Geri Dön

Örgütlerde beşeri ilişkilerin tarihsel gelişimi ve önemi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 15213
  2. Yazar: ALİ ARICAN
  3. Danışmanlar: PROF.DR. HAYRİ ÜLGEN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: İşletme, Business Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1990
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 203

Özet

ÖZET İnsanlık tarihinde çalışanlar ve çalıştıranlar daima var olmuş, fakat bunlar arasındaki ilişkilerin bugünkü anlaşıldığı biçimi alabilmesi, ancak yakın tarihlerde olabilmiştir. Bu uzun zaman boyunca çalışma ilişkilerinin bugünkü anlamda anlaşılamaması yanında, her tarihsel dönemin kendine özgü bir çalışma anlayışı olmuştur. Çalışma hayatında bir“Beşeri ilişkiler”gerçeğinin anlaşılabilmesi için işçi-işveren ilişkilerinde ekonomik ve sos yal etkiler sebebiyle meydana gelen değişikliklerin bazı önemli ' aşamaları geride bırakması gerekmiştir. Bugün içinde yaşadığımız çalışma ve iş ortamı son iki yüzyılda büyük bir hızla değişmeye başlamış ve özellikle son yıllarda bu değişme hızı üstün bir tempoya yükselmiştir. Bu değişme ve gelişme sadece teknik ve teknolojik konularda değil, ekonomik kültürel, sosyal ve beşeri yönleriyle yepyeni bir çalışma düzeninin doğmasına neden olmuştur. Sanayi devrimi yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. 0 güne kadar hayal edilmemiş ölçüde üretici gücün insanlığın emrine geçmesi, önce İngiltere'de daha sonra Fransa, Almanya, Orta Avrupa ve Amerika'da insanların yaşantısını etkilemiş, ulaştırma sistem lerinde, şehirlerin görülmemiş hızla büyümesinde, teknikte, çalışma koşullarında ve düşünüşte yeni bir düzenin kurulmasının başlangıcı olmuştur. Sanayi devriminin teknolojik gelişme ve sınırsız maddi imkanlar getirmesi ; yaşamada, düşünmede ve çalışmada da yeni koşulların doğmasına yol açmış ve insani ilişkileri etkilemiştir. - I -Sanayi devrimiyle beşeri unsur üzerine eğilme gereğinin ortaya çıktığını hümanist felsefenin ortaya çıkmasıyla anlıyoruz. Bu nedenle beşeri ilişkiler biliminin doğuşunu hazırla yan koşulları açıklamak için sanayi devriminden önceki çalışma anlayışına kısaca değinmek gerekiyor. Sanayi devrimi öncesi çalışma ilişkilerini üç başlık altında toplayabiliriz. Çalışma anlayışında köleliğin egemen olduğu ilk ve eski çağlar. Kölelik dönemindeki çalışma anlayışın da kuvvetli bir otorite hakimdi. İnsanlar, karşılıklı etkilenmeler ve değişik yollarla güdülenmeyip bir otoritenin zoruyla çalışıyorlardı. Ortaçağın eski çağlardan biraz değişik bir çalışma anlayışı vardı; Derebeylik yönetimi ve serflik. Toprağa bağlı insanlar çalıştıkları toprağın bir parçası sayılıyorlardı. Toprak tarımının yanında yavaş yavaş meydana gelmekte olan küçük sanayi, emeğin vasıflı, zanaatkar bir işçi grubu. tarafından ; sermayenin de, sermayedar tarafından sağlandığı loncalar sistemini doğurmuştur. Loncalar döneminin çalışma anlayışı, yakın ilişkiye ve samimiyete dayanırdı. Sanayi devriminden önceki dönemin en büyük özelliği, aile ocağının, kölelik, serflik veya Lonca rejimi içerisinde iş hayatının merkezini oluşturmuş olmasıdır. Bu nedenle yaşantı, aile ortamı, küçük veya büyük siteler gibi toplumsal ilişkilerin samimi ve güçlü olduğu sınırlı çevrelerde cereyan ederdi. Sanayi devriminden sonraki çalışma ilişkilerinin değişmesini sanayi devriminin aynı zamanda bir sosyal devrime yol aç tığı gerçeğine dayandırabiliriz. Doğan yeni teknoloji, kendine -V özgü problemleri ve özellikleri olan yepyeni bir uygarlığın ve yaşama tarzının meydana gelmesine neden oldu. - II -Bu dönemin en büyük özelliğinin, önceki döneme egemen olan toplumsal karakterinin yerini bireysel karaktere bırakması olmuştur. Sanayi devriminin bireyselliği kuvvetlendiren nedenlerini şöyle sıralayabiliriz : İşçilere ödenen ücretler daha önceki gibi mal olarak değilde para olarak ödenmeye başlayınca, bireyin arzu, ihtiyaç ve istekleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Bundan başka kadın ve çocukların çalışma ve hayatlarını kazanmaları imkanı, cinsiyet ve yaş farklarını ortadan kaldırmış, kadın ve çocukları yaşlı erkerlerle aynı düzeye getirmiştir. Elton Mayo'nun“kurulu toplum”diye adlandırdığı Sanayi Devriminden önceki toplum, istikrar ve güvenliğin egemen olduğu bir yaşam tarzını temsil ediyordu. Sanayi devriminden sonra ortaya çıkan sürekli değişiklik ve kararsızlığın, endişenin ve huzursuzluğun hakim bulunduğu intibaki toplum“, teknik alanda baş döndürücü gelişmeler kaydetmesine rağmen, bireylerin bir arada ahengli bir şekilde çalışmasını mümkün kılmak konusunda devamlı başarısızlığa uğradı. Buna rağmen ekonomik refahın artmasına hizmet eden teknik gelişme, fakir halkın da o zamana kadar ancak varlıklı sınıfların sağlayabildikleri bazı ihtiyaç maddelerini elde etmelerine imkan verdi. însan ve Vatandaş Hakları Demeci'nin Fransız Devrimiyle ortaya çıkması ve her bireyin mesleğini seçmekte ve ikamet yerini değiştirmekte serbest olduğunun ilanı, işverenlerin çalışanlar üzerindeki sınırsız yetkilerine ilk darbeyi indirmiştir. Bu yolla, kanun önünde eşit sayılan bir kimsenin kaderinin kayıtsız - III -şartsız başka bir ferdin iradesine bağlı olması durumunun önüne - teorik olarak ta olsa - geçilmiş oldu. Locke (1632-1704), Hume (1711-1776) ve Adam Smith (1723-1790) gibi düşünürlerin fikirlerinden esinlenerek emeğin değeri üzerine önemle duran Ricordo (1772-1823) ve Carl Marx (1818-1883) gibi teorisyenlerin, bir üretim faktörü olarak emeğin ve bir insan olarakta işçinin saygı ve değer kazanmasında rolleri büyük olmuştur. Ayrıca demokratik gelişme ve eğitimin zorunlu kılınma sı, sosyal yapıda derin değişiklikler yaratmıştır. Buna rağmen 19. yüzyılın başlarında Hümanist akımın çalışma hayatına girmesiyle elverişli bir ortamın doğduğundan henüz söz etmek mümkün değildir. Sanayi çağının doğuş yılları, klasik ekonominin rekabet teorisinin geçerli olduğu bir döneme rastlar. Emek, gerek teoride gerekse uygulamada, beşeri yönünden ayrı olarak para ile satın alınabilir bir meta sayılırdı. Klasik ekonominin karşısına şiddetle karşı koymaya çalışan görüş Sosyal Hiristiyanlık olmuştur. Çağımız beşeri ilişkiler anlayışının ilk öncülerinden biri, Amerikan sosyolog ve ekonomisti Thorstein Veblen (1857-1929) dir. Veblen' in kurumcu ekonomi görüşü, çalışma sorunlarının beşeri ilişkiler açısından ele alınmasına teorik anlamda zemin ha zırlayan bir fikir akımı olmuştur. Veblen okuluna göre, ekonomi bir fiyat ve bir servet bilimi olmaktan çok, bir insan davranışları bilimidir. Ekonomi, ihtiyaçların tatmini için maddi mal ve hizmetlerin sağlanması ile ilgili ve sürekli gelişme halinde bulunan insanlar arası ilişkilerin yapı ve işleyişini inceler. Bu nedenle ekonomi bir - IV -kültürel ve sosyal ilişkiler bilimi olup çalışanın, tüketicinin ve işadamının içerisinde bulunduğu ekonomik ilişkileri inceler. Modern yönetim gibi Beşeri İlişkiler biliminin doğuşuna dolaylı olarak yardım edenlerden birisi de, Rasyonalizasyon hareketinin kurucusu Taylor'dur. Aslında Taylor, (1856-1915) esas itibarıyla üretimde daha üstün etkinlik yolları araştırmak maksadıyla işin teknik tarafıyla ilgilenirken işçi ve emek problemine eğilmiş ve teşvik primleri dışında psikolojik yönlere önceleri girmek zorunluluğunu duymamıştır. Ancak iş elemansal par çalarına bölünüp standart zamanların tespitine çalışınca, işçiler arasında uyum önem kazanmış, bu da işçinin beşeri ve psikolojik yönlerinin daha dikkatle incelenmesi zorunluluğuna yol açmıştır. Böylece işçiyi otomat haline getirdiği iddiasına ağır şekilde muhatap olan Taylor ve onun rasyonalizasyon hareketi, insancıl nedenlerden hareket etmemiş olmakla birlikte, beşeri faktörün önem kazanmasına hizmet etmiştir. Yine Taylor'un arkadaşlarından Frank Gilbreth ve eşi Psikolog Lillian Gilbreth, paradan gayrı teşvik faktörleri üzerindeki çalışmalarıyla Beşeri İlişkiler Biliminin ölçülerinden olmuşlardır. Günümüzün çalışma ilişkilerini etkileyen faktörlerden biri de modern kapitalizmde ortaya çıkan önemli bazı değişikliklerdir. Bugün, sayısı yüzbinlere hatta milyonlara varan ortaklar, işletmelere herhangi bir sorumluluk duymadan sahip olabilmektedirler. Bu durum mülkiyeti tamamen gayri şahsi hale getirmiştir. Amerika ve Avrupa`da önceleri aile eliyle yönetilen şirketler büyüdükçe aileler yönetimdeki yerlerini profesyonel yöneticilere bırakmaya başladılar. Bu çeşit işletmelerde üst yönetimin amacı yine ortaklara iyi bir kar sağlamak yanında, mülkiyetin gayri şahsi hale - - V -gelmesi, profesyonel yöneticilerin işletmenin bir bütün olarak ekonomik gelişmesine ve bekasına kişisel çıkarların dışında ve üstünde bir yer vermeye başlamışlardır. Bu durum çalışanların refahına ortaklarınki gibi önem verilmesine yol açmıştır. Bu yolla yöneticinin yalnız mal sahiplerine değil, aynı zamanda çalışanlara ve hatta bütün topluma karşı da bir sorumluluk duyma sına yol açmıştır. Son altmış-yetmiş yıl içerisinde yönetim yöntem ve uygulamaları üzerinde büyük bir kısmı Amerika'da gerçekleştirilen araştırmalar, yönetim biliminde büyük bir aşama kaydetmiştir. Personel seçme ve yerleştirme metodlarındaki gelişme, üretim standartları ve maliyet kontrolünün yerleşmesi, ücret, ürün ıslahı ve bilhassa pazarlama konularının iyileştirilmesi, yönetim konusunu büyük bir bilim haline getirmiştir. Bu arada yönetim bilimi içindeki Öneminden dolayı da beşeri ilişkiler konusundaki araştırmalar, bu konuyu bir bilim haline getirmiştir. Bilimsel yönetimde, Beşeri İlişkilerde, Davranış Bilimlerinde, çalışanların teşvikinde, Haberleşmede ve personel geliştirmede kaydedilen ilerlemeler yeni bir liderlik anlayışını ortaya çıkarmıştır. Yönetimin mal ve hizmet tedariki, teknolojik faaliyetler ve üretim süreci yanında, beşeri ilişkilerle ilgilenmesi işlevleri arasındadır. Bu işlev, çalışanların, son derece karma-, şıklaşmış organizasyon içerisinde en uygun yere yerleştirilmesine ve çalışanlara, gerek üstleri ve gerekse iş arkadaşları arasında, üretim ve maneviyatın yükselmesini sağlayacak aynı ilişkilerin kurulmasına yönelik tedbirlerin bütününü ifade eder. Yönetimin teknik, üretim ve beşeri ilişkiler yönlerini, herbirine aynı derecede önem veren bir yönetim teorisi içerisinde birleştirmenin gerekliliğini ilk kez öne süren Amerikalı sanayici Samuel A.Lewinsohn olmuştur. - VI -Lewinsohn, 1936 yılında yayınlanan ”The New Leadership“ adlı eserinde, beşeri ilişkilerin eskiden sanıldığı gibi üretim sürecinin ikinci derecede bir yönü değil, temel faktörlerden birisi olduğunu söylemek suretiyle önemli bir yenilik getirmiştir. Bugün çalışma hayatının en büyük probleminin, insanla rın ortak gayeye en verimli biçimde yöneltilmeleri, insanın ise en değerli ve hassas makinelerden daha çok özen gerektiren bir varlık olduğu üzerinde ittifak vardır. Böylece önemi artık tartışmasız olarak benimsenen iş- görenin, sanayi ve ticari örgütlerdeki davranışlarına hakim olan ilkelerin bilinmesi ve yönetim faaliyetlerinin buna göre düzenlenmesi, ekonomik girişimlerin başarısı bakımından bir zorunluluk durumuna yükseldi. Bu zorunluluğun sonucu olarak ekonomistler, psikologlar, istatistikçiler, matematikçiler ve sosyologlar gibi araştırmacılar ve bilim kurumları, işyerlerinde araştırmalara girişerek örgütlerin iç yaşantılarını açıklamaya koyuldular. Bu durum, işletme-Bilim ortamları arasında yakın ilişkiler kurulmasına yol açmıştır. Beşeri ilişkiler anlayışı bu zorluklar ve bu büyük çabalar sayesinde doğmuştur. Beşeri ilişkiler alanında bilimsel çalışmaların ilk klasik örneğini Howthorne deneylerinde görmekteyiz. Beşeri ilişkiler biliminin bilimsel araştırmalar sayesinde bilimsel bir temele oturuş yılları Howthorne araştırmalarının olduğu yıllara rastlar. Bilimsel araştırmalarda öncü olan bilim adamlarının ortaya attıkları görüşler Howthorne araştırmalarına dayanmıştır. Elton Mayo 'nun, ”The Human Problems of an Industrial Civilization“, F. J.Roetlisberger ve W.J. Dickson' un ”Management - VII -and the Worker“ ; T.N.Whitehead'in ”The Industrial Worker“ ; ve ”Leadership In Frece Society“ adını taşıyan eserlerinde ve adı geçen düşünürlerin çok sayıdaki yazılarında fikir ve görüşlerini açıklamışlar, Howthorne araştırmalarının sonuçlarıyla ilgili yorumlar yapmışlardır 1930-1940 yılları Beşeri ilişkiler açısından doğuş yıllarına sahne olduğu gibi, genel olarak yönetim düşüncesinin hareketli bir dönemini de teşkil eder. Beşeri ilişkiler bilimi açısından 1940-1950 yılları arasındaki gelişmeler şöyle olmuştur ; Bu dönemin ilk beş yılı II. Dünya savaşma rastlamaktadır. Buna rağmen Beşeri ilişkiler araştırmaları devam etmiştir. Hatta savaş nedeniyle, toplumsal alanda ve orduda, önderlik moral motivasyon ve grup dinamiği konuları üzerinde, daha fazla eğilmek ihtiyacı hissedilmiştir. Savaş, beşeri ilişkiler yaklaşımının inceleme alanını genişleterek, gelişmesinde olumlu bir rol oynamıştır. Savaş boyunca psikolog ve sosyologlar tarafından askeri birliklerde yapılan gözlem ve incelemeler beşeri ilişkiler araştırmalarının çoğalıp zenginleşmesine yol açmıştır. II. Dünya Savaşının bitişinden hemen sonra, üniversi telerde beşeri ilişkiler araştırma komisyonları ve merkezleri kurulmuştur. II. Dünya Savaşından sonra İngiltere'de kurulan ”Tavistock Beşeri İlişkiler Enstitüsü" de beşeri ilişkiler üze rinde değerli araştırmalara girişmiştir. Bütün bu araştırma merkezlerinde yapılan araştırmalar la sağlanan bulgular, beşeri ilişkiler biliminin hızla gelişmesini sağlamıştır. Şüphesiz, bu merkezler dışında da birçok birey sel araştırmalara girişilmiştir. - VIII -Beşeri İlişkiler bilimi üzerinde araştırma yapan merkez ve şahıslar hangi amaca hizmet etmek için araştırma yapıyorlardı ? sorusunun cevabı ; işletmelerde insan unsuruna verilecek önemin ve insan davranışlarının anlaşılmasının, insana ve işlet meye kazandıracağı yararı ortaya çıkarmak şeklinde olabilir. Beşeri ilişkiler bilimi, insanın diğer üretim faktörlerinden farklı olduğunu, insanlar arasında farklılıklar bulunduğunu kabul etmesi } insanı biyolojik ve psikolojik olduğu kadar, psiko-sosyal bir varlık olarak görmesi, bütün bu nedenlerle, birey ve grupları, davranışları ile örgüt yapı ve işleyişini etkileyen bir değişken olarak örgüt tahlillerinde göz önüne alması ile, işletme yönetiminde insanın değerini öne alarak klasik yönetim anlayışlarındaki büyük boşlukları doldurmuştur. Yönetim anlayışı içindeki otoriter görüşlere karşı demokratik ve insan unsuruna önem veren bir görüşü temsil edip araştırmalarla doğruluğunu kanıtlaması, beşeri ilişkiler anlayışının yönetim düşüncesine önemli katkıları arasındadır. - IX -

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. İşletmelerde değişimin işe alma ve yükseltim konularına etkileri

    The Effects of changes in organizations on recruiting and promotion

    EYÜP TOLGA ÇELİKÖRS

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    İşletmeMarmara Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SİNAN ARTAN

  2. Polis Akademisi tarihi

    The hitory of police Academy

    ALPARSLAN BULDUK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    Eğitim ve ÖğretimGazi Üniversitesi

    Eğitimin Kültürel Temelleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÇAĞATAY ÖZDEMİR

  3. Kariyer planlama sistemi, kariyer yönetimi, kariyer geliştirme, kariyer sorunları ve koçluk uygulamaları

    Başlık çevirisi yok

    CELAL ERDÖL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    İşletmeGebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EROL EREN

  4. Turkey's role in Afghanistan in the post 9/11 era

    11 Eylül'den günümüze Türkiye'nin Afganistan'daki rolü

    CANAN BAYRAM ÇUBUK

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2014

    Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. IŞIL ANIL

  5. COĞRAFİ KONUMU ETİKETLİ SOSYAL MEDYA GÖRSELLERİ İLE KENTSEL KİMLİK ANALİZİ: KADIKÖY MODA ÖRNEĞİ

    RECOGNIZING CITY IDENTITY VIA ATTRIBUTE ANALYSIS OF GEO-TAGGED IMAGES IN SOCIAL MEDIA: EXAMPLE OF KADIKOY MODA

    AYTEN AYŞENUR ŞENTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Kentsel Tasarım Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HANDAN TÜRKOĞLU