Geri Dön

Sinema ve terapi Venüs'ün Çiçek Sepeti

Cinema and theraphy the Flower Basket of Venus

  1. Tez No: 186414
  2. Yazar: CANEL BİNGÖL
  3. Danışmanlar: PROF.DR. SEMİR ASLANYÜREK
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Güzel Sanatlar, Psikiyatri, Psikoloji, Fine Arts, Psychiatry, Psychology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2006
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Marmara Üniversitesi
  10. Enstitü: Güzel Sanatlar Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 124

Özet

Babasını kaybetmiş olan Caner `yetişkin' olarak tanımlanan bir coğrafyada tek başınayaşamaktadır. Acemi bir yetişkin midir yoksa olgun bir çocuk mu? Cevabını aradığıyığınla soru karşısında çaresizce zamana sarılır. Ayrık ve ihtimal olan her şey canınıacıtırken, minicik bir ikram gibi sesleri ve suretleri birbirine karıştırandır oysa.Hekimlik yaptığı mekanına geldiği Haydarpaşa Kampüsü'nde bir kuş uçumu insanyakınlığında bulur kendisini. Sislerini pusanır ve öpücükler kondurur `ayrık' ve `ayrıdüşürülmüş' her şeye. Keşke her şey o çocukluk şarkısındaki gibi olsaydı bir de:Venüs'ün çiçek sepetindeTatlı bir çocuğumAnnemin sesidirBuradan duyduğumBabamın sesidirBuradan duyduğum'…Caner, Babasını kaybettiği günden bu yana hem aklında kalan `kendisini' özlüyor vesürekli kendini ?doğurma? düşleri kuruyor hem Babasının bıraktığı izleri takip ediyor.Ne var ki arkaik bağları hareket etmesine bir türlü izin vermiyor. Kırılgandır ve bir okadar da çaresiz. Çaresizliğin karşısında gölgelerine bölünüyor ve izleriylebütünleşiyor. Geçmiş ile gelecek arasında sıkışıp kalmanın ne zor olduğunusayıklıyor gibidir. Haydarpaşa'nın kendisini çeken yönleri sanki Caner?in bugünügibidir; öylesine geçmişle doludur ki, gelecek dolambaçlı ve baş döndürücüdür.Ailenin tüm izlerini! taşıyan Caner, her şeyin yepyeni olduğu bir dünyanın dapeşinden sürükleniyor Haydarpaşa'da. Resimler, ardında bıraktığı koridor, hızla yolaldığı ve hep başa döndüğü hissiyle neredeyse koşuşturduğu merdivenler, dünmüşgibi karşılaştığı gravürler ve sırtındaki aile fotoğraflarıyla her şeyi ters yüz edenzaman ölçeri saat, Caner'in iç dünyasından fırtınaları ortaya koyuyor. Yaşadığı baş1dönmesi ve o terapideki yüzler sanki aradığı ve belki de hiç bulamayacağı `kendisi'midir? Her ne olursa olsun her şeyini paylaştığı küçük ,ağır ve sihirli dostu`Pinokyo'da yanındadır kuleye çıkarken. Sonu hüzün de olsa bu uğurda…Venüs'ünÇiçek Sepetinde tatlı bir çocuğum...Genetik resimlerle önünüzden akıp gidiyorum...Karanlığın bile bir gözü vardır ve `bir kral da sokakta, herkesin önünde aslaağlayamaz'. İçinde konuşmayan küçük bir kuş bulunan `Caner', artık onu başka birisiiçine alsın diye özgür bırakmak zorundadır. Hem de yüreğinde `yaralı boş bir kafes'kalacağını bile bile! Yeryüzüyle erkenden tanışan tüm çocukların tuhaf yazgısıdırsanki bu! Her şeyin yepyeni olduğu bir `dünyada' yalnızca yolculuk düşer paylarına veçaresizce gitmekte olana sarılırlar. Gelmekte olan sarsıcıdır. Sancı büyütürlerruhlarında ve vedalaşırlar bir yas gibi artık konuşamayan kuşlarıyla! Hayatınsevilecek yanları sanki zamana biat etmekle başlar. Zamansa kapalı bir perdeden arasıra yansıyanı ters yüz edendir iç dünyasında, bölünmüş yalnız çocukların. Bir mekangibi, bimekan gibi. Sessizce ve sen'sizce büyüyendir. Kırılmış gerçekleri okur `Caner'.Dokunamadığı ve kendisini teğet geçen her şey karşısında Venüs'e sarılır. Çünküsadece o kendisine çiçek verecektir, yükseklerde. Zeze'ye komşu bir içtenlik taşıyanCaner, hayat karşısında üşüdüğünü söyleyebilenlerdendir.Biyografik bir çalışma olarak da adlandırabileceğim deneysel film, `Caner'in 5 yıllıkterapi sürecinde bir dönüm noktasıdır. Kayıplarla örülü bir öykünün `kurbanı' olarakda tanımlanabilir Caner. Tek bir farkla `kurbanlaşmak' istememektedir. Terapi süreciyaşamakta olduğu puslu ortamın içinde kendisini görmesini sağlamaya yönelik birsüreç olarak planlandı. Kendisine giydirilmiş olan `deri' soyulurken kanadı ve oldukçacanı-mız acıdı Caner'in. Farkındalıklara giden yolda zaman zaman müzik, resim vesinema yaşanılan sürece hayat verdi. Film Caner'in edebiyattan ödünç aldığı JoséMauro de Vasconcelos'un dinamik olarak kendisiyle özdeşleşen Zézé karakterine debir gönderme, bir sevgi ve bir selamdır. Kim bilir belki de bu konuyu ele alan `ben'e aitizler de bulmak olasıdır. Vasconcelos'un üçlemesi Şeker Portakalı, GüneşiUyandıralım ve Delifişek; Zézé'nin ışıl ışıl yüreğinin hayat öyküsüdür. Tıpkı Caner'inve isimsiz ve `kendisi' için şarkı söylemeyi sürdüren binlerce sevimli kahramanın da:2Irmak kıyısındaKurbağa şarkıya başladı mıKüçük kız,Üşüdüğünü söyler…ܺüdüğünü söyler…ܺüdüğünü söyler...3Gerçeklik ne kadar gerçektir? Gerçeklik dediğimiz şey, gerçeğin `kara deliğini?dolduran bir `fantazmik mekanı' mı içerir ve sanat, sinema aracılığıyla bu gerçeğinyeniden üretildiği ve `gerçek' kılındığı bir yaratı mekanı mıdır? Maddenin tarihininnoksanı tarafından tamamlandığı sinema `gerçeklik hissi'mizi ayakta tutan bir keyifçekirdeği midir yoksa??Zorunlu askerlik yapmakta olan bir adam, askerlikten kurtulmak için deli numarasıyapmaya karar vermiş. Seçtiği delilik türü ise takıntı nevrozu. Adamcağız önüneçıkan bütün kağıtları alıp bir göz attıktan sonra, -bu değil- diye haykırarak bir yanafırlatıp dururmuş. Sonunda bu hali üstlerinin de dikkatini çekmiş ve adamı tutupaskeri hekimin karşısına çıkarmışlar. Adam kendisine sorulan hiçbir soruya cevapvermediği gibi, hekimin masasındaki, raflarındaki kağıtları da karıştırıp, -bu değil-demeye devam ediyormuş. Bir süre adamla iletişim kurmaya çabalayan hekimsonunda pes edip adamın teskeresini yazmış. Adam teskere eline tutuşturuluncadurup bir göz atmış ve -işte bu- demiş?1.Gerçekliğin izinde ve gerçekliğin yanı başında, gerçeği yeniden yaratan sinema.?Algılarımızın aynasında içimizdekini eyleyen?2, kimse bakmadığı sırada varlığımızatat katan ?gerçek şey?i serpiştiren terapi3. Venüs'ün çiçek sepeti, bahsi geçennedenlerle ancak Ezop'un tavşan ve kaplumbağa ile ilgili fablıyla ele alınıpdeğerlendirilebilir. Bu ?fabldaki gibi tavşan kaplumbağadan hızlı olduğu içinkaplumbağayı kolayca geride bırakabilecektir ancak onu yakalayamayacaktır.1.Slavoj Zizek, Yamuk Bakmak, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Mayıs 2004, sayfa 12-232.J.,Joseph Moreno, İçimizdeki Müziği Eylemek; Müzik Terapisi ve Psikodrama, Çeviren: İnci Doğaner,Atadost Yayıncılık, Mayıs 2001, s.18-22.3.a.g.y.,s.14.4Nesnenin bu ulaşılamazlığı can alıcı bir biçimde dikkat çekicidir. Hep daha hızlı veyaçok yavaş. Bu özne ile arzusunun hiç yakalanamayacak olan nesne-nedeniarasındaki ilişkiyi göstermektedir?4.Algılarımızın aynasında gerçek ve onun yeniden yaratıldığı öteki madde/mekan,terapi ve sinema. Paradoksal topoloji fabldaki gibi anılmaya yakın. Olabilirliliği nihaivarış yeriyle tamamlanan mesafe. Ana hedefi insanda doğaçtanlığı ve yaratıcılığıgeliştirmek olan terapi bağlamında psikodrama, sağaltıcı bir yöntem olarakdışavurumu, içsel görüntüleri-duyuları ortaya koyar. Sinema da audio-visuel bir duruşsergileyerek tıpkı terapideki gibi ?arketipal malzemenin en derinine ulaşabilmeolanaklarını sağlar?5. Bu anlamda deneysel bir proje olarak Venüs'ün çiçek sepetiinsani bir bellek gibi belgesel izlekler taşımaktadır. ?Sanatsal gerçeğin yaşamsalgerçekten daha etkili, daha güçlü olduğunu? söyler Sokolov. Fransız film yapımcısıJean-Luc Godard?ın bir yorumuna göre de ?ne sanat ne de hayatın kendisi amaortasında bir şeydir? sinema. ?Optik fiziğin bir kusuruna dayanarak yola koyulansinema kendimizi bir gerçekle karşı karşıya bulduğumuz yerdedir?6. 1928 yılındasinemaya ilgisini İngiliz sinema dergisi Close up'a yazdığı bir dizi makalede sürdürensaygın psikanalist Hans Sachs şöyle der; ?sinema sanatı, küçük bir rastlantısalaksiyon üzerinde ifade edilemeyeni yer değiştirmeler yoluyla ifadeederek…insanoğlunu bilinçli bir farkına varma noktasına doğru götürmenin bir yolugibi gözükmektedir.? Venüs'ün çiçek sepeti de gerçeğini muhataplarını o yola, `farkınavarmaya' götürmek üzerine kurdu. Yukarıda anlatılan yöntemler ve bakış açılarısenaryonun oluşturulmasında etkili oldu. Venüs'ün çiçek sepeti kişisel-ailesel-yaşamsal-kuramsal-organik bir gövde üzerine inşa edildi. Senaryo Vascenzelos?unüçlemesinden esinlenerek ve bir terapi deneyiminin içinde ve sırasında yapılandırıldı.Kişisel olmanın oldukça ötesinde sesler ve renkler taşıyan Venüs'ün çiçek sepetifilmi, görülen bir rüyanın gerçekle yolculuğunda insanın nerede olduğunuörneklemeye çabaladı.4.Slavoj Zizek, Yamuk Bakmak, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Mayıs 2004, sayfa 12-235.Slavoj Zizek, Yamuk Bakmak, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Mayıs 2004, sayfa 18-316.Alim Şerif Onaran, Sinemaya Giriş, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1986, sayfa 13-205?Sinema, öteki sanatların mirasçısıdır. Sinema yeni bir sanattır, bir eğlenti aracındandaha fazla bir şeydir?7. ?Psikiyatri var olmasaydı, Sinema onu mutlaka icat etmekzorunda kalırdı?8. Bir ölçüde de öyle oldu denilebilir. Venüs'ün Çiçek Sepetidolayısıyla terapi ve sinema; terapi mesleğini, hastalarını, kuramlarını veaçıklamalarını sinema endüstrisinin nasıl ele aldığının ve bu mesleğe ilişkin ?halkınfantezilerini bazen harikalar yaratarak, ama daha çok da `düş kırıklığına' uğratacakbiçimde kendi kar arayışı ile birleştirerek nasıl bir meleze dönüştüremediğinin(tersinden soyut gerçek) bir özetini sunmaya çalışıyor?9. Başka hiçbir eşleşmeninpsikiyatri/terapi ve sinema kadar güçlü görünmediğini belirtmeden geçemeyeceğim.Çünkü ikisi de alışılmadık ölçüde aynı konuyu paylaşmaktadırlar. Sinema da, terapide insan düşüncesini, duygularını, davranışlarını ve hepsinden önemlisi, insandürtülerini odak noktası olarak alır. Ortak konularının izini sürerken, sinema ve terapisık sık kesişir. Hugo Münsterberg'in 1916 klasiği, Sinema: Psikolojik bir inceleme(The Film: A Psychological Study) adlı yapıtında yazar ana fikir olarak der ki: hareketeden fotoğraflar insanın öyküsünü, dış dünyanın örneğin mekan, zaman ve neden-sonuç ilişkileri gibi biçimlerine üstünlük sağlayarak ve olayları örneğin dikkat, bellek,düş gücü ve duygu gibi iç dünya biçimlerine uydurarak anlatır. 10 yıl sonra,?Pandora'nın Kutusu? ( Secret of a Soul ) adlı 1926 yılı yapımı filmde psikanalist HansSachs; ?Sinema sanatı, küçük bir rastlantısal aksiyon üzerinde ifade edilemeyeni yerdeğiştirmeler yoluyla ifade ederek…insanoğlunu bilinçli bir farkına varma noktasınadoğru götürmenin yeni bir yolu gibi gözükmektedir.? diye ekler. Son yıllarda, dilbilimve psikanalitik yöntemleri birleştiren göstergebilimciler, popüler filmlerdeki gizli iletileriaçığa çıkarma çabalarında başı çekmişlerdir. Fransız film yapımcısı Jean-LucGodard'ın bir yorumuna göre ?sinema ne sanattır ne de hayatın kendisi; ikisinin7.Alim Şerif, Sinemaya Giriş, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1986, sayfa 13-158.Glen O.Gabbard, Krin Gabbart; Psikiyatri ve Sinema, Hazırlayanlar: Deniz Koç, Başar N. Tarakçı,Okuyanus Yayıncılık, Eylül 2001, sayfa 4-219.Sigmund Freud, The Interpretation of Dreams, s.277-8,, ZİZEK, S., Yamuk Bakmak, Hazırlayan.Tuncay birkan, Metis Yayınları, Mayıs 2004, sayfa 76-796ortasında bir şeydir?. İlk gerçeküstü film yapımcıları sinemayı, 1931'de, Traumfabrikya da ?düş fabrikası? olarak tanımlamışlardır.Günümüze yaklaştıkça, sinema sanatının psikanalitik eğilimli öğrencileri, sinemadiliyle Freud'un rüyalarımızın işleyişi üzerine yorumları arasında inandırıcı bağlantılarkurmuşlardır (Metz 1982). Sıradan Amerikan filmlerinden 2.Dünya Savaşı'na, uzaykeşiflerine, hatta beyzbola bile içeriden bir insanın görüşünü yansıtmak için yüzdakikalık ortalama zaman nadiren ayrılmıştır. ?Bu alanın psikoterapinin çok yönlü,sürekli olarak evrim geçiren meselelerine dengeli iç görüler sunmasını beklemekeksik olur; böyle bir işi yapmaya kalkışan filmler de izleyiciyi bunaltır?10. Filmyapımcıları ve izleyicileri, insanı zorlayıcı, teselli edici ya da cinsel dürtüleri uyarıcıeğlence türüyle kuşkusuz daha çok ilgilidirler; bu da onların haksız yere olsa da çoğuzaman ?kaçışı körükleyici? diye nitelendirilmesine yol açmaktadır.Bu nedenle, terapi/psikiyatri, sinemanın, daha önemli amaçlarıyla büyük ölçüdetutarsız birçok başka amaç uğruna düzenli bir şekilde sömürülmüştür.Psikolojiyi filmlere uygulamak, Harvardlı psikolog Hugo Münsterberg'in 1916'dayayımladığı ?hareketli fotoğrafın? ruhun asal hallerini geleneksel anlatı biçimlerindendaha başarılı bir şekilde işleyebileceği üzerine düşüncelerinden bu yana kanıksanmışbir izlek olmuştur. ?Diğer bir yandan, günümüzde her yanda bol miktarda imge var.daha önce hiç bu kadar çok şey incelip seyredilmemişti. Her an, gezegenin veya ayınöte yüzünde nesnelerin nasıl göründüğüne bir göz atabiliyoruz. Görüntüler şimşekhızıyla kaydedilip aktarılıyor. Ancak bununla bir şey masum bir biçimde değişti.Eskiden görüntüler elle tutulur gövdelere ait olduklarından bunlara fiziksel görüntüderdik. Şimdi her şey uçucu?11.10.Glen O.Gabbard, Krin Gabbard; Psikiyatri ve Sinema, Hazırlayanlar: Deniz Koç, Başar N. Tarakçı,Okuyanus Yayıncılık, Eylül 2001, sayfa 4-2111.John Berger, Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, Defter Dergisi, sayı:34, yaz/ekim19987?Teknolojik yenilikler görüneni varolandan ayırmayı kolaylaştırdı. Görünümlerkırılmalara dönüştü; birer serap gibi! İnsanlar eskiden olmadığı kadar, kendivaroluşlarına ve acılarına tek başlarına zamanın ve evrenin uçsuz bucaksızarenasında bir yer bulmaya çalışıyorlar?12.Rüya düşünceleri, biz onları öğrenir öğrenmez, hemen anlaşılırlar. Öte yandan rüyaiçeriği, karakterlerinin tek tek rüya-düşüncelerinin diline çevrilmesi gereken bir resimyazıyla ifade edilir adeta. Bu karakterleri simgesel ilişkilere göre değil de resimseldeğerlerine göre okursak, yanılacağımız açıktır. Önümde resimli bir bulmacaolduğunu varsayalım, bu bulmacada çatısında bir tekne olan bir ev, alfabenin bir harfive kafası olmayan koşan bir adam figürü resmedilsin. Şimdi yanılıp itirazlardabulunabilir ve bir bütün olarak resmin ve onu oluşturan parçaların saçma olduğunuilan edebiliriz. Bir teknenin evin çatısında işi olamaz, kafasız bir adam da koşamaz.Üstelik adam evden büyüktür ve eğer bütün resmin amacı bir manzarayı temsiletmekse, alfabenin harflerinin burada yeri yoktur zira doğada böyle nesnelererastlanmaz. Ama resimli bulmacaya dair doğru bir yargıyı, ancak bütünkompozisyona ve parçalarına yönelik bu tür eleştirileri bir kenara koyup, bunun yerinetek tek her bir unsurun yerine söz konusu unsurun şu ya da bu şekilde temsil ediyorolabileceği bir hece ya da sözcüğü koyarak oluşturabiliriz. Bu şekilde bir arayagetirilen sözcükler artık saçma olmak şöyle dursun, müthiş güzel ve anlamlı şiirsel bircümle oluşturabilirler. ?Bir rüya bu tür bir resimli bulmacadır ve rüya yorumualanındaki seleflerimiz resimli bulmacaya resimsel bir kompozisyon muamelesiyapma hatasını işlemişlerdir,bu yüzden de rüya onlara saçma ve değersizgörünmüştür?13.Venüs?ün Çiçek Sepeti filminin ele aldığı durumun mesafesi ve saçmalaması buiddia nedeniyledir. Yaşanmakta olan ?yas tablosunu? yatıştıran bir mesafeyi oldukçadengeli bir biçimde sunmuştur film.12.John Berger, Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, Defter Dergisi, sayı:34, yaz/ekim1998, sayfa 22-2413.Sigmund Freud, The Interpretation of Dreams, s.277-8,, ZİZEK, S., Yamuk Bakmak, Hazırlayan.Tuncay birkan, Metis Yayınları, Mayıs 2004, sayfa 76-79.8Doğru bir mesafeden, kişisel bulmacayı tamamlayan kompozisyon, rüya temelindeele alınarak değerlendirilirse, anlamını ele verir Venüs'ün Çiçek Sepeti.Bir resim cansızsa, bunun nedeni ressamın modeline bir işbirliğinin başlaması içinyeteri kadar yaklaşmaya cesaret edememesidir. Bu durumda ressam kopyalamamesafesinde kalmıştır. Ya da günümüz gibi dönemlerde, sanat-tarihsel bir mesafedekalmıştır ve modelinin haberi olmadan üslup oyunları oynamaktadır. Yaklaşmak;geleneği, şöhreti, mantığı, hiyerarşileri ve benliği unutmaktır. Abuk subuk olmayı,hatta çıldırmayı göze almaktır aynı zamanda. Çünkü ressamın modeline fazlayaklaşması sırasında işbirliği bir anda bozulabilir ve ressam modelin içinde eriyipkaybolabilir. Ya da hayvan ressamı yiyebilir ya da ezebilir. ?Her sahici resim birişbirliğini gösterir?14.Venüs'ün Çiçek Sepeti mesafesini, çıldırmayı göze alarak, terapinin hedefine veelbette `analizanın' duygularıyla yaklaşan bir filmdir.Fırça, der 17. Yüzyılda yaşamış büyük Çinli manzara ressamı Shitao, ?nesnelerikaostan kurtarmak içindir?. Sinema art-terapi içinde aynı görevi üstlenir: gerçeğiyeniden üreterek analizanı kaostan kurtarır.?Ta 1907'de Lichtwark, `' Çağımızda bir insanın kendi fotoğrafı, en yakınakrabalarının ve dostlarının fotoğrafları, sevgilisinin fotoğrafı kadar yakın ilgiylebakılan hiçbir sanat yapıtı yoktur,'' diye yazmış ve böylece sorunu, estetik farklılıklaralanından toplumsal işlev alanına çekmiştir. Gelinen bu verimli nokta daha ileriyeancak şimdi götürülebilir?15.14.John Berger, Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, Defter Dergisi, sayı:34, yaz/ekim,sayfa 31-33.15.Walter Benjamin, Fotoğrafın Kısa Tarihi, 1931/BERGER, John, O Ana Adanmış, Metis Yayınları,Ekim 1998, sayfa 96-121.9Terapi ve Sinema bağlamında fotoğraf imgeleri ve akmakta olan hareketlifotoğrafların yanyana gösterilmesi Venüs?ün Çiçek Sepeti filminin terapatik yönününvurgulanmasını hedefler. Sinema terapi içinde yeniden üretilen ?gerçek? durumunadönmeye çalışmaktadır bu filmde.?Tüm tedavi biçimleri insanın daha kaliteli, daha çekilebilir bir yaşam sürdürebilmesiiçindir?16. Bu gerçeği bir an bile unutmamak gerekir. Konservatif tıbbın egemenliğindesürdürülen terapilerle beraber ve paralel, sürdürülebilir alternatif tıp anlayışlarının dasağaltım içinde gitgide yeri belirginleşmektedir. Venüs'ün Çiçek Sepeti, Nöropsikanaliz bağlamında biyolojik gerçekleri inkar etmeden sürdürülebilir bir art terapimetodu geliştirme çabalarının bir ürünüdür. Bu anlamda ele alınması vedeğerlendirilmesi gerekmektedir. Sinema tarihinin gelecekteki biyolojik analitiknörolojik gelişmeler sonucu, algı/anlam/sinir sistemi temelinde daha çok bu yönününortaya konacağı bir süreci, belki de yeni bir sinema türünü de işaret etmektedirVenüs'ün Çiçek Sepeti filmi. Ya da kimbilir terapatik bir temel ile bizi bekliyor ve içineçağırıyor, gerçeklerin aynasında...16.Orhan Öztürk, Psikiyatri Temel Kitabı, Nobel Yayınevi, 1996, sayfa 201011

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Sinematerapi bağlamında göç psikolojisi ve seyirci deneyimleri

    Migration psychology and audience experiences in the context of cinematherapy

    SAYGIN KORAY DOĞANER

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Güzel SanatlarMersin Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    PROF. SENEM AYŞE DURUEL ERKILIÇ

  2. Görsel işitsel yapımlarda müziğin yaşlılık terapisine etkileri,Türkiye, ABD örneğinde karşılaştırılmalı uygulamaları

    The role of musi̇c in audio-visual productions for elderly people's therapy,and samples of practices of musi̇c therapy methods with comparisons of Turkey and USA nursing homes

    MELEK AYLA CLARK

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Müzikİstanbul Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜLİN TEREK ÜNAL

  3. Hipoterapinin zihinsel engelli bireylerin iletişim becerilerine etkisinin incelenmesi

    Investigation of the effect of hippotherapy on the communication skills of individuals with intellectual disabilities

    EREN DURAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İletişim BilimleriAtatürk Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ZEYNEP BİRİCİK

  4. Sinemada psikoterapi tedavisi

    The psychotherapeutic remedy in cinema

    SLIM CHERIF

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    PsikolojiMarmara Üniversitesi

    Sinema Televizyon Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ YUSUF ZİYA GÖKÇEK

  5. Zeki Demirkubuz sinemasının sinemanın sağaltım işlevi açısından incelenmesi

    Examinaton of Zeki Demirkubuz cinema on terms of the healing function of cinema

    AYŞENUR KARABACAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    PsikolojiÜsküdar Üniversitesi

    Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MİNE ELAGÖZ YÜKSEL

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MAHİR YEŞİLDAL