Eozinofilik hücreli böbrek tümörlerinde doku microarray yöntemi ile immünhistokimyasal olarak süksinat dehidrogenaz B, fumarat hidrataz ve sitokeratin 20 ekspresyonlarının araştırılması
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 533564
- Danışmanlar: PROF. DR. IŞIN KILIÇASLAN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Patoloji, Pathology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2019
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Patoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 80
Özet
Amaç: Son yıllarda özgün histomorfolojik, immünhistokimyasal ve moleküler özellikleri ile yeni böbrek hücreli karsinom (BHK) alt tipleri tanımlanmıştır. Histomorfolojik ve immünhistokimyasal özellikleri örtüşen çeşitli alt tiplerin varlığı, böbrek tümörlerinin ayrıcı tanısında güçlükler oluşturmaktadır. Spesifik alt tip tayini yapılamayan bazı tümörler sınıflandırılamayan BHK kategorisine alınmaktadır. Sınıflandırılamayan BHK'ler içerisinde ayırıcı tanı güçlüğünü en çok oluşturan tümörler ise eozinofilik hücreli böbrek tümörleridir. Çalışmamızda, eozinofilik hücreli böbrek tümörleri içerisinde, ayırıcı tanıda yer alan, farklı prognostik özelliklere sahip, süksinat dehidrogenaz eksikliği gösteren böbrek hücreli karsinom (SDHBHK), herediter leiomyomatozis ve böbrek hücreli karsinom (HLBHK) ilişkili böbrek hücreli karsinom ve 2016 World Health Organization Böbrek Tümörleri Sınıflaması'nda yer almayan eozinofilik, solid ve kistik böbrek hücreli karsinom (ESKBHK) antitelerinin, özgün immünhistokimyasal belirteçleri olan süksinat dehidrogenaz (SDH) B, fumarat hidrataz (FH) ve sitokeratin (SK) 20 antikorları eşliğinde sıklığını belirlemeyi hedefledik. Ayrıca bu belirteçlerin özgün oldukları antitelerin ayırıcı tanısına katkısını ve eozinofilik hücreli böbrek tümörlerindeki boyanma paternlerini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: Ocak 2007-Haziran 2018 tarihleri arasında, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda tanı almış, nefrektomi materyallerine ait eozinofilik hücreli böbrek tümörleri, arşiv kayıtları üzerinden belirlendi. Bazılarında multipl tümör mevcut olan 313 hastaya ait, 317 tümör, doku microarray yöntemi uygulanmak üzere çalışmaya dahil edildi. Toplam 328 tümör dokusunu içeren 41 adet doku microarray bloğu oluşturuldu. Bu bloklardan hazırlanan kesitler üzerinde SDHB, FH ve SK20 antikorları ile immünhistokimyasal incelemeler gerçekleştirildi. Gerekli durumlarda, tümöre ait yeni seçilen bir parafin bloğun tamamından elde edilen kesitler üzerinde immünhistokimyasal incelemeler tekrarlandı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen tümörlerin 46'sı (%14,5) eozinofili gösteren berrak hücreli BHK, 72'si (%22,7) papiller BHK, 74'ü (%23,3) kromofob BHK, 88'i (%27,8) onkositom olup 37'si (%11,7) diğer nadir tiplerden oluşmaktaydı. SDHB antikoru ile üç tümörde ekspresyon kaybı saptandı. Birinin orijinal tanısı eozinofili gösteren berrak hücreli BHK olup bu tümör SDHBHK için tipik histomorfolojik özelliklere sahipti. Tipik histomorfolojik özelliklere sahip olmayan iki tümörde, SDHB antikoru ile, heterojen özellikte, mitokondrial paternde olmayan zayıf sitoplazmik boyanmalar saptandı. Bu tümörlerde olası SDHB ekspresyon kaybı olduğu düşünüldü. Çalışma grubuna alınan tümörlerde FH antikoru ile ekspresyon kaybı saptanmadı. Bir tümörde doku microarray kesitinde zayıf, bloğun tamamından elde edilen kesitte ise orta şiddette ve kuvvetli olmak üzere, heterojen özellikte sitoplazmik pozitiflik izlendi. SK20 antikoru ile çalışma grubundaki tümörlerin büyük kısmında negatif reaksiyon alındı. Bir tümörde yaygın ve üç tümörde odaksal sitoplazmik boyanma saptandı. Yaygın boyanma gözlenen tümörün orijinal tanısı tip 2 papiller BHK idi. Bu tümörde ESKBHK için tipik histomorfolojik özellikler mevcuttu. Sonuç: Orijinal tanısı eozinofili gösteren berrak hücreli BHK olan bir olgu SDHBHK olarak yeniden sınıflandırılmıştır. Olası SDHB kaybı gösterdiği düşünülen iki tümörde, tipik histomorfolojik özellikler izlenmediğinden, SDHBHK olarak yeniden sınıflandırılmadan önce mutasyon analizlerinin yapılması gerektiği düşünülmüştür. SDHB ve FH antikorları ile heterojen reaksiyonlar gözlenebildiğinden, özellikle doku microarray yöntemi gibi az miktarda dokunun incelenebildiği durumlarda, immünhistokimyasal incelemenin bloğun tamamından elde edilen kesitler üzerinde tekrarlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Yaygın SK20 pozitifliği gösteren ve tipik histomorfolojik bulguları ile birlikte ESKBHK olarak yeniden sınıflandırılan tümör, erkek hastada görülmesi, multifokal ve metastatik özellikte olması gibi az sayıda olguda bildirilen, tipik olmayan klinikopatolojik özelliklere sahiptir. SK20 antikoru, eozinofilik hücreli böbrek tümörlerinde büyük oranda negatif olup ESKBHK için özgün bir belirteçtir. Eozinofilik hücreli böbrek tümörlerinin ayırıcı tanısında SDHBHK, HLBHK ilişkili BHK ve ESKBHK antitelerinin de bulunduğu akılda tutulmalı, tipik histomorfolojik özelliklerinin varlığı değerlendirilmeli ve gerektiğinde bu antitelere özgün immünhistokimyasal belirteçler uygulanmalıdır.
Özet (Çeviri)
Aim: New subtypes of renal cell carcinoma with specific histomorphologic, immunohistochemical and molecular findings have recently been defined. The overlapping histopathologic and immunohistochemical features within renal carcinoma subtypes lead to difficulties in the differential diagnosis. Tumors which cannot be categorised into a specific subtype are diagnosed as unclassified renal cell carcinoma. Eosinophilic renal tumors are the most problematic tumors in the differential diagnosis among unclassified renal cell carcinomas. We aimed to investigate the frequency of three entities with different prognosis, succinate dehydrogenase-deficient renal cell carcinoma (SDDRCC), hereditary leiomyomatosis and renal cell carcinoma (HLRCC)-associated renal cell carcinoma, and eosinophilic, solid and cystic renal cell carcinoma (ESCRCC), which was recently defined and not currently included in the 2016 World Health Organization Classification of Tumors of the Kidney, by using immunohistochemistry against succinate dehydrogenase B (SDHB), fumarate hydratase (FH) and cytokeratin 20 (CK20). We also aimed to determine the staining patterns of these specific markers among eosinophilic renal tumors and their contribution to the differential diagnosis of the entities which they are specific for. Materials and methods: Nephrectomies with eosinophilic renal tumors, diagnosed between January 2007 and June 2018 at Istanbul University, Istanbul Faculty of Medicine, Department of Pathology, were retrieved from the digital archive. 317 tumors from 313 patients, some of which had multiple tumors, were included in the study. Using tissue microarray methodology, 41 new paraffin blocks, composed of 328 tumor tissues were created. Immunohistochemistry with antibodies against SDHB, FH and CK20 were performed. Another paraffin block from the tumor was selected and the immunohistochemistry was repeated on the whole section when necessary. Results: Fourty six (14.5%) eosinophilic clear cell renal cell carcinomas, 72 (22.7%) papillary renal cell carcinomas, 74 (23.3%) chromophobe renal cell carcinomas, 88 (27.8%) oncocytomas and 37 (11.7%) tumors of other rare subtypes were included in the study. Three tumors showed loss of SDHB expression. One of them, which was originally diagnosed as eosinophilic clear cell renal cell carcinoma, revealed the characteristic morphology of SDDRCC. Two tumors without the characteristic morphology of SDDRCC, showed weak cytoplasmic staining with SDHB which was not in a mitochondrial pattern. These tumors were considered to be possible-SDHB deficient. In this study, no tumor showed loss of FH expression. One tumor showed heterogeneous FH staining; such as, weak staining on the tissue microarray section and moderate to strong staining on the whole section. Most tumors were negative for CK20. One tumor showed diffuse and three tumors showed focal CK20 positivity. The tumor showing diffuse CK20 positivity was originally diagnosed as type 2 papillary renal cell carcinoma. This tumor showed characteristic morphology of ESCRCC. Conclusion: One tumor, originally diagnosed as eosinophilic clear cell renal cell carcinoma was reclassified as SDDRCC. For the two possible-SDHB deficient cases, we recommend molecular analysis before reclassifying them as SDDRCC. Because SDHB and FH staining patterns can be heterogenous, we suggest to repeat immunohistochemistry on whole paraffin section of the tumor when dealing with small amounts of tissue, as in tissue microarray methodology. The tumor, which showed diffuse CK20 positivity and was reclassified as ESCRCC, has some clinicopathologic features different from most of the ESCRCC cases reported, such as being multifocal, metastatic and being on a male patient. CK20 is specific for ESCRCC and is mostly negative in eosinophilic renal tumors. One should always consider SDDRCC, HLRCC-associated renal cell carcinoma and ESCRCC in the differential diagnosis of eosinophilic renal tumors and evaluate characteristic morphologies of these entities. When necessary, specific immunohistochemical markers should be performed.
Benzer Tezler
- Böbreğin eozinofilik hücreli epitelyal tümörlerinin ayırıcı tanısında histokimya ve immünhistokimyanın yeri
Başlık çevirisi yok
ÖZGÜR METE
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2004
Patolojiİstanbul ÜniversitesiPatoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. IŞIN KILIÇASLAN
- Renal tümörlerde yeni bir antite: Düşük dereceli onkositik tümör
A new entity in kidney tumours: Low grade oncocytic tumour
SİMAY BOZPINAR
- Böbreğin epitelyal tümörlerinde kök hücre belirleyicilerinin ekspresyonu
Expression of stem cell markers in renal epithelial tumors
ERTUĞRUL ÇELİK
- Renal onkositom ve kromofob renal hücreli karsinom ayırıcı tanısında kaı (CD82), S100A1 ve CK7 ekspresyonunun rolü
The role of kai1 (CD82), S100A1 and CK7 expression in the differential diagnosis of renal oncocytoma and chromofobe renal cell carcinoma
ZELİHA BURCU SARI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2016
PatolojiEskişehir Osmangazi ÜniversitesiTıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUSTAFA FUAT AÇIKALIN
- Böbreğin eozinofilik sitoplazmalı tümörlerinin ayırıcı tanısında immünohistokimyanın tanısal değeri
The value of differential diagnosis of renal tumors with eosinophilic cytoplasm
ŞİRİN KÜÇÜK