Almanya'nın Türkiye politikalarında Oryantalizmin yeri (19. ve 20. yüzyıl)
The Imparcts of Orentalism in the Turkey policies of Germany (19 th and 20 th kp th centuries
- Tez No: 132799
- Danışmanlar: DOÇ. DR. MUSTAFA YILMAZ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Tarih, Türk İnkılap Tarihi, Uluslararası İlişkiler, History, History of Turkish Revolution, International Relations
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Hacettepe Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 281
Özet
1 ÖZET Türkiye ile Almanya'nın kökleri Ortaçağın başlarına kadar giden bir sorunlu ve asimetrik ilişkiler tarihi vardır. Bu iki milletin kaderi, henüz millet bilincine varmadıkları Haçlı Seferleri sırasındaki ilk karşılaşmalarından itibaren ve daha sonraları Osmanlı Imparatorluğu'nun batıya yönelik genişleme sürecinde tarih boyunca devamlı ve çoğu zaman irade dışında kesişmiştir, ikinci Viyana Kuşatmasından (1683) sonra, Osmanlı Imparatorluğu'nun sıkıntılı yüzyıllarında başlangıçta birbirlerine yakın olmak bir yana düşmanlık içinde olan Türkler ve Almanlar ilerleyen zamanla birlikte, özellikle Berlin Kongresi'nden (1878) sonra 19. yüzyıl sonundaki zorunlu kuvvetler dengesi nedeniyle müttefik haline gelmişlerdir. Bu aynı zamanda birbirine denk olmayan iki ortağın asimetrik ilişkiler tarihinin de başlangıcıdır. Birinci Dünya Savaşında 19. yüzyıl askeri ve ekonomik işbirliğinin bir devamı olarak meydana gelen Türk-Alman ittifakı savaşın nihayetiyle sona ermiştir. İki genç Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya'da Weimar Cumhuriyeti arasında yirminci yüzyılın ilk on yıllarında hemen her sahada kaydedilen olumlu ve yakın ilişkiler, Türkiye'de Almanya'ya nazaran fazlasıyla önem verilen“Waffenbrüderschaft”m (silah arkadaşlığı) bir neticesi olarak telakki edilmelidir. Nazi döneminin ilk başlangıcından (1932) itibaren çöküşüne (1945) kadar Türkiye'yi ilgilendiren Alman politikaları yeni bir nitelik kazanmıştır. Yukarıda söz konusu edilen Birinci Dünya Savaşından beri var olan ve Türk kamuoyunda hissedilmeğe devam eden“içtenliğe”rağmen saldırgan Nazi Almanya'sı Türkiye için ciddi bir tehdit olarak görülmüştür. Bununla birlikte, Dünya Savaşı'nın neredeyse son aşamalarına stratejik ve askeri amaçlı ticaret gibi sahalarda Türkiye ile Almanya arasında sürdürülen ilişkiler normal kabul edilmiştir.Türkiye'nin siyasal değerlendirmeleri Almanya ile düşmanları arasında savaş boyunca aktif bir denge ve barış politikası izlemesini zorunlu kılmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın nihayeti ve Almanya Federal Cumhuriyeti'nin kurulması ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler farklı bir içerik ve güç kazanmıştır. Türkiye ile Almanya Batı ittifakı içinde Soğuk Savaş süresince stratejik ortak olmuşlardır, ilişkileri bu dönemde 1960 sonrası acilen yabancı işgücüne ihtiyaçduyan Alman ekonomisinin davetiyle gerçekleşen işgücü göçü sonucu zaman içinde sayısı yaklaşık 2,7 milyona varan, Almanya'da sürekli ikamet eden ve büyük bir topluluk oluşturan Türklerin varlığıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Birbirlerine olan coğrafi uzaklığa rağmen Türkiye ile Almanya yalan ortak konumunda olup, çeşitli alanlarda müşterek sorunları, husumetleri ve içten ilişkileri aynı zamanda paylaşmaktadırlar. Bu, son bin yılın karşılıklı ve ikircikli ilişkiler tarihinin bir sonucudur. Bugünün Almanyası'nda Türkler ve Türkiye hakkındaki kamuoyunda egemen olan kanaat ve mevcut imajların niteliği, bunların iki ülke ve toplumları arasındaki ikili ilişkilerde olumlu bir katkı olarak nitelenmesine olanak vermemektedir. Esasen, bu kanaatler geçmişten günümüze zaman içinde oluşmuş ve toplum tarafından genel Kabul görmüştür. Oluştukları döneme ait toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel çevre bu kanaat ve imajların meydana gelmesini etkilemiştir. Alman toplumunda genel olarak Kabul edilen Türkler ve Türkiye hakkındaki görüşler, Osmanlı İmparatorluğu' nun en güçlü olduğu dönemde“barbar Türk”sterotipinden 19. yüzyılda“aciz Türk”e giden bir yol izlemiş ve bu sonuncusu son iki yüzyıl içinde küçük değişikliklere uğramakla birlikte günümüze kadar korunmuştur. Alman kolektif bilincinde büyük ölçüde kendi“ötekisi”olarak yerleşmiş bulunan Türklerin ve Türk kültürünün algılanışım, 19. yüzyıl Alman tarih felsefesinden kaynaklanan“oryantalist”ideolojinin tam yansıması olarak tespit etmek mümkündür. Bu tezde, söz konusu“oryantalist”paradigmanın kökenleri Hegel ve Ranke'nin tarih anlayışım yansıtan eserleri odak alınmak suretiyle incelenmiş ve bunun günümüzdeki Alman“oryantalizmi”ile örtüşüp örtüşmediği sınanmıştır. Bu arada, 19. yüzyıl Almanya' sının Avrupa' mn iç ve uluslararası sorunları Yunan hayranlığının etkileri ve“Şark Meselesi”gibi etkileyici faktörler göz önüne alınmıştır. Bu bağlamda, geçmişten gelen paradigmanın günümüzdeki yeniden üretiminin «eooryantalist kimliği ve bunun, esasen tespiti güç olmakla birlikte, Türkiye'yi ilgilendiren Alman politikalarındaki etkileri ele alınmıştır. Söz konusu paradigmatik etkinin, o andaki ulusal çıkarların aksine siyasal bir davranışı dikte etmemesi halinde tespit edilmesi mümkün olmuştur. Doksanlı yıllardan itibaren rceooryantalist ideolojinin Alman politikalarına yansıması iki ülke arasındaki iyi ilişkilere, özellikle Türkiye'nin ulusal bütünlüğü gibi hayati ulusal çıkarlarınınolumsuz yönde etkilenmesi halinde zarar verebilecek bir nitelik almıştır. Öte yandan, Almanya'da yerleşik hale gelen Türk varlığının bir sonucu olarak ortaya çıkan ve gelişen ulus aşın alanlar boyutu, Almanya'nın Türkler ve Türkiye ile ilgili politikalarında 19. yüzyıla ait olumsuz“oryantalist”yaklaşımların en azından azalması için yeni fırsatlar yaratabilecektir.
Özet (Çeviri)
IV SUMMARY Turkey and Germany have a history of uneasy and asymmetric relations whose roots can be traced back to the early Mediaeval Ages. Those two nations coincided and their fates intersected throughout the history almost continuously and unwillingly after their first confrontation during the Crusades, without possessing a modern consciousness of nation at that time, and in the following epochs within the process of the Western expansion of the Ottoman Empire. After the second siege of Vienna (1683), during all the troublesome centuries of the Ottoman Empire, Turks and Germans, who were initially less close and even hostile to each other, became allies in the course of time, mainly after the Congress of Berlin (1878) by the coherence of balance of powers in the late 1 ^.Century. This was at the same time the beginning of the history of asymmetric relations between two uneven partners. The alliance of Turkey and Germany, which took part together in the First World War with their 19th. Century launched military and economic co-operation, came to an end after the war. The positive and close relations almost in every field between the two young republics, Republic of Turkey and Weimar Republic in Germany, in the first two decades of the lO^.Century, could be qualified as a result of“Waffenbriidersckaft”(arms friendship), which was praised to the utmost mainly in Turkey and in less degree in Germany. From the very the beginning of the Nazi period (1932) until its collapse (1945) the German policies concerning Turkey gained a new character. In spite of the fact that the above mentioned“cordiality”since the First World War was still felt in the Turkish public opinion, aggressive Nazi-Germany was seen as a serious threat to Turkey, although until the late stages of the World War, co-operation in some fields such as trade of strategic or military products was still normal between Turkey and Germany. Turkey's political assessments obliged her to follow an active balance and peace politics between Germany and her enemies during the war. In the aftermath of the Second World War and with the establishment of the Federal Republic of Germany, the mutual relations between both states reached a new content and power. Turkey and Germany became strategic partners during theV Cold War Period within the Western Alliance. These relations achieved a new dimension with the existence of nearly 2,7 millions permanently residing Turks, who live in Germany, building a large Turkish community due to labour migration that took place after 1960 upon the invitation of German economy that needed foreign work force urgently. In spite of their geographical distance to each other, Turkey and Germany are rather close partners in various fields, sharing common problems, hostilities and cordial relations at the same time. This is the result of a history of ambivalent bilateral relations of the last thousand years. The quality of the dominant public opinion and existing images about Turks and Turkey in today's Germany could not be depicted as a positive contribution within the context of bilateral relations of both countries and their societies. In fact, these opinions were formed in course of time from the past to the present day and were generally shared by the broad society. The contemporary social, political, economic and cultural environment influenced the formation of opinions and images in the age of their formation. The generally accepted views in the German society on Turks and Turkey followed a path from the stereotype“barbarian Turk”in the zenith of the Ottoman Empire to“incapable Turk”of the 19 Century and the latter was maintained with slight modifications through the last two centuries to the present day. The perception of the Turks and the Turkish culture, by and large positioned in the collective mind of the Germans as their own“others”, could be determined as a just reflection of the“orientalist”ideology, which descends from the 19th Century German philosophy of history. In this thesis, the origins of this“orientalist”paradigm were analysed with a focus on understanding of history in Hegel and Ranke's works and its coincidence with present debates of“orientalism”is being examined. The factors of influence such as interior and international problems of 19th.Century Germany and Europe, the philhellenic impacts on the political culture and the“Question of Orient”were considered. Within this context, the present reproducing of the past paradigm under its new «eoorientalist identity with its effects on the German policies concerning Turkey, which are indeed hard to observe, was examined. This paradigmatic influence could be identified, as far as due national interest did not dictate the contradictory political behaviour. The reflection of rceooryantalist ideology onVI German policies could harm the mutual relations between the two countries, especially if the vital national interests of Turkey such as national integrity are affected. On the other hand, the emerging new dimension of transnational spaces as a result of permanent Turkish existence in Germany could enhance new opportunities at least to decrease the negative influence of 19th. Century“orientalist”approaches in contemporary German policies against Turks and Turkey.
Benzer Tezler
- From damascus to Istanbul: Relocating The damascus documents within the framework of late ottoman museum and archive policies
Şam'dan Istanbul'a: Geç Dönem Osmanlı müze ve arşiv politikaları kapsamında Şam Evrakı'nın yeniden konumlandırılması
AYŞE HÜMEYRA DEMİRCİ
Yüksek Lisans
İngilizce
2024
Tarihİstanbul Medeniyet ÜniversitesiUluslararası Osmanlı Çalışmaları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MUHAMMED TALHA ÇİÇEK
PROF. DR. BİLGİN AYDIN
- SOVYETLER BİRLİĞİ'NİN SONA ERİŞİ DÖNEMİNDEKİ İKİ ALMANYA'NIN BİRLEŞMESİ SÜRECİ
THE PROCESS OF UNIFICATION OF THE TWO GERMANY DURING THE COLLAPSE OF THE SOVIET UNION
ZARİNA BEYŞENBAEVA
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Uluslararası İlişkilerKırgızistan-Türkiye Manas ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. MURAT BÜRKAN SERBEST
- A comparative analysis on the immigration policies of Germany and Turkey within the context of Afghan immigration
Afgan göçü bağlamında Almanya ve Türkiye'nin göç politikaları üzerine karşılaştırmalı bir analiz
HAMED AHMAD
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
SosyolojiYalova ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ZELHA ALTINKAYA
- The role of education on integration policies: A comparison of Sweden, Germany and Turkey after the Syrian refugee crisis
Entegrasyon politikalarında eğitimin rolü: Suriye mülteci krizi sonrası İsveç, Almanya Türkiye karşılaştırması
NESİBE BURCU ERŞEKERCİ
Yüksek Lisans
İngilizce
2020
Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiOrtadoğu Araştırmaları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖZLEM TÜR KÜÇÜKKAYA
- F.Almanya'da sendikaların yabancı işçilere ve Türk işçilerinin sendikalara yaklaşımları
Başlık çevirisi yok
CENGİZ ASLANTEPE
Doktora
Türkçe
1989
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriAnkara ÜniversitesiKamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. PARS ESİN