Geri Dön

Obstrüktif epifora nedeniyle girişimsel radyolojik veya cerrahi tedavi uygulanan olgularda manyetik rezonans dakriyosistografi (MR-DSG)'nin tanı değeri

Diagnostic value of MR-DSG in patients with obstructive epiphora after interventional radiolagical or surgical treatment

  1. Tez No: 165104
  2. Yazar: BİLGEN COŞKUN
  3. Danışmanlar: PROF.DR. ERHAN ILGIT
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Radyoloji ve Nükleer Tıp, Radiology and Nuclear Medicine
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2005
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Radyoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 100

Özet

86 VII. ÖZET Amaç: Obstrüktif epifora tedavisine yönelik olarak girişimsel radyolojik işlemler (balon dakriyosistoplasti veya stent implantasyonu) veya girişimsel radyolojik işlem uygulanıp sonrasında rekürrens gelişmesi nedeniyle cerrahi uygulanan hastaların değerlendirilmesinde MR-DSG yönteminin kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Obstrüktif epifora tedavisine yönelik olarak en az bir lakrimal drenaj sistemine girişimsel radyolojik işlemler (balon dakriyosistoplasti veya stent implantasyonu) veya girişimsel radyolojik işlem uygulanıp sonrasında rekürrens gelişmesi nedeniyle cerrahi uygulanan 25 olgunun 46 lakrimal drenaj sistemi MR-DSG ve DS-DSG incelemeleri değerlendirildi. Bu 46 lakrimal drenaj sisteminin, 11 'ine balon dakriyosistoplasti, 11'ine stent implantasyonu (bunlardan altısı halen mevcut, beşi çıkarılmış) ve yedisi balon dakriyosistoplasti, biri stent implantasyonu ve stentin çıkarılması sonrası olmak üzere toplam sekizine DSR uygulanmış olmak üzere, 30'unu müdahale edilmiş lakrimal drenaj sistemleri oluşturmaktaydı. Bulgular: Tüm olgularda MR-DSG incelemesi başarı ile gerçekleştirildi ve tanısal görüntüler elde edildi. DS-DSG ve MR-DSG incelemesi bulgularının istatistiksel olarak karşılaştırılmasında, tüm lakrimal drenaj sistemlerinde (n=46) lakrimal kese, bileşke, NLD ve KM'nin nazal kavitede görüntülenmesinde Mc Nemar Testi ile anlamlı faklılık saptanmadı (p>0,05). Kappa İstatistiği'ne göre lakrimal keselerde güçlü tutarlılık (k=0,759), bileşke, NLD ve KM'nin nazal kavitede görüntülenmesinde çok güçlü tutarlılık (k>0,81) saptandı. Müdahale edilen lakrimal drenaj sistemlerinde (n=30), lakrimal kese, bileşke, NLD ve KM'nin nazal kavitede görüntülenmesinde Mc Nemar Testi ile anlamlı faklılık saptanmadı (p>0,05). Kappa İstatistiği'ne göre lakrimal keselerde güçlü tutarlılık (k=0,776), bileşke ve NLD'lerde çok güçlü tutarlılık (k>0,81) ve KM'nin nazal kavitede görüntülenmesinde güçlü tutarlılık (k=0,783) saptandı. 46 drenaj sisteminin DS-DSG ve MR-DSG incelemesi bulguları87 karşılaştırıldığında, 36 drenaj sisteminin değerlendirilen tüm lokalizasyonlarında skorlama birebir aynı bulundu (%78). Sonuç: MR-DSG, obstrüktif epifora tanısı almış ve tedavi edici müdahale (balon dakriyosistoplasti, stent implantasyonu ve DSR) görmüş olgularda kullanılabilecek bir görüntüleme yöntemidir. Bu yöntemde kanülasyon gerektirmeyen topikal kontrast madde uygulaması ve radyosensitif lensin iyonizan radyasyona maruziyetinin olmaması önemli üstünlüklerdir.

Özet (Çeviri)

88 VIII. İNGİLİZCE ÖZET SUMMARY Purpose: To evaluate the efficacy of the Magnetic Resonance Dacryocystography (MR-DSG) method for the assessment of lacrimal drainage system (LDS) in patients who had interventional radiological procedures (balloon dacryocystoplasty or stent placement) or had a surgical operation due to the recurrence after interventional radiological procedures for the treatment of obstructive epiphora. Materials and Methods: Forty-six lacrimal drainage systems of 25 patients with at least one interventional radiological procedure (balloon dacryocystoplasty or stent placement) or a surgical operation the recurrence after interventional radiological procedures for the treatment of obstructive epiphora were examined with MR-DSG and Digital Subtraction Dacryocystography (DS-DSG). In these 46 lacrimal drainage systems; balloon dacryocystoplasty was performed in 11 LDSs and stent placement in 1 1 other (five of them had been removed). Dacryocystorhinostomy (DCR) was performed in eight cases including seven LDSs with failed balloon dacryocystoplasty and one LDS with stent obstruction. MR- and DS-DSG examinations were evaluated and scored in four consecutive localizations including lacrimal sacs, junctions, nasolacrimal ductus (NLD) and presence of contrast media (CM) in the nasal cavity. Results: In each case, the MR-DSG examination was successfully done and diagnostic images were obtained. In the statistical comparisons of the MR-DSG and DS- DSG, in all LDSs (n=46) no significant differences were determined (p>0,05) for lacrimal sacs, junctions, NLD and presence of CM in the nasal cavity according to the Mc Nemar Test. According to Kappa statistics, good agreement (k=0,759) was observed in the lacrimal sac and very good agreement (k>0,81) was observed in the junction, NLD and presence of CM in the nasal cavity. In the intervened LDSs (n=30), no significant differences were89 determined in lacrimal sacs, junctions, NLD and presence of CM in the nasal cavity according to the Mc Nemar Test (p>0,05). With regard to the Kappa statistics, good agreement (k=0,776) in the lacrimal sac, very good agreement (k>0,81) in the junction and NLD and good agreement (k=0,783) in the presence of CM in the nasal cavity was observed. Evaluation and scoring were identical exactly the same in all four consecutive localizations in 36 LDSs (78%) in MR- and DS-DSG examinations. Conclusion: MR-DSG is an effective evaluation method of LDS in patients treated with radiological interventions (balloon dacryocystoplasty and stent placement) or surgical operations. In this method, application of topical contrast media without the requirement of cannulation and ionizing radiation are the important advantages.

Benzer Tezler

  1. Primer edinsel nazolakrimal kanal tıkanıklığı bulunan hastalarda lakrimal drenaj sisteminin anatomik özellikleri: Bir çok kesitli BT incelemesi

    Anatomical characteristics of lacrimal drainage system in patients with primary acquired nasolacrimal duct obstruction: A study of multislice CT

    EMİN ULUTAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    Radyoloji ve Nükleer TıpUludağ Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ZEYNEP YAZICI

  2. Obstrüktif ikterlerve viral hepatitlerin ayırıcı tanısında sorbitol dehidrogenaz enziminin önemi

    Başlık çevirisi yok

    İ. IŞIK POSACI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1985

    BiyokimyaSağlık Bakanlığı

    Biyokimya Ana Bilim Dalı

  3. Kronik parsiyel üreter obstrüksiyonu sonucu böbrekte ortaya çıkan morfolojik ve fonksiyonel değişiklikler üzerine nitrik oksitin etkisi

    The Effects of nitric oxide on the morphologic and functional changes of the kidney after chronic partial ureter obstruction

    HAYRETTİN ÖZTÜRK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Genel CerrahiDicle Üniversitesi

    Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. SELÇUK OTÇU

  4. Obstrüktif uyku apne sendromu tanısında sefalometrik değerlendirmenin önemi

    The Importance of cephalometric analysis in diagnosis of obstructive sleep apnea syndrome

    İBRAHİM HİKMET FIRAT

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Göğüs HastalıklarıGazi Üniversitesi

    Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. OĞUZ KÖKTÜRK