Konjenital obstrüktif üropatili hastaların tanı ve takibinde üriner sistem biyomarkerlarının yeri ve konvansiyonel yöntemlerle karşılaştırılması
The role of urinary system biomarkers in diagnosis and follow up of patients with congenital obstructive uropathy and comparison with conventional diagnosis methods
- Tez No: 394149
- Danışmanlar: PROF. DR. DİNÇER AVLAN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Çocuk Cerrahisi, Üroloji, Pediatric Surgery, Urology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2015
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Mersin Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 97
Özet
Konjenital obstrüktif üropati infant ve çocuklarda böbrek yetmezliğinin en önemli sebeplerindendir. Obstrüktif üropatilerin tanı ve takibinde ultrasonografi (USG) ve diüretikli renal sintigrafi (DRS) sıklıkla kullanılır. Çalışmamızda konjenital obstrüktif üropatisi olan hastaların kan ve idrarda ölçülebilen Kidney Injury Molecule 1 (KIM-1) ve Nötrofil Gelatinaz Associated Lipokalin (NGAL) sonuçlarının, obstrüktif üropatili hastaların tanı ve takibinde kullanılabilirliği ile USG'de ölçülen renal pelvis çapı (RPÇ) ve parankim kalınlığı (PK) ile DRS'de hesaplanan diferansiyel renal fonksiyon (DRF) değerleriyle korelasyon gösterip göstermediği araştırıldı. 01/Eylül/2012 – 31/Ekim/2014 tarihleri arasında Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı'nda konjenital üriner sistem obstruksiyonu ile izlenen 37 hasta prospektif olarak değerlendirildi. Kontrol grubu 15 sağlıklı çocuktan oluşturuldu. 13 hasta ameliyat edildi. Hastaların tümünden tanı anında ve ameliyat edilen gruptan ameliyat sonrası 3. ayda kan ve idrar örnekleri alındı. Ameliyat grubunda ilk USG'de tespit edilen RPÇ ortalama 34.4 mm takip grubunda 13.7 mm idi ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi (p=0,001). Ameliyat grubunda ilk ölçülen parankim kalınlığı ortanca değeri 6 (±3,1) mm iken takip grubunda ise 7,2 (±2) mm idi ve PK değerleri açısından anlamlı farklılık tespit edilmedi (p=0,1423). Ameliyat grubunun ilk DRF ortalaması %40,4 iken kontrol grubundaki hastaların DRF ortalaması %52.2 idi. Bu değerler arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi (p=0,002). Her üç grupta yalnızca serum NGAL değerleri arasında istatistiksel farklılık olduğu, biyomarkerların PK, RPÇ ve DRF ile korelasyon göstermediği saptandı. Artmış RPÇ ve düşük DRF tedavi seçiminde ve hastaların takibinde etkili belirteçlerdir. Buna karşın biyolojik belirteçlerin klinik kullanıma girebilmesi için daha geniş, randomize ve prospektif çalışmalar gerekmektedir.
Özet (Çeviri)
Congenital obstructive uropathy is one of the most significiant reason of renal failure. Ultrasonography and diuretic renal scintigraphy are the diagsnostic tools that are used commonly. Both ultrasonography and diuretic renal scintigraphy are also used for the follow up of patients with congenital obstructive uropathy. In this study Kidney injury molecule 1 (KIM-1) and neutrophil gelatinase associated lipocalin (NGAL) levels in both urine and serum are studied and investigated whether they have any correlation with renal pelvis diameter (RPD), parenchymal thickness (PT) and differential renal function (DRF). Between 01/09/2012 – 31/10/2014 37 children with congenital urinary system obstruction were studied prospectively. 15 healthy children were included as control group. 13 patients were operated during the follow up. Blood and urine samples were collected from all patients in the begining. Second samples were collected from patients who were operated. In surgery group, the average of RPD dedected in the first ultrasound was 34,4 mm, the mean value of of PT was 6 (±3,1) and the average of first DRF value was %40,4. In follow up group the average of RPD was 13,7 mm, the mean value of PT was 7,2 (±2) mm and the average of first DRF value was %40,4. DRF and RPD values were statistically significiant when compared between the groups. Only serum NGAL levels were statistically significiant between the groups but none of the biomarkers showed any correlation with RPD, PT, DRF. Increased RPD and decreased DRF are important indicators for follow up and treatment option. However more prospective and randomized studies with large series are needed to use biomarkers in clinical practice
Benzer Tezler
- Postnatal obstrüktif üropati saptanan antenatal hidronefrozlu olguların değerlendirilmesi
Başlık çevirisi yok
ŞERVAN ÖZALKAK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2009
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık BakanlığıÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖNDER YAVAŞCAN
- Konjenital obstrüktif üropatide üreter duvarındaki histopatolojik değişiklikler
Başlık çevirisi yok
NİLİFER GÜRBÜZER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2007
ÜrolojiSelçuk ÜniversitesiÇocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı
PROF.DR. ENGİN GÜNEL
- Aort stenozu ve pulmoner stenoz tanısı olan hastalarda edinsel von Willebrand hastalığının sıklığı ve klinik önemi
In patients diagnosed with aortic stenosis and pulmonary stenosis prevalence and clinical significance of acquired von Willebrand diseases
ŞAYEGAN GÜVEN FİLİZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıKocaeli ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ABDULKADİR BABAOĞLU
- Konjenital Bilateral Vas Deferens Aplazi (CBAVD)'li hastalarda kistik fibröz (CF) genindeki nokta mutasyonlarının araştırılması: CBAVD, CF ilişkisi
Researching of the cystic fibrosis (CP) gene mutations in patients with Congenital Bilateral Absnece of the Vas Deferens: CF, CBAVD relationazi (CBAVD)
SEMİRE UZUN
- Primer obstrüktif megaüreterde intersisyel cajal hücrelerinin dağılımı
Altered expression of interstitial cells of cajal in primary obstructive megaureter
YELİZ KART
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2006
Çocuk CerrahisiDokuz Eylül ÜniversitesiÇocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı
PROF.DR. MUSTAFA OLGUNER