Geri Dön

Albert Camus ve varoluşçuluk

Albert Camus and existentialism

  1. Tez No: 344867
  2. Yazar: GÜRKAN BEKTAŞ
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MİNE KAYA KEHA
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Albert Camus, Existentialism, Absurd, Suicude, Contu
  7. Yıl: 2013
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Atatürk Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 78

Özet

Albert Camus saçma kavramını ele alırken ilk olarak dünyanın saçmalığı ve yaşamın anlamsızlığı konuları üzerinde durur. İkinci dönemde ise başkaldırı konusu ve buna bağlı olarak dünyanın anlamsızlığına başkaldırmak, toplumu değiştirmek, kötülükleri yok etmek ve daha iyi bir düzen kurmak için eylemde bulunur. Camus da saçma kavramı genellikle insanın dünyada tek başına kalma duygusundan yola çıkarak insanın dünyaya yabancı kalmasıdır. Yani hem kendisine, hem başkalarına, hem dünyaya yabancıdır. Böylece insan aklı aracılığıyla hem kendisini hem de dünyayı anlamlandırmaya çalışır. Bunu gerçekleştirdiği anda bu dünyanın absürd bir dünya olduğunu ve kendisinin de bu dünya da absürd bir varlık olduğunu fark etmesidir. Camus saçma kavramını Sisifos Söyleni, Başkaldıran İnsan deneme yapıtlarında ve romanlarında geniş bir şekilde dille getirir. İlk olarak Sisifos Söylemine baktığımızda Sisifosu affedilmez bir suç işlediğinden dolayı Tanrılar onu bir kayayı ara vermeksizin bir dağın tepesine çıkarmaya mahkûm etmişlerdir. Sisifos kayayı zirveye çıkardığı anda, kaya kendi ağırlığıyla tekrara aşağı yuvarlanır. Sisifos, ümitsizce dağdan iner ve kayayı tekrar dağın tepesine çıkarır. Bu sonu gelmez işkence sonsuza dek tekrarlanır. Burada baktığımızda Sisifos da saçma, insanın tanrılara boy ölçüşmeye kalkışması sonucu tanrılar tarafından yadsınmasıdır. Burada Camus saçmayı klasik trajedinin bütün yoğunluğunu, zorunluluğunu ve evrenselliğini ortaya koyar. Başkaldıran İnsana baktığımızda Camus başkaldıran insanı metafiziksel başkaldırı ve tarihsel başkaldırı altında ele alır. Camus de başkaldıran insan hayır diyen biri, hem yadsıyan ama vazgeçmeyen; evet diyen bir insan olarak niteler. Başkaldırıda hayatı boyunca köle olan insanın, birdenbire yeni buyruğu kabul edilmez bulur Camus. Kısaca başkaldırı edimi hem katlanılmaz bulunan bir haksızlığa hem de bulanık bir hak inancına başkaldırmadır. Metafizik başkaldırıya baktığımızda, insanın kendi koşulunun bütün evrene başkaldırmasıdır. İnsan, kendisini ve evreni yadsıdığı için metafizik başkaldırıdır. Tarihsel başkaldırma, düşünceden eyleme geçiştir; bu doğaüstü başkaldırma da başkaldırmadan doğar. Doğaüstü başkaldırma, Tanrıyı öldürür. Tanrıyı öldürmek insanlığı, insanın egemenliğine ve putlaştırılmasına götürdü. Tanrı öldüğüne göre; dünyayı insanın kendi güçleriyle değiştirip düzenlemesi gerekir. Bu tarihsel başkaldırıdır. Camusnün romanlarındaki karakterleri de dünyanın anlamsızlığını, olayların tekdüzeliğini kavramış ve içinde yaşadığı toplumun normlarına karşı çıkmadığı müddetçe de ilişilmemiş bir yabancıdır. Yabancı romanın kahramanı Meursault?nun sık sık tekrarladığı gibi bu dünyada her şey birdir. Ona göre insan, hayatını hiç değiştiremez. Zaten herkesin hayatı birbirinin aynıdır. Böyle düşünen ve suçsuzluğunu kendisi dahi önemsemeyen bir dünya yabancısını, toplum annesinin cenazesinde ağlamadığı için yok eder. Yabancı sadece bir kitap değil, bir yaşam felsefesi aynı zamanda. Her şeyi bir olarak gören, ölümün yutuculuğu karşısında hayatı anlamsız bulan, ama yine de yaşamayı seven insanların felsefesidir. Kısaca saçma, yalnızca içimizde birden bire beliriveren bir duygu gibi ortaya birden çıkmaz. Saçma hiç beklemediğimiz bir anda, hayatımızın herhangi bir anında yakalayıverir Camusye göre. Bütün büyük eylemlerin olduğu kadar, düşüncelerin de önemsiz bir başlangıcı vardır. Saçma duygusu da böyledir. Bu çalışmada Albert Camusnün absürd kavramından ne anladığını, bu kavramın nasıl ortaya çıktığını ve saçmadan kaçış yollarının ne olduğunu ve saçmanın nasıl ortadan kalktığını anlatmaya çalışırken bir taraftansa bu kavramların varoluşçulukla ilişkisi ve Camusnün Varoluşçu olmadığını söylemesine rağmen onun Varoluşçu olduğunu anlatmaktır

Özet (Çeviri)

Albert Camus firstly focuses on subjects as absurdity of the world and insignificance of life when he approaches concept of absurdity. In the second period and, accordingly, to rebellion against the might of the world rhetorically, to change society, to destroy evil he takes action to build a better layout. According to Camus the meaning of the concept of absurd is to based on man's feeling of staying alone in the world and remains foreign to the world. I mean, he is like an alien both to himself and to others, as to the world. Thus, he tires to make sense of both the world and himself by using his mind. When he actualizes this, he realizes that this world is an absurd world and he is an absurd object himself too. Camus expresses comprehensively the concept of absurdity ın The Myth of Sisyphus assay Works and L'Homme Revolve novels. First, when we look at the myth ofSisyphus, because of committing an unforgivable crime Sisifos is condemned by Gods to remove a rock up a mountain without a break. At the same time Sisifos gets the rock to the peak of the mountain, the rock tumbles down by its own weight again. Sisyphus, desperately descends from top of the mountain again and removes the rock. This endless torture lasts forever. As we look at the ridiculous Sisyphus, we see the negation by the gods as a result of people attempt to compete with the gods. Camus displays here all the intensity , universality and necessity of a classic tragedy. When we look at rebellious people, Camus approaches rebellious people as metapysical disobedience and historical disobedience. Camus says no one in the rebellious people, and denies, but gives up; qualifies as a man who says yes. In L'Homme Revolve, Camus finds it suddenly unacceptable that is not considered for a man who has lived as a slave throughout his life . In short, an act of rebellion is a disobedience both an intolerable injustice and a fuzzy belief. When we look at the metaphysical rebellion, it is a disobedience of people' own condition to the whole universe. Metaphysics revolts because human beings deny themselves as well as the universe. Historical insubordination is the transition from thought to action;and the supernatural insubordination borns from this not insubordination. Supernatural rebellion kills God. The death of God leads us to the humanity, sovereignty of people then idolizing of people. As God is dead, humans must change and arrange the world by their own forces. This is a historical revolution.. In Camus's novels, the characters comprehends meaninglessness of the world and monotony of the events, but as long as he doesn't protest the norms of society in which he lives he is an untouchable ''alien''.As in the novel of The Stranger, the character Meursault says repeatedly in this world everything is 'one'. According to him,“A man can never change his life. Everybody's life is already identical. Society destroys this world's ''alien'' as he hasn't cried at his mother's funeral also has such kind of thinking and doesn't care about his innocence ”. The Stranger is not just a book, but also a philosophy of life. It is the philosophy of people who sees everything as“the one”, finds death meaningless when he realizes unavoidable of it but stil loves living the life. In short, absurd doesn't appear suddenly as the feeling that unexpectedly emerges. According to Camus, the absurd appears suddenly, it comes out any time of our life, when we don't expect it.. As well as all the major actions, there is an unimportant beginning of all thoughts. So is the concept of absurd. In this work of study it is told that Albert Camus' understanding from the concept of absurd, how this concept is formed , what are the ways of escaping this absurd.the concept of escape , and how the absurd disappeared. On the other hand, it is mentioned that there are some relationships between these concepts and existentialism also it is said that in spite of his denial Albert Camus was an existentialist.

Benzer Tezler

  1. Camus: A rebel at the junction of existentialism and skepticism

    Camus: Varoluşculuk ve kuşkuculuğun kesişim noktasında bir asi

    DİLEK BAŞAR BAŞKAYA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2011

    FelsefeOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ŞEREF HALİL TURAN

  2. The intertextual relationships between the works of Albert Camus and Yusuf Atılgan

    Albert Camus ve Yusuf Atılgan eserleri arasındaki metinlerarası ilişkiler

    HAZAR FARUK GÜVEN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    Karşılaştırmalı EdebiyatBingöl Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. AYDIN GÖRMEZ

  3. The facets of existentialism in Golding's Pincher Martin and Camus's The Stranger

    Golding'in Pincher Martin ve Camus'nun The Stranger eserlerinde varoluşçuluğun farklı boyutları

    ARZU DÖNMEZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2008

    Batı Dilleri ve EdebiyatıDumlupınar Üniversitesi

    Batı Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. TATİANA GOLBAN

  4. Exploring existentialism and absurdism in the female gaze of Ingmar Bergman's filmography

    Ingmar Bergman filmografisinin kadın bakışında varoluşçuluk ve absürdizmi keşfetmek

    CARLA GABRİELA JINES MUNOZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    İletişim BilimleriAnadolu Üniversitesi

    Sinema Televizyon Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EROL NEZİH ORHON

  5. The existential traces and absurdity in the novels of Samuel Beckett and Albert Camus Murphy and the stranger, respectively

    Samuel Beckett'in Murphy ve Albert Camus'nun yabancı romanlarında varoluşsal izler ve absürd

    ALİ AYDIN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2009

    İngiliz Dili ve EdebiyatıFatih Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. PHİLİPPE A. CONSTANT BARBE