The ambiguous dialogue: Spaces of being and the being of spaces
Muğlak diyalog: Varlığın mekanları ve mekanların varlığı
- Tez No: 166782
- Danışmanlar: DOÇ.DR. BELKIS ULUOĞLU
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2005
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 115
Özet
MUĞLAK DİYALOG ÖZET insanın nesnelerle kurduğu ilişki prensipte insanlarla kurduğu ilişkiyle aynıdır, iki insan nasıl karşı karşıya gelip bir diyalog kurup anlam alışverişinde bulunuyorsa, insan ve nesne, veya insan ve mekan karşı karşıya geldiklerinde farklı ölçüler ve niteliklerde kesişip, belirli bir anlam ilişkisi kuruyorlar. Örneğin bir insanin deniz altındaki varlığı ve mekan ile kurduğu ilişki, diyelim ki bir dağın tepesinde kurduğu ve deneyimlediğinden çok farklıdır. Aynı şekilde ormanda veya metropolde, mağarada veya bir alışveriş merkezinde, toprak veya asfalt üzerinde, karanlıkta veya aydınlıkta var olmak, varlık açısından birbirinden farklı durumlar teşkil etmektedir. Varlık mekanın içinde barındırdığı gerçekliğe göre mekanla diyaloga girer, o gerçeği paylaştığı ve kendini eşleştirdiği ölçüde mekanla 'yakınlık' veya 'uzaklık' ilişkisi kurar. Eğer ki var olmak tek başına var olmak yerine bir mekan örüntüsü içerisinde gerçekleşen bir olgu ise, diğer bir deyişle, insan ve mekan birbirlerinin ayrılmaz birer parçaları ise, aralarındaki diyalog 'uzaklık' ile nitelendiğinde, insan mekanla anlamlı bir ilişki kuramayıp, mekanı duyumsamayıp ondan yabancılaştığında, ilksel bir durum olan insan-mekan bütünlüğü parçalanıp geriye yarım bir varlık, mekanda kaybolmuş natamam bir varlık bırakmaktadır. Bu tezin de asil sorunu budur. 21. yy' da üretilen mekan, varoluştan çok ekono-politik ve fonksiyonel girdilerin bir ürünü olduğu ve işin etik boyutu buharlaştığı için, varlık anlamlı bir çevre yerine, anlamı tüketime indirgenmiş bir çevreyi deneyimlemekte, ve dahası var olmanın bütünsel hazzını yaşayamamaktadır. Bu anlamda, mimarlığın bir mekan üreticisi olarak insan-mekan diyalogunun (her ne kadar doğası gereği belirsiz ve muğlak olsa da) hangi şekillerde olabileceğinin bilgisi, varlığın bilgisi ve nesnenin bilgisi önem kazanmaktadır. Çok geniş kapsamlı bir konu olmakla beraber, varlığa ve mekana bakış, onları anlama, daima varoluş açısından değerlendirilip sınırlandırılmıştır. Pratik nedenlerden dolayı aslen beraber olan varlık ve mekan iki bölüme ayrılıp, her bölümde birine ağırlık vererek ve/ ama ötekiyle ilişki içerisinde incelenmektedir. Böylece, birinci bölüm olan 'varlık' ve ikinci bölüm olan 'mekan' aslında birbirlerinden farklı olmayan, ayni olguya değişik açılardan bakan bir bütünü oluşturmakta. Bu bütün ise, toparlamak ve mimarlık açısından yorumlamak için, üçüncü ve sonuncu bölüm olan 'mimarlık' ile desteklenmiştir. Buradaki görsel anlatım, insan-mekan ilişkisinin somut olarak hangi şekillere ve ne anlama gelebileceğinin öyküsüdür. Tartışmanın sonunda hissedilen, insanin bir nesneyle kurduğu ilişkiyi şekillendirenin nesnenin içinde barındırdığı özü olduğudur, ilk bakışta, doğal nesne ve kültürel nesne kendiliklerinden sırasıyla 'yakınlık' ve 'uzaklık' barındırırlar; doğal olanı birincil ve tanıdık, kültürel olanı ise ikincil ve yabancıdır. Bu bağlamda doğal mekanda varoluş diyalogun bütünlüğüne işaret ederken, kültürel mekanda varoluş diyalogun kopuşuna işaret eder. İkinci bir bakışta ise, bu ayrımın her zaman doğru olmadığı da açıktır. Bir heykel de örneğin kültürel bir nesnedir ve insana doğada bulunan herhangi bir taş parçasından çok daha yakın gelebilir. Burada altı çizilmek istenilen, diyalogun doğa/ kültür diyalektiğinden öte bir güç tarafından şekillendiğidir. Bir yandan (varlık açısından bakıldığında) kişisel merak, özdeşleştirme, ve bilinç aradaki diyalogu etkilerken, diğer açıdan bakıldığında (nesne açısından), nesnenin ıxkendi içinde barındırdığı öz diyalogun en güçlü etkenlerinden biri olarak öne çıkmakta. Dolayısıyla eğer mimarlık bilgisi mekanın insani boyutunu içerirse, ve dahası, nesnenin/ mekanın fenomenolojik bilincinden yararlanıp öze az da olsa yaklaşabilirce, bu bilinçle üretilen mekan varlık için bir 'ev' oluşturabilir.
Özet (Çeviri)
THE AMBIGUOUS DIALOGUE SUMMARY The relationship human being establishes with things, is principally equivalent to that among humans. In the same way as two individuals meet and establish a dialogue to share meaning, so does human being when confronted with thing or space commence a dialogue to join a certain network of meaning according to the degree and quality of sharing. Being under water for instance creates a different relationship to space, compared to say the experience at the peak of a mountain. Similarly, being in a forest or in a metropolis, being in a cave or in a shopping mall, walking on soil or on asphalt, as well as being surrounded by darkness or by light, are dissimilar circumstances creating different modes of existence. Being then, commences various dialogues in relation to what sort of truth space gathers; it establishes a certain 'nearness' or 'remoteness' to space according to the extent this truth is being shared and identified with. If existence is not merely being by one self but a coexistence with space, if in other words, human and space are inseparable entities, at the instant the dialogue turns into 'remoteness', when human cannot initiate a meaningful dialogue to space and distances himself from space to become a stranger to it, then, what was initially a unity breaks down to leave behind a scattered existence somewhere lost in space. This is the core problem of the thesis. Since the production of space in the 21st century is to a greater extent an outcome of econo-politic and functional incentives rather then existential concerns, Being encounters a detachment and rupture with space as it experiences indifferent spaces reduced to hollow functionality rather then meaningful spaces. Along these lines, considering architecture as a creatress of space, knowledge on the dialogue between Being and space (however vague it is), as well as knowledge on Being and knowledge on thing gain importance. The vastness of the problem area has been limited by an existential perspective, which seeks to understand Being and space continually through the eyes of existence. For practical reasons, Being and space are separately analysed in two chapters, wherein each chapter focuses on one entity in relation to the other. In this manner, the first chapter on 'Being' and the second chapter on 'space' are not essentially dissimilar; they are but forming a whole that is looked at from different angles. The third and last chapter on 'architecture' then, supports this whole in gathering and interpreting the subject from architecture's point of view. It is a visual narrative that reveals in what forms this Being-space dialogue materializes. What is felt at the end of the debate is, what influences the dialogue between human and thing is largely related to what the thing gathers. At first sight, natural thing and manmade thing seem to inevitably gather 'nearness' and 'remoteness' respectively, the natural being primal and familiar, the cultural being secondary and alien. In this context, being in natural space denotes to a unity and belonging-to, whereas cultural space denotes to a rupture between Being and space. At second sight however, it is clear that this distinction is not necessarily true. A statue for instance - an artefact - may be nearer to a person than some stone on the ground. Accordingly, what influences the dialogue is beyond the dialectics of nature vs. culture. While the dialogue is certainly influenced by personal attributes such as attentive concern, vninterest, and personal identification, it is above all influenced by what the thing gathers. Hence architectural knowledge must include an existential conception of space along a phenomenological awareness of the origin of thing/ space, - if, and only if - the intention of architecture is to create a 'home' for existence. vm
Benzer Tezler
- Dıjıtal uzamda kamusal mekanın üretımı: Twitter verilerine dayali bir model önerisi
Production of public space in digital space: A model proposal based on twitter data
GİZEM ÖZPOLAT
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Bilim ve Teknolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiBilişim Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OZAN ÖNDER ÖZENER
- Muğlaklık kavramı üzerinden mekânsal olanaklılık hâlleri
Spatial affordances through the ambiguity
SİBEL ÜREM
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. NURBİN PAKER KAHVECİOĞLU
- Yeni nesil birliktelik mekanları olarak 'süperpoze mekan' üretimi: Yaratıcı 'dördüncü mekan' ekosistemi
The production of 'superposed space' as new generational spaces of togetherness: A creative 'fourth place' ecosystem
DUYGU KISACIK KARAMAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. YASEMİN ALKIŞER BREGGER
- Bir kentsel metafor olarak Anastilosis, İstanbul'un ruminatif pozlarla yeniden okunması
Anastylosis as an urban metaphor, rereading Istanbul with ruminative exposures
İREM NAZ KAYA
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SİNAN MERT ŞENER