcıların kan örnekleri uygulanan testlerin yapıldığı aynı gün içerisinde saat 08:00 ile 12:00 arasında eşleştirilen hastalar ile kontrol gruplarından eş zamanlı olarak alınmış, serum S100B ve BDNF seviyeleri ELISA kit kullanılarak ölçülmüştür. BULGULAR: Hasta grubunda kontrol grubuna göre serum BDNF düzeyleri anlamlı seviyede düşük bulunmuşken serum S100B seviyeleri ise hasta grubunda kontrol grubuna anlamlı şekilde yüksek sonuçlanmıştır. Yeni bir veri olarak BDNF değerlerinin şizofreni tanısını sensitivite %82.5, spesifisite %70 olarak, S100B değerlerinin ise şizofreni tanısını sensitivite %85, spesifisite %82.5 olarak predikte ettiği bulunmuştur. Ek olarak S100B ve BDNF değerlerinin şizofrenide direkt olarak intiharı ve dürtüselliği predikte etmede tek başına yeterli anlam ifade etmediği sonucuna varılmıştır. Hasta grubunda Calgary depresyon puanı ve İOÖ toplam puanının dürtüsellikle pozitif korelasyon gösterdiği tespit edilmiştir. Barratt Dürtüsellik Ölçeği (BDÖ-11) toplam puanları ve motor dürtüsellik, dikkat dürtüselliği ve plansızlık alt boyut puanları şizofreni grubunda sağlıklı bireylere göre anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. İntihar Olasılığı Ölçeği (İOÖ) puanları hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuş özellikle“intihar düşüncesi”ve“intihar planı”alt boyut puanları kontrol grubuna göre yükseklik göstermiştir.. Tüm katılımcılarda yapılan korelasyon analizinde S100B ile İOÖ arasında pozitif korelasyon görülmüş ve yüksek S100B seviyesinin intihar eğilimini artırdığı tespit edilmiş olup BDNF ile BDÖ-11 arasında negatif korelasyon tespit edilmiştir. Hastalar arasında yapılan analizde ise BDNF düzeyinin hastaların UPPS heyecan arayışı ölçek puanı ile arasında negatif yönlü orta derecede korelasyon ve S100B düzeyinin hastaların İOÖ umutsuzluk ölçek puanı ile arasında pozitif yönlü düşük-orta derecede korelasyonu tespit edilmiş olup BDNF ve S100B düzeylerinin diğer ölçek puanları ile istatistiksel olarak anlamlı korelasyonu olmadığı görülmüştür. SONUÇ: Şizofreni hastalarında serum S100B düzeyleri anlamlı şekilde yüksek, BDNF düzeyleri ise anlamlı şekilde düşük bulunmuştur. Elde edilen bulgular, artmış S100B düzeyinin intihar eğilimiyle; azalmış BDNF düzeyinin ise artmış dürtüsellik ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.Şizofreni grubunda dürtüsellik ve intihar eğilimi, sağlıklı bireylere kıyasla belirgin şekilde daha yüksek bulunmuştur.Bu sonuçlar, S100B ve BDNF'nin yalnızca şizofreni patofizyolojisiyle değil, aynı zamanda hastalığın seyri açısından hayati önem taşıyan riskli davranışlar ile de ilişkili olabileceğini göstermektedir. Bu biyobelirteçlerin, intihar riski ve dürtüsellik düzeyi yüksek bireylerin erken belirlenmesinde klinik açıdan anlamlı olabileceği düşünülmektedir. Klinik değerlendirme süreçlerine bu tür biyolojik göstergelerin eklenmesi, daha hedeflenmiş ve bireyselleştirilmiş psikiyatrik müdahalelerin önünü açabilir. Ancak bulguların genellenebilirliği için daha geniş örneklemli ve boylamsal çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür araştırmalar, S100B ve BDNF gibi biyobelirteçlerin klinik kullanıma entegrasyonu açısından daha güçlü kanıtlar sağlayacaktır.

Özet (Çeviri)

Objective: Schizophrenia is a chronic psychiatric disorder that causes significant impairments in thought, emotion, and behavior, and is frequently associated with high-risk clinical features such as suicidal behavior and impulsivity. The risk of suicide in this population is markedly elevated compared to the general population. In schizophrenia, impulsivity not only contributes to suicidal behavior but also leads to negative consequences such as aggression, non-adherence to treatment, engagement in risky behaviors, and deterioration in social functioning. Therefore, the ability to predict the risk of symptoms such as suicidality and impulsivity is of critical importance for both individual well-being and public mental health prevention strategies. In recent years, research has increasingly focused on identifying biological markers capable of predicting such behavioral tendencies. Among these, S100B and brain-derived neurotrophic factor (BDNF) have been proposed as potential biomarkers associated with both the pathophysiology of schizophrenia and suicidal behavior. However, studies exploring the relationship between these biomarkers and clinical features such as impulsivity and suicidality are still limited. This study aims to investigate the relationship between impulsivity, suicidal features, and serum levels of S100B and BDNF in individuals diagnosed with schizophrenia, and to determine the diagnostic discriminatory power of these biomarkers. The ultimate goal is to provide insights into biological indicators that may assist in identifying high-risk clinical features—such as impulsivity and a history of suicidal behavior—during the diagnostic process of schizophrenia. Materials and Methods: A total of 40 patients who presented to the Psychiatry Outpatient Clinic of Karadeniz Technical University (KTU) Faculty of Medicine between May 2024 and November 2024 were included in the study. Patients were first evaluated by at least one clinician and diagnosed with schizophrenia according to DSM-5 criteria. A second interview was conducted by the researcher using the Structured Clinical Interview for DSM-5 Axis I Disorders (SCID-5) to confirm the diagnosis. Patients who met inclusion criteria, had no exclusion criteria, had been in remission for at least six months, and consented to participate were enrolled. The control group consisted of 40 healthy volunteers matched with the patient group in terms of age, gender, and educational level. After being informed about the study, all participants completed a sociodemographic and clinical data form. The Positive and Negative Syndrome Scale (PANSS) was used to assess symptom severity, and the Calgary Depression Scale for Schizophrenia (CDSS) was used to assess depressive symptoms in the patient group. All participants were administered the Barratt Impulsiveness Scale-11 (BIS-11) and the UPPS Impulsive Behavior Scale to assess impulsive traits, and the Suicide Probability Scale (SPS) to assess current suicidal ideation. Blood samples were collected from all participants between 08:00 and 12:00 on the same day the psychological assessments were administered. Matched patients and controls had blood drawn simultaneously. Serum S100B and BDNF levels were measured using ELISA kits. Results: Compared to the control group, serum BDNF levels were significantly lower and serum S100B levels were significantly higher in the schizophrenia group. As a novel finding, BDNF predicted schizophrenia diagnosis with 82.5% sensitivity and 70% specificity, while S100B predicted schizophrenia with 85% sensitivity and 82.5% specificity. However, S100B and BDNF levels alone were not sufficient to directly predict impulsivity or suicidality. In the schizophrenia group, CDSS scores and SPS total scores were positively correlated with impulsivity. BIS-11 total scores and subscale scores for motor impulsivity, attentional impulsivity, and non-planning were significantly higher in patients compared to controls. SPS scores were also significantly higher in the patient group, particularly in the“suicidal ideation”and“suicide planning”subscales. Correlation analysis across all participants showed a positive correlation between S100B and SPS scores, suggesting that higher S100B levels are associated with increased suicide risk. A negative correlation was observed between BDNF and BIS-11 scores. Among patients, BDNF levels were moderately negatively correlated with the UPPS sensation seeking subscale, while S100B levels were weakly to moderately positively correlated with the SPS hopelessness subscale. No statistically significant correlations were found between S100B/BDNF and other scale scores. Conclusion: In patients with schizophrenia, serum S100B levels were found to be significantly elevated, while BDNF levels were significantly reduced. These findings suggest that increased S100B may be associated with heightened suicide risk, and reduced BDNF may be linked to increased impulsivity. Impulsivity and suicidality were markedly more pronounced in the schizophrenia group compared to healthy individuals. These results support the hypothesis that S100B and BDNF are not only involved in the pathophysiology of schizophrenia but may also be associated with risky behaviors that impact the course of the disorder. Thus, these biomarkers may serve as clinically meaningful indicators for early identification of individuals with high levels of impulsivity and suicide risk. The incorporation of such biological indicators into clinical evaluations may pave the way for more targeted and personalized psychiatric interventions. However, further large-scale and longitudinal studies are needed to generalize these findings. Such research would provide stronger evidence for the clinical utility of biomarkers such as S100B and BDNF.

Benzer Tezler

  1. Şizofreni hastalarında intihar davranışı ile dürtüsellik ve agresyonun ilişkisi

    The relationship between suicidal behavior and impulsivity and aggression in schizophrenia patients

    EMİNE EDA KAYAPINAR AYLAK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    PsikiyatriSağlık Bakanlığı

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    UZMAN EMRE ÇIRAKOĞLU

    UZMAN NESRİN BUKET TOMRUK

  2. Şizofreni tanılı hastalarda intihar davranışının algılanan duygu dışavurumu, mizaç ve karakter özellikleri ile ilişkisi

    The relationship between suicidal behaviour and perceived expressed emotion, temperament and character traits in patients with schizophrenia

    GÜLİSTAN MERVE KARACA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    PsikiyatriSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. FİLİZ İZCİ

  3. Şizofreni hastalarında intihar ile psikolojik acı, dürtüsellik ve kognitif işlevler arasındaki ilişki

    The relationship between suicide and psychological pain, impulsivity and cognitive functions in patients with schizophrenia

    METİN ASLAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    PsikiyatriSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ENGİN EMREM BEŞTEPE

  4. Genetik etyolojilerinde farklılık olduğu öne sürülen bipolar alt tiplerinin nörobilişsel işlevler ve mizaç özellikleri bakımından incelenmesi: Kontrollü bir çalışma

    The investigation of bipolar subtypes which have been proposed to have different genetic etiology with respect to nerucognitive functions and temperamental traits: A controlled study

    ECE USLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    PsikiyatriHacettepe Üniversitesi

    Psikiyatri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SUZAN ÖZER

  5. İntihar girişimi ve kendine zarar verme davranışı olan ergenlerde inflamatuar belirteçler ve bu belirteçlerin klinik bulgularla ilişkisi

    Inflammatory markers in adolescents with suicide attitude and self-injury behavior and their relationship with clinical findings

    ÖZLEM DOĞAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Psikiyatriİnönü Üniversitesi

    Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZLEM ÖZCAN