Geri Dön

Tedaviye dirençli primer glomeruler hastalıklarda mikofenolat mofetil kullanımı (retrospektif analiz)

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 108237
  2. Yazar: SAVAŞ ÖZTÜRK
  3. Danışmanlar: DOÇ.DR. AYDIN TÜRKMEN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Nefroloji, Nephrology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 65

Özet

7. ÖZET Primer glomerulonefrit (PGN), sistemik bir hastalık olmaksızın temel olarak glomerul bazal memranında ortaya çıkan, genelde antijen-antikor kompleksi veya direk glomerul bazal membranını hedef alan antikorların aracılık ettiği bozukluklara verilen genel bir addır. Bir kısmı kendiliğinden düzelmekte veya tedaviye yanıt vermektedir, fakat özellikle erişkin hastaların çoğunluğunda hastalık kronik hal almaktadır1. Nefrotik sendromla seyreden PGN'lerin tedavisinde klasik olarak, ödem, hipoproteinemi ve hiperkoagulabilitenin tedavisinin yanında temel olarak glomeruler hasarı engelemeye yönelik immunosupressif tedaviler uygulanır Klasik olarak nefrotik sendrom veya renal yetersizlikle komplike glomeruler hastalıkların tedavisinde glukokortikoidler, tek başına veya değişik birçok immunosupressif ilaçla ki son dönemde özellikle siklosporin-A (CsA), birlikte kullanılmaktadır. Buna karşın hastalığın tedaviye yeterli cevap verememesi, yanıt vermişken tekrar alevlenme, ilaç toksisitesine bağlı ilaçların kesilmesinin gerekmesi, ilacın tolere edilmemesi gibi sorunlar devam etmektedir. 1999 yılından beridir, tedaviye yanıtsız primer glomerulopatili hastalarda mikofenolik asitin önilacı olan, mikofenolat mofetilin proteinüriyi azalttığına dair kısıtlı sayıda yazı yayımlanmıştır* 3' 4- 5.Henüz klinik çalışmalar pek fazla olmamakla birlikte MMFin bu tür hastalıkların tedavisinde yeni bir araç olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada İ.Ü. istanbul Tıp Fakültesi ve SSK istanbul Eğitim Hastanesinde, 2000 yılından itibaren tedavisinde mikofenolat mofetil kullanılmış olan primer glomerulopatili hastaları, literatüre önemli katkısının olabileceğini düşünerek, retrospektif olarak inceledik. Çalışmamıza seçilen hastalarda böbrek biyopsisi ile renal histopatolojinin kanıtlanmış olması, klinik ve laboratuar verileri ile nefrotik sendrom nedeninin sekonder bir nedene bağlanmamış olması ve tedavilerinin herhangi bir aşamasında MMF tedavisi kullanma koşulu arandı. Yukarıda adı geçen her iki hastanenin nefroloji polikliniklerirndeki hasta kartları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen 14'ü erkek, 6'sı kadın toplam 20 hasta alındı. 57Çalışmaya alınan hastalar için yeni bir takip formu (Tablo 7) oluşturularak hastaların tüm verileri bu formlara işlendi. Mümkün olduğunca hastaların klinik ve laboratuar bulguları MMF tedavisi başlangıcında ve bunu takiben 1., 3., 6., 9. aylarda ve tedavi bitiminde alınmaya çalışıldı. Hastaların daha önceden almış oldukları CsA, kortikosteroid gibi ilaçlar kaydedildi. Bunun yanında nefrotik sendrom için kullanılmakta olan diüretik, ACE-İ, ATII-RB gibi ilaçların kullanılıyorsa devamına izin verildi. Genellikle tüm hastalara düşük doz aspirin ya da dipiridamolden oluşan antiagregan tedaviler verildi. Başlangıç MMF dozu özel bir durum sözkonusu değilse 2x1 gr olmak üzere 2 gr/gün olarak verildi. MMF tedavisi başlanılan tüm hastalar özellikle gastrointestinal yan etkilere karşı uyarıldı. Hastalara ortalama MMF verilme süresi: 7.35 (2-13) ay, MMF tedavisi kesilen 5 hastanın ortalama takip süresi: 6.4 (2-12)ay, tüm hastaların ortalama takip süresi ise 8.95 ay idi. Mikofenolat mofetil tedavisi almış veya halen almakta olan 20 hastadan 10 tanesinde tam yanıt, 6 hastada parsiyel yanıt elde edilirken, 4 hastada MMF tedavisine yanıt alınamadı. Tam yanıtlı hastalarda yanıtın ortaya çıkma süresi ortalama 7.8 (1-12)ay olarak saptandı. Tedaviye yanıt veren hastaların histopatolojik tanıları değerlendirildiğinde proliferatif lezyonu olan hastalarda tedaviye tam yanıt oranı, proliferatif lezyonu olmayan hastalara oranla belirgin olarak daha fazla (%70'e %30 oranında) bulundu. Bu durum, MMF'nin özellikle mezangiyal hücre proliferasyonuna engel olduğuna dair elde edilmiş olan literatür bilgileri ile anlamlı şekilde ilişkilendirilebilmektedir. Fakat bu olumlu sonuçlan yalnızca MMF tedavisine atfetmek oldukça iddialı olabilir. Elbette bu hastaların almış ya da almakta oldukları nefrotik sendromun semptomatik tedavisine yönelik ilaçların da bu sonuçlarda katkısı olduğunu belirtmek gerekir. Çalışmamızda ayrıca, MMF tedavisi sonrası proteinürideki anlamlı düzelmelerin 1. aydan itibaren başlamakta olduğu 3. ayda 1. ay verilerine göre hafif artma (istatiksel anlam taşımayan) olmasına karşılık anlamlı düzelmenin tedavi süresince devam ettiği gözlendi. Proteinüri değerlerine koşut olarak serum albumin düzeylerinde de anlamlı artışlar tedavinin etkinliğini belgeleyen bir diğer bulgu olarak karşımıza çıktı. Tam yanıt olarak değerlendirdiğimiz proteinürinin negatif çıkması baz alınarak hastalar değerlendirildiğinde 2 hastanın 1. ayda, 6 58hastanın 3-6 ayda ve 2 hastanın da 9. ayda tedaviye yanıt verdiği ortaya çıktı. Bu noktadan hareketle özellikle tedavinin ikinci ayında yanıtın ilk kez değerlendirildiği ve parsiyel de olsa yanıt alınan hastalarda tam yanıt için tedavinin daha uzun tutulması, tercihen 9 aya kadar uzatılması yararlı olacaktır düşüncesi doğdu. Hastalığın remisyona girmesine paralel olarak serum kolesterol değerlerinin 1. aydan itibaren anlamlı olarak düşmeler gösterdiği kaydedildi. Birlikte kullanılmış olan HMG-KoA enzim inhibitörierinin etkinliği hiperlipidemi tedavisinde tartışılamaz. Ancak MMF'in sağladığı hastalardaki düzelmenin ve hastalık aktivitesinin kaybolmasının da hiperlipidemi tedavisinde etkin olduğu düşünüldü. Hastaların yaş ve cinsiyetinin tedavi sonuçlarını anlamlı olarak etkilemediği, çalışma süresince serum kreatinin düzeylerinde önemli farklılıklarolmadığı saptandı. Sonuç olarak MMF, tedaviye yanıtsız veya standart tedavilerin kullanılamadığı primer glomeruler hastalıklarda oldukça etkili olabilen alternatif bir ilaçtır ve histopatolojik olarak proliferatif lezyonu olan hastaların önemli bir kısmında NS'un remisyonu mümkün olabilmektedir. Aynı zamanda MMF'in primer glomerulopatili hastalarda kortikosteroid dozlarının azaltılması ya da kesilmesine olanak tanıyabileceği söylenebilir. Mikofenolat mofetilin primer glomeruler hastalıkların tedavisinde kullanımı ile ilgili daha net ve prediktif değerler verebilecek sonuçlara ulaşılması için histopatolojik verileri ile randomize edilmiş prospektif ve kontrollü çalışmalara gereksinim vardır. 59

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Primer idiopatik nefrotik sendromlu hastaların böbrek biyopsilerinde interlökin-13 varlığı ve steroid cevabı arasındaki ilişki

    The relationship between interleukin-13 presence in kidney biopsies of patients with primary idiopathic nephrotic syndrome and steroid response

    HÜLYA TÜRKMEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıPamukkale Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SELÇUK YÜKSEL

  2. Latanoprost tedavisine dirençli Primer Açık Açılı Glokom olgularında Bimatoprost veya Travoprost monoterapisine geçişlerde oluşan etkinliklerin değerlendirilmesi

    Efficacy of monotherapy with either Bimatoprost or Travoprost in patients who are resistant to Latanoprost therapy in Primary Open Angle Glaucoma

    YUSUF KOÇLUK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Göz HastalıklarıGaziantep Üniversitesi

    Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KIVANÇ GÜNGÖR

  3. Primer hiperparatiroidililerin retrospektif olarak incelenmesi

    Retrospective analysis of primary hyperparathyroidism

    NESLİHAN GÜL CAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıTrakya Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ARMAĞAN TUĞRUL

  4. Erişkin yaygın değişken immun yetmezlik hastalarının takip ve tedavi protokollerinin belirlenmesi

    Identification of follow up and treatment protocols in patients with Common Variable Immune Deficiency

    ZEYNEP ŞAHİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Allerji ve İmmünolojiNecmettin Erbakan Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AHMET ZAFER ÇALIŞKANER