Geri Dön

Stabil angina pektorisli hastalarda damar tutulum derecesinin serum vaspin düzeyi ile ilişkisinin değerlendirilmesi

The relationship between serum vaspin levels and the degree of coronary involvement in patients with stable angina pectoris

  1. Tez No: 700369
  2. Yazar: İLTER BOZACI
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. SAVAŞ ÖZTÜRK
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: İç Hastalıkları, Internal diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2012
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 54

Özet

ÖZET Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında ilk sırada atreosklerotik koroner arter hastalıkları yer almaktadır. Yapılan çalışmalar sonucu saptanan risk faktörleri arasında kardiyovasküler hastalıklar açısından; pozitif aile öyküsü, lipid metabolizma bozukluğu, ileri yaş, cinsiyet, diyabetes mellitus, insulin direnci ve metabolik sendrom, hipertansiyon, sedanter yaşam biçimi, sigara ve yüksek oranda alkol kullanımı, yüksek homosistein, CRP ve fibrinojen düzeyleri ve düşük östrojen düzeyi yer almaktadır. Risk faktörlerine yönelik alınan önlemlerle bu grup hastalıklarda mortalite ve morbiditede anlamlı iyileşmeler saptanmıştır. Diğer taraftan yine son zamanlarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki adipoz doku yalnız yağ deposu olarak işlev görmeyip aynı zamanda çeşitli endokrin fonksiyonları da olan bir yapıdır. Vaspin de visseral yağ dokudan salınan insüline duyarlı bir adipositokin olup serin proteaz ailesinin bir üyesidir. Vaspin ilk defa OLETF (Otsuka Long-Evans Tokushima Fatty) sıçanlarının visseral yağ dokusundan elde edilmiştir. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki serum vaspin değerlerinde yükseklik obezite ve insülin rezistansı ile ilişkili iken zayıf kişilerde vaspin düzeyi düşük saptanmıştır. Yine yapılan hayvan deneylerin de insülin direnci olan deneklere vaspin uygulaması sonucunda insülin duyarlılığında düzelme gözlenmesi vaspinin insülin rezistansında kompansatuar olarak arttığı sonucunu düşündürmektedir. Yapilan bir başka çalışmada da karotis arter aterosklerozuna bağlı stenozu olan hastalarda stenozun ciddiyetini gösteren verilerle serum vaspin düzeyleri arasında bir ilişki bulunamasa da bu hastalarda son altı ay içinde gözlenen iskemik olaylarla vaspin seviyelerindeki düşüklüğün korele oldugu saptanmıştır. Mevcut çalışmalar ışığında myokard iskemisi gözlenen koroner arter hastalığı olan hastalarda serum vaspin düzeylerinin korele olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle biz bu çalışmamazıda stabil angina pektoris yakmması ile gelen hasta gurubunda yapılan anjiografileri sonrasında belirlenen damar tutulum derecesi ile serum vaspin düzeyi ilişkisini belirlemeyi amaçladık. Bu amaçla yapılan çalışmamıza stabil angina pektoris tanısı konarak koroner anjiyografisi yapılan hastalar arasında anjiyografideki lezyonların derecesi hafif olanlar (Grup I) ve daha ciddi veya daha fazla olanlar (Grup 2) olanlar dahil edildi. Bu çalışmaya bilinen daha ağır koroner hastalığı olan hastalar (geçirilmiş MI ve/veya koroner arter bypass operasyonu, belirgin kalp kapak hastalığı) dahil edilmemiştir. Çalışmamamızda Gensini skor ortalaması 43.67±51.01 (0-268) olan hasta grubunda 34 hastada (%38.6) ailesinde koroner arter hastalığı, 36 hastada (%40.9) DM mevcut idi. Ayrıca 61 (%69.3) hastada HT, 30 hastada (%34. 1) hiperlipidemi mevcut idi. 44 (%50.0) hasta sigara içmekte idi. Demografik ve biyokimyasal analizlerin hasta gruplarına göre dağılımı incelendiğinde; kadın hasta oranı ve sigara kullanma öyküsü Grup 2'de daha az idi. Çalışmadaki parametreler ayrıca incelendiğinde ise vaspin ve IL-6 düzeyleri, cinsiyetler arasında farklı değil iken (p=0.46 ve 0.61), NO düzeyi kadınlarda anlamli olarak daha yüksek (p=0.024) ve ROS düzeyi, anlamlılığa yakın düzeyde yüksek (p=0.054) bulundu. Tutulan damar sayısı ile vaspin, ROS, NO ve IL-6 ile yapılan korelasyon analizinde herhangi bir korelasyon saptanmadı (p değeri sırasıyla; 0.75, 0.27, 0.43 ve 0.52). Diyabet varlığı vaspin, Il-6 ve NO yönünden farklılık göstermemiştir. Yani çalışmamızdaki inflamatuar ve oksidatif stres göstergelerinde damar tutulum sayısı veya damar tutulum ciddiyetinde bir fark saptanmamıştır. Bizim çalışmamaızda ağir koroner arter hastalığı gruplarının dışlandığı, stabil anginalı hastalarda, koroner lezyonu olan ve olmayan hastalar kıyaslanmış ve vaspin dahil hiçbir göstergede anlamlı fark bulunmamıştır. Ayrıca diyabet varlığında vaspin düzeyinde etkili bulunmamıştır. Sonuç; itibariyle stabil angina pektorisli hastalarda, önemli damar tutulumu olan hastalar ile olmayan hastalar arasında; serum adipokinlerinden vaspin, inflamatuar göstergelerden IL-6 ve oksidatif göstergelerden olan NO ve ROS düzeylerinde belirgin bir değişiklik göstermemektedir. Mikrovasküler düzeydeki koroner hastalığın yaygın olduğu diyabetik hasta grubunda da fark saptanmamıştır. Vaspin, koroner lezyonların derecesini göstermede duyarlı bir gösterge olmayabilir. Ancak, randomize, kontrollü ve prospektif çalışmalar ile, özellikle vaspin düzeylerinin koroner hadiselerle olan potansiyel dinamik ilişkisinin ortaya konması gerekir.

Özet (Çeviri)

ABSTRACT Atherosclerotic coronary artery diseases take the first place among all causes of death in developed countries. According to the studies risk factors in terms of cardiovascular diseases are as follows: positive family history in terms of coronary artery diseases, lipid metabolism disorders, advanced age, gender, diabetes mellitus, insulin resistance, metabolic syndrome, hypertension, sedentary lifestyle, smoking, and high alcohol consumption, high levels of homocysteine, CRP, and fibrinogen, low estrogen levels. Significant improvements in mortality and morbidity were observed in this disease group with the measures taken for risk factors. On the other hand, recent studies have shown that adipose tissue not only functions as a fat depot, but also has endocrinological functions. Vaspin, that is secreted from adipose tissue and a member of serin protease family, is an insulin sensitive adipocytokine. Vaspin was first derived from visceral adipose tissue of OLETF (Otsuka Long-Evans Tokushima Fatty) rats. Studies have shown that high levels of serum vaspin were associated with obesity and insulin resistance, also serum vaspin levels were found low in people with low body weight. In animal studies, vaspin administration at subjects with insulin resistance resulted in improvement in insulin sensitivity. These results give rise to thought that serum vaspin levels rises compensatory in insulin resistance. Although significant results were not found between the severity of atherosclerosis in carotid artery and serum vaspin levels in patients with carotid artery atherosclerosis, correlation between ischemic events in the last six months and low vaspin levels were found in these patients. Studies have shown correlation between serum vaspin levels and myocardial ischemia I patients with coronary artery disease. In our study, we aimed to investigate the correlation between serum vaspin levels and the degree of vascular involvement in patients with stable angina pectoris. For that aim, we involved patients with low (group-1) and more severe and high coronary involvement (group-2), who admitted to the hospital with stable angina pectoris and performed coronary angiography, in the study. Patients with known more severe coronary marked valvular heart disease) were excluded from the study. In our study, in patient group with average Gensini score 43.67±51.01 (0-268), there were 34 (38.6 %) patients with family history of coronary artery disease, 36 (40.9%) patients with diabetes mellitus. Also, 61 (69.3%) patients were with hypertension, 30 (34.1%) patients were with hyperlipidemia. Forty-four (50%) patients were smoking. The rate of female gender and smoking habit were found lower in group-2 when demographical and biochemical analysis after distribution by patient groups, were investigated. There was no-statistically significant between genders in terms of serum vaspin and IL-6 levels (p=0.46 and 0.61). On the other hand, serum NO levels were found significantly higher in female gender (p=0.024). Besides, serum ROS levels were found nearly to the significance threshold (p=0.054). In correlation analysis, we found no correlation between the number of vessels involved and serum vaspin, ROS, NO and IL-6 levels, respectively (p=0.75, 0.27, 0.43 and 0.52, respectively). Existence of diabetes were not significantly related to serum vaspin, IL-6 and NO levels. In other words, inflammatory and oxidative stress markers were not found associated with the numbers of vessels involved or the severity of vessel involvement. In our study, when patient group with severe coronary artery disease were excluded, in patients with stable angina pectoris, no inflammatory or oxidative stress markers including serum vaspin levels were found to be significantly different between patients with and without coronary artery disease. Also, diabetes existence was not found to be associated with serum vaspin levels. To conclude, in patients with stable angina pectoris, there was no significant difference between patients with and without severe vessel involvement, in terms of serum vaspin levels as adipokine, serum IL-6 levels as inflammatory marker and NO and ROS levels as oxidative markers. In addition, in diabetic patients, among whom microvascular coronary artery disease is common, we also found no significant results. Vaspin may not be a sensitive marker in reflecting the degree of coronary vessel involvement. On the other hand, further randomized controlled trials are needed to find out the potential dynamic relation between serum vaspin levels and coronary events.

Benzer Tezler

  1. Stabil angina pektorisli hastalarda NTproBNP düzeyleri ile miyokardiyal iskeminin varlığı ve anjiyografik olarak koroner arter hastalığının yaygınlığı arasındaki ilişki

    The relation between NTproBNP levels, myocardial ischemia and the angiographically demonstrated extent of coronary artery disease, regarding patients with stabil angina pectoris

    OSMAN ÇAĞRI SEMİRGİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    KardiyolojiOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Kardiyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MAHMUT ŞAHİN

  2. Evaluation of coronary stenosis levels in patients with stable angina pectoris with low vitamin d levels

    Düşük D vitamin düzeyli stabil angina pektorisli hastalarda koroner darlik düzeylerinin değerlendirilmesi

    BANAZ RAMADHAN QAHRAMAN QAHRAMAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    BiyokimyaTokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi

    Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ZELİHA CANSEL ÖZMEN

  3. Akut koroner sendromlu hastalarda plazma homosistein düzeylerinin akut dönemde seyri

    Progress of plasma homocysteine levels on the patients with acute coronary syndromes in the acute period

    TURHAN SÖĞÜTÇÜ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    BiyokimyaDicle Üniversitesi

    Biyokimya Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. ABDURRAHMAN KAPLAN