Otoimmun romatolojik hastalıklarda otoantikor profilinin geriye dönük değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of autoanticor profile in romatologic diseases
- Tez No: 629638
- Danışmanlar: DOÇ. DR. SONER ŞENEL
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: İç Hastalıkları, Internal diseases
- Anahtar Kelimeler: ANA-IFAT, ANA profil, anti-ds-DNA, anti-fosfolipid antikor, Anti-Beta-2-Glikoprotein antikor, ANA-IFAT, ANA profile, anti-ds-DNA, anti-phospholipid antibody, Anti-Beta-2-Glycoprotein antibody
- Yıl: 2020
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Erciyes Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 45
Özet
Amaç: Bu tez çalışmasının amacı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Romotolji Polikliniğe Ocak 2015- Haziran 2019 yılları arasında başvuran hastalarda otoantikor pozitifliğinin sıklığı ile otoimmün hastalıkların tanıları ve demografik özellikleri arasındaki ilişki değerlendirilmişdir. Hastalar ve Yöntem: Araştırma için Ocak 2015- Haziran 2019 yılları arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Romotoloji Polikliniğe başvuran hastaların dosyaları retrospektif olarak taranmıştır. Hastalarda ANA(IFAT),ANA profili,anti-ds-DNA,anti-Beta-2-Glikoproten,anti-kardiyolipin otoantikorları değerlendirmeye alınmıştır. Bu bağlamda 2753 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Bulgular: Çalışma grubuna dahil edilen 2753 hastanın yaşları 17 ile 91 arasında değişmekte olup, ortalaması 45,3 ±14,6 yıl olarak saptanmışdır. Çalışma grubunun %84,2'si kadınlardan, %15,8'i erkeklerden oluşmaktadır. Çalışma grubuna alınan tüm hastaların ANA antikoru pozitif olup, ANA alt profil, anti-ds-DNA , anti-Beta-2-GpIgA, anti-Beta-2-GpIgM, anti-Beta-2-GpIgG, ACA IgM, ACA IgG pozitifliği incelendi. İkinci otoantikora pozitifliğine göre bakıldığında ise %30'u anti-ds-DNA, %20'si anti-Beta-2-GpIgM, %16'sı anti-SSA olarak tespit edildi. Üçüncü otoantikor pozitifliğine bakdığımızda ise çalışma grubundaki hastaların %28'i anti-SSB, %12'si anti-Beta2IGM, olarak ortaya çıktı. Tanı dağılımı bakımından incelendiğinde hastaların %33,8'i sjögren (SjS), %30'u sistemik lupus ertrematozus (SLE) olarak bulundu. Çalışma grubumuzda hastaların ilk tanılarına eşlik eden 2.tanıların varlığı incelendiğinde SLE tanılı hastalara eşlik edenlerden %43'ü undiferansiye bağ doku hastalığı(uBDH), %29'u Sjs olduğu görüldü. Sjs karşılaştırılıdığında ise %53'ü uBDH, %20'si Sistemik sklerozun (SSK)eşlik ettiği tespit edildi. Çalışmamızda hastaların ayrıca ilk tanı ile 3. tanıları karşılaştırıldığında SLE tanılı hastalara eşlik eden 3. tanının %40'ı uBDH, SjS'e eşlik eden tanılardan %50'si Raynaud sendromu(RS) SSK'a eşlik eden tanıların %34'ü İnterstisyel akciğer hastalığı (İAH) olarak bulunmuştur. Çalışmamızda hastaların ilk tanı ile cinsiyet dağılımı karşılaştırıldığında kadın cinsiyetin belirgin bir şekilde daha fazla oldupu tespit edildi. Özellike SjS 'da %93,4, SLE'de %91,5, uBDH'da %92,8 oranında kadın cinsiyet daha fazla olduğu görüldü. Sonuç:Ocak 2015- Haziran 2019 yıllarında İç Hastalıkları Romatoloji Polikliniğine başvuran ve çalışmaya dahil edilen hastalarda otoimmün antikor pozitifliğinin çok fazla olmasına rağmen bu pozitif sonuçlar ile aynı doğrultuda tanı sayısı mevcut değildi. Bu bağlamda otoantikor pozitifliğinin tek başına tanı koyma gücünün zayıf olduğu düşünüldü. Bu sonuçlar klinik bulgularla tanının desteklenmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca otoantikor sıklığı ve otoimmun tanılarınlar kadın cinsiyyetde bariz şekilde üstünlük teşkil etmektedir.
Özet (Çeviri)
Purpose: The aim of this thesis is to analyze the the relationship between the frequency of autoantibody positivity and the diagnosis of autoimmune diseases and demographic characteristics in patients who called on the Rheumatology Polyclinic of İnternal Diseases Medical Faculty of Erciyes University in January 2015 - June 2019. Patients and Methods: the files of the patients who applied to Erciyes University Medical Faculty İnternal Diseases Rheumatology Polyclinic between the years of January 2015 - June 2019 were scanned retrospectively. ANA (IFAT), ANA profile, anti-ds-DNA, anti-Beta-2-Glycoprotene, anti-cardiolipin autoantibodies of patients were taken under review. In this context, 2753 patients were included in the study. Findings: The ages of 2753 patients included in the study group ranged from 17 to 91, the average age was determined 45,42±14,66. The 84.2 % of the studied group is women, while the 15.8 % is men. The ANA antibody of all patients included in the group is positive, ANA sub-profile, anti-ds-DNA, anti-Beta-2-GpIgA, anti-Beta-2-GpIgM, anti-Beta-2-GpIgG, ACA IgM, ACA IgG positivity has been viewed. According to the positivity of the second autoantibody, 30% were detected as anti-ds-DNA, 20% as anti-Beta-2-GpIgM, 16% as anti-SSA. As for the third autoantibody positivity, 28% of patients in the study group emerged as anti-RCC, 12% as anti-Beta2IGM. In terms of diagnosis distribution 33.8% of the patients were found to be sjögren (SjS) and 30% as systemic lupus ertrematosus (SLE). When examining the presence of secondary diagnoses that accompany the initial diagnoses of patients in our research group, 43% of those who accompanied patients with SLE were undifferentiated connective tissue disease (uBDH) and 29% were Sjs. When SJs were compared, 53% were found to be accompanied by uBDH and 20% by Systemic Sclerosis (SSC). In our study, when the first diagnosis and the third diagnosis were compared, 40% of the third diagnosis accompanying SLE patients was UBDH and 50% of the diagnoses accompanying SjS were Raynaud's syndrome (RS), 34% of the diagnoses accompanying SSK were interstitial lung disease (ILD). In our study, it was found that female gender was significantly higher when the initial diagnosis and gender distribution were compared, especially 93,4% in SjS, 91,5% in SLE and 92,8% in UBDH were revealed to be more female. Conclusion: Although the autoimmune antibody positivity was very high in the patients admitted to our Internal Diseases rheumatology outpatient clinic in January 2015 - June 2019, the same number of diagnoses did not exist with these positive results. In this context, autoantibody positivity was thought to have poor diagnostic power.. These results suggest that diagnosis should be supported with clinical findings. In addition, autoantibody frequency and autoimmune diagnoses are obviously superior in female gender.
Benzer Tezler
- Sistemik lupus eritematosus tanısı ile takipli hastalarda otoimmünitenin araştırılması
İnvestigation of polyautoimunity in patients with sistemic lupus erythematosus
ARZU TAGHIYEVA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
RomatolojiHacettepe Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ŞAZİYE ŞULE APRAŞ BİLGEN
DOÇ. DR. LEVENT KILIÇ
- Sistemik lupus eritamatozus ve epstein-barr virüs infeksiyonunun ilişkisi
Başlık çevirisi yok
BAHAR ESEN ARTIM
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2004
Romatolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MURAT İNANÇ
- Sistemik otoimmün romatolojik hastalıklarda ve sağlıklı bireylerde DFS70 otoantikorları
DFS 70 autoantibodies in systemic autoimmun rheumatological diseases and in turkish healty individuals
DUYGU KAYASÜ
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
RomatolojiAnkara Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HÜSEYİN TUTKAK
- Sistemik otoimmün romatolojik hastalığı olan bireylerde ve sağlıklı kontrol grubunda anti-DFS70/LEDGF antikorunun araştırılması
Investigation of anti-DFS70/LEDGF antibody in individuals with systemic autoimmune rheumatic diseases in healthy control group
BİLAL OLCAY PEKER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2014
Mikrobiyolojiİzmir Katip Çelebi ÜniversitesiMikrobiyoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ASLI GAMZE KARATAŞ ŞENER
- Primer biliyer siroz ve primer biliyer siroz+otoimmun hepatit çakışma sendromu ile ilişkili otoimmun hastalıklar
Başlık çevirisi yok
MUAMMER KARADENİZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
RomatolojiEge Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. FULYA GÜNŞAR