Türkiye besin kaynakları ve nüfusla ilişkileri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 160443
- Danışmanlar: Belirtilmemiş.
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Coğrafya, Geography
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1978
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Atatürk Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Coğrafya Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 254
Özet
233 ÖZET VE SONUÇ Türkiye besin kaynakları içinde bitkisel kökenli olanlar gerek üretim ve gerekse tüketim bakımından, ezici bir üstünlü ğe sahiptir. Bu grup besinlerden özellikle tahıllar, eskiden beri ülkemizde temel besin gruplarının başında yer tutmuştur. Türkiye'nin genel tana arazisi içinde, tahıllara ayrılan oran lardan da, bu üstünlüğü kolayca anlamak mümkündür. Nitekim 1950' de, memleketimizdeki ekili alanların % 6 kadarı (8.3 milyon hek - tar) tahıl ekimine ayrılmışken bu oran, son 25 yıl içinde # 63.8 oranında artarak 1975' de 13»6 milyon hektara ulaşmış ve ekim alanlarındaki bu genişlemelere paralel olarak da, 1950 'de 7»8 milyon ton civarında olan Türkiye tahıl rekoltesi, 1976'da 24-, 5 milyon tona yaklaşmıştır. Bu üretim artışlarına ragmen, Türkiye gibi ekonomik ya pısı tarıma dayalı olan bir memlekette, beslenmenin de, genel likle bitkisel kökenli gıda maddelerine dayalı olmasının bir sonucudur ki, ülkemiz, 1976-1977 yılma ait olan 2-2.5 milyon tonluk buğday ihracatı bir yana bırakılırsa sürekli buğday it hal eden memleketler listesinde yer tutmuştur. Sadece bu örnek bile, ülkenizde tek yönlü ve tahıllara dayanan bir beslenme rejiminin söz konusu olduğunun, açık bir kanıtıdır. Tabii üretimimizde en büyük pay, % 65-70 gibi yüksek bir oranla buğday üretimine ait olup bunu, üretim fazlalığı yönünden % 20.3 ile arpa ve diğer tahıllar izlemekteyse de, çok az miktarda üretilmesi nedeniyle pirinç, halkımızın lüks gıda maddeleri arasında bulunmaktadır. Memleketimizin nüfus artışına paralel olarak tahıl tü ketiminde de hızlı bir artış olmuştur. Elbette bu artış, nüfus artışıyle ilgili olduğu kadar beslenmenin, tahıllara bakımlı olması yle de yakından ilgilidir. Örneğin daha 1950 yıllarında 21 milyonu aşmamış olan Türkiye nüfusu, son 25 yıl içinde 20 milyon gibi, hemen hemen bir katı ortarak, 1975' de 4-2 milyona yaklaşmıştır. Bu süre içinde, kişi başına buğday üretiminde234 de $ 95 civarında bir artış olmuştur. Nitekim 1950* de ülkemiz de kişi basma buğday üretimi 184 kg. dolaylarmdayken, bu miktar 1975' de 360 kg.'i aşmıştır. Diğer tahılların üretiminde de, söz konusu bu 25 yıl içinde, genellik artışlar olduğu hal de, pirinç üret ininde, hiçbir önemli gelişme sağlanamamıştır denilebilir. Zira son 30 yıl içinde veya 1945-1975 yılları ara sında, Türkiye'de kişi başına pirinç üretimi ancak 2.9 kg.* dan 3» 5 kilograma yükselebilmiştir. Sebze ve meyva üretimi bakımından ü3.kemiz, çok zengin bir üretim potansiyeline sahiptir. îklim koşullarının çok çe şitli ve elverişli olması nedeniyle Anadoluda yılın dört mev siminde (ülkenin değişik yörelerinde) birçok sebze ve meyva türlerinin üretim ve tüketimi' mümkün olabilmektedir. Örneğin 1968' de 7«5 milyon ton kadar olduğu tahmin edilen sebze üretimi 1975* de 10 milyon tonu bulmuştur. Ancak toplam sebze üretim alanlarının sadece fo 60 kadarının teknik tarım yöntemlerine göre işletildiği gözönünde bulundurulursa, sebzeciliğimizin de, arzulanan düzeye ulaşamadığı yargısına varılabilir. Sebzecilik te en fazla üretilen tür bostan (kavun-karpuz ) olup bu sebze türünün yıllık üretimi 4 milyon tonu aşmıştır. Bu grubu 2.3 milyon ton ile domates ve 2 milyon tondan fazla bir üretimle de lahana izler. Sebzeler içinde, beslenmede önemli bir yeri olan bakla giller üretiminde de önemli artışlar vardır. Sözgelimi 1950' de 427 bin ton civarında olan üretim % 58 'den fazla bir artış la, 1975' 70'lik büyük yığınları, tarımsal gelirin sadece % 25 kadarını paylaşırken, geriye kalan % 30'luk oran da, tarımsal millî ge lirin % 75 gibi çok yüksek bir miktarını bölüşmektedir. Tüm bu eşitsizlikler ise sonuçta, yetersiz ve dengesiz beslenme koşul larının ortaya çıkmasına, mevcut besin potansiyelinden yeterli ve dengeli olarak paylar alınmamasına, böylece de Türkiye'de gı da tüketimi bakımından“sefalet içinde olanlar, gizli açlar ve refah içinde yaşantısını sürdürenler”gibi, ekonomik ve sosyal tabakalaşmaların ortaya çıkmasına imkân hazırlanmış bulunmak tadır.236 ri üretimi, 1976'da 285 bin tona yükselmiş ve % 50' den fazla bir artış meydana gelmişse de, bu rekolte, esasen, miktar iti bariyle çok azdır. Bu miktara göre, önemli protein kaynakları arasında yer tutan vebu yoldan hayvansal protein eksikliğinin karşılanması mümkün olan yıllık balık rekoltesinden kişi başına düşen üretim 6.5-7 kg. civarındadır. Türkiye gibi zengin balık üretim alanlarına sahip bir memleket için, sözkonusu üretim re koltesi ve kişi başına isabet ettiği varsayılan bu miktar son derece yetersizdir, Türkiye nüfusunun bugün ve gelecekte açlık sorunuyle kar şılaşmaması ve protein açıcının kapatılması} tarım ve alt sek törlerinin (balıkçılık faaliyetleri de dahil) prodüktiv bir şe~ kilde işletilmesine bağ“bıdır. Ancak, diğer ekonomik branşlarda olduğu gibi, tarım sektörü için de pek çok problem mevcuttur. Sorunlarının çok ve karmaşık olmasına mukabil, Türk tarım haya tının evrensel niteliği, ”verim düşüklüğü“ şeklinde beli lene- bilir. Çünkü gelişmiş Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında, tarım sektörümüzdeki birim alana verimin hayli düşük olduğu an laşılmaktadır. Nitekim Fransa, B.Almanya ve A.B.D. gibi ülke - lerde, hektara 2500-ile 300O-4O00 kg. buğday elde edilirken, bu miktar Türkiye de % 40-60 oranında bir eksiklik göstermekte ve hektara 1500-1600 kg.'ı aşmamaktadır. Tahıl tarımında birim alana verimin bu derece düşük olması ise} ”gübre kullanımının yetersizliği, sulama olanaklarının sınırlı olması, makineli ta rımın yaygın bir duruma getirilememiş olması“ ve daha birçok nedene bağlanabilirse de, bunlar ve benzerleri, çözümleneme yecek sorunlar değildir. önemli hayvansal protein kaynakları arasında olan et, süt ve türevleri, ”yumurta ve balık üretimimiz için de aynı görüşler öne sürülebilir. Türkiye'nin mevcut hayvan popülasyonu ile et, süt ve türevleri üretimi arasında da büyük bir dengesizlik söz- konusudur. Daha önce de değinilmiş olduğu gibi bakıra koşulları nın ilkelliği, mevcut hayvan türlerinin büyük bir çoğunluğunun ilkelliği, organizasyon eksiklikleri gibi nedenler ve daha bir çok yan etmenler hayvan popülasyonu başına et, süt, yumurta gi bi temel besin maddeleri üretiminin düşük bir seviyede kalmasına neden olmuştur. Örneğin Türkiye kasaplık sığırlarının et verimi 90-120 kg. ve yıllık süt verimi de 4-50 ile 600 kg. civarında ol25? masına ragmen bu miktarları Batı ülkelerinde, Örneğin Danimar ka, İngiltere, Hollanda, B.Almanya gibi memleketlerde, sığır popülasyonu başına et verimi olarak 560-480 kg. ve yıllık süt verimi olarak da 5400 ile 6000 kg. arasındadır. Sadece bu bir kaç örnek bile hayvancılığımızın ne derece ilkel koşullar al tında olduğunu açıkça kanıtlamaktadır. Türkiye'de beslenme, ülkemiz çapında, önde gelen sorun lar arasındadır. Bu sorunun esas niteliği isej“Beslenmenin tek yönlü ve genellikle bitkisel kökenli gıda caddelerine da yalı olması fakat hayvansal protein kaynaklarının sınırlı üre timleri nedeniyle',' bu gıda maddeleri tüketiminin, çok düşük bir seviyede kaldığı şeklinde”belirlenmesi mümkündür. Normal Ko şullar altında, kişilerin günlük besin tüketim kompozisyonla rında yer tutması gereken besin miktarının hiç olmazsa 0 45- 50 kadarının hayvansal kökenli olması gerekirken, ülkemizdeki beslenme koşullarında, bitkisel kökenli besinlerin, günlük be sin kompozisyonlarmdaki oranı % ?0'den fazladır. Ancak bunun da bir varsayım olduğu ve geniş halk yığınlarında beslenmenin $ 100 bitkisel gıda maddelerine dayalı olduğu kesimler de vardır. Tür kiye nüfusunun beslenmesiyle ilgili diğer bir önemli konu da, beslenme koşullarının kesimler arası olanaklarının büyük Ölçü de çelişkiler göstermesidir. Ancak yeri gelmişken kaydetmek ge rekir ki, sözkonusu bu çelişkiler, sanıldığından çok daha kar maşık boyutlar içinde cereyan etmektedir. Örneğin kırsal kesim de yaşayan ve Türkiye nüfusunun yaklaşık % 60-70' ini mepdana getiren büyük sektörde et tüketimi, rastlantılara bağlı olduğu halde, günlük beslenme kompozisyonları arasında ekmek, bulgur, tarhana gibi unlu besinler ve sebzeler, yaşantının temel dayana ğıdır. Kentsel yörelerdeki beslenmede ise, dar, orta ve yüksek gelirli ailelerin beslenme koşulları, çelişkilerle doludur. Dar gelirli aileler grubundaki özellikle gecekondu Törelerinde ailelerin % 80-90 kadarı et, süt, yumurda, balık gibi hayvansal protein kaynaklarından hiç yararlanamamakta, yine aynı gruplamn büyük bir çoğunluğunda, sadece haftada veya ayda bir kez et sa- tınalmabilme&te, gecekondu sakinleri de, kırsal kesimlerin ço ğunluğunda olduğu gibi, bayramdan bayrama et küketme olanağı (kurban bayramları) bulabilmektedirler.238 ü?ıpkı kırsal kesimle şehirli nüfusun dar gelirli ailele rinde olduğu gibi çocuklarda, işçi kesimlerinde ve yüksek Öğ renim gençliğindeki“beslenme koşulları da geniş ölçüde yetersiz; ve dengesizdir, örneğin fabrika işçilerinde kişi başına günlük kalori tüketiminin, yapılan işin türüne göre 3600-5000 abasın da olması gerekirken, ülkemizde bu miktarın °J> 60-70 oranında eksik tüketildiği kesimlerin olduğu anlaşılmaktadır. Bu eksik lik, protein tüketiminde ise c/j 20-25 oranında azdır. Gezici ve geçici işçi gruplarının da, umumiyetle ”gizli aç“ oldukları kabul edilebilir. Büyük öğrenci kitlelerinin toplu olarak beslendikleri yatılı okullarımızda, yönetmelik ve kalori cetvellerinde önerilen gıda kompozisyonlarının kesinlikle uygulanmadığı anlaşıl maktadır. Budengesizlik, öğrenci başına tanınmış olan günlük 14. 35 lira harcamanın yetersizliğine ve ülkemizdeki fiyat hare ketlerinin gerisinde kalmış olmasına bağlauabilirse de, bu so runun ortaya çıkmasında, yöneticilerin beslenme sorunları hak kındaki bilgisizlikleri ve bazı keyfî uygulamaların da önemli etkileri vardır. I>iger taraftan bu okullardaki beslenme koşul larının ilkelliği ile, öğrencilerin başarı durumları arasında da yakın bir ilişki vardır. Çünkü her şeyden önce, bu gibi eği tim kurumlarında öğrenci gelişiminin temel besin öğelerinden olan balık, süt, yurauröa, tereyag gibi hayransal protein kay nakları ile, değişik vitaminler ihtiva eden meyvalara günlük beslenme çizelgelerinde, minimum düzeyde ve çoğu kez de, tesa düflere ba?;lı olarak yer verilmektedir. Besin kompozisyonları içide, kalori sağlayıcı gıda maddeleri de düşük miktarlarda tü ketildiği için fert başına tüketilmesi gereken 2600-3900 kalo ri de sağlanamamaktadır. Yüksek öğrenim kuruluşlarımızda ise, toplu beslenmenin söz konusu olduğu ”artlarda, günlük besin kompozisyonlarında yer tutması gereken besin tür ve miktarları ile kalori cetvelle rini sar>tayau herhangi bir yönetmelik mevcut olmadıkı gibi, başlıbaşma bir sorun olan beslenme ve koşullarından anlayan, yetkili beslenme uzmanları da yoktur. Bu gibi kurumlarda öğre nim gören Öğrencilerin çoğunluğu sefalet içinde olup bunlar ara suda sadece burs veya kredi gibi aylık 500-700 lira gelirle ge 7259 çinme durumunda olan öğrenciler de vardır. Ortalama 18 ile 24-27 yaş grubunda olan“bu öğrencilerin sağlıklı bir yaşantı sürdüre bilmeleri için günde ortalama 2600-2900 kalori sağlayabilecek gıda kompozisyonları ile beslenmeleri zorunludur. Ülkemizin is tikbaldeki beyin gücünü oluşturacak olan yüksek öğrenim genç liğindeki beslenme koşulları da hayati bir önem taşır. Buna rağ men sosyo-ekonomik olanakların kısıtlı olması, yüksek öğrenim gençliğinde, devam zorunluluğu kısıtlı olmayan fakülteler ve yüksek okullar için çoğunca devamsızlık biçiminde ve sonuçta da başarısızlıkların ortaya çıkması şeklinde belirmektedir. Aşırı fiyat farklılıkları, gıda maddelerinin üretim ve dağıtımındaki dengesizlikler ve kültürel yapının da önemli etki leri olmasına rağmen, Türk toplumundaki beslenme dengesizlikle rinin asıl nedeni, millî gelir dağılımındaki eşitsizliklere bağ lanabilir. Çünkü uzmanların ve ilgili örgütlerin bulgularından anlaşıldığına göre Türkiye'de millî gelirin % 4-0-4-5 kadarı, mev cut ailelerin % 80' i tarafından paylaşılırken, °/c. 55-60 gibi yük sek bir oran da, ailelerin % 20* si gibi azınlık bir grup tarafın dan paylaşılmaktadır Bu korkunç dengesizlik, çiftçi aileleriyle gecekondu yörelerinde çok daha belirgin olup çiftçi ailelerinin °/> 70'lik büyük yığınları, tarımsal gelirin sadece % 25 kadarını paylaşırken, geriye kalan % 30'luk oran da, tarımsal millî ge lirin % 75 gibi çok yüksek bir miktarını bölüşmektedir. Tüm bu eşitsizlikler ise sonuçta, yetersiz ve dengesiz beslenme koşul larının ortaya çıkmasına, mevcut besin potansiyelinden yeterli ve dengeli olarak paylar alınmamasına, böylece de Türkiye'de gı da tüketimi bakımından ”sefalet içinde olanlar, gizli açlar ve refah içinde yaşantısını sürdürenler" gibi, ekonomik ve sosyal tabakalaşmaların ortaya çıkmasına imkân hazırlanmış bulunmak tadır.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Orta Doğu'da su meseleleri ve Türkiye
Water issues in the Middle East and Turkey
ECEHAN SOMUNCUOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
Uluslararası İlişkilerGazi ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DOÇ. TÜREL YILMAZ
- Testing the goodness of fit by entropy based method
Entropi yöntemiyle uygunluk sınamaları
MUSTAFA ULUÇ
Yüksek Lisans
İngilizce
2003
İnşaat MühendisliğiDokuz Eylül Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. TÜRKAY BARAN
- Türk göçmen işçilerin iş gücü piyasalarındaki çalışma hayatı kalitesinin ölçülmesine yönelik bir uygulama: Avusturya ülkesi örneği
An application to measure the quality of work life of Turkish migrant workers in labor markets: The case of Austria
YAŞAR UĞUR BAĞLIOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriİstanbul Arel Üniversitesiİnsan Kaynakları Yönetimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SEÇİL GÜRÜN KARATEPE
- Türkiye'de yönetişim ve katılımcı demokrasi perspektifinden valiliklerde halkla ilişkiler uygulamaları
Public relations practices in governorships from the perspective of governance and participatory democracy in Turkey
HACER HANDE ERGİN ÇAĞATAY
Doktora
Türkçe
2024
Halkla İlişkilerİstanbul Aydın ÜniversitesiHalkla İlişkiler ve Tanıtım Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. GONCA YILDIRIM ÖGE
- Uzaktan öğretim sistemlerinde halkla ilişkiler etkinlikleri ve uygulama boyutları
Public relations activities and application appearence in distance teaching systems
AYSEL GÜNAY
Doktora
Türkçe
2001
Eğitim ve ÖğretimSelçuk ÜniversitesiHalkla İlişkiler ve Tanıtım Ana Bilim Dalı
PROF. DR. UĞUR DEMİRAY