Geri Dön

Türkiye Cumhuriyeti'nde müzik kurumlaşması ve kültürel kimlik değişimi

Musical institutionalization and cultural identity change in Turkish Republic

  1. Tez No: 534484
  2. Yazar: GÜRSEL YURTSEVEN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. TURAN SAĞER
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Müzik, Music
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2018
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Yıldız Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sanat ve Tasarım Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 258

Özet

Bu çalışmada 1923–2015 arasındaki süreçte Türkiye Cumhuriyeti'nde müziksel kurumlaşma hareketleri ele alındı. Bu kurumlaşma hareketlerine etki eden siyasi, kültürel, felsefi bakış biçimleri ve bunların bağlantılı olduğu olgu ve olaylar incelenerek bu sürecin iniş ve çıkışları değerlendirildi. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti arasında müziksel kurumlaşma hareketleri açısından benzerlik ya da farklılıklar, öncelikle gözden geçirildi. Osmanlı Dönemi'nde müziksel kurumlaşmalar ve kurum modelleri var olsa da Cumhuriyet sonrası batılaşma hareketleriyle kurumsallaşan müziksel yapıdan oldukça farklı şekilde yer almaktaydı. Müzik etkinlikleri geniş bir yer tutmakta ve birçok seçkin müzisyen en üst düzeyde kabul görmekte ve ödüllendirilmekteydi. Bu anlamda müziğin özellikle üst yapı kurumunda bir kısıtlamaya maruz kalmamış olması dikkat çekici bir noktadır. Bazı padişahların müzikle ilgilenip icracı ya da besteci olarak öne çıkmaları Osmanlı döneminde müziğin ciddi bir kabul görmüş olduğu şeklinde değerlendirilebilir. Fakat sarayda bir müzik eğitimi olsa da bu eğitim geniş halk kitlelerine ulaşamıyordu. Müzik öğretiminin geleneğe bağlı olarak“sözel”bir yapısı vardı. Yani müzik ustadan çırağa aktarılıyordu. Müzik eğitimi ve müzik icrası iç içe geçmişti. Batı Avrupa ülkelerindeki gibi notaya dayalı bir müzik eğitiminin bulunmaması bir yandan müziğin bir meslek alanı olarak yaygınlaşamamış olmasıyla ilgiliyken diğer yandan da basım tekniklerinin Avrupa'dan daha geç bir dönemde kurumlaşmasıyla da ilgilidir. Nota yazısının kullanılmıyor olması nedeniyle müzik eğitimi bir anlamda sözel geleneğin olanaklarıyla sınırlı kalmak durumundaydı. Bu durum hem bir avantaj hem de bir dezavantaj sayılabilir. İcranın tüm özellikleriyle aktarılabilmesi bir avantaj özelliği taşırken bu icranın sonraki kuşaklara aktarılabilmesinin imkânsızlığı nedeniyle de bir dezavantaj sözkonusuydu. Tanzimat Dönemi Batı ile ilişkilerin giderek attığı bir dönemdi. Batı'nın değerlerini anlayan yeni bir kuşağın yetiştirilmesi için Avrupa'ya öğrencilerin gönderilmesi, Avrupa tarzında okulların açılması ve batılı normlar doğrultusunda reformlar yapılması da bu döneme rastlamaktadır. Farklı dil, din ve ırklardan oluşan çok uluslu bir yapısı olan Osmanlı İmparatorluğu'nun giderek batıya yaklaşmakta oluşu mehter yerine bando topluluğunun kurulmasını da beraberinde getirmiştir. Devlet bir anlamda yüzünü Batı'ya çevirsme sürecine girmiş oluyordu. Mehter'den bandoya geçişle simgeleşen değişim, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin batılılaşma anlamında aynı çizgide yürümesi olarak da tanımlanabilir. Batının kültürel değerleri arasında müziğine daha sıcak bir ilgi gösteren Osmanlı'nın bu yönelimi Cumhuriyet döneminde de değişmemiş ve bu yolda giderek artan bir hızla devam edilmiştir. Mehterin kaldırılması ve yerine bandonun getirilmesinin nedenlerinden biri“batılılaşma”dır. İmparatorluğun gerileme devrinde görülen bu değişimin hem iç hem de dış nedenlerle bağlantılı olabileceği bir gerçektir. Mehterden bandoya geçişte ismi en sık anılan kişilerin başında Donizetti gelir. Müziksel anlamdaki bu büyük değişim kuşkusuz ki Osmanlı'nın sıkıntıları olduğu anlamına da gelmekteydi. Bu değişimlerin imparatorluğun çöküşüyle aynı zaman dilimine rastlıyor olması ise bir başka soruyu karşımıza çıkarmaktadır. Avrupa'nın gelişimi karşısında hamleler arayışı içine giren Osmanlı, Tanzimat olarak da adlandırılan reform hareketleriyle bir anlamda bir yarış içinde olduğu Avrupa'nın değerlerini benimseme yoluna yönelmişti. Güçlü ordusuyla çok geniş bir coğrafyaya hükmeden imparatorluğun askeri alandaki değişimlerinin bir uzantısı olarak da anlaşılabilir mehterin tasfiye edilmesi. Birçok kimsenin müzikte batılı değerler sisteminin benimsenmesini Cumhuriyet'in çağdaşlaşma, modernleşme, Avrupalılaşma gibi çabalarının bir sonucu olarak görüyor olmasına rağmen 1924'te Riyaseticumhur Musiki Heyeti'ne dönüştürülmüş olan Muzıka-yı Hümayun'un kuruluşuyla bu değişimin yaklaşık yüz yıl önce gerçekleştirilmiş olduğu gözden kaçmaz. Bu değişim yeni müzik değerlerinin hem kamusal alanın bir vazgeçilmezi ve simgesel değerlerinden biri olması hem de toplum yaşamın bir parçası olması anlamına geliyordu. Sözkonusu değişim Osmanlıda başlamış olmakla birlikte ulaşabildiği insanların sayısı itibarîyle dar kapsamda kalmıştı. Cumhuriyet sürecinde geliştirilen yaklaşımla Osmanlı İmparatorluğu'nda başlamış olan müziksel değişim süreci genişletilmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Modernleşme düşüncesi Avrupa merkezli bir toplumsal ve fikirsel yapılanma yönelimidir. Cumhuriyet sürecinin en belirgin davranışlarından biri olarak çıkar karşımıza modernleşme. Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet'in öncüleri bu yönelime sıklıkla vurgu yapmışlar ve bu yolda ciddi adımlar atmışlardır. Geçen yüzyılda birçok ulus ve devlet bu yönelim içinde bulunmuşlardır. Modernleşme ve Avrupalılaşma sık sık aynı anlamda kullanılan kelimeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani modernleşmek ancak Avrupalılaşarak mümkün görülmekteydi. Fakat bu düşünce kısmi bir modernleşmeden çok her şeye baştan başlama düşüncesini, eski olanla, yani Osmanlı ile bağları kopartıp yeni olanla yani Avrupa değerleriyle, başka bir anlamda modern olanla sıkı bağlar kurma davranışını ortaya çıkarmıştı. Bu değişimin büyük bir hızla olması gereğine Atatürk birçok kez vurgu yapmıştır. Değişim düşüncesi büyük başarıları derin bir çöküşle sona eren Osmanlı'nın değerlerinden hızlı bir kaçış dönemi başlamıştı ve modernleşme bir kurtuluş reçetesi olarak neredeyse tek seçenek olarak ortaya çıkmıştı. Dönemin koşulları yavaş ve sindirerek bir modernleşmeden çok aniden gerçekleşen bir değişimi bir anlamda zorunlu kılıyordu. Osmanlı'nın küllerinden yeni bir varoluş yaratmak için kaybedilecek zaman yoktu. Osmanlı Dönemi'nde de sıkıntıların modernleşerek atabileceğine inanılarak bazı adımlar atılmış fakat bu adımlar hiçbir zaman Cumhuriyet dönemindeki kadar cesurca olamamıştı. Sindirerek bir değişim gerçekleştirmek, yüzlerce yıllık köklü bir gelenekten bir anda kopmak zordu kuşkusuz. Yeniliklerin toplum tarafından kabulü, yaşama geçirilmesi, içselleştirilmesi uzun zaman gerektiriyordu. Cumhuriyetin ortaya koyduğu cesur ve hızlı değişim belki bu yüzden daima dirençlerle karşılaşmıştır. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki bu yaklaşım birbirinden ayrı özellikler taşır. Osmanlıdaki kısmi hamlelere karşın Cumhuriyet döneminde köklü ve kapsamlı bir modernleştirme tavrı belirgindir. Müzikte modernleşme konusunda önemli adımlardan biri Musiki Muallim Mektebi'dir. Öğretmen yetiştirmeye odaklaşmış bu kurumdan mezun olanlar zaten sayıca azdı ve bunlar da çoğunlukla müzik öğretmeni olarak tayin ediliyordu. Böylece bu okulun mezunlarının müzik icrası alanında göze çarpan uygulamalar gerçekleştirme şansı yoktu. Bu durum icra alanında bir boşluğun hissedilmesini ve konservatuar kuruluşunu tetiklemiştir. Cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından bir anlamda imparatorluğun resmi müzik topluluğu olan Mızıka-i Hümayun 1924'te Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adı verilerek Ankara'ya getirildi. Bu değişimin gerçekleştirilmesi müziksel kurumlaşmadaki kararlılığın ne kadar kesin olduğunu gösteren işaretlerden biridir. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Atatürk'ün, müzikte batılılaşma projesini giderek şekillendirmekte olduğu görülmektedir. Geleneksel çerçevedeki icra için oluşturulmuş olan Riyâset-i Cumhur İncesaz Heyeti'nin ise ilgi görememesi ve bu yüzden varlığını kaybetmiş olması (Sarı, 2009) da bu oluşumlarla birlikte anlam kazanmaktadır. Cumhuriyet, kültür politikalarını kökleri Osmanlı'da görülen batılılaşma düşüncesine bağlı olarak oluşturmuş ve geliştirmiştir. Fikirsel altyapısını Rönesans ve Aydınlanmacılık'tan alan Batı uygarlığının onunla daima iç içe olmuş Osmanlı'yı etkilememesi düşünülemezdi. Osmanlı İmparatorluğu giderek artan bir hızda Batı'nın kültürel değerlerinden etkilenmekteydi. Bu süreç Osmanlı'nın sona ermesi ve Birinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti“batılılaşma”yı devletin temel düşünsel dayanaklarından biri olarak almasıyla devam etmiştir. Müzik alanındaki kurumlaşmayı en genel çizgileriyle iki kategoride değerlendirmek mümkündür. Bu kategoriler eğitim ve icradır. Kuşkusuz bu iki kategori birbiriyle sıkı sıkıya ilişkilidir ve her ikisi karşılıklı olarak diğerini sürekli etkiler. Eğitim alanındaki kurumsallaşma icracılık alanına katkı sağlarken icra alanındaki etkinlikler de eğitim kurumlarının biçimlenmesini etkilemiştir. Günümüzdeki büyük çeşitlilikle karşılaştırıldığında Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurumsal modeller oldukça sınırlıydı. Müzik eğitiminin kurumsallaşması anlamında Cumhuriyet döneminde atılan en önemli adımlardan biri ve icra kategorisiyle daha da yakından ilgili olanı konservatuar kurumlaşmasıdır. Konservatuar bir müzik eğitim kurumudur ve icra kurumu olan orkestralara doğrudan kaynak sağlar. Genel ve mesleki müzik eğitimi için uygulayıcılar yetiştirmek ise konservatuarın birincil amacı değildir. Konservatuar kurumlaşması hemen hemen tümüyle Hindemith'in öngörüleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Hindemith'in, çok keskin bir şekilde Alman modeli konservatuarı tek seçenek olarak sunan öngörüleri yerine ulusal değerlerle daha fazla buluşabilen bir kurumlaşma gerçekleşmiş olsaydı Atatürk'ün birleştirici bakışıyla daha çok buluşulabilirdi. Her ikisi de kendini“devlet”konservatuarı olarak adlandırıyor olmasına rağmen bugün iki farklı konservatuar yapılanmasından biri Hindemith'in öngörülerinin bir sonucudur diğeri ise değildir. Günümüzde bu ayrımlaşmanın doğal bir dönüşümle ortadan kalkmakta oluşuna dair pek çok işaret alınmaktadır. İnönü döneminin en çarpıcı kurumlaşma olaylarından biri 5245 sayılı 1948 tarihli“İdil Biret ve Suna Kan'ın Yabancı Memleketlere Müzik Tahsiline Gönderilmesine Dair Kanun”dur. Gerek adı itibariyle gerekse içeriği itibariyle Cumhuriyet'in müziksel kurumlaşmasındaki ya da bir başka deyimle Cumhuriyet'in müzik davranışında önemli köşe taşlarından biri olarak karşımıza çıkar bu kanun. 1956'da, İdil Biret'le Suna Kan'ın bütün hakları saklı tutularak,“Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun”çıkarıldı. Böylece isme ilişkin yanı ortadan kalktı ve genelleştirildi. Kişiye özgü olması nedeniyle onların dışındaki kimselerin de bu yasa kapsamında gönderilmesi mümkün görülmüyordu. Cumhuriyet ve tek parti döneminin çok önemli kurumlarından biri olan Halkevleri Atatürk tarafından kuruldu. Amaç, halkı bilinçli yurttaşlar haline getirmekti. Halkevleri İnönü döneminde etkinliği ve önemini arttırmış ve döneme damgasını vuran kültür kurumlarından biri olmuştur. Müziksel kurumlaşma açısından önemi ise bu kurumların müziksel kurumlaşmanın altyapısını oluşturan birçok etkinliğin sunumuna olanak sağlamasıydı. Birçok başka kültürel etkinliğin yanısıra ciddi müziksel etkinliklere de önemli derecede destek olmuş ve halkın kültürlenmesi ve bilinçlenmesine katkılar sağlamıştır bu kurumlar. Bir anlamda resmi Cumhuriyet ideolojilerinin gelişip yaygınlaşma ortamıydı Halkevleri. Cumhuriyet müzik kurumlaşmasının öncü isimlerinden Adnan Saygun da bu kurumlarda bir süre müzik danışmanlığını yapmış ve“Halkevlerinde Musiki”isimli bir de kitap yazmıştır. Halkevleri'nin Bartok'u Türkiye'ye daveti ise burada ele alınan kurumlaşma çabalarına ilişkin önemli konulardan biridir. Tek parti dönemindeki en çarpıcı eğitim hareketlerinden biri olan Köy Enstitüleri çok uzun süre yaşayamamış olsalar da kuruluşlarından bu yana hiç bitmeyen bir tartışmanın odağında olmuşlardı. Bu kurumların baş mimarı dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'di. Kuruluş ve kapatılışı arasında yaklaşık 14 yıl vardır. Açılışı CHP kapanışı ise DP hükümeti döneminde gerçekleşmiştir. Ülkemizdeki müzik kurumlaşması ülke siyasetiyle başa baş gelişen bir seyir izlemiştir. Gerek ilk kurumsallaşma girişimleri olsun gerekse 1950'de DP iktidarıyla başlayan ve yeni kurumsallaşma modellerini doğuran süreç olsun siyaset-müzik ilişkilerinin başa baş yürümesini getirmiştir. Çok partili siyasal sisteme geçiş müziksel kurumsallaşmaya yeni boyutlar getiren bir süreç olmuştur. Müziksel kurumsallaşmada da çok partililiğe koşut bir“çok seslilik”ortamı oluşmuştur.“Çoksesli”Batı müziği anlamındaki yapılanmalar bir anlamda bu döneme kadar“teksesli”bir çizgide ilerlerken bu dönemle birlikte kültürel açılımlarda da farklı sesler duyulmaya başlanmış oldu. Böylece Türkiye'nin politik ekseninde bir değişim gerçekleşti ve bu durum doğal olarak kültür ve müzik politikalarına da yansıdı. Bu dönem müzik politikalarının“evrenselci”çizgiden“ulusalcı”çizgiye de kaymaya başlaması demekti. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerin gelişmesine paralel olarak müzik politikalarımızda egemen olan Avrupa merkezli bakışa alternatif bir bakış gelişti. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine müzik eğitimi almaya öğrenci gönderilirken Amerika müzik eğitimi tercihinde giderek önemini arttıran bir seçenek olarak belirginleşmeye başladı. Diğer taraftan ülkemizde giderek yaygınlaşmakta olan ve dinleyici kitlesi giderek çoğalan Amerika kaynaklı popüler müzikler ve caz da bu durumdan nasibini almış ve günümüzde geniş bir dinleyici kitlesi bulmuştur. 1950 de başlayan Türkiye'nin politik eksenindeki bu değişim süreci daha sonra kurulacak olan Türk Musikisi Konservatuarı'nın da altyapısını hazırlayan bir süreç olmuştur. TMDK 'nın kuruluşu ve bu süreci izleyen gelişmeler bugün de dinamik bir gelişim süreci göstermektedir. Batı ülkelerindeki modeller esas alınarak bir konservatuvarın 1936'da kurulmasından 40 yıl sonra kurulan TMDK müziksel kurumlaşmaya ciddi bir alternatif oluşturma misyonunu sürdürmeye devam etmektedir. Bugün birbirinden farklılık gösteren bu iki konservatuvar yapılanması sayıca birbirine yaklaşmıştır. Öte yandan araya kalın bir çizgi çekerek kendini“öteki”nden ayırma çabalarının da giderek kaybolmakta olduğu görülmektedir. Örneğin Selçuk Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nın model olarak TMDK' kuruluş yapısını tercih etmiş olduğu görülmekle birlikte adında onu çağrıştıran bir vurgulama yapılmamıştır. Bu durum Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuvarı gibi kurumlarda da görülmektedir. Bu kurumların adlarında yer almamakla birlikte Temel Bilimler Bölümü, Ses Eğitimi Bölümü, Türk Halk Oyunları Bölümü şeklindeki kurumlaşma modelini esas alarak TMDK'yı izledikleri görülmektedir. Bu belirlemeden yola çıkarak Türk Müziği Konservatuvarlarının iki farklı tutum gösterdiğini söylemek mümkündür. 1980'li yıllar müziksel kurumlaşmaya hem bir hız hem de büyük bir çeşitlilik getirmiştir. 12 Eylül 1980'de gerçekleşen askeri darbe ve bu sürecin devamı olarak ortaya çıkan YÖK tüm eleştirilere karşın genel olarak üniversiter kurumlaşmaya olduğu gibi müziksel kurumlaşmaya da büyük bir çeşitlilik getirmiştir. Müzik kurumlarının sayısı katlanarak artmıştır. 1980'li yıllarda ortaya çıkan yeni bir kurum modeli olan Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri birçok bakımdan diğer tüm kurum modelleriyle karşılaştırılabilecek bir düzeye gelmiştir. Herşeyden önce bu kurumların sayısı diğer tüm müzik kurumu türlerinden sayıca fazla olması bakımından dikkat çekicidir. AGSL'lerin toplam öğrenci kontenjanı da bu duruma bağlı olarak diğer kurum türlerinden daha yüksektir. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunması nedeniyle de yeni Güzel Sanatlar Liseleri'nin açılabilmesi üniversite bünyesinde bulunan okullara göre kolaydır ve müziksel kurumlaşmanın geniş toplum katmanlarına yayılabilmesine olanak yaratmaktadır. 2000'li yılların başlarında gelinen noktada müziksel kurumlaşmanın gerek eğitim gerekse icra kurumlarıyla geniş toplum kesimlerini yakalayabildiği ve hem resmi hem de özel sektörde birbirine paralel müzik kurumlaşmalarının ortaya çıktığını görmekteyiz. Bu anlamda Cumhuriyet'in başlangıcında öngörülenle birebir örtüşmese de toplumsal yapıyla kaynaşmış ve farklı kültürel alanların temsiline olanak yaratan bir kurumlaşmanın ortaya çıktığı, ve bu değerlerle bir çatışma değil bir uyuşma içinde bir müziksel kurumlaşma gerçekleştiği söylenebilir.

Özet (Çeviri)

This study focuses on musical institutionalization movements in Republic of Turkey between 1923 and 2015. Rise and falls in this process were analyzed through an evaluation of political, cultural and philosophical perspectives playing a role in these institutionalization movements, and related phenomena and events. Firstly, the general situation during the Imperial era was examined in order to indicate that there is no clear-cut transition between the Ottoman Empire and Republic of Turkey in terms of musical institutionalization movements, and the process followed a similar pattern in both structures. Although there were musical institutionalization and institutional models during the Ottoman Period, they were quite different from the musical structure institutionalized through westernization movements in the post-Republican Era. Musical events were fairly common and many distinguished musicians were held in high esteem and awarded. In this sense, it is quite interesting that the music did not face a restriction. That even Ottoman sultans themselves were performers or composers can be regarded as the fact that music had a considerable acceptance. Despite the existence of musical instruction in palace, this could not reach large masses of people. The musical instruction had an oral characteristic based on the tradition. In other words, the music was passed from the masters to apprentices. Musical instruction and performance were inextricably intertwined. Lack of a musical instruction based on notes as in the West refers both to the fact that the music was not widespread as a profession and print techniques were institutionalized later than Europe. Due to not using notes, the musical instruction had to be confined to limitations of oral tradition in a sense. This can be respected as both advantage and disadvantage. While it was an advantage to transfer the performance with all its aspects, there was a disadvantage owing to the impossibility of passing down this performance to next generations. Tanzimat Period was the one in which relations with Western world had an increase. The period also witnessed dispatch of students to Europe with the aim of cultivating a generation with an understanding of Western values, founding European style schools and making reforms in parallel with western norms. The fact that the Ottoman Empire, which had a multinational structure consisting of different languages, religions and races, were coming closer to western world resulted in replacement of mehter (band of janissary musicians) with band. This somewhat meant that the state turned its face completely towards the West. The change characterized with transition from mehter to band can also be defined as the fact that the Ottoman Empire and Republic of Turkey followed the same route in terms of westernization. Displaying a warmer interest in its music among Western values, this tendency of the Ottoman Empire remained the same during Republican Era and has survived up to present with increasing pace. The one of the reason why mehter was abolished and replaced with band is“westernization”. It is a fact that this change experienced in decline stage of the Empire depended not only internal but also external causes. Among the persons most commonly mentioned for the transition from mehter to band is Donizetti. This great musical change without doubt meant that the Ottoman Empire had problems, too. Another question presents itself due to the fact that these changes coincided with the fall of the Empire. Seeking for initiatives against the development of Europe, the Ottoman Empire tended to adopt European values, with which it was in a war, through reform movements called Tanmizat. Abolishment of mehter can also be regarded as an extension of military changes of the Empire that controlled a very large geography with its army. Although many think that adoption of western musical values are a result of Republican efforts such as modernization and Europeanization, it cannot be overlooked that this change was undertaken almost a century ago by Muzıka-yı Humayun, which was converted in Riyaseticumhur Musiki Heyeti in 1924. This change meant that new musical values became not only an indispensable part and symbol of the public sphere but also a fragment of the society. The change in question started during Ottoman Empire but the number of people it was able to reach was limited. Thanks to the approach developed during Republican period, the process of change starting with the Ottoman Empire was enlarged and popularized. The idea of modernization is the tendency for European-centered social and philosophical organization. Modernization presents itself as one of the most distinctive characteristics of Republican process. Pioneers of the Republic, led by Ataturk, often made an emphasis on this tendency and take serious steps towards this aim. In the last century, many nations and states had this kind of tendency. Modernization and Europeanization are the concepts which can be used interchangeably. That is, Europeanization seemed a key to modernization. However, this idea brought about the suggestion that everything should get started from scratch rather than a partial modernization, and that connections with the old, that is the Ottoman Empire, should be cut and close connections should be established with the new, that is with European values, in other words with the modern. Ataturk often emphasized that this change had to be realized at a great pace. The idea of change started a rapid escape period from the Ottoman Empire, whose great achievements resulted in a collapse, and modernization appeared as almost one single option for emancipation. The circumstances prevailing during the period forced a sudden change rather than a slow and gradual modernization. There was no time to generate a new being out of the ashes of the Ottoman Empire. There were steps taken through the belief that problems could be eliminated via modernization during also the Ottoman Period; however, they were never as courageous as the ones taken during the Republican period. It was difficult without doubt to perform a gradual change and get rid of a hundred-year-old deeply-established tradition. It took long time for the society to adopt, put into practice and internalize the reforms. The courageous and rapid change presented by the Republican period faced resistance maybe owing to this reason. This approach during the Ottoman and Republican periods is different from each other. Contrary to partial attempts in Ottoman Empire, the Republican period witnessed a deeply-rooted and comprehensive attitude towards modernization. One of the significant steps taken towards modernization is Musiki Mualim Mektebi. The number of people who graduated from this institution, which was based on training teachers, was already limited and they were mainly appointed as musical teachers. Therefore, those who had graduated from this school had no opportunity to give outstanding performances. This led to feeling of a gap in the field of performance and foundation of conservatory. Being the official music group of the empire in one sense, Mizika-i Humayun was named Riyset-i Cumhur Musiki Heyeti and brought to Ankara just after the foundation of Republic. This change is an indicator of the fact that the determination in musical institutionalization is so clear. It can be concluded that Ataturk was increasingly shaping the project of musical westernization with the proclamation of Republic. The fact that Riyaset-i Cumhur İncesaz Heyeti established for traditional performances did not attract much attention and got lost gives meaning to these formations. The republican period based its culture policies on the idea of westernization in the Ottoman Empire and developed them accordingly. It was inevitable that Western Civilization, whose philosophical infrastructure is derived from Renaissance and Enlightenment, would affect the Ottoman Empire, which had always been closely intertwined with it. The Ottoman Empire was being increasingly affected by Western cultural values. This process continued with the fall of the Ottoman Empire and adoption of“westernization”by the Republic of Turkey as the basic principle of the state just after the end of World War I. It is possible to discuss the musical institutionalization under two categories in general terms. These are instruction and performance. These two categories are without doubt inextricably intertwined and affect one another all the time. Instructional institutionalization contributes to the field of performance and activities in the field of performance, in turn, affect the formation of instructional institutions. When compared with today's great variety, institutional models were rather limited during the early Republican years. One of the greatest steps taken during Republican period in terms of musical institutionalization and the one which is more closely related with the category of performance is the institutionalization of conservatories. Besides being an instructional institution, conservatories provide the field of performance with manpower. It is not the primary objective of conservatories to cultivate practitioners with the aim of providing musical instruction. Institutionalization of conservatories was conducted almost totally in accordance with Hindemith's teachings. If there had been an institutionalization more in compatible with national values rather than Hindemith's proposals which presenting highly strict German-type conservatories as one single alternative, it could have been more in harmony with Ataturk's integrative perspective. Today, there are two different conservatory structures despite both calling themselves as“state”conservatories, and this is the result of Hindemith's teachings. Now there are many indicators that this differentiation is being eliminated through a natural transformation. One of the most striking happenings experienced during Inonu period is the law numbered 5245 and dated 1948 stipulating“the dispatch of Idil Biret and Suna Kan to Foreign Countries for Musical Instruction”. Both with its title and content, this law presents itself as one of the cornerstones of Republican musical institutionalization or Republican musical behavior. In 1956, a law was passed about“Cultivation of Children Displaying Outstanding Ability in Fine Arts by the State”, with all rights of Idil Biret and Suna Kan reserved. Thus, the name-specific aspect of the law was abolished and it was generalized. Previously, it was not possible to dispatch people other than these two within the scope of this law due to its having a person-specific character. Included among the key institutions of Republican and single-party period, community centers were founded by Ataturk. The aim was to make the public conscious citizens. The efficiency and significance of these centers increased during Inonu period and proved one of the cultural institutions that left their marks on the period. Their importance for musical institutionalization is that they provided opportunities for performance of many activities on which musical institutionalization was based. They made significant contributions to serious musical activities as well as many other cultural activities, and helped the society become cultivated and conscious. In a sense, community centers were the environment in which Republican ideologies were developed and popularized. One of the pioneers of Republican musical institutionalization, Adnan Saygun, gave musical guidance for these centers for some time and wrote a book entitled“Halkevlerinde Musiki”. An invitation extended by Community Centers to Bartok is an important example of institutional attempts discussed here. Included among the most striking tendencies during single-party period, Village Institutes has been controversial since the very day they were founded, despite being short-lived institutions. The chief founder of these institutions was Hasan Ali Yucel, Minister of Health Education of the time. Fourteen years elapsed between their foundation and closure. The foundation was carried out during the rule of CHP and the closure during the rule of DP. Musical institutionalization in Turkey goes hand in hand with national politics. Both early institutionalization initiatives and the process which started with DP government in 1950 and brought about new institutionalization models caused the political-musical relations to proceed on the same route. Transition to multi-party political system became a process which added new dimensions to musical institutionalization. In musical institutionalization, in parallel with multi-party system, an environment of polyphony became established. While attempts to form a“polyphony”Western music were proceeding in a“homophony”form up to that time, this period also witnessed different voices together with cultural evolutions. In this way, there was a change in political axis of Turkey and this was naturally reflected in cultural and musical policies. This period also meant the shift of musical policies from an“universal”pattern to a“national”one. On the other hand, in parallel with established relations with United States, an alternative perspective was brought to music in Turkey, which had previously been dominated by a European-centered point of view. While the students used to be dispatched mainly to Europe for receiving musical instruction during the early Republican years, American musical instruction started to appear as an alternative for musical instruction which was gaining more and more importance. Moreover, American-based popular music and jazz which are becoming increasingly widespread and attracting more and more audience in Turkey have taken their share from this situation, and, today, are enjoyed by large crowds of people. Starting in the political axis of Turkey in 1950, this change would also be the process laying the foundation for later-founded Turk Musiki Konservatuari. 1980s resulted in not only speed but also variety in musical institutionalization. Having appeared as a result of the military coup on September 12, 1980 and the subsequent process, YOK, in spite of all the criticism, provided a great deal of variety for musical institutionalization, as was the case for the general institutionalization of universities. The number of musical institutions increased incrementally. A new institutional model developing in 1980s, Anatolian Fine Arts High School (AGSL) (Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi) has reached the level where they can be compared with all other institutional models in many ways. Firstly, the number of such institutions is interesting in that it goes beyond all other types of musical institution. The total quota for students in AGSLs is accordingly higher than those in other types of institutions. Since they are within the body of the Ministry of National Education, it is easier to open Fine Arts High Schools when compared to other schools included within the body of universities and thus to enable the musical institutionalization to get spread over a wide variety of social strata. From the point that was reached in early 2000s, we can conclude that musical institutionalization could appeal to a wide variety of social strata through both its educational and executive institutions and that there appeared musical institutionalizations in parallel with each other not only in public sector but also in private sector. Therefore, it can be said that an institutionalization appeared which merged with social structure, though not entirely in consistent with what had been predicted at the beginning of the Republican period, and enabled different cultural spheres to be represented, and that this musical institutionalization was in harmony, not conflict, with such values.

Benzer Tezler

  1. Türkiye'de müzik ve temsil alanının habitusu: Bourdieu sosyolojisi bağlamında bir değerlendirme

    The habitus of music and representation field in Turkey: An evaluation in the context of Bourdieu's sociology

    ANIL KARAOĞLU KOWALSKI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Müzikİstanbul Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NİLÜFER TİMİSİ NALÇAOĞLU

  2. Erken Cumhuriyet dönemi musiki politikaları ve halkevlerindeki musiki çalışmaları

    Early republican era music policies and musical activities in community centers

    NURETTİN ÖZDEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    MüzikFırat Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YAVUZ HAYKIR

  3. Gazi Üniversitesi Gazi Konser Salonunda yapılan eğitim konserlerinin incelenmesi

    Examination of music concerts held in The Gazi University Gazi Concert Hall

    TUĞÇE KAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    MüzikGazi Üniversitesi

    Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. FERDA GÜRGAN ÖZTÜRK

  4. Mardin süryani cemaati örneğinde kültürel ifade ve anlam üretme alanı olarak ritüeller ve müzik

    Music and rituals as cultural expression and meaning production field: The example of mardin syriac community

    BİLGİHAN AKBABA BOZOK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    MüzikDokuz Eylül Üniversitesi

    Müzik Bilimleri Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. İBRAHİM YAVUZ YÜKSELSİN

  5. Kütahya Belediyesi Mustafa Hakkı Yeşil Kütüphanesi Osmanlıca yazılmış müzik kaynakları bibliyografyası

    Bibliography of Ottoman Turkish written music sources in Kütahya Municipality Mustafa Hakkı Yeşi̇l Library

    ÇİĞDEM BALOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    MüzikAfyon Kocatepe Üniversitesi

    Müzik Ana Sanat Dalı

    DOÇ. DR. UĞUR TÜRKMEN