Geri Dön

Gelişmekte olan ülkelerde kurumlar vergisi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 41926
  2. Yazar: AYŞEGÜL YAKAR
  3. Danışmanlar: PROF.DR. SEVİM GÖRGÜN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1995
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İktisat Bölümü
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 103

Özet

ÖZET Kurumlar vergisi 19. yüzyılın sonlarında, gelişmiş ülkelerde başlayan kurumlaşma süreci ile gündeme gelmiş olmasına rağmen, çok hızlı bir gelişme göstermiş ve çeşitli ülkelerin vergi sistemlerine girmiştir. Kurumlar vergisi, kar elde eden kurumların toplam net kazançları üzerinden alınan ve genellikle tek oranlı olan dolaysız bir vergidir. Kurumlar vergisi sadece kurumlaşmış şirketlerden alınır. Kurumlaşmamış şirketler bu vergiye tabi değildir. Kurumlaşmış ve kurumlaşmamış şirketler arasındaki en önemli ayrım, kurumlaşmış şirket hissedarlarının sahip oldukları sınırlı sorumluluktur. Diğer bir deyişle, hissedarlar alacaklılar karşısında sadece kuruma yatırdıkları sermaye ile sorumludurlar. Kurumlaşmamış şirketlerde ise, hissedarlar alacaklılara karşı tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar. Üstelik kurumlaşmış şirketler, kurumlaşmamış şirketlerden farklı olarak, bazı finansman olanaklarına da sahiptirler. Kurumlar hisse senedi ve tahvil ihraç ederek sermaye piyasasından finansman olanakları sağlayabilirler. Gelir vergisinden ayrı bir kurumlar vergisini savunan ayrı varlık yaklaşımına göre, kurumlar vergisinin en önemli varlık nedenlerinden biri, kurumların sahip oldukları bu ayrıcalıklardır. Dolayısıyla kurumlar vergisi, kurumların sahip oldukları bu ayrıcalıkların bir bedeli olarak alınmaktadır. Ayrı bir kurumlar vergisinin aleyhinde olan birleştirici görüşe göre, alınmasında kullanılan yöntem ne olursa olsun, sonunda bütün vergiler gerçek kişiler tarafından ödenir. Bu nedenle gelir vergisinden ayrı bir kurumlar vergisinin alınmasına gerek yoktur. Eğer gelir vergisinden ayrı bir kurumlar vergisi uygulanırsa çift vergileme sorunu ortaya çıkar; kurum kazançları önce kurumlar vergisiyle, sonra da hissedarlara dağıtıldığında şahsi gelir vergisiyle ol-2 mak üzere iki kere vergilendirilmiş olur. Bu sorun ortaklık, mahsup ve temettü indirim sistemleri kullanılarak, gelir vergisinin kurumlar vergisiyle birleştirilmesi sonucu çözülebilir. Kurumlar vergisiyle ilgili yoğun tartışmaların bir kısmı da yansıma üzerinedir. Kurumlar vergisinin yansıması arz, talep esnekliklerinden ve piyasa koşullarından bağımsız düşünülemez. Bu koşullara bağlı olarak, kurumlar vergisi yüksek fiyatlar yoluyla tüketicilere, yani ileriye ve/veya düşük ücretler yoluyla çalışanlara, yani geriye yansıtılabilir. Yapılan her ilave masraf verginin matrahını küçülttüğünden, gereksiz ve lüks harcamalar yoluyla vergi devlete de yansıtılabilir. Ayrıca, uzun dönemde sermaye geliri üzerindeki vergi yükü kurumlaşmış ve kurumlaşmamış kesimdeki yatırımcılar tarafından paylaşılmak yoluyla karlara da yansıtılabilir. Kurumlar vergisi bir maliyet unsuru olarak kabul edildiğinden, kurumun maliyetlerini, tasarruflarım, yatırımlarını ve hatta yatırımların finansman şeklini etkiler. Kurumlar vergisi, vergi sonrası net getiri oranını azalttığından, yatırım kararlarım olumsuz yönde etkiler. Verginin yatırım kararlan üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek veya gidermek amacıyla bazı özendirici önlemler uygulanabilir. Bu önlemlerin en etkin olanları hızlandırılmış amortisman ve yatırım indirimidir. Kurumlar vergisinin kurumlaşma üzerine etkileri bir diğer tartışma konusudur. Yapılan araştırmalar kurumlar vergisinin şirketlerin kurum hukuki statüsünü seçmelerinin önünde bir engel olmadığım göstermiştir. Kurum olmanın avantajları, kurumlar vergisinden dolayı katlanılan maliyeti aştığı sürece, kurumlaşma sürecinin olumsuz etkilenmesi beklenemez.3 Kurumlar vergisinin teorik yapısı üzerindeki tartışmalar bu gün de devam etmektedir. Tartışmalı yapısına rağmen, kurumlar vergisi, birçok ülkenin vergi sisteminde varlığını sürdürmektedir. Bu vergi sadece ilk olarak uygulanmaya başlandığı gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler kendi içlerinde homojen bir yapıya sahip olmamakla beraber, ortak bazı özelliklere sahiptirler. Bu ülkelerde sermaye ve uzmanlaşmış emek kıt olan faktörlerdir. Dolayısıyla, üretim faktörleri arasında bir dengesizlik söz konusudur. Bu durum iktisadi kaynakların akışkanlığım sınırlar. Üstelik, bu ülkelerde örgütlenmiş ve bütünleşmiş kredi ve sermaye piyasalarının olmayışı veya etkin çalışmayışı da kaynakların akışkanlığını sınırlar. Tüm bu nedenlerden dolayı optimum kaynak dağılımı sağlanamaz. Piyasa başarısızlığı olarak da adlandırılan bu durumun bir diğer nedeni de dışsallıklardır. Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkelerin içinde bulunduğu iktisadi yapı piyasa başarısızlığına yol açmaktadır. O halde bu ülkelerde piyasa mekanizması kendi haline bırakıldığında gelişme süreci yavaşlar veya kesintiye uğrar. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde devlet müdahalesi bir zorunluluk olmak tadır. Devletin elinde etkin müdahale araçları vardır; kamu ekonomisi değişkenleri, yani kamu gelirleri ve harcamaları en etkin müdahale araçlarındandır. Siyasi ve idari kararlarları belirlenen bu değişkenler, iktisat politikasının amaçlarına uygun bir şekilde kullanılabilirler. Etkin müdahale araçlarından biri olan kamu gelirlerinin önemli bir bölümünü dolaylı ve dolaysız vergiler oluşturur. Kurumlar vergisi dolaysız vergilerden biridir. Çalışmanın konusunu da bu verginin gelişmekte olan ülkelerdeki uygulama biçimleri, bütçe gelirlerindeki yeri ve iktisadi kalkınmayı amaçlayan vergi politikası içindeki önemi oluştur maktadır.4 Gelişmekte olan ülkelerin kurumlar vergisi uygulamalarına bakıldığında, dağıtılmayan karlar, küçük ölçekli ve halka açık kurumlar lehine bir ayrımcılık olduğu görülür. Eğer kurumlar vergisi artan oranlı bir yapıda uygulanıyorsa ki gelişmekte olan ülkelerin çoğu için bu doğrudur, hem küçük ölçekli kurumlar lehine bir ayrımcılık söz konusu olur, hem de kurumlar ve diğer işletme türleri arasındaki kurumlar aleyhine olan ayrımcılık ortadan kalkar. Uygulamada tartışılan bir diğer konu da yabancı hissedarların kar paylarının vergilendirilme şeklidir. Yabancı hissedarların kar paylan ev sahibi ülkenin şahsi gelir vergisi kapsamına girmediğinden, ayrı varlık yaklaşımım uygulayan ülkelerde yabancılar lehine bir ayrımcılık ortaya çıkar. Yerli hissedarların aleyhine olan bu durumu ortadan kaldırmak için, genellikle, ev sahibi ülkeler yabancıların kar paylarını stopaj yöntemiyle vergilendirirler. Birleştirici vergi yaklaşımım benimseyen ülkelerde ise, kullanılan yönteme göre, uygulama farklılaşmaktadır. Uygulama biçimleri farklılaşsa da, kuramlar vergisi gelişmekte olan ülkelerin çoğunda vergi sisteminin vazgeçilmez bir unsurudur. Aslında bu ülkelerin bütçelerindeki en önemli gelir kaynağı dolaylı vergilerdir. Dolaysız vergiler birinci derecede önemli bir gelir kaynağı değildir, ancak dolaysız vergilerin iç yapısına bakıldığında şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşılır. Bu ülkelerde kurumlar vergisi şahsi gelir vergisinden çok daha önemli bir gelir kaynağıdır. Bunun en önemli nedeni şahsi gelir vergisine kıyasla kurumlar vergisini toplamanın kolay olmasıdır. Kurumlar hesaplarını düzenli bir şekilde tuttuklarından, daha iyi izlenebilmekte ve bu nedenle vergi yükümlülüklerinden kaçmaları daha zor olmaktadır. Üstelik şahıslara kıyasla kurumların hareketliliği çok daha sınırlıdır. Tüm bunlara vergi dairelerinin idari ve teknik yetersizlikleri, sağlıklı ve güvenilir bir muhasebe sisteminin olmaması ve okuma-yazma oranının düşük olması da eklenince şahsi gelir vergisinin toplanması5 güçleşmektedir. Dolayısıyla, bu ülkelerde kurumlar vergisi şahsi gelir vergisin den çok daha önemli bir gelir kaynağı olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde önemli bir gelir kaynağı olan kurumlar vergisi kar üzerinden alman bir vergi olarak, milli gelire büyük ölçüde bağlıdır, diğer bir deyişle gelir esnekliği yüksektir. Eğer vergi artan oranlı bir yapıda uygulanıyorsa, matrahtaki artış da artan oranlı bir şekilde kavranacaktır. Bu durumda, kurumlar vergisi yoluyla kurum gelirlerinin önemli bir bölümü dev lete aktarılmış olur. Eğer devlet bu geliri sermaye mallan üretimine ağırlık veren kamu yatırımlarının gerçekleştirilmesi amacıyla kullanırsa, gelişme süreci de hız lanır. Bu durumda vergi kalkınma amacına uygun olarak kullanılmıştır. Ancak bu vergi özel sektörün yatırımlarını olumsuz etkilemeksizin ve kalkınma amacına ters düşmeksizin de uygulanabilir. Eğer kurumlar vergisi özendirici ve yönlendirici önlemlerle birlikte uygulanırsa, özel sektör aracılığıyla kul lanılan bir kalkınma aracı da olabilir. Sonuç olarak, gelişmekte olan ülke lerde iktisadi kalkınmayı amaçlayan vergi politikası içinde kurumlar ver- gisinin çok önemli bir yeri olduğu söylenebilir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Kaynaklarına göre vergi türleri ve ekonomik performans ilişkisi

    Relationship between the tax types according to sources and economic performance

    SEMRA AYDOĞDU BAĞCI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    EkonomiAksaray Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERŞAN SEVER

  2. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye yapısını etkileyen faktörler: Türkiye'de bir uygulama

    Determinants of capital structure in developing countries: An application in Turkey

    SONGÜL KAKİLLİ ACARAVCI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    İşletmeÇukurova Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HATİCE DOĞUKANLI

  3. Gelişmekte olan ülkelerde vergi reformları ve Türkiye'de gelir üzerinden alınan vergiler açısından değerlendirme

    Tax reforms in developing countries and evaluation for income taxes in Turkey

    YUNUS DEMİRLİ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    MaliyeHacettepe Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. M. CAHİT GÜRAN

  4. Türkiye'de 1980 sonrası kurumlar vergisi uygulamasının vergi yükü bakımından değerlendirilmesi

    The Evaluation of the application of corporational income tax in Turkey from the point of tax burden after 1980

    ZEKİ ARAS

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    EkonomiDokuz Eylül Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. HAKAN AY

  5. Kurumlar vergisindeki istisna ve muafiyetlerin makro ekonomik sonuçları

    Macro economic results of exclusion and exemption on corporation tax

    ŞANSEL ALDEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    EkonomiCelal Bayar Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NACİ BİROL MUTER