Pelvik organ prolapsusu olan ve urge inkontinans saptanan hastaların pre ve post-operatif MRG ile değerlendirilmesi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 138580
- Danışmanlar: PROF. DR. ÖNAY YALÇIN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 141
Özet
117 ÖZET Bu çalışmada, pelvik organ prolapsusu (POP) olan hastalarda anamnez, klinik muayene, ürojinekolojik değerlendirme ve MRG bulgularının pre ve postoperatif olarak değerlendirilmesi; POP ile urge inkontinans arasındaki ilişkinin, klinik muayene, ürojinekolojik değerlendirme ve MRG bulgularına göre araştırılması; POP'un cerrahi düzeltilmesinin urge inkontinansa etkisi ve eğer cerrahi sonrası urge inkontinans düzeliyorsa bunu öngörecek bir bulgu olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Çalışmaya 2. derece ve üzerinde POP olan 23 hasta dahil edildi. Ayrıca bu hastalar, urge inkontinansı olan 12 kişiyi (G1) ve inkontinansı olmayan 11 kişiyi (G2) içeren iki gruba ayrıldı. Hastaların anamnezi, pelvik muayene bulguları, ürojinekolojik değerlendirme bulguları (ped testi, Q-tip test, digital palpasyon, perinometri, BMI, sistometri, üroflovmetri) ve MRG bulguları değerlendirdi. MRG'de T2 ağırlıklı görüntüler elde edildi. Aksiyel ve koronal plandaki görüntüler istirahatte, sagital plandaki görüntüler ise istirahatte ve maksimum ıkınma sırasında alındı. Hastaların ortalama yaşı 56±11, paritesi 4.4±2.8, menopoz yılı 10.7±9.8, BMİ 31±4 idi. Hastalara vaginal histerektomi, ön plastik, arka plastik ameliyatlarından birisi veya kombinasyonları yapıldı. Postoperatif ortalama 4.6±2.9 ayda hastalar yeniden değerlendirildi. Hastaların ortalama maksimum akım hızı (MAH) 25±12ml/sn, rezidüel idrar miktarı 31±45ml, perinometri değeri 22±12cmH20, Q-tip test 49±21 derece idi. MRG'de aksiyel planda, vagina şeklinin H şekli dışındaki görüntüleri %81, puborektalis kası anormallikleri %39, lateral pubovezikal ligamentlerin görüntüsündeki anormallikler %52 oranında tespit edildi. Levator hiatus genişliği ise ortalama 43±7mm idi. Puborektalis kas kalınlığı ortalama olarak sağ tarafta 4.1±1.5mm, sol tarafta 4.8±1.5mm olarak bulundu ve kas kalınlıkları ile digital palpasyon ve perinometri ile ölçülen kas güçleri arasında korelasyon bulunamadı. Koronal planda, hastaların %57'sinde118 ilikoksigeus kasının yukarı doğru konveks şeklindeki görüntüsünde anormallikler tespit edildi ve ortalama iliokoksigeus kas kalınlığı sağ tarafta 2.9±1.5mm, sol tarafta 2.5±1.2mm olarak bulundu. Tüm hastalarda sagital planda maksimum ıkınma sırasında mesane boynu, pubokoksigeal çizgi (PKÇ)yi ortalama -30±19mm geçiyordu. Pelvik muayene ile sistoseli olan hastaların hepsi MRG'de saptanırken klinik derece sistoselin MRG büyüklüğü ile korele idi. Sagital planda maksimum ıkınma ile serviks alt uçunun PKÇ+30 mm'yi ortalama -42±14mm geçiyordu. Pelvik muayene ile prolapsusu uterisi olan tüm hastalar MRG'de saptandı ve prolapsusun klinik dereceleri MRG büyüklüğü ile korele idi. Yine sagital planda maksimum ıkınma sırasında rektosellerin büyüklüğü ortalama 24±10mm olarak bulundu. Rektosellerin klinik dereceleri ile MRG büyüklükleri korele idi. Ancak tüm hastalarda pelvik muayene ile rektosel olmasına rağmen MRG'de altısını saptanamadı. Daha önce histerektomi olmuş iki hastada pelvik muayene ile uyumlu olarak MRG'de birinde dome vaginal prolapsusu (maksimum ıkınma sırasında vagen kubbesinin PKÇ'yi geçmesi) varken diğerinde yoktu. MRG'de bir hastada enterosel (maksimum ıkınma sırasında ince barsakların PKÇ'yi geçmesi) vardı ve bunun pelvik muayene ile tanısını konulamamıştı. MRG'de sagital planda istirahatte ve maksimum ıkınma sırasında ölçülen H ve M çizgisinin uzunluğu, sırasıyla ortalama istirahatte 64 mm±10mm ve 21±8mm, maksimum ıkınma sırasında 80±11mm ve 44±12mm idi. H ve M çizgilerinin uzunluğunu prolapsusların MRG ve klinik dereceleri ile korele bulunamadı. MRG'de sagital planda istirahatte lavator plate ile PKÇ arasındaki açı ortalama 17±18 derece, maksimum ıkınma sırasında ise 40±15 derece idi. Yine sagital plandaki MRG görüntüleri ile değerlendirilen üretral mobilite ortalama 78±32 derece idi ve tüm hastalarda üretral hipermobilite vardı. Q-tip testle değerlendirildiğinde ise hastaların üçü dışında mesane boynu hipermobildi. Ancak MRG ile saptanan mobilite dereceleri ile Q-tip testle ölçülen mobilite dereceleri arasında korelasyon bulunamadı. Hastaların %65'inde işeme güçlüğü ile ilgili şikayetler vardı. Bu şikayetler ile prolapsus dereceleri (MRG ve klinik) arasında ilişki buluna madı. Rezidüel idrar miktarı (yalnız iki hastada yüksekti) ile prolapsus dere-119 çeleri (MRG ve klinik) arasında korelasyon bulunamadı. Maksimum akım hızı (MAH) ise hastaların beşinde düşüktü. Hastaların ameliyat sonrası işeme güçlüğü ve sarkma hissi şikayetlerinin belirgin bir şekilde düzeldiği görüldü. Pelvik muayene sonuçlarına göre hastaların prolapsusları anlamlı bir şekilde düzelmişti. Hastaların işeme sonrası rezidüel idrar miktarlarının, MAH'ın anlamlı bir şekilde değişmediği görüldü (p değerleri sırasıyla 0.398, 0.331). Q-tip testle ölçülen mesane boynu mobilitesi ameliyat sonrası anlamlı bir şekilde değişmedi. Ameliyat sonrası MRG bulgularına bakıldığında buna göre hastaların sistoseli, uterin prolapsusu anlamlı bir şekilde iyileşmişti (p değerleri 0.000). Şöyle ki ön plastik ameliyatı yapılan hastalarda preop ortalama -34±18 mm olan mesane boynunun PKÇ'ye uzaklığı postop ortalama -15±8 mm inmişti. Yine vaginal histerektomi yapılan hastaların yalnızca birinde dome vaginal prolapsusu vardı ki oda minimaldi. Arka plastik ameliyatı yapılan hastalarda ise ortalama rektosel büyüklüğü 25±10 mm'den 22±11 mm inmişti. Bu anlamlı bir düzelme değildi (p=0.201). Yine postop dönemde MRG'de hastaların üçünde enterosel ve üçünde peritoneosel vardı. Bunlar düşük derecelerde idi ve yalnızca bir enteroselin pelvik muayene ile tanısı konulmuştu. MRG'de sagital planda değerlendirdiğimiz H ve M çizgileri, levator plate açısı, üretral mobilite ve aksiyel planda değerlendirdiğimiz levator hiatus genişliği postop dönemde anlamlı bir şekilde değişmemişti. G1 ve G2'deki hastaların bulgularını karşılaştırıldığında işeme güçlüğü ve sarkma hissi ile ilgili şikayetler açısından iki grup arasında fark bulunamadı. Yine pelvik muayene bulgularına göre prolapsus dereceleri arasında fark yoktu. Q tip testle değerlendirilen mesane boynu mobilitesi, MAH, işeme sonrası rezidüel idrar miktarlarları iki grupta da benzerdi. MRG'de vaginanın H şekli dışındaki görüntülerinin sıklığı, puborektalis ve ilikoksigeus kası kalınlıkları, lateral pubovezikal ligametlerin izlenmemesi veya deforme izlenmesi sıklığı, prolapsus dereceleri, H ve M çizgisi uzunlukları, levator hiatus genişliği, levator plate açıları, üretral mobilite iki grupta benzerdi. Yalnız MRG'de puborektalis kasındaki morfolojik anormallikleri G1'de daha yüksek oranda idi. (p=0.049).120 Ameliyat sonrası POP ve detrusor instabilitesi bulunan 12 hastada anamnez ve üriner günlüğe göre %67'sinde (sübjektif) ürodinamik bulgulara göre %25'inde (objektif) ameliyat sonrası inkontinansın düzeldiği saptandı. Postop inkontinansı sübjektif olarak düzelen veya düzelmeyen hastaların preop pelvik muayene ile saptanan prolapsus dereceleri ve postop prolapsusuların düzelme dereceleri arasında bir fark bulunamadı. Yine postop dönemde urge inkontinansı sübjektif olarak düzelen ve düzelmeyen hastaların preop dönemdeki MAH, rezidüel idrar miktarları, inhibe edilemeyen detrusor basınçları arasında fark bulunamadı. Postop dönemde inkontinansı sübjektif olarak düzelen ve düzelmeyen hastaların preop dönemde vagina şekil anormalliği, iliokoksigeus ve puborektalis şekil anormalliği, iliokoksigeus kas kalınlığı, preop prolapsus büyüklükleri, postop prolapsus düzelme dereceleri gibi MRG ile saptadığımız parametreler arasında fark bulunamadı. Postop dönemde inkontinansı sübjektif olarak düzelen hastalarda düzelmeyen hastalara göre preop dönemde ped testinde ölçülen idrar miktarları anlamlı bir şekilde düşük bulundu ( p=0.006). Postop inkontinansı objektif olarak düzelen ve düzelmeyen hastalarda da aynı parametreler karşılaştırıldı ve genel olarak benzer sonuçlan bulundu. Yalnız MRG'de saptanan sağ ve sol puborektalis kas kalınlıkları postop dönemde objektif olarak inkontinansın persiste ettiği hastalarda düzelen hastalara göre daha düşük bulundu (p değerleri sırasıyla 0.033, 0.016). Pelvik taban dinamik MRG'si POP tanısında ve tedavisinin planlama sında önemli bir yöntem olabilir. Ayrıca MRG pelvik tabanın fizyopatolojisinin aydınlatılmasında önemli bir yöntem olabilir. POP'da MRG'nin klinik pratikte kullanılmsı için daha çok çalışmaya gerek vardır. POP ile ilişki olabilecek alt üriner trakt fonksiyon bozukluklarının prolapsus tipi ve derecesi ile ilişkisi ve prolapsusun tedavisi ile bu bozuklukların düzelmesi ile ilgili daha çok çalış maya gerek vardır. POP ile birlikte olan urge inkontinansın nedeni henüz bilinmemektedir ve POP'un tedavisi ile urge inkontinansın düzelme oranını ve düzelmeyi öngörecek bulgu olup olmadığını öngören az sayıda çalışma vardır. Bu konunun aydınlatılmasında, urge inkontinansı ve POP olan hastaların MRG ile değerlendirilmesi yardımcı olabilir.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Dirençli aşırı aktif mesane sendromunda botoks uygulamaları
Botox applications in resistant overactive bladder syndrome
TUĞÇE ARSLANOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Kadın Hastalıkları ve Doğumİstanbul ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FUNDA GÜNGÖR UĞURLUCAN
- Aşırı Aktif Mesane semptomları ile gelen hastaların hayat kalitesi, işeme günlüğü ve ürodinamik parametrelerinin değerlendirilmesi
Determination of demographic and urodynamic characteristics of the overactive bladder patients who were followed in our clinic
GÖKHAN BAYANMELEK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2011
Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık BakanlığıKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ATEŞ KARATEKE
- Üriner inkontinans olgularında inkontinans tipi ile pelvik anatominin (pelvik organ prolapsusu, genital hiatus uzunluğu, perineal body uzunluğu) ilişkisinin değerlendirilmesi
Evaluation of the relationship of incontinence type and pelvic anatomy (pelvic organ prolapse, genital hiatus LENGTH, perineal BODY LENGTH) in urinary incontinance facts
KÜBRA BAĞDATLIOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HÜSEYİN KIYAK
- Aşırı aktif mesane prevalansı ve epidemiyolojisi
Başlık çevirisi yok
OSMAN TÜKEL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
ÜrolojiSüleyman Demirel ÜniversitesiÜroloji Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. TEKİN AHMET SEREL
- Ürodinaminin stres inkontinans cerrahisi sonrası de novo urge inkontinansı öngörmedeki yeri
Prediction of de novo urge incontinence after stress incontinence surgery by urodynamic studies results
ŞAKİR VOLKAN ERDOĞAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MURAT EKİN