Geri Dön

Gebelik nedenli hipertansiyon olgularında, konvuziyon profilaksisi-tedavisinde 'standart dozda' kullanılan magnezyum sülfatın,'obesite' nedenli kan düzey farklılıklarının sonuçları

The use of standard dose of magnesium sulfate inprophylaxis of eclamptic seizures: do body mass index alterations have any effect on success?

  1. Tez No: 411884
  2. Yazar: MEHMET KÜÇÜKBAŞ
  3. Danışmanlar: DR. VEDAT ERKAN DAYICIOĞLU
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2000
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: ​Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 68

Özet

Preeklampsinin etiyoloji ve patogenizi konusundaki mevcut bilgilerimiz preeklampsinin önlenebilmesi için yeterli değildir. Önlemeye yönelik çabalar günümüzde sonuç vermemektedir. Eklampsi, preeklampsinin mortalite ve morbiditesini arttıran en ciddi komplikasyonlardandır, önlenmesinde değişik antikonvulzan ajanlar kullanılmaktadır. Fakat en başarılı sonuçlar tam bir antikonvulzan olmayan MgS04 ile alınmıştır. Yapılan plasebo kontrollü çalışmalar, metaanalizler, bunu kanıtlamıştır. Terapötik seviyesi Pithrichard tarafindan 4,2- 8,4 mg/dl olarak bildirilmitir. Fakat bizim çalışmamızda ve yapılan diğer çalışmalarda bu seviyelerde de konvulziyonlar gorülmüştür. Sibai'nin önerdiği doz 6 gr intravenöz yüklemeyi takiben 2gr/ saat idame dozudur ve ideal kan seviyesini 4-8 mg/dl olarak bildirmiştir. Bizim Çalışmamızdada 4,5 gr intravenoz yükleme dozunu takiben saatlik 1.8 gr/saat idame dozu uyguladıık. MgS04 tedavisinde tercih ettiğimiz protokol: ağır preeklampsi, eklampsi, HELLP olgularında hemen MgS04 tedavisi başlanması ve tedavinin postpartum 24 saat devam ettirilmesi şeklindedir. Hafif preeklampsili olgularda hasta doğum eylemine girince MgS04 tedavisi başlanması ve bu tedavinin postpartum 24 saat devam ettirilmesi şeklindedir. BMI kullanarak hastaları 4 gruba ayırdık. Seri ölçümlerle alınan kan magnezyum seviyelerini gruplar arasında kıyasladik ve standart doz tedavide grupların ortalama magnezyum seviyeleri arasında anlamlı farkın olduğunu gösterdik. BMI yüksek olan gruplarda magnezyum seviyelerinin daha düşük kaldığını tespit ettik. Fakat konvulziyonların BMI yüksek olan gruplarda daha fazla gelişmediğini gözledik. Bu bize şunu gösterdi; konvulziyonların gelişimi kan magnezyum seviyesine direkt bağlı degildir. MgSO4 tedavisi altında gelişen, 5 konvulziyondan 3 tanesi önerilen terapötik seviyede gözlendi. Konvulzyon gelişen 5 hastanın ortak özellikleri; 5 'ide sezeryan olmuştu. 4 tanesi HELLP sendromu idi, 4 tanesi tedavi öncesi eklampsi tanısı alan hasta idi ve bu 4 hastada da Mgso4 e rağmen eklampsi postoperatif 1. saatte gelişmişti. 5 hastadan yalnızca 2 tanesi önerilen koruyucu seviyenin altında magnezyum seviyesine sahipti. Seviyeleri 3-3,.9 mg/dl idi. Belirtilen ortak klinik özellikler konvulziyonların gelişiminde temel neden olmuş olabilir. BMI yüksek olan gruplarda magnezyum seviyeleri düşük bulunmasına ragmen, magnezyum tedavisi altında konvulziyon görülen 5 hastadan 4 tanesi BMI grup II'de bulunmuştur ve 3 hastada önerilen terapötik seviyede konvulziyon görülmüştür. Konvulziyonların gelişiminin magnezyum seviyesine direkt bağlı olmadığı görülmüştür. Klinik durumun konvulziyon oranı ile bağlantılı olduğu ve klinik ağırlaştıkça oranın arttığı gözlenmiştir. Eklampsi tanısı ile gelen 15 hastadan 4 tanesinde MgS04 tedavisine rağmen, konvulziyon tekrarı %26 oranında görüldü. Ağır preeklampsi, HELLP sendromu tanılarıyla MgS04 proflaksisi uygulanan 117 olgudan 1 tanesi (% 0.8) konvulziyon geliştirdi. Magnezyumun hangi kan seviyesinde koruyucu oldugu konusunda ile ilgili Iiteratüre bakıldığında Sibai'nin eklamptik hastalarda elektroansefolografik bulguları araştırdığı çalışmasında magnezyum alan ve konvulziyon görülen 2 hasta olmuştur. Kan seviyeleri 9 ve 11 mg/dL olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar magnezyumun etkili olmadığını düşündürmemelidir. E.J. Coetze ve arkadaşlarının Güney Afrikada 1991 yılında 822 preeklamptik gebede yaptıkları, randomize kontrollü çalışmalarında, MgS04 ve plaseboyu karşılaştırdıklarında magnezyum alan grupta %0.3, plasebo alan grupta %3.2 oranında konvulziyon görülmüştür. Magnezyum eklampsiyi mutlak önleyen bir ilaç değildir. Eklampsinin oluşma ve tekrarlama oranını azalttığı kesindir. Magnezyum sülfatın ; gebelik nedenli hipertansiyon olgularında seçilebilecek diğer antikonvulzan ajanlardan daha etkili ve güvenli olmasi. En çok ve en yaygın kullanılan ilk seçenek antikonvulzan olmasının nedenidir.

Özet (Çeviri)

Objective: We anticipated that the universal use of a standard magnesium sulfate infusion to prevent eclamptic convulsions in preeclamptic patients would result in alterations in circulating magnesium levels that were negatively correlated with the patient's body mass index. We postulated that the highest failure rate with seizure prophylaxis would occur in patients with the highest body mass index. Materials and Methods: After discarding 6 patients, this study was performed in 194 of 200 preeclamptic patients admitted to our high risk pregnancy unit between February 2000 and August 2000, who were divided into four groups determined by body mass indices. A standard magnesium sulfate infusion protocol (loading dose 4.5 g/15 minutes followed by 1.8 g/hour) was administered to 194 preeclamptic patients. One hundred and thirty-eight severe preeclamptic patients received magnesium sulfate during both antepartum and postpartum periods. The remaining 56 patients only received the therapy during the postpartum period. Serial serum magnesium levels of each groups were recorded and compared. Results: The 1.8 g infusion rate produced acceptable magnesium levels in the majority of patients but most were in the lower 50% of the therapeutic range. Levels were lowest in patients with high body mass indices (this group recorded most of the subtherapeutic levels, particularly when patients were infused antepartum). Apart from 13 referred patients who had convulsed prior to admission, no eclampsia occurred during the antepartum period while seizures occurred in nine women during the postpartum period. Two hours after the initiation of the therapy, magnesium levels were inversely related to the body mass index (BMI) both during the ante-and postpartum periods (Prepartum; group I: 5.97 mg/dl, group II: 4.90 mg/dl, group III: 4.35 mg/dl, group IV: 3.88 mg/dl; Postpartum; group I: 5.89 mg/dl, group II: 5.71 mg/dl, group III: 4.82 mg/dl, and group IV: 4.61 mg/dl, Table 4). Although the lowest levels were detected in patients with high body mass indices, in contrast to our hypothesis, eclamptic seizures occurred in four patients with low body mass indices. Furthermore therapeutic serum magnesium levels were detected in three of these patients. There was no association between treatment failures and body mass or with magnesium levels. Conclusion: The infusion regimen described herein resulted in therapeutic levels in the majority of patients that correlated inversely with body mass index. However most levels fell within the lower range of what many studies consider ''therapeutic'' suggesting that maintenance infusion rates of at least 2–2.5 g/hour would be more appropriate. This would be particularly true in patients with body mass indices exceeding 30, where subtherapeutic levels occurred most frequently. The study's limited power prevents conclusions on outcomes but what is of interest is that eclamptic convulsions did not correlate with either body mass index or circulating plasma magnesium levels.

Benzer Tezler

  1. Sezaryan operasyonlarında spinal anestezide kullanılan levobupivakain ve bupivakainin maternal ve fetal klinik etkilerinin karşılaştırılması

    Comparision of clinical maternal and fetal effects of levobupivacaine and bupivakaine for spinal anesthesia undergoing caserian surgery

    ELİF DOĞAN BAKI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    Anestezi ve ReanimasyonAfyon Kocatepe Üniversitesi

    Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. DEMET DOĞAN BAKI

  2. Parsiyel hellp sendromlu gebelerde maternal-perinatal morbidite ve mortalite

    Başlık çevirisi yok

    NUR DOKUZEYLÜL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bakanlığı

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    UZMAN VEDAT ERKAN DAYICIOĞLU

  3. Preeklamptik annelerden doğan prematüre bebeklerde erken dönem prognoz

    Preeklamptik annelerden doğan prematüre bebeklerde erken dönem prognoz

    OSEN ARI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. Teoman Akçay

  4. Gebelik nedenli hipertansiyon olgularında glikoz intoleransı

    Glucose intolerance in pregnancy induced hypertension

    HAKAN PEKER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bakanlığı

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DR. VEDAT DAYICIOĞLU

  5. Gebelik ve hipertansiyon olgularında başvuru sırasındaki çift taraflı uterin arter doppler analizlerinin perinatal morbidite ve mortaliteyi saptamadaki rolü

    The Role of bilateral uterine artery doppler analysis at admission of pregnant women with hypertension in prediction of perinatal morbidity and mortality

    ERTUĞ KOVANCI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1996

    Kadın Hastalıkları ve Doğumİstanbul Üniversitesi

    PROF.DR. ATIL YÜKSEL