İstanbul'da 1453 sonrası inşa edilen kiliseler
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 21145
- Danışmanlar: PROF. DR. S. YILDIZ ÖTÜKEN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Sanat Tarihi, Art History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1992
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Hacettepe Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Arkeoloji ve Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Sanat Tarihi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 468
Özet
I ÖZET Kurulduğu yıllardan beri siyasal ve kültürel önemini koruyan İstanbul, bu özelliğini her dönemde sürdürmüştür. Kent, 1453 yılına kadar süren Bizans devrinde, izlerini günümüzde de gördüğümüz sosyal ve kültürel özelliklerinin yanı sıra, Ortodoks Hıristiyan toplumunun dini merkezi olma niteliğini de kazanmıştır. İstanbul'un fethinden sonra, kentte yaşayan diğer Hıristiyanlar gibi Rum Ortodoks toplumu da müslüman Osmanlı devletinin himayesinde ve onun getirdiği kurallar çerçevesinde varlığını sürdürmüştür. Yönetimin koyduğu kurallar, kentte yaşayan Hıristiyanların dini ve sosyal yaşamlarını düzenleyen bazı sınırlamaları da içermektedir. Osmanlı döneminde, Hıristiyanların yeni ibadet mekanları inşa etmelerine izin verilmemiş, değişik nedenlerle yıkılan kiliselerin onarımı ya da yerlerine yenilerinin yapımı, bu konudaki kurallarla belirlenmiştir. Rum Ortodoks toplumunun ancak yıkılan kiliselerin yerinde yenisini inşa edebilmeleri sonucu, Bizans dönemindeki kiliselerin yerleri korunmuş, bu yerlerde inşa edilen yeni yapılar günümüze kadar gelmiştir. Tezimiz kapsamında ele aldığımız yapılar, çoğunlukla onsekizinci yüzyıl sonu ve ondokuzuncu yüzyıl başında inşa edilmiş kiliselerdir. Dış görünümleri yalın olan bu kiliseler, genelde üç nefli bazilikal plan tipinde, ahşap konstrüksiyonlu, kargir yapılardır. Ondokuzuncu yüzyılın başında, Rum Ortodoks toplumunun mimari faaliyetlerinde önemli gelişmeler başlar. Bu dönemde kiliselerin onarım ve yeniden yapımına ilişkin girişimlerin arttığı görülmektedir.II Osmanlı Devleti'nde batılılaşma döneminin getirdiği sosyal yaşam ile Tanzimat ve Islahat Fermanları'nın getirdiği toplum düzeni, Ortodoks Rumların da yaşam biçimini etkilemiştir. Bu gelişmeler, dönemin mimari faaliyetlerine de yansımış ve önceki yıllara göre büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin yapıları, anıtsal görünüşlü, abartılı yapılardır. Günümüzdeki Rum Ortodoks Kiliseleri'ni inceleyen tarihi kaynaklar genellikle kentin surlar içindeki bölgesinde bulunan yapıları ele almaktadır. Günümüze kadar gelen ve ibadete açık olan, doksandört Rum Ortodoks kilisesinden bazilikal plan tipindeki yapıları kapsayan katalogumuz, surlar içindeki tüm kiliseleri, Galata Bölgesi ve Boğaz'ın Avrupa Yakası'ndaki beş yapıyı içermektedir. Katalog kapsamındaki yapılar, mimari özellikleri bakımından benzerlikler göstermekte, farklılaşmalar ayrıntılarda ortaya çıkmaktadır, istanbul'daki bazilikal planlı Rum Ortodoks Kiliseleri tonozlu ve kubbeli bazilika tipindedir. Genellikle üç nefli ve ahşap olan tonozlu bazilikalarda üç nefin de tonozla örtüldüğü yapılar az sayıdadır. Diğer yapılarda orta nef tonoz, yan nefler düz tavanlıdır. Orta nefin tonozunun bir bölümünde farklı örtünün uygulandığı örnekler de görülmektedir. İstanbul'da Osmanlı dönemindeki yenileme ve onarımlarla varlıklarım sürdürerek bugüne kadar gelen Rum Ortodoks Kiliseleri, günümüzde cemaatin azalması ile ortaya çıkan sorunlarla karşı karşıyadır.
Özet (Çeviri)
m SUMMARY Since its foundation, Istanbul has preserved its political and cultural importance throughout ages. As well as its social and cultural characteristics which can still be observed today, Istanbul had been the religious center of the Orthodox Christian Community during the Byzantium period which lasted in 1453. After Istanbul's conquest, the Greek Orthodox community and other Christian communities existed under the protection and within the rules of the Ottoman State. The rules laid down by the Ottoman administration consisted some restrictions on the organisation of the social and religious life of the Christian communities in Istanbul. During the Ottoman period, new places for worship were built and the various churches which had fallen down for different reasons were repaired or replaced by new ones under certain rules. The foundations of the churches during the Byzantium period have been preserved until today because the Greek Orthodox community had the permission to build new churches on the original site to replace the fallen down ones. This thesis includes mainly the churches that were built during the end of the eighteenth century and the beginning of the nineteenth century. These churches look plain from outside and are generally three turbinal basilical type stone buildings with wooden constructions. The beginning of the nineteenth century points at some major developments in the architectural activities of the Greek Orthodox Community. It can be said that the initiatives to reconstruct and repair the churches greatly increased during that time.IV The new social order brought about the Westernization of the Ottoman State and the Reformation and Innovation periods had its bearings on the life style of the Greek Orthodox community. These improvements were reflected in the architecture of that period. Some wide differences in architecture, compared to previous periods came into being. The constructions of this period are monumental, majestic and exaggerated. Historical sources which study the Greek Orthodox churches usually cover the buildings that remain within the walls of Istanbul. In our catalogue, the basilical type of constructions have been chosen to be studied among ninety-four Greek Orthodox churches which have been open to worship until present times. The catalogue also covers five constructions in the Galata region and the European side of Bosphorus, along with all the churches within city walls. The construction in the catalogue are similar in architectural qualities. Dissimilarities occur in some details only. The Greek Orthodox churches in Istanbul are vaulted and domed-basilica type of buildings. Generally, in vaulted wooden basilicas which have three turbinals, there are few buildings where all the three turbinals are vaulted. In the rest of the buildings, the middle turbinal is vaulted and the side turbinals have straight ceilings. There are some examples where a different method is used in the vault of the middle turbinal. The Greek Orthodox Churches in Istanbul, which survived until today by means of the renovation and repair activities during the Ottoman period face some problems today due to the decrease in the number of the members of their congregation.
Benzer Tezler
- İstanbul'un eski Venedik ticaret kolonisinin Osmanlı ticaret bölgesine dönüşümü
The Transformation of the old Venetian trade colony of İstanbul into the Ottoman trade district
AYGÜL AĞIR
- An urban node in the ritual landscape of byzantine constantinople: The church of St John the Baptist of the Stoudios Monastery
Bizans Konstantinopolis'inin ritüelistik peyzajinda kentsel bir düğüm noktası: Stoudios Manastırı Vaftizci Yahya Kilisesi
DİLARA BURCU GİRİTLİOĞLU
Yüksek Lisans
İngilizce
2019
MimarlıkOrta Doğu Teknik ÜniversitesiMimarlık Tarihi Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ PELİN YONCACI ARSLAN
- Fetih sonrası İstanbul'un yeniden yapılandırılması (1453-1500)
Restructing of Istanbul after the conquest: (1453-1500)
ÖZGÜR MADEN
- İstanbul'da günlük yaşam sahnelerinin Türk resim sanatına yansımaları
Reflections on the Turkish painting art of daily life scenes in Istanbul
EVREN KARAYEL GÖKKAYA
Sanatta Yeterlik
Türkçe
2012
Güzel SanatlarMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
PROF. AYDIN AYAN
- Topkapı sarayının biçimlenmesine egemen olan tasarım gelenekleri üzerine bir araştırma (1453-1755)
Research on the role of traditional design sources on the shaping of Topkapı palace (1453-1755)
NADİDE SEÇKİN