Prostat adenokarsinomlarında psa değerlerinin gleason skor ve klinik evre ile ilişkisi
The relation between psa and gleason score and clinical phase in prostate adenocarsinoma
- Tez No: 192841
- Danışmanlar: PROF.DR. MUSTAFA CİHAT AVUNDUK
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Patoloji, Pathology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2005
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Selçuk Üniversitesi
- Enstitü: Meram Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Patoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 119
Özet
24. ÖZETAmaç : Prostat Adenokarsinomlarında PSA değerlerinin, Gleason Skor ve Klinik Evreile ilişkisi.Materyal Metod : Çalışmamızda 68 PACa olgusu ile 55 BPH olgusu incelendi. H&Eile boyanan preparatlar ışık mikroskobunda incelendi. Histolojik Grade olarak GleasonGrade sistemi kullanıldı. Olgular WHO ve TNM sınıflamasına göre evrelendirildi.Olguların total ve s-PSA değerleri Beckman Coulture DXI800 marka cihazlarıkullanılarak `chemiluminescence' metodu ile ölçüldü.Veriler bilgisayar ortamına aktarılarak `SPPS for Window's 10.0' programı ileistatistiksel analiz yapıldı. Veriler ortalama ± standart sapma şekline özetlendi.Gruplar arası karşılaştırma için Stedent-t testi kullanıldı. Parametreler arası ilişkiSpearman's korelasyon testi ile değerlendirildi. Cut-off noktası tespiti için ROC analiziyapıldı ve anlamlılık değeri olarak 0.05 seviyesi alındı.Bulgular : Çalışmamızda PACa ile BPH olguları arasında ortalama yaşlarda farktespit edimedi. Ortalama serum t-PSA değerleri: PACa olguları 67.09±5.32 ng/ml ikenBPH da 4.70±1.02 ng/ml olarak bulundu. PACa olgularının 56 sında t-PSA â¥10 ng/mliken, BPH lı olguların 51 inde t-PSA
Özet (Çeviri)
T.C.SELÇUK ÜN VERS TESMERAM TIP FAKÜLTESÇ HASTALIKLARI ENDOKR NOLOJ B L M DALINORMAL VE BOZUK GL KOZ TOLERANSLI OBEZKADINLARDA NSÜL N D RENC VE KORT ZOLL ŞK LERYAN DAL UZMANLIK TEZDanışmanDoç. Dr. Mustafa Sait GÖNENHazırlayanUzm. Dr. Kağan GÜNGÖRKONYA-2006Ç NDEK LERTEŞEKKÜR ................................................................................................................... IIGENEL B LG LER........................................................................................................ 1MATERYAL VE METOT........................................................................................... 24BULGULAR.................................................................................................................. 27TARTIŞMA ................................................................................................................... 38ABSTRACT................................................................................................................... 49ÖZET ............................................................................................................................. 50KAYNAKLAR .............................................................................................................. 51ITEŞEKKÜRKonya?ya gelerek yan dal eğitimi alma imkanı sağlayan ve yan dal ihtisasıeğitimim boyunca hep yanımda olan Sayın Hocam Doç. Dr. Mustafa Sait Gönen?esonsuz teşekkürlerimi sunarım. Konya?ya geldikten sonra kendilerinden yararlanmaolanağı bulduğum Yrd. Doç. Dr. Mehtap Çakır, Doç. Dr. Gürcan Kısakol ve Prof. Dr.Ahmet Kaya?ya da bana destek ve yardımları için de teşekkür ederimIIGENEL B LG LERObesus latincede yemek yeme anlamına gelen ?obedere?nin geçmiş zamanhalidir. Eski çağlardan günümüze var olan obezite değişik dönemlerde bir çok uygarlıktarafından gücün, kudretin, ihtişamın, zenginliğin ve hatta güzelliğin simgesi olarakkabul edilmiştir. Bununla birlikte tarihte obezitenin önemli bir sağlık sorunu olduğunufark edenler de bulunmaktadır. Tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat (HippocratesM.Ö. 410) şişmanlık sadece kendisi tek başına bir hastalık değil aynı zamanda pek çokhastalığa yol açan önemli bir sağlık sorunudur ve ani ölüm şişmanlarda zayıflara göredaha sık görülür diyerek obezitenin önemini vurgulamaktadır. Günümüzün kanıta dayalımodern tıbbı ventriküler ektopi ve dolayısı ile ani ölümün obezlerde daha sık olduğunugöstermiştir (1).Obezite görece veya mutlak vücut kompozisyonunda yağ miktarının artmasıolarak tanımlanır (2). Erkeklerde vücut ağırlığının %25?inin, kadınlarda %35?ininüzerinde yağ dokusu olması obezite olarak tanımlanır (3). Vücut yağ oranına (VYO)göre obezite tanımlaması ile ilgili oranlar tablo-1?de gösterilmiştir.TABLO-1. Kadın ve erkekte VYO% VYONORMAL K LOLU OBEZERKEK 15-22 >22 >25KADIN 8-32 >32 >35Bray GA.Contemporary diagnosis and management of obesity. Handbooks in Health Care. 1998VYO yaşla birlikte değişim gösteren bir parametredir kişi aynı kiloda kalsa bilevücut yağ dokusu miktarı ve oranı yaşla birlikte artış göstermektedir ve bu parametreDeurenberg ve arkadaşları tarafından önerilen aşağıda verilen formülle hesaplanabilir.Bu formülü öneren yazar erkekler için %12-20 ve kadınlar için %20-30 VYO değerininormal değer olarak bildirmektedir (4).VYO= 1.2 (BKI)+ 0.23 (YAŞ)-10.8 (C NS YET)- 5.4BK : Beden Kitle ndeksiCinsiyet erkek için 1 kadın için 0 değeri formülde kullanılır.Literatürde ayrıca yaşa göre VYO normal değerleri öneren tablolar dabulunmaktadır. Bu tablolardan biri Gallagher ve arkadaşları (5) tarafındanönerilmektedir(tablo-2).1TABLO-2. Kadın ve erkekte yaşa göre normal VYOYAŞ 20-40 40-60 60-80KADIN NORMAL 21-33 23-34 24-36OBEZ >39 >40 >42ERKEK NORMAL 8-20 11-22 13-25OBEZ >25 >28 >30Gallagher et al. Am J Clin Nutr 2000; 72: 694-791.Vücut yağ miktarını ölçmek pratik klinik kullanımda zor işlemdir. Diğer yandanklinik kullanım açısından uygun kolay, ucuz ve güvenilir özelliklere sahip bir yöntemde bulunmamaktadır. Bu nedenle klasik olarak kilolu ve obez tanımları çok sıkkullanılan antropometrik ölçümler olan boy ve kilo değerlerine göre yapılmaktadır.Boya uygun kilo tanımları sağlık sigorta sistemi normal kilo tabloları ya da genç erişkinpopülasyonlarından belirlenen boya uygun kilo tablolarından (boya göre kilosu 85persentilin içinde kalanlar normal kabul edilmiş) elde edilmiştir(6). Boya uygun kilodeğerleri popülasyonları ya da grupları değerlendirirken faydalı olabilmekle birliktekişisel değerlendirmelerde yetersiz kalmakta ayrıca bu normal değerler çok fazlavaryasyon göstermekte olduğundan klinik kullanım bakımından uygunbulunmamaktadır. 1974?de Durnin ve Womersley (7) ve 1981?de Lohman (8) bir başkaantropometrik ölçüm olan cilt deri kalınlığının vücut yağ dokusu miktarınıgösterebildiğini gösteren çalışmalarını yayınlamışlardır. Cilt deri kalınlığı ölçümününobezite arttıkça güvenilirliğinin düşüyor olması, ölçümün deneyimli ve eğitilmişkişilerce yapılmasının gerekmesi güvenilir ve popüler bir parametre olarak kullanımınıengellemektedir. lk olarak 1871?de Quetelet (9) tarafından tanımlanan Beden Kütlendeksi (BK ) 1985 de Garrow ve Webster (10) tarafından vücut yağ dokusunun artışınıya da başka bir deyimle obeziteyi tanımlamak için klinik kullanıma sokulmuştur.Gallagher ve arkadaşları (11) tarafından yapılan çalışmada BK ?nin VYO ile son dereceiyi korelasyon gösterdiğini kanıtlanmıştır. Bununla birlikte BK mükemmel bir obeziteparametresi de değildir, sporcular özellikle atletler gibi kaslı vücut yapısı olan kişilerdeVYO düşük olduğu halde BK ?nin normalden yüksek çıkabilmesi ve 152 cm den kısakişilerde BK ?nin VYO göstermede daha az güvenilir olması bu parametreninhandikaplarıdır (12). Tüm bu handikaplarına rağmen epidemiyolojik çalışmalardaBK ?nin artışı ile morbidite ve mortalite artışı arasında sıkı korelasyon olduğunungösterilmesi nedeni ile WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından 1997?de (13) NIH (14)2(Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü) tarafından 1998?de değerli bir ölçüt kabul edilerekobezite tanımı için kullanımı önerilmiştir. Obezite sınıflaması ve sağlık riskiderecelemesi tablo-3 de sunulmuştur.TABLO-3. Obezite sınıflaması ve BK ve bel çevresine göre hastalık riskiBel çevresine* göre hastalık riski**BK Obezite Erkek ⤠102cm Erkek ⥠102cmkg/m² derecesi Kadın ⤠88cm Kadın ⥠88cmDüşük kilolu 25 olanlarda yaşam beklentisinin 2 yılkadar azalmış olduğu, obezitenin epidemi şeklinde progresif olarak artması ile birlikte2050 yılında bu azalmanın 5 yıla çıkmasının beklendiği açıklanmıştır(34). Ortaderecede ılımlı kilo verme ile (vücut ağırlığının %10 undan daha az) diabetle ilgilimortalitede %30-40 azalma olabileceğini gösterilmiştir.(39). Yeni tanı konmuş diabetlihastalardan hastalıklarının ilk yılında 10 kilo kadar zayıflatılanların yaşam süresinde 4yıl artış olduğu görülmektedir(40).Obezite mortaliteye neden oluşunun yanında aynı zamanda çok önemli birmorbidite nedeni de kabul edilmektedir. Bir çok hastalığın önemli bir kısmınınobeziteye bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu konuda önemli rakamlar Wolfve arkadaşları (41) tarafından yapılmış bir araştırmanın sonuçları tablo-6?dagösterilmiştir.7Tablo-6. Hastalıkların obeziteye bağlanan yüzdeleriHastalık % PrevalansTip 2 Diabetes Mellitus 61Safra kesesi hastalığı 34Osteoartrit 30Hipertansiyon 24Koroner kalp hastalığı 17Meme kanseri 11Kolon kanseri 11Wolf AM. Obes Res 1998; 6:97-106Obezite prevalansı tüm dünyada ve ülkemizde hızla artmaktadır. Aşağıdakigrafikler dünyada ve ülkemizde obezite prevalansları hakkında bilgi vermektedir.8Obezite sıklığı açısından Onat ve arkadaşları tarafından yapılmış TEKHARF(Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı Risk Faktörleri) çalışması verilerine göre 1990yılında erişkinlerde obezite prevalansı % 18.6 iken 2000 yılında bu prevalans %21.9olarak saptanmıştır. Bu 10 yıllık bir sürede %17.7lik bir artışa karşılık gelmektedir veülkemizde de obezite prevalansının giderek artmakta olduğunu gösteren çok önemli birveridir. Yine aynı çalışmanın sonuçlarına göre erkeklerde kiloluluk kadınlarda obezitesıklığı önde gelmekte olan sağlık sorunumuz olarak göze çarpmaktadır(42, 43).Ülkemizde 2002?de 25888 kişi üzerinde yapılmış bir başka çalışma olan TOHTA(Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Taraması) çalışmasında ülkemizde fazla kilolu olmasıklığı %41 obezite sıklığı %25,2 olarak bulunmuştur. Obezite prevalansı kadınlarda%36.17 ve erkeklerde %21.56 olarak tespit edilmiştir(44). Konya?da alışverişmerkezlerinde Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi ç Hastalıkları Endokrinoloji veMetabolizma Hastalıkları Bilim Dalımızın yaptığı obezite ve diabet tarama çalışmasındaobezite prevalansı %29.09 olarak saptandı. Bu oran erkeklerde %20.9 ve kadınlarda%39.4 olarak belirlendi(45). Bu veriler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve Konya ilmerkezinde de özellikle kadınlarda olmak üzere ciddi oranlarda obeziteye rastlandığınıgöstermektedir.9nsan obezitesinin çok büyük bölümünde etyoloji açıkça bilinmemektedir.Obezite multifaktöriyel bir hastalık olarak kabul edilmekte ve çok sayıda metabolikbiyokimyasal yolağın, diyetsel ve davranışsal faktörlerin obezitenin ortaya çıkmasındakatkısı olduğu kabul edilmektedir (2). Obeziteye neden olan çok sayıda nöro-endokrinhastalık bulunmaktadır, bu hastalıklar akla gelmeli ve öncelikle bu hastalıklar ayırıcıtanıda düşünülmelidir. Ayırıcı tanı yapma gerekliliği nedeni ile iyi anamnez almak,dikkatli ve titiz fizik muayene yapmak ilk ve en önemli yapılması gerekendir. Obezhastaya anamnezde sorulması ve fizik muayenede araştırılması gerekenler aşağıdasıralanmıştır(12, 46).1. Hipotalamus bölgesi ile ilgili travma, yine bu bölgenin tümörleri ve inflamatuarhastalıkları ve bu bölgeye uygulanmış cerrahi girişimler hiperfajiye nedenolacakları için sorgulanmalıdır.2. Cushing sendromu belirti ve bulguları3. Hipotiroidi belirti ve bulguları4. Polikistik over sendromu belirti ve bulguları5. laç anamnezi mutlaka titizlikle sorgulanmalı ve değerlendirilmelidir.Antipsikotikler, antidepresanlar insülin dahil antidiabetik ilaçların kullanımı ileilgili mutlaka bilgi edinilmelidir.6. Diğer çok sık rastlanan bir başka kilo alma nedeni olan sigara bırakmasorgulanmalıdır.7. Yaşam tarzı değişikliği ve sonuçta kilo almaya neden olan durumlar; okulabaşlama, okuldan mezun olma, işe başlama, işten ayrılma veya iş değiştirme,evlenme, boşanma, çocuk doğurma, hastalık ve hastanede yatma gibi yemealışkanlıklarını, egzersiz yapma ve günlük aktiviteleri etkileyen durumlar.8. Alkol alışkanlığı Cushingsendromunda olduğu gibi hiperkortizolizm ve santralobeziteye yol açmaktadır.9. Yeme davranış bozuklukları; çok kısa sürede çok aşırı miktarlarda gıdayıtüketme şeklinde yeme bozukluğu olan kişilerde psikiyatrik bozukluklar tedaviedilmeden obezite tedavisinden kalıcı sonuç almak olası değildir.1010. Obezitenin başlangıç yaşı çocukluk yaşından başlayan obezite daha çokhiperplazik tipte yağ doku artışı ile ilgili iken erişkin yaşta sonradan başlayanobezite daha çok yaşam tarzı değişikliklerine bağlı11. Obezite ile ilgili çok açık bir genetik yatkınlık söz konusudur. Obez kişilerinebeveynlerini, kardeşlerini, ikizlerini ve eşlerini inceleyen bir çalışmaya göreobezite etyolojisinde genetik katkının payı %25-40 arasında değişmektedir.12. Hastanın daha önceki diyet ve kilo verme denemeleri ve sonuçları sorulmalı, budenemelerde kullandığı ilaçlar ve sonuçları yan etkileri, kilo verme amaçlıkullandığı bitkisel kökenli maddeler çaylar araştırılmalıdır.13. En son olarak hastadan mutlaka diyet ve egzersiz anamnezi ve günlük olarak neyediği ne tür faaliyetleri olduğu ile ilgili bilgi alınmalıdır.Obezite etyolojisinin çok az bir kısmı tek gen mutasyonu ile ilgilidir ve obeziteilgili yapılmış genetik çalışmalarda bir çok gen ve bir çok DNA dizisinin obeziteninmeydana gelmesine katkıda bulunduğu gösterilmiştir. Toplumda yapılmıştaramalarda 250den daha fazla gen, marker ya da kromozom bölgesi obeziteyleilişkili olarak bulunmuştur ve bunlardan bazıları obeziteye ciddi derecede eğilimeneden olmaktadır. Bu genlerin obeziteye neden olduğunu iddia edebilmedeki enbüyük zorluk genlerle çevresel faktörler arasındaki etkileşimlerin sonucundaobezitenin ortaya çıkmasıdır. Çevresel faktörler söz konusu olduğunda enerji alımıile harcaması arasındaki dengeler gündeme gelmektedir. Total Enerji Tüketimi(TET) üç unsurdan oluşmaktadır:1. Dinlenmede Enerji Tüketimi (DET): TET?in yaklaşık %70ini oluşturur.2. Aktivite ile Enerji Tüketimi (AET): TET?in yaklaşık %20sini oluşturur.3. Gıdaların Termik Etkileri (GTE): TET?in yaklaşık %10unu oluşturur.DET postabsorbtif dinlenme durumunda normal hücre ve organ fonksiyonlarınıidame ettirebilmek için gerekli enerjidir. AET istemli ya da spontan kas kasılmaları,postürü ve vücut pozisyonunu koruma gibi istemsiz kas aktiviteleri ile harcanan enerjiolarak tanımlanır. Gıda alımı sonrasında sindirim ve emilim faaliyetleri ve sempatiksinir sistemi aktivasyonu ile tüketilen enerji ise GTE olarak adlandırılır. Obezlerdekesitsel yapılmış çalışmalar bu üç enerji tüketim parametresinde değişimleri inceleyençalışmalarda obezlerde bu üç parametrede de azalma olmadığını göstermektedir.11Beklenenin aksine obezlerde yağlı ve yağsız vücut kitlesindeki artışa paralel olarakDET ve AET?de de artış bulunmaktadır. Diyetle kilo veremeyen kişilerde bu ikiparametrede azalma olmadığı bu kişilerin gıda alımında kendi ifadelerinin gerçeğiyansıtmadığı gıda günlüklerinde belirttikleri miktarların iki katına kadar varan gıdaalımının olduğu görülmüştür. Obezlerin günlük fiziksel aktiviteler sırasında zayıfkişilere göre daha az hareketli oldukları için zayıflardan daha az enerji tükettiklerigörüşü kanıtlanmamıştır. Ağırlık kaldırılmayan, bisiklet gibi fiziksel aktivitelerdezayıflarla obezlerin aynı miktarda aktivite ile tükettikleri enerji birbirine eşittir. Ancakağırlık kaldırılan fiziksel aktivitelerde obezler daha fazla vücut kitlesini taşıdıkları ya dakaldırdıkları için zayıflardan daha fazla enerji tüketmektedirler. Çalışmalarda eldeedilen kanıtlara göre obez kişiler zayıf kişilerden daha az miktarda gıdaların termiketkileri ile enerji harcamaktadırlar, bu miktar günlük olarak yaklaşık 75kcal civarındaküçük bir miktar olarak hesaplanmıştır. Obezlerdeki GTE? deki bu azalma obezitedekiinsülin direnci ve sempatik sistem aktivitesindeki küntleşmeye bağlanmaktadır(47).Obezite bir çok ciddi medikal komplikasyonla güçlü bir ilişki göstermektedir.Obezite neden olduğu sorunlarla kişinin yaşam kalitesini bozmasının yanında önemli birmortalite ve morbidite nedenidir(46, 47).Obezite ile ilişkilendirilen semptom, hastalık ve özel sorunlar:1. Kardiyovasküler sistem: Koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, pulmoner embolive variköz ven gelişimi2. Gastrointestinal sistem: Kolelitiasis, gastroözofajiyal reflu hastalığı, kolonkanseri, hepatik steatoz, herniler ve nonalkolik steatohepatit.3. Deri ve ekleri: selülit, karbonkül, hijyen sorunları, intertrigo ve bacaklardavenöz staz.4. Kas-iskelet sistemi: mmobilite, sırt ağrısı ve osteoarthrit.5. Genitoüriner sistem: Hipogonadizm, prostat kanseri ve üriner stres inkontinans.6. Nörolojik sistem: diopatik kranyal hipertansiyon, meralgia parestetika ve inme.7. Psikososyal: Depresyon, toplumda ve is hayatında ayrıma maruz kalmak veçalışamamak.128. Reprodüktif/endokrin sistem: Amenore, meme kanseri, Cushing sendromu, tip 2diabet, dislipidemi, glukoz intoleransı, hipotiroidizm, infertilite, insülin direnci,uterin kanser ve polikistik over sendromu.9. Solunum sistemi: Dispne ve halsizlik, obezite hipoventilasyon sendromu (Pick-Wick sendromu) ve obstrüktif uyku apne sendromu.Obezite ile ilişkili mortalite ve morbiditeden daha çok santral obezite sorumlututulduğu ve santral obezitenin varlığında BK fazla artmamış bile olsa sağlık riskininarttığı gösterildiği daha önce de belirtilmişti. Santral obezite kardiyovasküler hastalıklar,tip 2 diabet ve inme ile yakından ilişkilidir, ayrıca insülin direnci, dislipidemi,hipertansiyon ve trombojenik faktörlerle birliktedir(19-22). Bu birliktelik ilk defaReaven tarafından 1988?de bir dizi bulgunun birlikteliği ile metabolik sendrom ya dasendrom X olarak tanımlanmıştır(48). Bu tanımlamada insülin direnci, santral obezite,dislipidemi ve hipertansiyon birlikteliği metabolik sendrom adlandırılmıştır.Hipertansiyonun insülin direnci ve hiperinsülineminin sonucu olduğu ifade edilmiştir.Metabolik sendrom tanımı ilk kez 1988?de Reaven tarafından yapılmış olsa daabdominal obezitenin önemi çok daha öncelerden beri bilinmektedir.1920lerde sveçlibilim adamı Kylin hipertansiyon, hiperglisemi ve gut arasındaki ilişkiyi yayınlamış,1921de Kretschmer(49) ve 1947de Vague (50) santral ve periferik obezitenin sistematiktanımlamalarını yapmışlardır. 1940?lı yıllarda android ya da erkek tipi obezitenin tip 2diabet ve kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili olduğu bildirilmektedir. Reaven?ıntanımlamasından sonra ise giderek önemi daha iyi anlaşılmış ve asıl sağlık riskininabdominal obezite ve metabolik sendrom nedeni ile ortaya çıktığı fark edilmiştir. Birçok yazara göre ılımlı düzeylerde periferik tip obezite bir sağlık riskine nedenolmamakta sadece kozmetik bir sorun olarak görünmektedir. Oysa metabolik sendromhiç de selim özellikler göstermemektedir. Metabolik sendromu olanlarda tip 2 diabetriskinin 5 kat kardiyovasküler hastalık riskinin 2-3 kat arttığı gösterilmiştir.Kardiyovasküler hastalık ve ölüm riskinin artmış olmasından dolayı metaboliksendromu ölümcül dörtlü olarak isimlendirmiş yazarlar da bulunmaktadır. Metaboliksendrom literatürde ayrıca insülin rezistans sendromu, sendrom X ve medenileşmesendromu gibi isimlerle de literatürde karşımıza çıkabilmektedir. En çok uygun bulunanve kabul edilen isim metabolik sendromdur(51).13Metabolik sendrom tanımlanmasının hemen sonrasında WHO(52)ve NCEP-ATP3(53) (Ulusal Kolesterol Eğitim Programı- Erişkin Tedavi Paneli-3) tarafındanbirbirinden farklı tanı kriterleri belirlenmiştir. Her iki gruba göre de obezite,hiperglisemi, dislipidemi ve hipertansiyon temel unsurlardır. Bununla birliktetanımlamalarda sınır değerlerde ve tanımlama şekillerinde birbirlerinden farklarbulunmaktadır. Birbirinden farklı tanımların kavram karmaşasına yol açması yanındaırklar arası farkların ortaya çıkması tanımın iyice karmaşık hale gelmesine nedenolmuştur. Bu nedenle IDF 2005? de metabolik sendrom tanımı ile ilgili bir konsensüsraporu ve yeni bir tanım yayınlayarak bu karmaşayı ortadan kaldırmıştır.1999 WHO METABOL K SENDROM TANI KR TERLERAŞAĞIDAK LERDEN EN AZ B Rnsülin direnciâ¢Bozuk glikoz toleransıâ¢Aşikar diabetâ¢YUKARIDAK LERE LAVE OLARAK AŞAĞIDAK LERDEN EN AZ K SHipertansiyon (TA > 140/ 90 olmak ya da antihipertansif alıyor olmak)â¢Dislipidemi (Trigliserid >150 mg/dl veya HDL erkeklerde 30 kg/m² veya bel/kalça oranı erkekte>0.9 kadındaâ¢>0.85 olması)Mikroalbuminüri (idrar albumin atlımı 20mcgr/dakika veya albumin/kreatininâ¢>30mg/gr olması)2001 NCEP-ATP3?E GÖRE METABOL K SENDROM TANIKR TERLERAbdominal obezite (bel çevresi erkekte >102cm kadında >88 cm olması)â¢Hipertrigliseridemi (Trigliserid ⥠150 mg/dl)â¢Düşük HDL (erkeklerde 150 mg/dl veya HDL erkeklerde 30kg/m² veya bel çevresi erkeklerde >102cmâ¢kadınlarda >88 cm olması)Mikroalbuminüri (idrar albumin atlımı 20mcgr/dakika veya albumin/kreatininâ¢>30mg/gr olması)IDF 2005 KONSENSUSUNA (32) GÖRE METABOL K SENDROM TANIKR TERLERSantral obezite ( Avrupalı erkeklerde bel çevresi â¥94 cm ve kadınlarda ⥠80cmâ¢olması bu değer Güney Asyalı erkeklerde â¥90 cm kadınlarda ⥠80 cm Japonerkeklerde â¥85 cm kadınlarda ⥠90 cm olarak ırklara göre sınır değerlerverilmiştir.)YUKARIDAK KR TERE EK OLARAK AŞAĞIDAK LERDEN EN AZ K SArtmış serum trigliserid düzeyleri ( trigliserid â¥150 mg/dl veya (1.7mmol/L) yaâ¢da bu lipid anormalliği için spresifik tedavide olmak)Azalmış serum HDL-kolesterol düzeyleri ( erkeklerde
Benzer Tezler
- Prostat adenokarsinomunda görüntü analizi sisteminin tanısal ve prognostik değeri ile AgNOR ve klinikopatolojik parametrelerin prognostik önemi
The Diagnostic and prognostic value of image analysis system and prognostic significance of AgNOR clinicopathological parameters in prostate adenocarcinoma
SÜHEYLA UYAR BOZKURT
- Prostat adenokarsinomlarında prostatit varlığına göre serum PSA düzeyinin değerlendirilmesi
Evaluation of serum PSA levels according to the presence of prostatitis in prostate adenocarcinomas
UĞUR GÜLPER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
PatolojiNecmettin Erbakan ÜniversitesiPatoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUSTAFA CİHAT AVUNDUK
- Prostat adenokanserinde GA-68 PSMA PET/BT pozitifliğinin gleason skorları ve serum PSA değeri ile korelasyonu, PET/BT incelemesinin hasta yönetimine katkısı
Başlık çevirisi yok
İPEK ÖZTÜRK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Radyoloji ve Nükleer TıpSağlık Bilimleri ÜniversitesiNükleer Tıp Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GÜLİN UÇMAK
- Prostat adenokarsinomlarında proliferatif aktivite, anjiogenez ve pS2 reaktivitesinin prognostik önemi
Prognostic significance of proliferative activity angiogenesis and pS2 reactivity in prostate adenocarcinomas
E. BURÇİN TUNA
- Prostat adenokarsinomlarında CD105 ve CD31 ile mikrodamar yoğunluğunun araştırılması ve prognozla ilişkisi
Investigation of microvessel density with CD105 and CD31 in prostate adenocarcinomas, and their relationship with prognosis
EGEMEN AKINCIOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2009
PatolojiSağlık BakanlığıTıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. OLCAY KANDEMİR