Geri Dön

Urban transformation as political and ideological intervention in space: A case study in Diyarbakır

Mekana politik ve ideolojik bir müdahale olarak kentsel dönüşüm: Diyarbakır örneği

  1. Tez No: 595219
  2. Yazar: DİREN TAŞ
  3. Danışmanlar: YRD. DOÇ. DR. BARIŞ MÜCEN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Sosyoloji, Sociology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sosyoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 135

Özet

Kentsel dönüşüm son yirmi yıl içerisinde Türkiye'nin bir çok kentinde belirli ölçülerde karşımıza çıkan ve farklı boyutlarıyla tartışılan önemli bir olgudur. Resmi rakamlara göre sadece 2003-2010 yılları arasında“kentsel yenileme/ gecekondu dönüşüm projeleri”adı altında 20 kentte 248 farklı proje yürürlüğe konulmuştur. Bu projelerin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi ülkenin büyük kentlerinde uygulananları kamuoyu ve farklı bir çok kesim tarafından çeşitli eleştirilerin konusu olmuş, orta ve küçük ölçekli şehirlerde uygulananları ise çoğu zaman dikkatlerden uzak kalmıştır. Bu tez, Diyarbakır'ın tarihi merkezi olan Suriçi bölgesinde gerçekleştirilen kentsel dönüşümün analizi çerçevesinde, mekanın dönüştürülmesinin Türkiye'de aldığı farklı çehreleri eleştirel bir perspektif ile tartışmaktadır.“Diyarbakır Alipaşa ve Lalebey Mahallesi Kentsel Yenileme (Gecekondu Dönüşüm) Projesi”ilk olarak TOKİ (Toplu Konut İdaresi) ve Diyarbakır Valiliği arasında 31.10.2008 tarihinde imzalanan protokol ile yürürlüğe konulmuştur. Proje, öncelikli olarak bu mahallelerde planlanan turistik rezidanslar, butik oteller ve yeşil alanların inşası için 1596 yapının yıkımını ve burada halihazırda yaşayan insanların ise kentin uzak çeperinde yapılacak olan toplu konutlara taşınmasını öngörmüştür. Söz konusu proje ve daha sonraki versiyonları yerel yönetimlerin, mahalle sakinlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının ciddi itirazları ile karşılaşmıştır. Bu itirazlar kısmi olarak sonuç vermiş ve ilçenin tarihi ve kültürel sit alanı olması göz önünde bulundurularak kentsel koruma planlı imar planının hazırlanması dahilinde bir ek protokolün yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Ancak, 22.10.2012 tarihinde bakanlar kurulundan geçen 6306 tarihli karar ile bu sefer bütün Suriçi bölgesi“Riskli Alanların Kentsel Dönüşümü”kapsamına alınmıştır. Suriçi'nde uygulanan kentsel dönüşüm projesi, Kürt sorununa dair sürdürülen“çözüm sürecinin”bitmesiyle birlikte ortaya çıkan çatışmalı süreç sonrasında farklı bir boyut almıştır. 21.03.2016 tarihinde bakanlar kurulunca alınan 8659 nolu karar ile birlikte“Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu”uyarınca uygulanacak olan kentsel dönüşüm kapsamında Suriçi'nde bulunan 7714 yapının 6292'sine hazine tarafından acele kamulaştırma yoluyla el konulmuştur (TMMOB 2017). 12.04.2017 tarihinde Diyarbakır Valiliği, Alipaşa ve Lalebey mahallesinin kentsel dönüşüm kapsamlı boşaltılmasını ve yıkımını ilan etmiştir. Bu tez, Suriçi bölgesinde uygulanan kentsel dönüşümün bu son aşamasının farklı boyutlarını, uygulamalarını ve etkilerini sahada yapılan görüşmeler ve katılımcı gözlemler yoluyla analiz ederek neoliberal dönemde mekanın dönüşümünün devlet açısından nasıl hem ekonomik hem de politik bir odak haline geldiğini çerçevelendirmektedir. Bu çalışma Suriçi'nde uygulanan kentsel dönüşümü gerek literatürde mevcut bulunan, gerekse saha araştırması süresince toplanan nitel ve nicel verilerin analizi doğrultusunda incelemektedir. Olgunun çoklu boyutlarını içerebilmek için sahada yapılan görüşmeler farklı arka planlara ve pozisyonlara sahip çeşitli gruplarla gerçekleştirilmiştir. Çalışma, özel olarak, projede çalışan TOKİ mühendislerini, aracı firma müteahhitlerini, sivil toplum örgütlerini ve çeşitli profillerdeki mahalle sakinlerini yapılan derinlemesine görüşmeler aracılığıyla araştırmaya dahil etmiştir. Bu açıdan çalışma kentsel dönüşüm sürecinde uygulayıcılar, sivil toplum kuruluşları ve mahalle sakinleri arasındaki yoğun ve çoğu zaman çatışmalı ilişkileri içermesi bakımından kapsayıcıdır. Buna ek olarak sahada yapılan katılımcı gözlemler sırasında toplanan görsel materyal çalışmanın amaç ve kapsamı doğrultusunda yeri geldikçe kullanılmıştır. Kentsel mekanın dönüşümü teorik alanda sıklıkla tartışılman bir olgudur ve bu tartışmalar çeşitli disiplinlerden farklı pozisyonlar içermektedir. Tezin literatür incelemesi bölümü, kentsel dönüşüm projelerinin farklı yönlerini daha iyi anlayabilmek için literatürdeki eleştirel bakış açılarını gözden geçirmektedir. Eleştirel perspektifler, mekanın üretimine ekonomik ve politik temeller ve bu alanların birbirleriyle ilişkileri dahilinde yaklaşılması gerektiğini vurgulamaktadır (Harvey, 1973, 1989; Castells, 1972; Lefebvre, 1991; Soja, 1989; Brenner & Elden, 2009). Bu anlamda, eleştirel perspektifler, temelde ana akım şehir teorisi olarak adlandırılan ve şehirlerin mevcut durumunu bürokratik rasyonellik veya ekonomik verimlilik ifadesi olarak tartışan yaklaşımlardan ayrılır (Park, 1915; Wirth, 1938; Park et al., 1967). Kentin bir teknik müdahalenin konusu olduğu düşüncesine dayanan bu yaklaşımlar esasen kurumsal aparatların veya sistemlerin kentlere müdahalesini ilerleme ve gelişme lehine meşrulaştırmaktadır. Bu ilerici şablona dayanarak, bu yaklaşımlar, kentsel mekan üretimindeki sosyal ilişkilerin karmaşıklığını göz ardı eden zayıf analizler üretmektedir. Diğer bir yandan, bu çalışmanın amacı olgunun karmaşıklığını takip ederek konuyla ilgili farklı bakış açıları geliştirmek olduğu için, Diyarbakır'daki kentsel dönüşümü eleştirel yaklaşımları kullanarak bir mekan üretimi olarak analiz etmeyi tercih ediyorum. Kentsel mekanın üretimine/dönüşümüne eleştirel yaklaşım, kentler içerisi ve arasındaki güç ilişkilerini, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ve dengesiz gelişmeleri göz önünde bulundurarak, kentsel alanın“politik ve ideolojik olarak aracılık eden, sosyal olarak tartışmalı ve bu nedenle farklı yönlendirilebilir”yapısını vurgulamaktadır (Brenner 2009). Bu bağlamda, kent mekanın sürekli olarak (yeniden) inşasında tarihsel olarak spesifik sosyal güç ilişkilerinin belirleyici yönleri olgunun analizine temel oluşturmaktadır. Bu temel yaklaşım doğrultusunda bu çalışma Suriçi'ndeki kentsel dönüşümü, sermaye ve güç ilişkilerinin tarihsel ve mekansal olarak oluşturduğu yapı ve kurulumların içerisine yerleştirerek tartışmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaygın yapısal değişiklikler dünya ölçeğindeki ekonomik, idari ve sosyo-mekansal yapılandırmalarla ilgili radikal dönüşümleri tetiklemiştir. Bu duruma paralel olarak, Türkiye ekonomisin 1980'lerde bir dizi ardışık yasayla neoliberalleşmesi, siyasi merkezin yerel devlet kurumları ve yerel seçkinlerle ilişkilerini büyük ölçüde değiştirmiştir (Yüksel, 2011; Şenses 2012). Serbest ekonomiye bu yönlü bir geçiş, ülkenin güneydoğusunda, 1980'lerin sonunda ve 1990'ların başında yaşanan çatışmalı dönemle çakışmıştır (Barkey & Fuller, 1998; Olson, 1996; Bozarslan, 2000; İbrahim & Gürbey, 2000). Yapılan birçok akademik çalışma, bu bölgelere ilişkin politik, ekonomik ve mekansal stratejilerin bölgede yaşayan Kürt nüfusa yönelik özümseyici ve dışlayıcı politikalar etrafında geliştiğini göstermektedir (Bozarslan, 2001; Kirişci & Winrow, 1997; Güneş & Zeydanlıoğlu, 2014). Bu nedenle, Türkiye'de neoliberalleşme süreci ve Kürt meselesine yönelik politikalar eş zamanlı bir biçimde gelişmiştir (Saraçoğlu, 2011; Yüksel, 2011). Bu bağlamda, 1980'lerde ve 1990'larda mekansal devlet stratejileri Türkiye'nin güneydoğusunun hem maddi hem de söylemsel olarak“az gelişmiş bir bölge”ve“terör bölgesi”olarak inşasına hizmet etmiştir (Yeğen, 1996, 2009; Jongerden, 2007). Bu dönemde, bir yandan bölgenin“az gelişmiş”koşullarını merkezine alan bölgesel kalkınma programları ile ekonomik ve sosyal faaliyetlerin planlanması ve koordinasyonu yapılırken (Çarkoğlu & Eder, 2005; Özok- Gündoğan, 2005; Harris, 2008, 2012), diğer yandan da bölgenin demografik yapısına nüfus hareketleri ve zorla göç yoluyla müdahale edilmiştir (Ayata & Yükseker, 2005; Çelik, 2005; Kurban et al., 2007). Bu politikalar, Türkiye'nin güneydoğusunda belirli türde bir neo-liberalizmin yerelleşmesinde büyük rol oynamıştır (Yüksel, 2011, 2013; Gambetti & Jongerden 2015). Yüzyılın başlarında, Türkiye, yeni ortaya çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hegemonyası altında, kentsel yönetimle ilgili olarak başka bir büyük yapısal değişikliğe tanık oldu. Yapılan bir çok araştırma, Türkiye'de 2000'li yıllarda ortaya çıkan kentsel dönüşüm fenomeninin, kent yönetiminde ve konut politikalarında popülist yaklaşımlardan neo-liberal yaklaşımlara radikal geçişle ilişkili olduğunu göstermektedir (Candan & Kolluoğlu, 2008; Kuyucu & Ünsal, 2010; Kayasü & Yetişkul, 2014; Lovering & Türkmen, 2011). Bu çalışmalar, 2000'li yıllarda neo-liberalizmin yeni bir kentsel rejim oluşturduğunu belirtmekte ve bu kapsamda kentsel dönüşüm projelerini, neoliberal sistemin gayri resmi imar bölgeleri ve şehir içi gecekondu bölgeleri gibi kentsel alanların metalaştırılmasını amaçlayan ana mekanizmalar olarak tartışmaktadır. Bu perspektiflerin birçoğu kentsel dönüşüm projelerini, geç kapitalizm döneminde devletin mekanın organizasyonuna ilişkin fonksiyon ve pozisyonunun yeniden ölçeklenmesiyle bağlantılı olarak genellikle ekonomik bir çerçeve içerisinde ele almıştır. Bu yaklaşımlar kentsel dönüşümün aynı zamanda küresel ölçekli neoliberal kurulumlara içkin olduğunu vurgulamaktadır.“Saf piyasa mantığı lehine kolektif yapıları tahrip etmek için uygulanan bir program”(Bourdieu, 1998, p.1) şeklinde tanımlanabilecek olan neo-liberalizm, bir çok araştırmacı tarafından kentsel mekanın örgütlenmesinde devletin gücünün / işlevinin ve konumunun yeniden ölçeklenmesini vurgulamak için teorik bir çerçeve olarak kullanılır (Brenner, 2015; Brenner et al., 2009; Brenner & Theodore, 2002: Jessop, 2002; Peck & Tickell, 2002; Peck et al., 2009). Neoliberalleşme, bu anlamda, dünyadaki yerler ve bölgeler arasında jeo-kurumsal farklılaşmayı üreten düzenleyici bir yeniden yapılandırma biçimine işaret eder. Bu anlamda neo-liberalizm, mekansal müdahaleler yoluyla gelişir. Neoliberal mekan konfigürasyonunu daha önceki ekonomik mekansal çerçevelerden ayıran şey, kentsel politikaların, çeşitli sosyo-ekonomik ve politik kurulumlara müdahalenin merkezi bir aracı haline gelmesidir. Bu tezin kent literatürüne yaptığı en önemli katkılardan biri, kentsel dönüşüm süreçlerinin incelenmesinde bu yapıların spesifik tarihsel konjonktürlerle iç içe geçen boyutlarının incelenmesidir. Suriçi'ndeki kentsel dönüşüm projesi bu genel çerçevelerden doğmuştur, ancak neoliberal süreçler ülkenin farklı coğrafyalarında farklı ölçeklerde sonuçlar yaratarak gelişir. Suriçi bölgesinde uygulanan kentsel dönüşümün özgün yapısı, diğer örneklerin çoğundan farklı olarak, politik ve ideolojik temellerin fenomenin diğer boyutları üzerindeki belirleyici etkilerinden kaynaklanmaktadır. Bu örnek olayın kapsamlı incelemesi, mekanın sosyal ve toplumsal üretimindeki politik özelliklerin öne çıkan yapısını vurgulamaktadır. Çalışmanın bulguları, Suriçi'ndeki mekan üretiminin, sermaye ilişkileri tarafından ekonomik temelde belirlenmesinin yanı sıra, aynı zamanda fenomenin tarihsel konjonktürlerine özgü karmaşık iktidar ilişkileri tarafından politik olarak da belirlendiğini kanıtlamaktadır. Bu tezin üçüncü bölümü bu belirlenimlerin kavranabilmesi açısından Diyarbakır'ın tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik altyapısını dört alt başlık şeklinde incelemektedir. İlk altbaşlık şehrin erken dönem kurulumlarını belirli bir heterojenliği barındırması açısından ele almaktadır. Yaklaşık 5.000 yıllık tarihiyle şehrin antik çekirdeği olan Suriçi, Med, Asur, Pers, Roma ve Osmanlı gibi bir çok imparatorluğun etkilerini tarihsel ve mimari dokusu dahilinde yansıtmaktadır. Suriçi, bu tarihsel kurulumları ve farklı coğrafyaları birbirine bağlayan yapısıyla bir çok farklı din, dil, etnisite ve kültüre sahip grupların bir arada yaşadığı bir merkez olma özelliğini 20. yüzyılın başlarına kadar büyük ölçüde korumuştur. Söz konusu bu heterojenliğin kırılma noktaları olarak 1915'te gayrı müslim popülasyona yönelik uygulanan tehcir politikaları, 1925 yılında Şeyh Said önderliğindeki Kürt isyanın bastırılması ve cumhuriyetin 1950'lere kadar süren mekansal homojenleştirme stratejileri öne çıkmaktadır. Bu bölümün ikinci alt başlığı, 1960-1980 arasındaki dönemde, Diyarbakır'ın ülke genelinde mobilize olan Kürt yanlısı toplumsal hareketlerin odağı haline geldiğini tartışmaktadır. 1971 ve 1980 askeri darbeleri ve bu süreçlerde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar bir çok fraksiyon halinde örgütlenen bu toplumsal hareketlerin kırılma ve aynı zamanda radikalleşme momentleri olarak belirmektedir (Gunes & Zeydanlioglu, 2014; Fırat & Topaloğlu, 2012; Aydın, 2013). Örneğin, çok sayıda mahkum, bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla 1984'te silahlı bir mücadele başlatan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) 'nin saflarına katılmaya devam etti. Bu şartlar altında 1990'larda, özellikle güneydoğunun kırsal bölgelerinde, devlet güçleri ile PKK arasında ciddi çatışmalar yaşandı (Olson, 1996; Bozarslan, 2000; Gürbey, 1996; Ibrahim ve Gürbey, 2000). Resmi rakamlarına göre, 1999 sonunda, güneydoğudaki 3,165 kırsal yerleşim yerinden güvenlik güçleri tarafından toplam 378.000 kişi 'tahliye' edildi, yapılan araştırmalarda ise zorla yerinden edilen toplam Kürt nüfusun 2,5 ile 4 Milyon arasında olduğu tahmin ediliyor (Ayata & Yükseker, 2005; Çelik, 2005; Kurban et al., 2007). Bu sürecin bir sonucu olarak, Diyarbakır nüfusu 1990'lı yıllarda yaşanan göçler ile neredeyse iki katına çıktı (Erkan & Bağlı, 2005; Öztürk, 2013; HIC, 1996). Bu bölümün üçüncü alt başlığında tartıştığım üzere, Türkiye'de neoliberal ekonomi politikalarına geçiş, ülkenin güneydoğusunda artan siyasi çatışmalarla çakışmıştır. Bu altbaşlık, Diyarbakır'ın kentleşme dinamiklerini, bölgenin bir dizi uzamsal strateji ve kurumsal çerçeve dahilinde hem maddi hem de söylemsel olarak“az gelişmiş bir bölge”ve“terör bölgesi”olarak yapılandırılmasıyla ilişkili olarak tartışmaktadır (Yeğen, 1996, 2009; Jongerden, 2007) . Bu dönemde bölgede uygulanan OHAL (Olağanüstü Hal) ve GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) Diyarbakır'da belirli türde bir neoliberalizmin kurumsallaşmasında büyük rol oynamışlardır (Jacoby, 2005; Çarkoğlu & Eder, 2005; Harris, 2008, 2012; Özok-Gündoğan, 2005; Yüksel, 2011; Gambetti & Jongerden, 2015). Güneydoğudaki söz konusu bölgesel yapılandırmaların, özellikle 1990'lı yıllarda yaşanan zorunlu göç uygulamarı ile birlikte, Diyarbakır'da hızlı bir banliyöleşmenin ve Suriçi'ndeki kentsel dönüşümün en önemli yönlerinden biri olan kent yoksulluğunun ortaya çıkmasında temel neden olduğu görülmektedir. Bu bölümün son alt başlığı, 2000'li yılları, Diyarbakır'da kentsel mekanın farklı aktörler tarafından uygulanan çekişmeli stratejilerin odağı haline geldiği bir süreç olarak tartışmaktadır. Bu dönemde Diyarbakır'da kent mekanı sadece merkezi yapıların değil yerel yönetimler yoluyla Kürt hareketinin de odağına girmiş, kent mekanı siyasal ve kültürel bir form olarak Kürt kimliğinin mobilizasyonu açısından dönüştürücü bir rol oynamıştır (Gambetti, 2009; Güvenç, 2011; Yüksel, 2011). Son olarak, 2015 yılında, Diyarbakır da dahil olmak üzere bölgedeki bazı belediyelerin yerel özerklik taleplerinin ardından artan siyasal tansiyon, kent merkezlerini de kapsayan silahlı çatışmalara dönüşmüş ve bir çok il ve ilçede sıkıyönetim, olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasakları ilan edilmiştir. Bu alanlardan biri olan Suriçi'nde, en uzunu üç aydan fazla süren askeri operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları sonucunda nüfusun yarısından fazlası göç etmek zorunda bırakılmış ve ilçenin yarısı tamamen yıkılmıştır (OHCHR, 2017; Amnesty International, 2016; TMMOB, 2017, ). Bu sürecin ardından bakanlar kurulu tarafından alınan kararla Suriçi'nin büyük bir kısmı kamulaştırılmış ve kentsel dönüşüm kapsamına alınmıştır. Bu analizlerin ışığında, çalışmanın dördüncü bölümü, ülkedeki neoliberal yapılandırmalar bağlamında, güneydoğu bölgesi üzerindeki devlet politikaları tarafından büyük ölçüde şekillenen Suriçi'ndeki kentsel dönüşümün ekonomik ve sosyal yönlerine odaklanmaktadır. Bu bölüm öncelikle Suriçi'ndeki mahallelerin özellikle 1990'lı yıllarda yaşanan zorunlu göçlerle birlikte oluşan özgün yapısını sahada yapılan görüşmeler eşliğinde tartışmaktadır. Yapılan analizler çoğu kırsal alanlardan göç etmiş olan mahalle sakinlerinin mekanı nasıl hayati ve kollektif bir alan olarak kurguladıklarını yansıtmaktadır. Suriçi'nin özgün mimari yapısı bu sosyal grupların gerek birbiriyle gerekse adapte olmaya çabaladıkları kent hayatıyla ilişkilenmelerinde temel bir faktör olarak belirginleşmiştir. Bu bölümün ikinci alt başlığı, mekanın mahalle sakinleri açısından bu vazgeçilmez yapısını kent yoksulluğu bağlamında tartışmaktadır. Bu kısım, Suriçi üzerine daha önce yapılan nicel çalışmalar dahilinde, çoğunluğu mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan mahalle sakinleri için yaşanılan mekanın zamanla nasıl vazgeçilmez bir faktör haline geldiğini göstermektedir. Bu açıdan, bu bölümünün üçüncü alt başlığının tartıştığı üzere, kentsel dönüşümün mahalle sakinleri üzerindeki en yıkıcı sosyal ve ekonomik etkisi yerinden edilme ve mülksüzleştirmedir. Sahada yapılan görüşmeler, kentin başka alanlarına zorla taşınmak zorunda bırakılan mahalle sakinlerinin sosyal ve ekonomik durumlarında görülen keskin düşüşü göstermektedir. Bu bölüm, ilçedeki kentsel dönüşümün önemli itici güçlerinden birinin şehirin iç alanlardaki değerli varlıklara kamulaştırma yoluyla el konulması olduğunu göstermektedir. Bu bölümdeki bulgular, Suriçi'ndeki kentsel yenilemenin, şehrin merkezinde yer alan değerli alan mülkiyetlerinin şehir sakinlerinden alınarak devlet hazinesine devretmek ve dolayısıyla kentsel dönüşümün bu mülkleri resmi olarak yönetilebilir ticari varlıklara dönüştürmek için bir araç olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu bölüm ayrıca kentsel dönüşümün, çoğunluğu kayıtdışı istihdam alanlarında çalışan ve düşük gelir sahibi olan Suriçi sakinlerinin halihazırda var olan kentsel yoksulluk koşullarını yaygın bir yerinden etme süreciyle birlikte derinleştirdiğini göstermektedir. Diğer taraftan, kentsel dönüşüm çerçevesince uygulanan kamulaştırmaların ilçe sakinlerinin sosyo-ekonomik koşullarında çarpıcı bir düşüşe neden olduğu gösterilmektedir. Bu bölümün dördüncü alt başlığının tartıştığı üzere, Suriçi'nde kentsel dönüşümün bir diğer sosyo-ekonomik yönü de, yerinden edilmeyi de içeren bir süreç olan soylulaştırmadır. Kentsel dönüşüm, çoğunlukla alt-sınıfa mensup mahalle sakinlerini şehrin merkezindeki yaşam alanlarından, bu alanları üst sınıflara pazarlama amacı dahilinde uzaklaştırmıştır.Suriçi'ndeki alanlar sermaye birikimi için büyük bir mekanizmaya dönüşen kentsel rant ve daha fazla pazarlanabilir alan sağlamak için kentsel dönüşüm yoluyla devlet tarafından yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreç yasal kurumların ve kolluk kuvvetlerinin kullanımını da içeren soylulaştırma operasyonları yoluyla şehrin merkezi çekirdeğini zora dayalı olarak yeniden şekillendirmiştir. Bu bölümün son alt başlığı, Suriçi'ndeki kentsel dönüşümü ilçenin tarihi ve kültürel dokusu üzerindeki etkileri dahilinde analiz etmektedir. 2015 yılında, UNESCO tarafından“Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı Dünya Mirası”olarak tescillenen Suriçi'nin tarihsel dokusu gerek sokağa çıkma yasakları ve gerekse sonrasında gerçekleşen kentsel dönüşüm uygulamaları neticesinde büyük bir bozulmaya uğramıştır. Çalışmanın bu alt başlığı, TOKİ mühendisleri, aracı firma yetkilileri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan görüşmeler dahilinde kentsel dönüşüm uygulamalarının ve proje dahilinde yapılan yenileme çalışmalarının bölgenin yerel karakteristik özelliklerine tezat ve tahrip edici yapısını tartışmaktadır. Çalışmanın beşinci bölümü, özgün bir örnek olarak Suriçi'ndeki kentsel dönüşümde devletin zora dayalı güçlerinin nasıl rol aldığını göstermektedir. Diğer pek çok kentsel dönüşüm örneğinde, devletin zora dayalı güçleri Suriçi'nde olduğu kadar görünür değildir. Bu sebepten, kentsel dönüşüm ile ilgili literatür, devletin genellikle ekonomik bir aktör ve bir meşruiyet kaynağı olarak rolünün altını çizerek kentsel dönüşümün ekonomik muhakemesine odaklanmıştır. Suriçi örneğinde ise, gerek sahada yapılan gözlemler ve gerekse mahalle sakinlerinin tanıklıklarından verilen örnekler, kentsel dönüşüm sürecinde devletin meşruiyetinin bölgede yaşanan uzun siyasi gerilimler sebebi ile tam olarak sağlanamadığını göstermektedir. Bu nedenle Suriçi örneği, söylemsel devlet uygulamalarının yanında devletin zora dayalı güçlerinin bu tür kentsel dönüşüm projelerinde nasıl hayati bir önem taşıdığını göstermektedir. Bu bölüm, kentsel dönüşümün pratik uygulamalarının ve mahalle sakinlerinin genellikle zora dayalı bu uygulamalar karşısındaki tutumlarının kapsamlı bir analizine yer vermektedir. Sahada yapılan derinlemesine görüşmeler, Suriçi sakinlerinin, bölgede uygulanan askeri operasyonları ve kentsel dönüşüm uygulamalarını birbirine sıkıca eklemlenmiş etnik ve mekansal politikalar olarak değerlendirdiklerini göstermektedir. Bu algının önemli nedenlerinden biri,Suriçi'ndeki kentsel dönüşümün, özellikle 2015'den bu yana bölgede uygulanan güvenlik politikalarıyla paralel bir şekilde işlemesidir. Benzer bir şekilde, sahada yapılan katılımcı gözlemler, bölgede süregelen etnik ve politik kutuplaşmalar sonucunda kentsel dönüşümün belirli grupları dışlayan ve marjinalleştiren bir devlet mekanizması haline geldiğini göstermektedir. Söz konusu güvenlik politikaları, kentsel dönüşümü kent mekanında eşzamanlı olarak uygulanan baskı ve gözetim mekanizmalarıyla birleştirmektedir. Bu mekanizmaların çok boyutlu yapısı, kent mekanında uygulandıkları biçimleri ile belirli temaların analizi yoluyla gösterilmiştir. Mekanın kısıtlanması ve kapatılması,Suriçi'nde sürdürülen kentsel dönüşümün önemli boyutlarıdır. Bu kısıtlama ve kapatma pratikleri kent mekanının belirli bölgelerini yasaklı alanlar olarak kodlayarak bu alanlara her türlü giriş ve çıkışı bariyerler, beton duvarlar, metal çitler ve benzeri somut materyaller yoluyla engellemektedir. Sahada yapılan gözlemler, Suriçi'nin aynı zamanda sürekli olarak yapılan video kayıtları, kimlik kontrolleri ve sorgulama gibi yöntemlerle sürekli olarak bir kontrole tabi tutulduğunu göstermektedir. Kent mekanında uygulanan bu kontrol aygıtlarının süreklileştiği en önemli biçimlerden biri bir çok yerde kurulan güvenlik noktaları ve merkezleridir. Beşinci bölümün birinci ve ikinci altbaşlıkları, sahada yapılan gözlemler, yapılan görüşmeler ve görsel materyaller aracılığı ile bu kontrol aygıtlarının kent mekanındaki uygulama biçimlerinin ilgili literatür eşliğinde ayrıntılı bir analizini sunmaktadır. Bu çalışmanın en önemli bulgularından biri kentsel dönüşüm uygulamalarının güvenlik eksenli politikalarla iç içe geçen bu özgül yapısını ortaya koymasıdır. Bu bulgudan yola çıkarak, bu çalışma kentsel dönüşüm olgusunun, devletin muhtelif kurumları aracılığıyla uyguladığı çoklu tasarımların karmaşık yapısı içerisinde tekrar ele alınması gerektiğini savunmaktadır. Beşinci bölümün son alt başlığı kentsel dönüşüm süresince Suriçi'nde uygulanan bu zora dayalı pratiklerin mahalle sakinleri üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Bu tümleşikliğin diğer bir boyutu da kentsel dönüşüm süresince kent mekanında uygulanan ağır yıkım sürecidir. Kentsel dönüşüm, Suriçi'nde yaşayan insanların, devlet kurumları tarafından yönlendirilen iktidar mekanizmalarını, iş makinalarının yıkıcı pratiği yoluyla deneyimlediği bir süreçtir. Kent mekanındaki kontrol mekanizmaları yasal yaptırımlarla donatılmış iş makinalarının yıkıcı gücü ile konsolide edilmektedir. Sahadaki araştırmam boyunca, kentsel dönüşüm alanlarında yaşayan ailelerle, evlerinin yıkılmasını izlemek zorunda kaldıkları yaşamlarının bu kritik anında bir çok gün geçirdim. Bu anlar çalışma açısından mahalle sakinlerinin baskıcı devlet aygıtları ile kentsel dönüşüm yoluyla yüz yüze geldikleri önemli momentlerdir. Bu yıkımlar sırasında yaptığım görüşmeler yıkıcı kentsel dönüşüm pratiklerinin mahalle sakinleri üzerinde ciddi bir rahtasızlık, keder ve umutsuzluğa yol açtığını göstermektedir. Bu görüşmeler aynı zamanda, bölgedeki kentsel dönüşüm süreçlerine eşlik eden zorlayıcı yasal ve söylemsel uygulamaların özellikle genç kuşak üzerindeki damgalayıcı ve dışlayıcı etkilerini göstermektedir. Bu açılardan bakıldığında, Suriçi'nde yaşayan insanlar kentsel dönüşümü yaşam alanlarını ayrıştıran, kısıtlayan, ve tahrip eden baskıcı bir süreç olarak deneyimlemektedir. Sonuç olarak, bu çalışmaSuriçi'ndeki kentsel dönüşümü, mekansal değişimlerin ardındaki ideolojik ve hegemonik kurulumları ortaya çıkarabilecek bir bakış açısı ile tartışmaktadır. Bu özel durumda, kentsel dönüşüm projesi şehrin tarihi, politik ve sosyal kompozisyonlarına içkin olan yerel yapılara yönelik rövanşist bir mekanizma olarak işlevselleştirilmiştir. Bu anlamda, çalışma, mevcut koşullar altında politik ve ideolojik özelliklerin kentsel mekan üretimindeki önemli etkilerini göstererek mevcut literatüre katkıda bulunmaktadır. Neoliberal hegemonya kentleri her ne kadar belirli bir ekonomik fayda, sermaye birikimi ve kentsel rant çerçevesinde dönüştürse de, mekanının dönüşümünü sadece bu ekonomik faktörlere indirgemek mümkün değildir.Kentsel dönüşüme ekonomik yaklaşım, dünyadaki ve Türkiye'deki pek çok kentsel dönüşüm projesinde birincil olan mülksüzleştirme yoluyla birikim motivasyonundan kaynaklanmaktadır. Öte yandan Suriçi örneği, kentsel dönüşümün, mekândaki siyasi ve ideolojik müdahaleyi temel motivasyon olarak içerdiği ve diğer özelliklerin çoğunun bu içerim çevresince düzenlendiğini göstererek mevcut literatüre katkıda bulunmaktadır. Bu çalışmanın bulguları, kentsel dönüşüm pratiklerinin itici güçlerini, uygulamalarını ve etkilerini önemli ölçüde etkileyen çok boyutlu politik ve ideolojik kurulumları yeniden gözden geçirmeye yönlendirmektedir.

Özet (Çeviri)

The urban transformation processes in Turkey has become one of the most debated issues because many cities in the country have experienced this process in different scales during the last two decades. This thesis contributes to these debates with exploring the Suriçi case, which is a settlement from southeast region of Turkey. I suggest that the urban transformation process in Suriçi provides us a fruitful window to examine how neoliberal process of urban transformation is interlocked with the political and ideological determinants as key components. This thesis discusses urban transformation in Suriçi, the old-town of Diyarbakir, as a recent phenomenon with its manifold aspects. As I discuss in literature review part of this study, the transformation of urban space is a global phenomenon that many scholars have approached with different perspectives. Majority of perspectives to urban transformation projects have emphasized urban transformation as a phenomenon related with the economic aspects deriving from the rescale of the power/function and positions of states in organization of urban governance. These perspectives, furthermore, underlined the role of states in urban transformation with their embedded relations with neoliberal configurations. As this vast literature underline, the organization of urban space is significantly related to economic, political, and cultural structures, and therefore, it should be approached by their relations to each other. One of the most important contributions of this thesis is to show that these structures are also related with the historically specific conjunctures which are essential to understand the specific cases of urban transformation process. The peculiarity of the urban transformation in Suriçi derives from the fact that, unlike most of the other cases, the primary features of political and ideological frames impact most of the other aspects of the phenomenon. The case study enable us to see the decisive role of political and ideological configurations in urban transformation process. Such kind of perspective does not exclude economic, social and cultural features of the phenomenon. Rather it emphasizes the preeminent position of political and ideological features in material and social production of space through the case study. The findings of the study testifies that the production of space in Suriçi not only underdetermined by capital relations but also politically overdetermined by complex relations of power which are specific to the historical conjunctures of the case study. As I mainly analyzed in the third chapter, the specificity of Suriçi is rooted in regional configurations of the southeast Turkey. The transition to neoliberal economy policies in Turkey during the mid-1980s coincided with the increasing political conflicts in the southeast region of the country. Under these conditions, the urbanization dynamics of Diyarbakır, where Suriçi district is located, was significantly shaped by a set of spatial strategies and institutional frames that addressed southeast Turkey, and Diyarbakir in particular, both materially and discursively an“underdeveloped region”and a“zone of terror.”These configurations have played a major role in a specific sort of localization of neoliberalism in Diyarbakir. I showed in the third chapter that these regional configurations over the city of Diyarbakır, as being a central city in the southeast region, resulted in rapid suburbanization and emergence of urban poverty, which became one of the most important aspects of urban transformation in Suriçi. The fourth chapter focuses on economic and social aspects of urban transformation in Suriçi which have been largely shaped by the particularities of the state policies over the southeast region within a context of neoliberal configurations in the country. In this chapter, I showed that one of the significant drives of urban transformation in Suriçi was to facilitate extraction of valuable assets in inner-city areas through expropriation. The findings in this chapter demonstrate that urban renewal in Suriçi was used as a governmental tool to transfer land from city dwellers to the state and its affiliated contractors, and thereby turning these properties into formally governed tradable assets. This chapter also shows that the informal occupation of urban land along with Suriçi residents' informal forms of employment resulted in the residents to face multiple vulnerabilities during the urban transformation process. On the one hand, the low- income residents of Suriçi became significantly vulnerable to the development-induced urban renewal projects and this created widespread dispossession and displacement, deepening their already existing conditions of urban poverty. The state's reclaim of the land in the district, on the other hand, resulted in a dramatic decline in the socio- economic conditions of the inhabitants. Another socio-economic aspect of urban transformation in Suriçi is gentrification, which is a process incorporating dispossession and displacement. Urban transformation projects displaced lower class residents from neighborhoods while aiming to do marketing their living areas to the upper classes. The neighborhoods in Suriçi, therefore, were approached and subsequently restructured by state authorities to engender more marketable areas in order to generate urban rent that would turn into a major mechanism for capital accumulation. This process took the form of forcibly re-occupying and re-appropriating the central and ancient core of the city through the operations of gentrification which included the use of the police and legal agencies. In chapter five, I showed how the coercive forces of the state played a specific role in urban transformation in Suriçi, as a particular case of urban transformation. In many other cases of urban transformation, the coercive forces of the state are not as visible as the case of Suriçi. The literature on urban transformation often have more focused on the economic reasoning of urban transformation by also underlining the role of the state as an economic actor and a source of legitimation. However, as my field research provides ample of examples from the accounts of Suriçi residents, in Suriçi case, a legitimacy of the state in urban transformation was not successfully achieved mostly because of the long political tensions experienced in the region. For that reason, Suriçi provides an invaluable opportunity to see how the coercive forces of the state are also vital in such urban transformation projects along with discursive state practices. In this chapter I also focused on the specific characteristics of the settlement which largely influenced the implementations of urban transformation projects. In my analysis of practical implementations of urban transformation in Suriçi by the help of coercive forces, I tried to give a voice to the residents of the district to discuss the perceptions and reactions of the local people to the current situation in their livelihood. As their accounts clearly display, Suriçi residents perceived the military operations and urban transformation projects as an interlocked ethnic and spatial policy. As I understand, one of the important reasons for this perception is that urban transformation in Suriçi conjoined with security policies deployed in the region especially since 2015. In a similar vein, my ethnographic observations in Suriçi shows that the long history of ethnic politicization of the southeast region in Turkey turned urban transformation processes into a state mechanism which has consequences of excluding and marginalizing specific groups. These policies determines implementations of urban transformation as conjoined through constraints and surveillance in urban space. Additionally, this process in Suriçi also conjoined with stigmatization of the residents through legal and discursive enforcements. This strong relationship between security- based policies and implementations of urban transformation processes is one of the significant findings of this study. Relying on this, I argue that the intertwining of different state projects, which may be informed by different concerns of state agencies, frames some complexities of the phenomenon of urban transformation. Another aspect of this complexity is massive destruction of urban space through urban transformation processes. Urban transformation, in this sense, is experienced by the people the district as a repressive force, which segregates, restricts, and demolishes their living habitat. This study contribute urban literature by building up a comprehensive perspective which able to unveil ideological and hegemonic projects behind the spatial changes. As I discussed in details through the thesis the urban transformation in Suriçi facilitates the imposition of the dominant ideologies and hegemony of the state in and through urban space. In this peculiar case, the state facilitate transformation projects as revanchist mechanism which drives to revenge on counter-hegemonic local configurations that are embedded in historical, political and social compositions of the city. In this sense, the study contributes the existing literature while demonstrating the preeminent role of the political and ideological features in production of urban space. The economy first approach to urban transformation derives from the fact that in most of the cases the“accumulation through dispossession”is primary motivation of many projects around the globe and in Turkey as well. The Suriçi case, on the other hand, contributes the urban literature by demonstrating that urban transformation can also facilitate political and ideological intervention in space, as the primary motivation that most of the other features are adjusted accordingly. The findings of this study directing us to reconsider political features of urban transformation projects which significantly effect drives, implementations and impacts of the whole process. Following Wacquant's attention, this study once again behooves us to restore the primacy of the political in our efforts to analytically dissect and practically redirect the social transformation of the neoliberal city.

Benzer Tezler

  1. İstanbul'da neoliberal kentleşme dinamikleri: Kamu yararı ve kentsel rejim analizi

    Neoliberal urbanisation dynamics of Istanbul: Public interest and urban regime analysis

    SEÇİL ÖZALP

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLDEN ERKUT

  2. Changing publicness of urban parks through time the case of Güvenpark, Ankara

    Kentsel parkların kamusallıklarının zaman içinde değişimi Güvenpark örneği, Ankara

    ASLIHAN YILMAZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2015

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    ÖĞR. GÖR. FUNDA BAŞ BÜTÜNER

    PROF. DR. GÜVEN ARİF SARGIN

  3. Silahlı çatışma/savaşlar sonrasında kentsel alanlarda kültürel mirasın korunması ve yönetimi: Beyrut ve Saraybosna deneyimleri

    Conservation and management of cultural heritage in post-war/armed conflict urban zones: Beirut and Sarajevo experiences

    BİLAL BİLGİLİ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLSÜM TANYELİ

  4. Kamusal alanda bir erk metaforu olarak meydan

    Square as a power metaphor in public space

    ASLI DOĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    MimarlıkMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FETHİYE EMEL ARDAMAN

  5. Yüksek bir konumdan bakışlı manzara resminde kompozisyon

    Composition in a landscape painting viewed from a high position

    VEYSEL KURUCU

    Sanatta Yeterlik

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Güzel SanatlarMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Temel Sanat Eğitimi Ana Sanat Dalı

    PROF. CANER KARAVİT