Geri Dön

Karşılaştırmalı olarak islam siyasi düşüncesinde otorite kavramı

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 31679
  2. Yazar: HALUK ALKAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET NİYAZİ ÖKTEM
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Siyasal Bilimler, Political Science
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1994
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 182

Özet

ÖZET Konunun Önemi İnsanlık tarih boyunca farklı kültürlerde, siyasal ve sosyal olgularla ilgili yaklaşım farklılıkları hep olmuştur. Bu duruma paralel olarak değişik kültür ve uygarlıklarda siyasal kavramlara ilişkin düşünceye dayalı ayırımlar, hem kendi içlerinde, hem de farklı kültürler arasında bir etkileşimler zinciri oluşturarak günümüze köklü bir düşünce mirası bırakmıştır. Siyasi düşünce; siyasal kavramlara ilişkin hem bir ideal çerçeve sunmak suretiyle, hem de güncel siyasi ve sosyal şartların ışığında“nasılı”ve“nasıl olması gerektiğini”sorgulayan içinde bulunduğu çevre ile karşılıklı etkileşim içinde bulunan oldukça geniş bir faaliyet alanını içerir. Dünyamızın farklı kültürlerinde yaşanılan tecrübelerin birikimi de bu geniş faaliyet alanını çok boyutlu görünümleri İle araştırmacının önüne sürer. Siyasi düşünceler konusunda yapılacak herhangi bir çalışma sadece bir düşünce tarihi araştırması değildir.Siyasi düşünceye dayalı birikim, güncel olarak; siyasal toplumlaşma siyasal davranış ve uluslararası siyaset alanlarında yapılacak incelemelerle de yakından ilgilidir. Siyasi düşünce, sadece yaklaşımı ortaya koyan kişinin veya akımın içinde hapsolup kalmaz, somut siyasal ve sosyal çevreyi etkiler, ondan etkilenir. Dolayısıyla içinde geliştiği kültür üzerinde, bir sonrakilere, kalıcı izler bırakır. Bu izler toplumsal düzeyde genel bir siyasal algılayış, birey düzeyinde siyasal bir davranış olarak ortaya çıkabileceği gibi, bir kültür diliminin diğer kültürlerle etkileşimin de rol oynayan düşünce dinamiğinide oluşturabilir. İslam siyasi düşüncesi konusunda yapılacak bir çalışma için de yukarıda belirtleye çalıştığımız noktalar aynen geçerlidir. Ortadoğu ülkeleri düzeyinde yapılacak bir sosyal, siyasal, hatta davranış eğilimi araştırması, ister istemez düşünsel dinamiklere eğilmek ve onları yorumlamak zorundadır. Bizim çalışmamız yukarıdaki çerçevelerden bir araştırma zeminine yönelik temel düşünsel dinamikleri belirlemek amacındadır. Böylelikle yorumlamaya açık ve işlevsel bir çerçeve sunma çabasında olacağız. Temel bir siyasal kavram olan otorite olgusunu merkeze alarak, İslam siyasi düşüncesinin ilgili kavram çevresinde sunduğu yaklaşımları analiz etmeye çalışacağız.-2- Yöntem islam siyasi düşüncesi ile ilgili çalışmalara baktığımızda belli başlı» birirlerinden ayırdedilebilinen üç yöntem görmemiz mümkündür. Bu yöntemlerden ilki: genel olarak siyasal kavramları, temel İslam düşünce ekolleri ve akımları içerisine alan Analitik Yöntem'dir. İkinci yöntem; siyasi konularla ilgilenen düşünürleri tarih sırası içerisinde ele alarak, onların fikirlerini ayrı ayrı açıklamaya çalışan; Düşünürlere Öncelik Veren Yöntem, üçüncü yöntem ise Tarihi-Sosyal Yöntem olarak isimlendirilen, siyasi düşünceyi, içerisinde bulunduğu tarihsel şartlar ve sosyal kalıplar çerçevesinde ele alarak inceleyen araştırmalardır. Bu yöntemlerin herhangi biriyle yazılmış her çalışma değerlidir ve herbiri konunun farklı bir açıdan anlaşılmasını sağlar. Bu yöntemler ışığında çalışmamıza baktığımıda; ekoller ve genel düşünce akımları açısından otorite yaklaşımlarının ele almışını incelediğimizde, aynı ekole mensup bazı önde gelen düşünürlerin arasında var olan ayırımların, genel atıf içerisinde yeterince açıklanamayacağını gördük. Yaklaşımları daha iyi anlayabilmek için, konu ile ilgili eserler veren İslam düşünürleri üzerinde yapılan alışmaları ve ulaşabildiğimiz kendi eserleri çerçevesinde yaklaşımların ortaya konulması gerektiğine karar verdik. Böylece hem temel ekoller düzeyinde, hem de düşünürler düzeyinde otorite kavramına yaklaşımları incelemeye yönelik bir çerçeve kurmaya çalıştık. Üçüncü olarak gerek ekoller arası, gerek bireyler arası yaklaşım farklılıklarının sosyal-siyasal tarihsel dönemler içerisindeki etkileşimlerine her bir bölüm içerisinde, sosyal dinamikler ve tarihsel arkapları başlıkları altında yer verdik. Böylece çalışma amacımız çerçevesinde her üç yöntemden de yararlanmış olmaktayız. İslam siyasi düşüncesinin genel olarak VII. YY.- X. YY. 'lar arasında oldukça canlı bir dönem yaşadığı görülmektedir. Ancak gerek düşünce akımlarının oluşum dinamiklerine inme zorunluluğumuz gerekse iki önemli düşünürü (İbn Teymiyye ve İbn Haldun) araştırmamıza dahil etme isteğimiz, çalışmamızı VI.YY. - XIII.YY. 'lar arasına yaymamızın nedenleri oldu. Otorite Kavramı% Otorite kavramı siyaset biliminde siyasal iktidarın yönetilenlerle ilişkilerinin, yaygın kabul gören ilkeler veya önceden belirlenmiş hukuk kuralları ile şekillenen bir meşruiyet zemininde ifade eder. Aynı zamanda nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, neye dayanırsa dayansın her siyasal iktidar, yönetilenlerin genel kabul ve-3-. rızaya dayalı itaatine ulaşmak ister. Başka bir deyişle: her siyasal iktidar otoriteleşmek eğilimindedir. Buradan hareketle siyasi düşüncede, otoriteye ilişkin farklılıkların; mevcut iktidarın otoriteleşmek eğilimi ile sosyal iktidar merkezlerinin şekillendirdiği meşruiyet kalıpları arasındaki uyum veya uyumsuzluktan kaynaklandığını belirtebiliriz. Temel Düşünce Ekolleri Düzeyinde Yaklaşım Farklılıkları İslam siyasi düşüncesinde genel olarak yaklaşım farklılıkları, Emeviler döneminde iktidarın otoriteleşme eğilimi ile Peygamber ve ilk halifelerin bıraktığı mira¬ sın şekillendirdiği meşruiyet kalıpları arasındaki çelişkiden doğmuştur. Ekoller düzeyinde yaklaşım farklılıklarını beş ana başlık altında inceleyebiliriz. Öncelikle bu beş yaklaşımın, otorite kavramına yönelim açısından üç temel eksene sahip ol¬ dukları belirlenebilir. Birinci eksen otoriteleşme eğilimindeki siyasal iktidarın düşünsel bir altyapı oluşturma uğraşısı çerçevesinde şekillenir ve yukarıda değinilen beş yaklaşımı çeşitli açılardan etkilemiştir. İkinci eksen otorite kavramını Peygamber ve Hulafa-i Raşidin dönemini yorumlamaktaki farklılıkları ile birbirinden ayrılan din eksenli düşünce hareketleridir. Harici'lik, Şia, Mutezile ve Ehl-i Sünnet bu ikinci eksen üzerinde şekillenip sistemleşmişlerdir. Üçüncü eksen konuya felsefi yaklaşımlarda kendini gösterir. Bu hareket düşünce kalıplarını İslam mirasından çok, Yeni-Eflaîun'cu felsefi yorumlardan almaktadır. Onların temel proplemi filozof-kral ile Peygamber otoritesi arasında bir uyum sağlamaya yöneliktir ve özellikle“Meş- şai”felsefe hareketiyle kendini göstermiştir. İslam tarihi içerisinde, mevcut iktidarların otoriteleşme eğilimi sadece islami kalıplarla açıklanamaz. Emevi iktidarının meşruiyetini, İslam öncesi otorite görünümleri olan;“Hakem”,“Şair”ve özellikle“Kabile Reisi”otoritesi dinamikleriyle İslam mirasının bir karışımına dayandırmak istediğini belirtebiliriz. İkinci olarak Abbasi'ler de; çok uluslu, geniş topraklar üzerindeki devletlerinin yönetilmesinde İslam mirasından çok, eski imparatorlukların (özellikle İran-Hint) yönetim geleneklerine öncelik verdiler. Yukarıdaki otoriteleşme eğilimlerine din eksenli dört ana tepki şekillendi. Belirtildiği gibi bu tepkiler, Peygamber ve Hülafa-i Raşidin döneminin mirasına dayanıyordu. Aralarındaki farklılık ise mirasın değişik açılardan yorumlanmasından doğmaktadır. Harici ekol; kurumsallaşmakta olan merkezi hiyerarşinin, Orta Arabistan bedevi kabileleri üzerinde oluşturduğu gerilimden doğdu. Yönetime dayalı kurumsallaşma çabalarını reddeden, sınırlı yüzyüze ilişkilerin hakim olduğu top--4- lumların, Peygamber mirasını yorumlamaları ile kendine has bir otorite yaklaşımı gelişti. Onlar seçim ve biat ile otoritenin belirlenmesi sürecini tüm İslam toplumuna yayan bir yaklaşım sergilediler. Ancak günah işleme ile kafir olma arasında eşitlik kurarak İslam toplumunun alanını oldukça sınırladılar (Tekfir prensibi) ve meşru ol¬ mayan iktidara karşı askeri aktif muhalefeti benimsediler. İslam toplumlarının sınır¬ lamalarını oldukça dar yorumlamaları, mevcut iktidardan çok sıradan insanlara zarar verdi. Yaklaşım zamanla yerleşik topluma geçilmesi süreciyle Sufriyye ve İba- diyye gibi daha uzlaşmacı yaklaşımları geliştirmek ile birlikte kapalılık özelliğini korudu. Şia, ideal dönemin otorite ilişkileriyle, Peygamber soyu arasında düşünsel bir eşitlik kurdu. Dönüşüme tepki; bir yerde peygamberleştirilmiş masum liderlerin otoritesini bir alternatif olarak sunmakla kendini gösterir. Şii ekol birbirinden farklı üç yaklaşım geliştirdi. İlk olarak şekillenen Zeydiyye daha sonra şekillenecek Şii yaklaşımlardan daha ılımlı bir tavırla yönetimde ikinci iyinin (en iyi Ali soyu men¬ suplarıdır) otoritesini meşru kabul etti. Bununla birlikte meşru olmayan iktidara silahlı başkaldırı yolunu benimseyerek Emevi'lere karşı çeşitli askeri hareketlerin düşüncel temelini şekillendirdi. İmamiyye daha geç bir dönemde sistemleşerek pa¬ sif siyasal muhalefete yöneldi. Onlar kayıp imam Mehdi'nin tekrar İslam toplumu¬ nun arasına dönmesinden önce aktif siyasal muhalefeti reddederek,“Takiyye”an¬ layışını siyasal bir davranış olarak ilkeselleştirdiler. İmamiyye yaklaşımından ayrılan İsmaili yorum, Şii inancını Hint-İran çevrimselci felsefesi ile yeniden yorumla¬ yarak aktif askeri bir siyasal muhalefet tavrı geliştirdi. Onlar (kendi yorumları ile) yedinci imam İsmail ile birlikte“diriliş dönemine”girildiğine inanıyor ve aktif siyasal muhalefeti bu yolla meşrulaştırıyorlardı. Mutezile, ilk dönem askeri tepki hareketleri içerisinde Mürcii ve Kaderi anlayışlar arasında bir yaklaşım olarak doğdu ve sistemleştikçe, din eksenli programı¬ nı, felsefi öğretilerden yararlanarak şekillendirdi. Zamanla devlet hiyerarşisi içeri¬ sinde bir bürokratik kadro olarak kendilerini gösterdiler. Onlar“Efdal”(en iyi) ve“Mefdul”(ikinci en iyi) imamet anlayışlarını, Abbasi iktidarının meşruiyetine ilişkin destekleyici bir unsur olarak Şilere karşı savundular. Ancak yine de akımın içeri¬ sinden birbirlerinden oldukça farklı yaklaşımlarla ayrılan düşünürlerde yetişmiştir. Ehl-i Sünnet veya çalışmamızda fıkıh ekolleri olarak isimlendirdiğimiz yaklaşıma gelince; onlar Medine dönemindeki Peygamber toplumunun kimliğini refe--5- rans olarak aldılar. Tepkileri alternatif..olarak;;.toplumun cemai kimliğinin korunma¬ sına yönelik çabalarla şekillendi. Böylece Sünni yaklaşımda otorite sosyal kalıpların bir türevi olarak ortaya çıktı ve cemaat merkezdeki yerini hep korudu. Seçim, biat, atama ve kureyşlilik esaslar ile beliren teorik çerçeve tarihi sosyal etkileşimlerle yorumlanarak şekillendirildi. Biz çalışmamızda bu ekolle ilgili, çeşitli evreler dahilinde beş farklı yaklaşım dönemini birbirinden ayırarak açıklamaya çalıştık. İslam felsefe ekollerinin felsefeye ilişkin yaklaşımı daha dolaylı biçimde geliş¬ ti. Sarayın pratik bilimlere duyduğu yakınlık nedeniyle, felsefe İslam dünyasında sosyal bir dinamikten çok yönetimle diyalogun bir ürünü olarak şekillendi. Dolayısıyla halletmek zorunda oldukları bir çok proplemin içinde otorite ilişkilerine çok az yer ayırdılar. Meseleyi bir meşruiyet sorgulamasından çok, değinildiği gibi, müslümanlıktan haberdar olmayan üstadları ile peygamber otoritesi arasında yaşanılan ikilemi uzlaştırma şeklinde ele aldılar. Düşünürler Düzeyinde Yaklaşım Farklılıkları İslam siyasi düşüncesinde, otoriteye yaklaşım açısından derinlemesine bir araştırma, düşünürlere ilişkin bir çalışmayı zorunlu kılar. Çünkü, incelendiğinde; aynı ekol içindeki bazı düşünürlerin birbirlerinden farklı yaklaşımlar ortaya koydukları gibi, mevcut iktidarla etkileşim yönünden, farklı ekollere mensup düşünürlerin benzer yaklaşımlar sergiledikleri görülebilir. IX. YY. başlarında bazı Mutezile düşünürlerinin yaklaşımı ile, yüzyıl sonunda bazı fakihlerin otoriteye ilişkin yaklaşımları arasında benzerlikler görülmektedir. Yine Ebu Yusuf veya Gazzali'nin yaklaşımları ile Maverdi'nin yaklaşımı, aynı genel çizgiye mensup olmalarına rağmen birbirlerinden ciddi ayırımlar taşır. Yukarıdaki duruma bağlı olarak, İslam siyasi düşüncesinde otorite yaklaşımları, iktidar merkezine yakın veya uzak olmaya paralel olarak farklı şekillenmektedir. İktidar merkezinden uzak kalındıkça daha özgün yaklaşımlar ortaya çıkmaktadır. Bu durumun en açıklayıcı örnekleri olarak; Gazzali ve İbn Haldun gösterilebilir. Gazzali'nin pasif siyasal muhalefete yönelik sistemleştirme çabasının, iktidardan uzaklıştıktan sonra ortaya koyması üzerinde üçüncü bölüm'de durduk. Yine İbn Haldun'un“Mukaddime”'sinde ki geniş çerçevenin oluşturulmasında aynı etkiden sözedilebilir. Düşünür merkeze yaklaştıkça, iktidarın faydacı yaklaşımlarının bir memuru konumuna düşmekte, bir kamu hizmeti görevlisi olarak düşünceleri de daha teknik konulara yönelmektedir. Bu durumun çeşitli biçimlerine, bir sınıflandırma çerçevesi sunduğumuz Dördüncü Bölüm'de değinmeye çalıştık.-6- İslam Siyasi Düşüncesinde Otorite Kavramı Genel olarak, İslam siyasi düşüncesinde otorite üstün nitelikleriyle şekillenen. bir ideal çerçeveyi yansıtır. Harici yaklaşımda, küçük günahtan dahi arınmış günühsızlar toplumunun, hatasız bir düzenleyicisidir. Şia Peygamber dönemindeki ideal görünümün zaten, ilahi bir belirleme ile Ali soyuna bahsedildiği düşüncesin dedir. Mutezile, efdal imamet kavramı ile bu üstün nitelikte otorite tipinin bir diğer görünümünü sunar. Ehl-i Sünnetle ise otorite; cemai toplumun tüm niteliklerini kapsayan, toplumun asgari yaşam düzeyinde yaşayan, onlarla yüzyüze ilişkilere girebilen, her türlü sıkıntılarıyla ilgilenen, alim bir şahsiyeti ifade eder. Bireysel düzeyde yukarıdaki genel tavrtn iki görüntüsü şekillenir. Öncelikle var olan iktidar ile, teorideki otorite tipi arasında nasıl bir yaklaşım ortaya konula cağı sorunudur. İlk yaklaşım; ilk dönem fakihler İsmaili'lik dışındaki Şii yaklaşımlar, Harici yaklaşımlar çerçevesinde şekillenen -asgari düzeyde- mevcut iktidarın meş ruiyetini tanımama ve en azından toplumda ideal otoriteye yönelik arayışın düşün sel şeklini muhafaza. etmektir. İkincisi mevcut iktidarı meşru görmemekle beraber, protestocu bir diyaloga girmek şeklinde kendisini gösterir. Üçüncü bir görünüm; otorite ile iktidar arasında teorik düzeyde bir köprü kurma arayışını yansıtır. Mute- zile'nin mefdul imam kavramı, Sünni fakihlerin zor yolu ile imameti düzenlemeleri Şia'nın Takiyye ilkesi bir yerde bu arayışın dolaylı yansımalarıdır. Son olarak bazı İslam düşünürleri teoride otorite ve mevcut iktidarı kesin bir biçimde birbirlerinden ayırarak, zorunlu bir tanıma yolunu seçmişlerdir. İncelediğimiz kişiler arasında İbn Teymiyye ve ibn Haldun bu yaklaşıma örnek olarak gösterilebilir. Bütün bu çerçeveden hareketle; iktidara yaklaşım açısından İslam Siyasi düşüncesi beş başlık altında incelenebilir. Birinci yaklaşım“Alternatif Otorite Kurma”yönünde kendini gösterir. Bu yaklaşımın askeri niteliği, düşünsel niteliklerinden önce gelir. İkinci yaklaşım, askeri başarısızlığın toplum üzerindeki olumsuz sonuçları üzerine bina edilmiştir. İktidarın meşruiyeti tanınmamakla beraber, daha pasif bir muhalefetin düşünsel temelleri oluşturulmuştur. Yerleşik Harici yorum, ilk fakihler, İmamiyye Şia'sı bu yaklaşın^ örnek olarak verilebilir. Burada amaç, daha toplum sal bir kaygıyla“Alternatif Birey Yetiştirme”yönündedir.“Otoriteye Sonradan Katılma”, düşünsel dinamiğin ürünü olan tezlerin, mevcut iktidarı temsil eden şahsa kabul ettirilmesi çabasıyla şekillenir. Örneğin Ebu Yusuf Kitabü'l Haraç ile, Harun el- Reşid'de Abbasi devletinin yönetiminde fıkıh ilkelerinin yeterliliğini İran yönetimi geleneklerine ve saray bürokratlarına bir tepki olarak, ispat etmek amacındadır.-7-. Farabi'nin Seyfü'l Devle ile diyaloga girmesinde de aynı arayışın etkileri görülebilir. Dördüncü olarak görünüm; tam olarak“Otoriteye Bağımlılık”biçiminde şekillenir. Konu ile ilgili eserler veren düşünürler mevcut iktidarın bir memuru konumundadırlar. Maverdi, Mutezile'den Cahiz bu görünümün tipik örnekleridir. Son yaklaşım; eserlerinin“Otoriteden Özerk”verme şeklinde ortaya çıkan düşünürlerin fikirleriyle belirir. Burada mevcut iktidar ilişkilerinden soğuma ve bu ilişkilere tepki duyma anlayışı ağır basmaktadır. Genel olarak ilmin ve medreselerin mevcut iktidar örgüt lenmesine dahil olduğu, bilgi talebiyle memuriyete geçmenin yolunun eşitlendiği bir dönemin ürünüdür. Gazzali ve İbn Haldun başarılı birer bürokrat iken bağlı oldukları yönetimden özerk olarak eserlerini verme yönünde bir tavır sergilemişler dir. İslam siyasi düşüncesinde otoriteye yaklaşımın bir diğer cephesi idealin, mevcut iktidarı ne oranda etkileyip etkilemediğidir. Bu nokta İslam düşünürlerinin otoriteye yaklaşımlarını ne derece pratiğe dökebildikleri ile alakalı bir konudur. Öncelikle belirtmek gerekir ki; İslam düşüncesi oluştuğu günlerden itibaren mutlak merkezi iktidarlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu iktidarlar askeri üstünlükte şekillenmiş bir yönetim yapısını temsil ediyordu ve aynı zamanda askerilikle yönetim sorunları arasında çıkış yollan aramaktaydı. Alternatif askeri girişimlerin aldığı yenilgilerin mirası da buna eklenince, düşünürün işlev olarak daha başlangıçta zayıf bir konumda olduğu gerçeği ortaya çıkar. Merkezi iktidarın zayıflamasına paralel olarak onun yerine geçebilecek sosyal iktidar merkezlerinin yolu açılamadı. Çünkü öncelikle süreç çok yavaş gelişti ve güç merkezi yerel iktidar merkezlerinin eline kaydı. Bu yerel merkezler aslında her biri geniş bir toprak diliminde hüküm süren devletlerdi ve bu aşamada düşünce kendi dinamikleri ile iktidar merkezleri arasın da sıkışıp kaldı. Son olarak Haçlı Seferleri ve devamında Moğol saldırılarının İs lam dünyasında yol açtığı tahribat düşünceyi, bu durumdan en çok etkilenen toplumla askeri iktidar arasında bıraktı. Bütün bu gelişmeler çerçevesinde teorinin pratiğe dönüşmesinin düşünce açısından mümkün olmadığını belirtebiliriz. Ancak yine de İslam siyasi düşüncesinde seçim, biat, meşruiyetin üst bir hukukla sınırlanması, bir takım görevlerle sorumlu tutulabilmesi ve azladilebilmesi, düşünce planında yorumlanan, tartışılan ana eksenler olarak varlığını korudu.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. İbn Teymiyye ve Thomas Hobbes'un otorite anlayışlarının karşılaştırmalı analizi

    Comparative analysis of Ibn Taymiyyah and Thomas Hobbes' understandings of authority

    ÖZLEM KÖSE

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Siyasal BilimlerKocaeli Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ADEM ÇAYLAK

  2. Kâtip Çelebi ve Galileo Galilei'nin din, bilim ve felsefe anlayışlarının karşılaştırılması

    Comparison of Katip Celebi and Galileo Galilei's conceptions on religion, science and philosophy

    SİBEL KÖSENİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    DinÇukurova Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TUNA TUNAGÖZ

  3. A comperative analaysis of Ibn Khaldun's and Niccolo Machiavelli's realist and rationalistic approaches to politics

    İbn Haldun ve Niccolo Machiavelli'nin siyasete realist ve rasyonalist yaklaşımlarının karşılaştırmalı bir analizi

    OKTAY KİMYA

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Siyasal BilimlerAnkara Sosyal Bilimler Üniversitesi

    Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SEVAL YAMAN

  4. Modern İslam düşüncesinde eğitim anlayışı (Fazlur Rahman Muhammed İkbal ve Cemalettin Afgani örneği)

    Understanding of education in modern islam thought (Fazlur Rahman Muhammed İkbal and Cemaleddin Afgani

    TÜLAY ÖZTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2003

    DinAnkara Üniversitesi

    İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bil. Öğretmenliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. RECAİ DOĞAN

  5. Power, intellectuals and ethics: Production and utilization of political ethics in the thought of Taha Abdulrahman, Rachid Al Ghannouchi, and Necmettin Erbakan

    İktidar, entelektüeller ve ahlak: Taha Abdurrahman, Raşid El-Gannûşî ve Necmettin Erbakan'ın düşüncesinde siyasi ahlakın inşası ve kullanılması

    YOUSEF JAMIL ABDELAZIZ ALQURASHI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Siyasal BilimlerAnkara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KUDRET BÜLBÜL