Planlı dönemde kalkınma ve yapısal değişmenin analizi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 30533
- Danışmanlar: DOÇ. DR. RECEP KÖK
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1994
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Atatürk Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İktisat Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 105
Özet
ÖZET ve SONUÇ Bu çalışmada, planlı döneme geçildikten sonra hazırlanan ve uygulanmaya konulan kalkınma planlarının yapısal değişmeye ilişkin etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Bu anlamda, kalkınma ve planlama teorik olarak ele alındıktan sonra, özellikle geri kalmış ülkeler açısından, aralarındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yine, Türkiye'de planlama faaliyetlerinin tarihi gelişimi incelenmiş ve planlı dönemde hazırlanan kalkınma planlarını tanıtmak amacıyla, planların genel yapıları hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır. İlaveten kalkınma ve yapısal değişmenin ne yönde gelişme gösterdiği incelenmiş, planlarda tesbit edilen politikalar ve uygulama sonuçlarına ilişkin değerlerdirmeler yapılmıştır. Ayrıca incelenen planlı dönemler, iki uzun dönem şeklinde düzenlenmiştir. Birinci uzun dönem, birinci, ikinci ve üçüncü planlama devrelerini, ikinci uzun dönem ise dördüncü, beşinci ve altıncı planlama devrelerini kapsamaktadır. Önce planlarda, kalkınma amacına yönelik politikalar ele alınmış ve değişmeler üzerinde kısa açıklamalar yapılmıştır. Daha sonra politikaların uygulama sonuçlarından çıkarılan veri setleri analize tabi tutulmuş ve bu dönemlere ilişkin sonuçlar, kalkınma ve yapısal değişme kriterleri bazında değerlendirilmiştir. Kalkınma ve yapısal değişime ilişkin sonuçlara bakıldığında, sektörler itibariyle gayrisafi yurtiçi hasılada tarımın payı giderek azalan bir eğim göstermektedir. Bu cümleden olmak üzere, sanayi sektörünün payı artan bir gelişme gösterirken, hizmetler sektörünün payı ise diğer sektörlere nazaran daha yavaş bir değişme eğilimi göstermektedir. Kalkınma planlarında temel hedef olarak alınan büyüme oranının, her iki dönemde de istikrarlı bir trend izlediğini söylemek oldukça zordur. Planlanan ve gerçekleşen büyüme hızları diğer makro göstergelerle birlikte dikkate alındığında; birinci uzun dönemde, ikinci uzun döneme göre daha dengeli bir büyüme olduğunu söylemek mümkündür. Ancak her iki dönem (1963-1978; 1979-1992) birlikte değerlendiğinde Türkiye ekonomisi açısından yapısal değişmenin tamamlandığı ya da oldukça anlamlı bir seviyeye ulaştığını ifade etmek güçtür. Türkiye'de planlı kalkınma dönemine girildikten sonra, uygulanan politikaların ekonomik yapı üzerinde meydana getirmiş olduğu değişimin analiz edildiği bu çalışmada< elde edilen verilerin yorumlanabilmesi için yukarıda ifade edildiği gibi kalkınma, planlama ve Türkiye'de planlama faaliyetleri teorik olarak ele alınmıştır. Geri kalmış toplumların kalkınabilmeleri ancak ekonomik, soyal ve kültürel92 yapılardaki ilerlemelere bağlıdır. Ekonomik yapıdaki gelişmeler, iktisadi büyüme; ekonomik ve toplumsal verilerdeki birlikte değişim ise iktisadi kalkınma olarak adlandırılmaktadır. Bu noktada büyüme, kalkınmanın temel dinamiği olduğu için gelirdeki sürekli artış refah seviyesindeki artış anlamına gelir. Ancak, kalkınmanın gerçekleşmesi tek başına büyüme ile açıklanamaz. Yine, kalkınma ilk etapta ekonomik gelişmeye bağlı olduğu için iktisat politikalarının gücü önplana çıkmaktadır. Bu nedenle sanayileşme ve planlama, kalkınma amacına yönelik uygulanan iktisat politikalarının önemli araçlarının başında yer alır. Yani iktisadi ve toplumsal dengesiziklere yolaçan negatif dinamiklerin etkisini en aza indirmek veya yok etmek için plan ve planlama etkin olarak kullanılan politika araçlarından bir tanesidir. Bu anlamda ekonomi bilimi, az gelişmiş toplumların hızlı ve dengeli kalkınabilmeleri için planlama tekniğini geliştirmiştir. Kısaca, planlamanın üstleneceği amaç fonksiyonu, belli hedeflere ulaşmak için iktisadi ve toplumsal hayatın hangi unsurlarına ne ölçüde müdahale edileceğini gösterir. Bu amaçla ekonomik ve sosyal değişkenlere ilişkin kısa, orta ve uzun vadeli planlar düzenlenmekte ve gelecekte ulaşılmak istenen temel hedefler, politikalar aracılığı ile ortaya konulmaktadır. Bu politikalar esas alınarak da ekonomik ve toplumsal gelişmenin uzun dönemde alacağı yapısal değişime göre sayısal hedefler tesbit edilmektedir. Türk toplumunun kalkınması ve ileri düzeydeki batı ülkeleri ile rekabet edebilmesine dair fikirlerin geçmişini Osmanlı dönemine kadar götürmek mümkündür. Ancak, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke ekonomisinin gelişmiş ülke ekonomilerine göre çok zayıf olması ve ekonominin geniş ölçüde tarıma dayanması durumu dikkate alınarak, sanayi üretimin artırılması için sanayi planları yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. Daha sonra 1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve bu teşkilat aracılığı ile iktisadi ve toplumsal gelişmeleri kapsayacak şekilde genel nitelikli planlar hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Yani ülke kaynakları kalkınma amaçları dorultusunda tesbit edilen önceliklere göre planlanmıştır. Bu planlarda, kısa dönemlerde hedeflenen oranda gelişme sağlandığı takdirde uzun dönemde kalkınma ve yapısal değişmeyi gerçekleştirecek politikalar değerlendirilmek istenmiştir. Türkiye'de 1963'den günümüze kadar uygulanan kalkınma planları, İki uzun döneme ayrılarak, kalkınma politikaları ve uygulama yönünden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Birinci uzun dönemde (1963-1978) hazırlanan ve uygulanmaya konulan planlarda, ağırlıklı kamu girişimciliği kaynaklı politikalarla kalkınma hamlesi93 gerçekleştirilmeye çalışılırken; özel girişimin yeterli düzeyde gelişmediği düşüncesinden hareketle ülke kaynaklarının ancak devlet sektörünün öncülüğünde daha rasyonel kullanılacağı öngörülmektedir. İkinci uzun dönemde (1979-1992) ise özel sektör faaliyetlerinin ağırlıklı olduğu politikalarla aynı amaca ulaşmak istenmektedir. Her iki uzun dönemde de ortalama %7 oranında bir büyüme hedeflenmektedir. Toplum kalkınmasında, yerli kaynaklarla beraber yabancı kaynakların kullanılması da, bu amaç doğrultusunda büyük önem taşımaktadır. Bu itibarla dış ekonomik ilişkilerin de geliştirilmesine gayret edilmiştir. Birinci uzun dönemde dış ekonomi politikası, ithal ikamesine dayanmaktadır. Bu politikaların dışa bağımlı ve yüksek maliyetli işletmelerin kurulmasını teşvik ettiği görülmektedir. İthalat genelde temel yatırım ve ara mallarına yönelik sınırlı tutulurken, ihracat yetersizliğine bağlı olarak da dış ticaret hacminin gayrisafi milli hasıladaki payı çok düşük oranlarda değişmiştir. İkinci uzun dönemde dışa açık ve ihracata yönelik politikaların uygulamaya konulması sonucunda, ihracat miktarında ilk etapta mutlak olarak büyük artışlar olmuş, dış ticaret hacminin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yükselmiş ve böylece de uluslararası ekonomik ilişkilerden yararlanma imkanı artmıştır denebilir. Öyle ki, bu dönemde önemli sayılabilecek miktarda yabancı sermaye ülkemize girmiştir. Yine, bu dönemde Türkiye ekonomisinin tarım ürünleri ihraç eden ülke durumundan, sanayi ürünleri ihraç eden bir ülke konumuna geldiği söylenebilir. Birinci uzun dönem nüfus politikasında, daha çok nüfus artış hızının düşürülmesi ve buna bağlı kantitatif önlemler üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir. İkinci uzun dönemde tesbit edilen politikalar, sadece nüfus artış hızının düşürülmesine yönelik değil, aynı zamanda ülke nüfusunun eğitim, beceri, kültür ve sağlık bakımından geliştirilmesi yönündeki nitelik, amacını da ihmal etmeyen politikalardır. İki dönemde de, işsizliğin yükselmemesi için emek yoğun politikaların tercih edileceği belirtilmektedir. Ayrıca ikinci dönemde istihdam artışına ilişkin politikalarda, yerli kaynaklarla beraber yabancı kaynakların birlikte dikkate alındığı görülmektedir. Fakat her iki dönemde de, istihdam oranın yükseltilmesi için önemli sayılabilecek ve uygulama imkanı olan politikaların varolduğunu söylemek oldukça zordur. Birinci uzun dönemde fiyatlara sübvansiyon, destekleme alımları ve KİT fiyatları yoluyla müdahaleyi öngören politikalar belirlenmiştir. İkinci uzun dönemde ise tesbit edilen politikalarda, fiyatların serbest piyasa şartlarında müdahale edilmeden gerçekleştirilmesi esas alınmıştır.94 Kısaca, planlı dönemde kalkınma ve yapısal değişme açısından ele aldığımız makro büyüklüklere ilişkin analizlerden aşağıdaki sonuçları çıkarmak mümkündür. 1. İnceleme yaptığımız dönemlerde büyüme oranları düzenli bir gelişme göstermemektedir. Nitekim, birinci uzun dönemde %2.8 (1978) ile %12 (1966) arasında dalgalanma göstermiştir(Tablo 1). Bu dönemde nisbeten plan hedeflerine yakın oranlarda büyüme sağlanabilmiş ise de; ikinci uzun dönemde negatif olarak gerçekleşen büyüme oranlarının yanında, genellikle plan hedefleriyle paralellik göstermeyen gelişmeler olmuştur. Bu durum, potansiyel kaynakların kalkınma hedefleri doğrultusunda bütünüyle harekete geçirilemediği ya da ekonomik faaliyetlerde esas alınan planların emredici ve yol gösterici karekterinin dönemin iktidarları tarafından tam uygulanamadığı şeklinde yorumlanabilir. 2. Gayrisafi milli hasıla artış hızlarında doğrusal bir gelişme gözlenmektedir (Tablo 1). Ancak bu artış hızı birinci dönemde daha yüksek iken, ikinci dönemde birincisine göre %50 oranında düşüktür. Ayrıca, iki dönemde de fert başına düşen gelir artış hızı gayrisafi milli hasıla artış hızının gerisindedir. Yine, ikinci dönemde nüfus artış hızının nisbeten düşmesine bağlı olarak, fert başına düşen gelir artış hızı ile gayrisafi milli hasıla artış hızı arasındaki farkın giderek küçüldüğü görülmektedir. 3. Gayrisafi yurtiçi hasılasındaki sektör paylarının önemli değişmeler gösterdiği söylenebilir. Her iki dönemde de tarımın payı azalan, sanayinin payı ise artan bir eğilim göstermiştir(Tablo 2). Hizmetler sektörünün payında ise daha yavaş bir gelişme gözlenmektedir. Bu sektör her bir dönemde gayrisafi yurtiçi hasılada %50 dolaylarında bir paya sahiptir. Benzer bir durum istihdamın dağılımında da gözlenmektedir. Sanayi sektörü devamlı bir artış göstermesine rağmen, en düşük paya sahiptir. Tarım sektörünün payının giderek azalmasına karşın, işgücüne en fazla istihdam sağlayan sektör olma özelliğini her iki dönemde de korumaktadır. Hizmetler sektörü istihdam artışı en yüksek olan sektördür (Tablo 2). Bu dönemde siyasi beklentilere dayalı popülist politikaların ve uygulamaların, istihdamın büyümesi açısından daha ağırlıklı bir şekilde hizmetler sektörüne yöneltildiği düşünülebilir. Yine, istihdamın önemli bir parçası durumunda olan eğitilmiş işgücü (TEÜN) birinci uzun dönemde %6.9, ikinci uzun dönemde ise %3.3'lük bir artış hızı göstermiştir(Tablo 1). 4. Kalkınma ve yapısal değişme büyük oranda gelir artışına, bu ise üretim yapısı ve tekniğinin geliştirilmesine bağlıdır. Birinci uzun dönemde sabit sermaye yatırımlarının %4.3'lük bir hızla artış gösterdiği ve bu yatırımlar içinde, kalkınmada95 ikinci derecede etkili olabilecek konut sektörü yatırımlarının en yüksek artış sergilediği ortaya çıkmaktadır. Endüstriyel yapının kurulmasında, imalat sanayii yatırımlarına ağırlık verilmesi gerekirken, bu sektörün yatırım artış hızı ancak %5.7 oranında olmuştur. Bu dönemde, önem verilen enerji sektörü yatırımları %6 oranında bir hızla gelişme göstermiştir, ikinci uzun dönemde toplam sabit sermaye yatırımları artış hızında bir azalma olduğu ve sadece sağlık ve turizm sektörleri yatırım artış hızlarının birinci döneme göre daha yüksek bir artış gösterdiği dikkati çekmektedir, özellikle bu dönemde imalat ve enerji sektörü yatırımları negatif bir artış hızı göstermiştir. Yurtiçi tasarruf artış hızı (%3.8) birinci uzun dönemde, yatırım artış hızından (%4.3) daha düşük bir artış gösterirken, ikinci uzun dönemde, sabit sermaye yatırımları artış hızındaki düşme sonucu, yurtiçi tasarruflar yatırımların üzerinde bir hızla artmıştır(Tablo 1). Yine, ikinci dönemde yurtiçi tasarruf artış hızı, birinci döneme göre (%3.8'den %3.6'ya) nisbi bir azalma göstermiştir. 5. Dış ticaret ilişkilerinde, birinci uzun dönemde ikincisine göre, ithalat artış hızında (%7.6'dan %4.4'e) bir azalma, ihracat artış hızında (%5.5'den %5.7'ye) nisbi bir yükselme olmuştur. Birinci uzun dönemde ithal ikamesi politikasına bağlı olarak, ithalatın ihracattan daha fazla oranda arttığı görülmektedir, ikinci dönemde, bu durumun tersine döndüğü ortaya çıkmaktadır. Yatırım ve hammadde ithalat artış hızları birinci döneme göre düşme gösterirken, tüketim malları ithalat artış hızının önemli ölçüde yükseldiği görülmektedir. 6. Ülkemize gelen yabancı sermaye girişleri birinci dönemde dalgalı bir gelişme gösterirken, ikinci uzun dönemde yıllar itibariyle cüz'i ve fakat düzenli artış göstermektedir. İkinci uzun dönemde yabancı sermaye artış hızı %11.3 nisbetinde olmuştuk 7. Her iki dönemde de fiyatlar genel düzeyi değerlendirildiğinde, ekonominin arzu edilen istikrara kavuşturulmadığı görülmektedir (Tablo 1). Özetle; her iki dönem birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye ekonomisi açısından yapısal değişmenin tamamlandığını ya da oldukça anlamlı bir seviyeye ulaşdığıhı ifade etmek güçtür. Bu anlamda, çalışmanın genel sonuçlarını dikkate aldığımızda, planlı kalkınma döneminde, planlanan hedefler ile gerçekleşen sonuçlar arasında tam bir paralellik kurmak mümkün görülememektedir. Bunda, Türkiye'de yaşanan siyasal istikrarsızlığın, yapısal değişmeyi gerçekleştirebilecek kısa, orta ve uzun vadeli96 planlama politikalarındaki yetersizliğin; hemen hemen tüm planlarda varolmakla birlikte, bir türlü hayata geçirilemeyen kaynakları verimli ve etkin kullanma anlayışını, toplumun tüm üretim ve tüketim birimlerine kabul ettirilemeyişin payı büyüktür diyebiliriz. Bu nedenledir ki, ülkemizde yeni sanayileşme modelinin temel dinamikleri tartışılırken; rekabet, ileri teknoloji, bilgi birikimi, deneyim ve mülkiyet motivasyonunu esas alan, büyüme hızını ilk onbeş yılda en az ikiye katlayabilen milli ve bölgesel kalkınma planları oluşturulmalıdır. Yine, 1963'den bu güne uygulanan planların aksaklıkları ele alınırken, potansiyel olarak mevcut olan ve fakat ihmal edilen değişkenleri teknik olarak iyi analiz edebilmek için bilimsel araştırmalara önem verilmelidir.
Özet (Çeviri)
SUMMARY In this research, it has been examined the effects related to structural changes of the plans prepared and implemented after entering on the planning period. In this framework, after explaining economic development and planning theoritically, their relationship has been clarified from point of the wiev of less developed or developing countries. Apart from this, it has been studied the historical evolution of the planning efforts in Turkey and explained general structures of the plans in order to introduce the development plans prepared in the planning period. In addition, it has been researched the structural changes in the Turkish economy and summed up the consequences concerning to the policies and practices in the plans. The planning period however, was divided in two long sub-terms. While the first sub-term covers the first, the second and the third five years development plans, the second long sub-term includes the fourth, the fiveth and the sixth five years devlopment plans. First of all, it has been expressed the policies aiming at economic development in the plans which takes part in the fist long sub-term, and explained shortly political changes. Further more practial results of the policies have been subjected to regression analysis and then the reached concequances have been commented on the basis of structural change criterions. As regards the concequences concerning to economic development annd structural change, it has happened a diminishing trend in the rate of agricultural sector to the gross domectic product. However the share of industrial sector growed at a rising scale, but the share of services sector to GDP has developed slowerthan other sectors of the economy. The rate of economic growth which is fundemental aim of development plans couldn't record a stable rising trend in both trends. Above all, if rates of economicgrowth planned and realized take in to consideration with the changed macro indicators, it has possible tosay that it has been proved more stable economic growth in the first long period compared to second long period. When two long periods (1963-1978 and 1979-1992) are evaluated side by, it is difficult to say that the structual change coult be achieved, in other words structural changes in the economy couldn't be realized at menigful level.
Benzer Tezler
- Türkiye'nin dışa açılma sürecinde imalat sanayii toplam faktör verimliliğinin karşılaştırmalı analizi: İmalat sanayii üzerine bir değerlendirme
Comparative analysis of total factor productivity during the process of economic opening of Turkey: A case study on the manufacture
MEHMET EMRE ÜNSAL
- Kalkınma teorileri kapsamında Türkiye'de ekonominin planlı dönemde analizi
Analysis of Turkey's economy scope of development theories under the planned period
MEMDUH ALPER DEMİR
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
EkonomiDokuz Eylül Üniversitesiİktisat Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUSTAFA ÖZATEŞLER
- Türkiye'nin dış ticaretinde 1980 sonrası dönemde meydana gelen yapısal değişiminin ekonometrik analizi (1973-1992)
Başlık çevirisi yok
ZEKERİYA MIZIRAK
- Değişme sürecinde Türkiye'de planlama ve planlama örgütü
Planning and planning organization in changing Turkey
SERİYE SEZEN
Doktora
Türkçe
1998
Kamu YönetimiAnkara ÜniversitesiKamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. TURGUT TAN