Türkiye'de 1 Mayısların düzenlenmesi ve yönetilmesi
The organization and governance of May days in Turkey / L'organisation et l'administration des 1er Mai en Turquie
- Tez No: 678814
- Danışmanlar: PROF. DR. BİROL CAYMAZ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Siyasal Bilimler, Political Science
- Anahtar Kelimeler: 1 Mayıs, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri, Protesto, Barışçıl Toplanma Özgürlüğü Hakkı, Egemen İktidar, Yasak, Polis Şiddeti, Hak İhlalleri, Söylem, Sorunsallaştırma, May Day, Assembly and Protest Marchs, Protest, Right to Freedom of Peaceful Assembly, Sovereign Power, Ban, Police Violence, Violations of Rights, Discourse
- Yıl: 2021
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 459
Özet
Türkiye'nin protesto ve muhalif aktivizm tarihi açısından 1 Mayısların özel bir önemi vardır. Özellikle 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996'da yaşananlar Türkiye'nin toplumsal/kolektif belleğinde yer etmiş, katılımcılarını olduğu kadar izleyicilerini de etkilemiştir. 1 Mayıs kutlamalarını yalnızca bir gün içinde gerçekleşip sona eren etkinlikler olarak düşünmek yanıltıcı olur. 1 Mayıs kutlamaları, 1 Mayıs'tan günler önce başlayan hazırlıklar ve tartışmalar ile 1 Mayıs'tan sonra kutlamalarda yaşananlara dair tartışmalar ve protestolar gibi bir dizi etkinlikle birlikte var olurlar. 1 Mayıs'tan günler önce, tertip komitesinin yaptığı düzenleme ve hazırlık toplantıları; bildirim için yetkili makamlara yapılan başvurular; Valilik ve Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ile yapılan görüşmelerin öncesinde veya sonrasında yapılan basın açıklamaları; eğer açıklanan kutlama planı yasaklandıysa, yasağı protesto eden gösteriler ve basın açıklamaları; geçmiş 1 Mayıslarda hayatını kaybedenler için yapılan anma törenleri; eğer 1 Mayıs günü polis müdahalesi/şiddeti yaşandıysa, uygulanan şiddeti protesto eden eylem ve basın açıklamaları gibi çok sayıda gösteri, basın açıklaması, yürüyüş ve protesto eylemleri bunlardan bazılarıdır. Dolayısıyla, 1 Mayıslar üzerine bütünlüklü bir araştırma yapmak, onunla ilişki içinde gerçekleşen bir dizi eylem ve etkinliğin de araştırılmasını gerektirir. 1 Mayıs etkinliklerini bu anlamıyla ve bu boyutta araştırmak, yapıldıkları dönemde ülkede yürürlükte olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri rejiminin anlaşılması açısından önemli imkanlar sunar. Bu çalışma, 1976'dan günümüze Türkiye'de yönetimlerin 1 Mayıslara ilişkin tutumunu, farklı dönemlerde 1 Mayıs'ların, hükümetler, mülki idare amirleri ve emniyet yetkilileri tarafından tanımlanma, anlamlandırılma, düşünülme ve idare edilme; kısaca sorunsallaştırılma biçimlerine odaklanarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, 1 Mayıs fenomeninin, yönetimlerin tutumlarıyla birlikte düzenleyenlerin tutumlarını da göz önünde bulunduran bir yaklaşımla anlaşılabileceğini kabul ettiği için, 1 Mayısların, düzenleyicileri (sendikalar, meslek odaları ve birlikleri, sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve platformlar vd.) tarafından sorunsallaştırılma biçimleri ise çalışmanın ikinci odak noktasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, 1 Mayısları kitlesel toplantı ve gösteri yürüyüşleri yaparak kutlamaya çalışanların tutumlarıyla, onu farklı dönemlerde yasaklamaya, engellemeye, sınırlandırmaya ya da ehlileştirerek/resmileştirerek denetim altına almaya çalışanların tutumlarını karşılıklı biçimde, bir arada inceleyen bir yaklaşım benimsenmektedir. Fransız düşünür Michel Foucault'nun çalışmalarında, sorunsallaştırma (problématisation) kavramı özgün ve spesifik bir metodolojik perspektife işaret etmek için kullanılmıştır. Buna göre, çeşitli söylemsel ya da söylemsel olmayan pratikler, şeyleri belirli türden bilme biçimleri için düşünce nesneleri olarak kurmakta, yani şeyleri sorunsallaştırmaktadır. Böyle bir perspektifte, araştırmacının yöntemi, belirli bir fenomenin, belirli bir şekilde bilinmesini, düşünülmesini, anlaşılmasını, tanımlanmasını ve bunlara bağlı olarak bu fenomenin üzerinde çeşitli fiillerde bulunulmasını olanaklı kılan söylemsel (ve söylemsel olmayan) pratikleri analiz etmektir. Bu çalışma söz konusu yöntemi takip ederek Türkiye'de 1 Mayısların nasıl düşünüldüğünü ve yönetildiğini açıklamaya çalışmaktadır. Araştırmanın ampirik gövdesini oluşturan verilere, 1976'dan günümüze Türkiye'de yayınlanan ulusal gazetelerin arşivlerinde yürütülmüş kapsamlı bir arşiv taramasıyla ulaşılmıştır. 1976'dan günümüze farklı politik yönelimleri ve hükümetler karşısında farklı politik pozisyonları temsil eden ulusal gazetelerin her yıl 1 Nisan – 15 Mayıs tarihleri arasında yayınlanmış sayıları ve bu sayılarda yer alan 1 Mayıslarla ilgili tüm haber, yorum, değerlendirme, söyleşi, röportaj, basın açıklaması ve köşe yazısı içeren metin taranarak incelenmiştir. Gazete arşivi taramasının yanı sıra, sendikaların, meslek odaları ve birliklerinin, siyasi parti, hareket ve platformların 1 Mayıs'la ilgili çıkardığı, kitap, dergi, bülten, bildiri, basın açıklaması metni gibi çok sayıda basılı ve dijital yayın incelenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 1 Mayıs'la ilgili yürütülmüş tartışmaların incelenmesi için TBMM Tutanak Dergisi arşivi taranmıştır. Kanun ve yönetmelikler ile bunlarda yapılan değişikliklerin incelenmesi için Resmî Gazete arşivinden yararlanılmıştır. Valiliklerin her yıl resmi internet sayfalarında basın açıklaması biçiminde yayınladıkları, toplantı ve gösteri yürüyüşü alanlarını belirleyen idari kararlar incelenmiştir. Türkiye'de toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkına ve özellikle 1 Mayıslara ilişkin mahkeme kararlarının incelenmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlar veri tabanından yararlanılmıştır. Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı gibi hükümet üyeleri ile Emniyet Genel Müdürü, Vali, İl Emniyet Müdürü gibi idare amirlerin 1 Mayıslarla ilgili basın açıklamalarının görüntü kayıtlarını izlemek için çevrimiçi medya kaynaklarından yararlanılmıştır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini tanıyan 47 ülke içinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) toplanma özgürlüğü hakkını düzenleyen 11. Maddesine atıfla hakkında en çok ihlal kararı verilmiş ülkedir. AİHS'nin 11. Maddesinde güvence altına alınan toplanma özgürlüğü hakkının kullanımına ilişkin 1959-2020 yılları arasında verdiği toplam 327 ihlal kararının 108'i (%33) Türkiye aleyhinde verilmiştir. Türkiye'nin toplanma özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine dair verilen 108 karardan üçü doğrudan 1 Mayıs toplantılarının polis gücü kullanılarak engellenmesi ya da dağıtılmasına ilişkindir. Genel olarak Türkiye'de yapılan toplantı ve gösterilere, özel olaraksa 1 Mayıs toplantı ve gösterilerine ilişkin toplanma hakkı ihlali kararları değerlendirildiğinde, AİHM'nin, Türkiye'de idare tarafından mevcut yasal düzenlemenin sınırlandırıcı çerçevesine dayanılarak icra edilen pratikleri toplanma özgürlüğü hakkının ve işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olarak yorumladığı görülmektedir. AİHM'nin ihlal olarak yorumladığı pratikler; toplantıların yerinin, zamanının belirlemesi ve dolayısıyla mutlak mekan yasakları koyulması; valiliğin toplanma yerleri listesinde yer almayan yerlerde yapılan toplantıların kuvvet kullanılarak dağıtılması; toplantılara yönelik makul olmayan dolaylı sınırlandırmalar, gizli engeller getirilmesi ve caydırıcı etkiler yaratılması; bildirimsiz ve/veya kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle barışçıl toplantıların dağıtılması; toplantılara müdahalede ölçüsüz, orantısız ve gereksiz düzeyde güç kullanılması; barışçıl toplantılara katılan barışçıl eylemcilerin gözaltına alınması, tutuklanması, yargılanması ve cezaya çarptırılması; toplantılara yapılan kolluk müdahaleleri esnasında işkence ve kötü muamele teşkil eden fiillerin uygulanması ve bu fiillerin sorumluları hakkında etkin idari/adli soruşturma yapılmıyor olması sayılabilir. Bu tablo, Türkiye'de toplanma özgürlüğü açısından yaygın ve sistematik hak ihlalleri olduğunu göstermenin yanı sıra, Türkiye'de 1 Mayıslar örneğinde protesto niteliğindeki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yönetilmesinde başvurulan idari ve polisiye pratikler ile AİHS hukukunun öngördüğü toplantı özgürlüğü rejimi arasında ciddi bir çatışma olduğunu da göstermektedir. Başka bir deyişle Türkiye'de 1 Mayıslar örneğinde toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yönetilme biçimi (mevzuatın yorumlanması ve uygulanması; yasaklayıcı ve engelleyici idari kararlar; protesto gösterilerinin kriminalize edilmesi; barışçıl toplantıların polis zoru kullanılarak dağıtılması; polis şiddetine maruz kalan göstericilerin gözaltına alınması vb.) ile AİHM'nin ve son yıllarda verdiği kararlarla Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin toplanma hakkının korunmasını esas alan içtihadıyla uyuşmamaktadır. AİHM'nin verdiği çok sayıda ihlal kararına, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'yi toplanma özgürlüğü alanında var olan sistemik ihlalleri ortadan kaldırmak için gerekli değişiklikleri yapmaya davet etmesine, Anayasa Mahkemesi'nin son yıllarda yapılan bireysel başvurular sonucu verdiği ihlal kararlarına, Uluslararası İnsan Hakları Örgütlerinin konuyla ilgili yayınladığı raporlara ve yaptığı çağrılara rağmen, Türkiye'de toplanma özgürlüğü alanındaki (hakkın kullanımını sınırlandırmaya yönelik yasal düzenlemeler; hükümetlerin toplantı ve gösterileri kriminalize ve marjinalize etmeye dönük söylemleri; idarenin yasaklayıcı ve engelleyici kararları; baskı ve şiddete dayalı polis pratiklerinden oluşan) ihlal rejimi yürürlükte kalmaya devam etmektedir. Bu anlamda, uluslararası insan hakları hukukunun savunduğu; hakkın korunmasına dayalı toplanma özgürlüğü rejimine rağmen, Türkiye'de yürürlükte olan hakkın kullanımının engellenmesine, kısıtlanmasına yönelik ihlal rejiminin hangi temelde, nasıl sürdüğü açıklanmaya muhtaçtır. Bu çalışmanın temel tezi, Türkiye'de 1 Mayıs'lar örneğinde, devlete/hükümete yönelik protesto niteliği taşıyan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yönetimlerce, insan haklarını korumayı ve güçlendirmeyi esas alan özgürlük siyaseti perspektifiyle değil; devlet/hükümet otoritesini korumayı ve güçlendirmeyi esas alan 'egemenlik siyaseti' perspektifiyle sorunsallaştırıldığıdır. Başka bir deyişle, bu çalışma, Türkiye'de 1 Mayısların yönetimlerce -baskın biçimde- hukukun üstünlüğüne, temek hak ve özgürlüklere dayalı yönetim rasyonalitesiyle değil; egemenlik siyaseti ve devlet aklına dayalı yönetim rasyonalitesiyle düşünüldüğünü iddia etmektedir. Türkiye'de 1 Mayıslar örneğinde, toplanma özgürlüğü hakkına yönelik yaygın ve sistematik ihlalleri üreten baskın siyasal mantık, protesto niteliğindeki toplantı ve gösterileri, bir temel hak ve özgürlükler sorunu olarak değil; egemen güç olarak devlet otoritesinin üstünlüğünü gösterme ve kanıtlama sorunu olarak düşünmekte ve yönetmektedir. Bu noktada çağdaş eleştirel siyaset kuramına başvurarak egemenlik siyaseti ve 'egemen iktidar icrası' olarak adlandırdığım pratikleri analiz etmeye dönük bir kuramsal hat geliştirilmiştir. Buna göre, kendini en üstün güç olarak gören egemen iktidar, devlet aklını hâkim kılmak, devlet otoritesini korumak ve güçlendirmek amacıyla hukuku askıya alan ve dolayısıyla hukukla sınırlandırılamayan; yasaklayan ve cezalandıran; kuvvet kullanımına dayanan otoriter bir iktidar biçimidir. Çalışma boyunca, Türkiye'nin farklı tarihsel dönemlerinde 1 Mayısları 'komünist ihtilal provası günü', 'anarşi ve şiddet günü', 'yasadışı ve marjinal örgütlerin provokasyon günü' olarak tanımlayan ve böylece 1 Mayısları yönetmeyi farklı dönemlerde 'komünizmle mücadele', 'terörle ve yasadışı örgütlerle mücadele', 'devlet otoritesini ve kamu düzenini koruma', 'kamu güvenliğini sağlama' sorunu olarak sorunsallaştıran siyasi, idari, hukuki ve medyatik söylemler ve bu söylemlere eşlik eden pratikler analiz edilmektedir. Bununla beraber, 1 Mayıs kutlamalarının, düzenleyici aktörler tarafından, 'uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü' olarak tanımlanması ve bu düşünme biçimine bağlı olarak 1 Mayıs kutlaması düzenleme sorununun, 'tarihsel önemine yakışır biçimde', merkezi alanlarda yapılan kitlesel ve görkemli toplantılarla işçi ve emekçilerin haklarını aradıkları, taleplerini haykırdıkları protest etkinlikleri hayata geçirme sorunu olarak sorunsallaştırılması çalışmanın diğer analiz odağını oluşturmaktadır. Farklı dönemler boyunca incelenen 1 Mayıslar, gerçekleştikleri dönemin tarihsel bağlamıyla ilişki içinde ele alınmıştır. 1 Mayısların gerçekleşme biçiminin, içindeki dönemin siyasal atmosferiyle; yönetimde olan hükümet, görevde olan idareciler, baskın siyasal söylemlerle; ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanan siyasal, toplumsal, ekonomik gelişmelerle olan güçlü bağları ortaya konmuştur. Genel olarak değerlendirildiğinde Türkiye'de 1977 sonrası yıllarda muhalif emek ve meslek örgütleri tarafından düzenlenen 1 Mayıs etkinlikleri bir arada var olan üç boyuttan oluşmuştur. Bunlar: anma, kutlama ve protestodur. Dünyada ve Türkiye'de geçmiş 1 Mayıslarda hayatlarını kaybedenler için yapılan saygı duruşu, karanfil bırakma vb. törenler, 1 Mayısların anma boyutunu; mitingler esnasında türküler söyleme, davul zurna eşliğinde halaylar çekme, çeşitli sanatçıların verdiği konserler, kutlama boyutunu; çok çeşitli siyasal, sosyal, ekonomik karşıtlık ve talebin ifade edildiği politik metinlerden oluşan kürsü konuşması, bildiri, slogan, pankart, marş, afiş, döviz, kukla, maket, (danslı, müzikli, kostümlü) şenlikli protesto ve sokak tiyatrosu ise protesto boyutunu oluşturmaktadır. Birkaç istisna yıl (2010 - 2012) haricinde, Türkiye tarihinde protesto niteliği taşıyan 1 Mayıslar, -baskın biçimde- uluslararası insan hakları hukukunun savunduğu, insan haklarının ve barışçıl toplanma özgürlüğünün korunmasını esas alan, 'liberal' yönetim rasyonalitesiyle değil, devlet aklını hâkim kılmaya çalışan egemen iktidar icrası ile yönetilmiştir. Bu nedenle, AİHM ve (son yıllarda) Anayasa Mahkemesi, içlerinde 1 Mayısların da yer aldığı, toplantı ve gösterilere yönelik yapılan, hakkın kullanımını engelleyici mahiyetteki müdahaleler hakkında ihlal kararları vermiş ve vermeye devam etmektedir. Türkiye'de uygulamadaki toplantı ve gösteri yürüyüşleri rejimi her yıl yeni ihlaller üreten bir ihlal rejimidir. İhlal rejimi, yasağın kural, özgürlüğün istisna olduğu egemenlik mantığına uygun olarak işlemektedir. Farklı dönemlerde 1 Mayısların yönetimi bağlamında icra edilen egemen iktidar pratikleri; 'yasak koyma, izin verme', 'yasaların, siyasi kararlara hukuka uygunluk görüntüsü vermek amacıyla araçsallaştırılması/ taktikleştirilmesi', 'bir yönetim paradigması olarak istisna hali uygulamaları', 'polis şiddeti', 'işkence ve kötü muamele', 'polis eliyle uygulanan ve yasal/yargısal olmayan cezalandırmalar', 'kamusal cezalandırma törenleri', 'devlet gücünün gösterisel sunumu', 'suç işleyen kamu görevlilerinin yargılanmaması, cezasızlık' gibi biçimlerde açığa çıkmaktadır.
Özet (Çeviri)
May Days are of utmost importance in terms of history of protest and oppositional activism. Especially the events occurred in May Days of 1977, 1989 and 1996 both became a part of the collective memory of Turkey and affected the viewers as much as the participants. It would be misleading to regard May Day as a series of events that take place solely in one day. May Day means preparations and discussions that start many days before the celebrations, and following discussions and protests as regards the events occurred in May Day, such as a great number of demonstrations, press releases, rallies and protests including arrangement and planning meetings held by the organizing committee days before May Day, applications submitted to the competent authorities for notification, press releases issued before or after the meetings with the officials of Governorship and of Police Department, in the event of a ban on the planned celebration, demonstrations and press releases in protest against the ban, ceremonies of remembrance for those who lost their lives on previous May Days and in the event of a police response/violence on May Day, protests and press releases protesting force applied against protesters and the like. At this point, conducting an extensive research on May Day requires a research into a series of concerning actions and activities. Doing a research on May Day events, in this sense, provides essential viewpoints for understanding the regime of assembly and protest marches in force in Turkey at the time they were held. This study aims to analyze the attitude of administrations in Turkey on May Day beginning from 1976 up to today, by focusing on the forms of defining, understanding, considering and governing, that is to say the forms of problematizing, May Days in different periods of governments, local administrators and law enforcement officials. For the study accepts that the May Day phenomenon can be understood with an approach to the attitudes of the administrations of the State as well as to the attitudes of the organizers, the ways in which the May Day is problematized by its organizers – trade unions, professional associations and unions, non-governmental organizations and political parties and platforms and the like – is the second focus of the study. To this end, this study adopts an approach that conjointly examines the attitudes of those who try to celebrate May Day with assembly and protest marches, and of those who try to prohibit, prevent, restrict or, control May Day through making it manageable/formalizing it in different periods. The concept of problematization [problématisation] has been used to indicate an original and specific methodological perspective in the works of the French philosopher Michel Foucault. Accordingly, various discursive or non-discursive practices construct things as objects of thought for certain kinds of ways of knowing, namely problematizing things. From this perspective, the method of the researcher is to analyze the discursive (and non-discursive) practices that make it possible to know, think, understand, define, and accordingly exercise various acts on a particular phenomenon in a certain way. To that end, this study intends to explain how May Day is considered and governed in Turkey. The data that constitute the empirical body of the research were collected through a comprehensive archive research conducted in the archives of national newspapers published in Turkey from 1976 up to today. The issues of national newspapers with different political orientations and different political stances vis-à-vis the Turkish governments, published between 1 April and 15 May of each year starting from 1976, and all textual material in news, comments, evaluations, interviews, press releases and opinion articles as regards May Days published in these issues were searched and examined. In addition to searches in newspaper archives, many digital and print publications such as books, magazines, bulletins, declarations, press releases as regards May Day issued by unions, professional associations and unions, political parties, movements and platforms were examined. The archive of the Grand National Assembly of Turkey (GNAT) Journal of Records [Tutanak Dergisi] was also searched to examine discussions held on May Day. The Official Gazette archive was used to examine laws and regulations, and changes made thereto. Published as press releases on the official website of governorships, administrative decisions which specify public spaces for assembly and protest marches were examined, as well. The databases of the European Court of Human Rights and the Constitutional Court judgments and decisions were used to examine the court decisions concerning the right to freedom of assembly and protest march and specially on May Days in Turkey. Online media resources were used to monitor the footage of the press releases of the government members such as Prime Minister, Minister of Interior, Minister of Justice and Minister of Labor and Social Security, and the administrative chiefs such as General Director of National Police, Governor and Chief of Police in provinces. Among 47 countries that recognize the compulsory jurisdiction of the European Court of Human Rights (ECtHR), Turkey is the country with the highest number of violations in reference to the Article 11 of the European Convention on Human Rights (ECHR) regulating the right to freedom of assembly. 108 (33%) of a total of 327 decision of violation were made against Turkey between 1959 and 2020, regarding the use of the right to freedom of assembly, which is stipulated in the Article 11 of the ECHR. Three of the 108 decisions made regarding Turkey's violation of the right to freedom of assembly are directly related to prevention or dispersal of May Day assemblies through police force. Considering the ECHR decisions of violation of the right to freedom of assembly concerning assemblies and demonstrations, specially May Day assemblies and demonstrations held in Turkey, it could be argued that the practices carried out by the administration in Turkey based on the restrictive framework of the current legal regulation are interpreted as a violation of the right to freedom of assembly and of the prohibition of torture and ill-treatment by the ECtHR. Practices that the ECtHR regard as a violation can be as follows: determining the place and time of assemblies and thus imposing complete prohibition on location, dispersal of assemblies, by use of police force, held in places not included in the list of places determined by the governorship, unreasonable indirect restrictions on assemblies, imposition of hidden hindrances to assembly and deterrent effects, dispersal of peaceful assemblies without notice and/or on the grounds that it is illegal, the excessive, disproportionate and unnecessary use of force against assemblies in police response, the subjection of detention, arrest, trial and punishment of peaceful activists who participate in peaceful assemblies, the implementation of acts that include torture and ill-treatment during response of law enforcement officials to assemblies, and the lack of effective administrative/judicial investigation against those responsible for these malicious acts. As for these acts, it could be argued that there are widespread and systematic violations of right to freedom of assembly in Turkey, and that there is a serious conflict between the administrative and police practices used in the governance of assemblies and protest marches in Turkey and the freedom of assembly regime stipulated by the ECtHR law. In other words, the way of governance of the assemblies and protest marches in May Days in Turkey (interpretation and implementation of the legislation, prohibitive and preventive administrative decisions, criminalization of protests, dispersal of peaceful assemblies by use of police force, detention of demonstrators subjected to police violence, and the like.) and the ECtHR's decisions and the case-law of the Constitutional Court of the Republic of Turkey based on the protection of the right to freedom of assembly with the recent decisions delivered by the Court. Despite many decisions of violations of the ECHR, the call of the Council of Europe Committee of Ministers to Turkey to make necessary changes to eliminate systemic violations to the right to freedom of assembly, the decisions of violations delivered by the Constitutional Court as a result of recent individual applications, and the reports and calls made by the International Organizations of Human Rights, the violation regime of the right to freedom of assembly (legal regulations to restrict the use of the right, statements of governments to criminalize and marginalize assemblies and demonstrations, prohibitive and preventive decisions of the administration, police practices based on coercion and violence) continues to remain in force in Turkey. In this context, despite the regime of freedom of assembly based on the protection of the right defended by international human rights law, it is necessary to explain how and on what basis the violation regime continues to prevent and restrict the use of the right in Turkey. The main thesis of this study is that the assemblies and marches of protest nature against the state/government, in the case of May Days in Turkey, are problematized by the administrations not with the perspective of freedom policy based on protecting and consolidating human rights, but with the perspective of 'politics of sovereignty' based on protecting and consolidating the state/ government authority. In other words, this study asserts that May Days in Turkey are considered by the administrations with the rationale of the administration not based on the rule of law and fundamental rights and freedoms but based on the politics of sovereignty and the reason of state. The dominant political logic committing widespread and systematic violations against the right to freedom of assembly, in the case of May Days in Turkey, considers and governs protest-like assemblies and demonstrations as a matter of demonstrating and proving the superiority of the state authority as a sovereign power rather than as a problem of fundamental rights and freedoms. As for the theoretical framework of this study, I will utilize a theoretical framework in the light of the contemporary critical political theory in order to analyze the practices that I entitle as the politics of sovereignty and 'the execution of sovereign power'. Accordingly, the sovereign power, which regards itself as the supreme power, is a form of authoritarian power based on the use of force that are able to suspend the law, and therefore cannot be restricted by law, to prohibit and punish in order to prevail the reason of state and protect and consolidate the state authority. This study analyzes the political, administrative, legal and media discourses and the practices accompanying these discourses that define May Days in different historical periods of Turkey as the 'revolutionary rehearsal day for communism', 'day of anarchy and violence', 'day of provocation for illegal and marginal organizations', and thus problematize them as a problem of 'fight against communism', 'fight against terrorism and illegal organizations', 'protecting the state authority and public order' and 'ensuring public security'. Besides, the other analysis focus of the study is defining May Days as 'the day of international unity, struggle and solidarity' by the organizing actors and problematizing the problem of organizing May Days, based on the understanding of unity, struggle and solidarity, as a problem of implementing protest activities in which workers and laborers seek their rights and shout out their demands with mass and magnificent meetings held in central areas 'in line with its historical importance'. Searched in different periods of Turkey, May Days are assessed in relation to the historical context of the period in which they occurred. This study has revealed the way that May Days take place has strong ties with the political atmosphere of the period, the government in power, the administrators in charge, the dominant political discourse, and the political, social and economic developments at national and international level. As a result, May Day events organized by opposition labor unions and professional associations in Turkey following the year 1977 consisted of three coexisting dimensions: Remembrance as ceremonies such as a pause of silence for those who lost their lives in the world and in Turkey on May Days, leaving carnations, and the like; celebration as singing folk songs during rallies, performing 'halay' accompanied by shawm-and-drum, concerts given by various artists; and protest as a speech consisting of political texts expressing a wide variety of political, social, economic opposition and demands, leaflets, slogans, banners, anthems, banners, puppets, models, festive protests (with dance, music, costume) and street theater. May Day protests in the history of Turkey, were governed by the sovereign power exercise that intended to make the reason of state prevail, rather than the rationale of the 'liberal' governance based on international human rights law, protection of human rights and the right to freedom of peaceful assembly, except for a few years (2010-2012). For this reason, the ECtHR and the Constitutional Court of Turkey have given decisions of violation regarding the interventions against and prevention of the right to freedom of assembly and demonstration, including May Days. The regime of assembly and protest marches in practice in Turkey is a regime of violation that exerts new violations every year. The violation regime is exerted in line with the logic of sovereignty in which bans prevail over freedom. The practices of sovereign power carried out in governance of May Days in different periods are as follows: 'banning, permitting', 'instrumentalization of laws or using laws as a strategy to pretend to conform to political decisions', 'practices of state of exception as a paradigm of government, 'police violence', 'torture and ill-treatment', 'police-enforced nonjudicial/illegal penalizations', 'ceremonies public penalization', 'demonstrative exertion of state power', 'impunity of public officials who committed a crime, impunity'.
Benzer Tezler
- Türkiye ekonomisinde kamu iktisadi teşebbüslerinin önemi ve kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi
Başlık çevirisi yok
DENİZ ÖZUSLU
- Kuruluşundan 12 Eylül 1980'e kadar Disk-siyaset ilişkisi
Başlık çevirisi yok
HAKAN BATIRHAN KARA
Yüksek Lisans
Türkçe
2002
Siyasal BilimlerYıldız Teknik ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
Y.DOÇ.DR. ELÇİN MACAR
- Görüntü yönetmeninin filmin görsel üretimine katkısı
Başlık çevirisi yok
AHMET ŞEFİK GÜNGÖR
Doktora
Türkçe
1990
Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül ÜniversitesiSahne ve Görüntü Sanatları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OĞUZ ADANIR
- Şişelenmiş içme sularında östrojenik aktivitenin gerekli araştırılması ve endokrin sistemini bozucu maddelerin varlığı ile ilişkilendirilmesi
Assessment of estrogenicity bottled waters and its relation with the presence of endocrine disrupting compounds
BADEL GÜN
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiÇevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ELİF PEHLİVANOĞLU MANTAŞ
- Yoğurtlardan izole edilen mayaların probiyotik özelliklerinin araştırılması
Investigation of probiotic properties of yeasts isolated from yoghurts
SELİN UYSAL