Non-palpabl meme lezyonlarında işaretleme ile eksizyon yapılan hastalarda memekarsinomu saptanmasını etkileyen faktörler
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 705406
- Danışmanlar: DOÇ. DR. ERCÜMENT TARCAN, PROF. DR. MURAT KEMAL ATAHAN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Genel Cerrahi, General Surgery
- Anahtar Kelimeler: BI-RADS, Mamografi, Ultrasonografi, Tel işaretleme, BI-RADS, Mammography, Ultrasonography, Wire marking, ROLL
- Yıl: 2011
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bakanlığı
- Enstitü: İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 63
Özet
ÖZET Amaç Meme kanseri tarama programlarında mammografinin kullanımının yaygınlasmasıyla klinik olarak okült veya erken evre meme kanseri insidansında belirgin bir artıs görülmektedir. Tarama mammografileri ile tespit edilen malignite süphesi tasıyan nonpalpabl lezyonların preoperatif doğru lokalizasyonunda USG ile cilt işaretleme, USG ile tel işaretleme, mamografi ile tel işaretleme, ROLL (radioguided occult lesion localization) gibi teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada amaç bu yöntemlerle şüpheli lezyon eksizyonu histopatolojik sonuçlarında karsinom saptanmasına etki eden faktörlerin değerlendirilmesidir. Materyal ve Metod İzmir Atatürk Eğtim Hastanesi 1.Genel Cerrahi kliniğinde 2006–2011 yılları arasında USG ile cilt işaretleme, USG ile tel işaretleme, mamografi ile tel işaretleme, ROLL (radioguided occult lesion localization) teknikleriyle eksizyonel biyopsi yapılmış olan 83 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, lezyon lokalizasyonu, mamografi bulgusu, USG bulgusu, BI-RADS, histopatolojik sonuçlarla malignite (invaziv, mikroinvaziv veya in situ) saptanmasını etkileyenler açısından karşılaştırıldı. İstatistik analizde Minitab 14 version programı kullanıldı. ikili analizde z testi, Fisher's exact test kullanıldı. Bulgular Çalışmaya alınan 83 hastanın yaşları 32 ile 80 arasında değişmekteydi. Ortalama yaş 53,5 olarak belirlendi. Yaş aralıklarına göre hasta dağılımları;30 yaş altında hasta yoktu. 30-49 yaşları arasında 28 hasta (%33,7), >50 yaş 55 hasta mevcuttu. Yaş aralıkları 30-49, >50 şeklinde patoloji sonuçlarıyla karşılaştırıldığında malignite saptanması açısından gruplar arasında istatistiksel olarak fark görülmedi. Biyopsi sonuçları: %34,9 malign (n=29), %65,1 beign (n=54) olarak gerçekleşti. Hastaların mamografi sonuçlarının %37,3'ü mikrokalsifikasyon (n=31, ppd=%42), %37,3'ü nodüler opasite (n=31, ppd=%33), %6'sı asimetrik dansite (n=5, ppd=%60), %3,6'sı yapısal distorsiyon (n=3, ppd=%33), %3,6'sı kaba kalsifikasyon (n=3, ppd=%0), %12,0'ı olağan (n=10) olarak saptandı. Mammografik bulguların malignite saptanmasındaki prediktiviteleri kıyaslandığında, yeterli gözlem sayısına sahip mikrokalsifikasyon ve nodüler opasite değerlendirildi. Patoloji sonuçlarına göre malignite saptanması yönünden karşılaştırıldığında malignite prediktörü olarak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. USG sonuçları dağılımı; %54,2 olağan (n=45), %25,3 hipoekoik lezyon (n=21, ppd=%33), %12 solid lezyon (n=12, ppd=%20), %4,8 mikrokalsifikasyona ait ekojenite (n=4, ppd=%75), %3,6 kitle lezyonu (n=3, ppd=%66) olarak gerçekleşti. BI-RADS skoru dağılımı %59 BI_RADS 4 (n=49, ppd=%53), %32,5 BI_RADS 3 (n=27, ppd=%11), %3,6 BI_RADS 0 ve BI_RADS 2 (n=3, ppd=%0), %1,2 BI_RADS 5 (n=1, ppd=%100) olarak saptandı. BI-RADS 3 ve 4 Patoloji sonuçlarına göre karşılaştırıldığında malignite saptanması yönünden BI-RADS 4 anlamlı olarak yüksek bulundu. Lezyon yerleşimi dağılımı;%54,2 ÜDK (n=45), %13,2 ADK (n=11), %10,8 ÜİK, AİK, Santral (n=9) olarak saptandı. ÜDK, (AİK+ÜİK), (ADK+Santral) olarak gruplandığında lezyon yerleşiminin patoloji sonuçlarında malignite saptanmasında kendi aralarında istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Mamografi ve USG bulguları olağan (-) veya olağan değil (+) şeklinde tanımlandıktan sonra (+,-), (+,+), (-,+) şeklinde üç grup oluşturulup patoloji sonuçlarıyla karşılaştırıldığında malignite saptanması yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç Meme kanseri erken saptandığında survey yüz güldürücü olmaktadır. Tarama mamografilerinin kullanılmasıyla birlikte şüpheli lezyonların işaretlenerek eksizyonu yaygın hale gelmiştir. Bu da kanserin erken evrede yakalanmasına yol açmıştır. Şüpheli lezyon varlığında cerrahi biyopsi endikasyonu radyolojik bulgular, yaş, hekimin deneyimi, hastanın psişik durumu ve isteği gibi faktörler etkili olmaktadır. Çalışmamızda lezyonların lokalizasyonu (ADK, ÜDK, AİK, ÜİK, Santral) göz önünde bulundurulduğunda malignite olgularının saptanmasında istatistiki olarak anlamlı fark bulunmamıştır. USG sonuçlarının malignite gelişimi açısından mamografinin pozitif prediktif değerine katkısı değerlendirilmiş, anlamlı değere çok yakın ancak istatistiki olarak anlamsız bulunmuştur. Ancak bu olgularda BI-RADS 4 lezyonlarda malignite saptanma oranı BI-RADS 3 lezyonlara göre anlamlı yüksek bulunmuştur.
Özet (Çeviri)
ABSTRACT Aim A marked increase has now been observed in incidence of clinically occult or early stage breast cancer by the use of mamography becoming prevalent for programmes of breat cancer screening. Methods used for correct localization of nonpalpable lesions with suspicion of malignancy detected by screening mamography include USG-guided skin marking, USG-guided wire marking, mamography-guided wire marking and ROLL (radio-guided occult lesion localization). The aim of this study is to assess the factors influencing development of carcinoma in histopathologcial signs of suspicious lesions excised via aforementioned methods. Material and method A total of 83 cases were assessed retrospectively who recieved excisional biopsy via the methods including USG-guided skin marking, USG-guided wire marking, mamography-guided wire marking and ROLL in Ataturk Hospital of Research and Training, Izmir, Turkey, First Department of General Surgery between 2006-2011. age, localization of lesion, mamographic signs, USG signs and BI-RADS were compared in regard to development of malignancy (invasive, microinvasive or in situ). Minitab version 14 was used for statistical analysis. Z test and Fisher's exact test were used for dual analysis. Results Ages of 83 patients included in the study varied between 32-80. Mean age was 53,5. Distribution of patients with respect to range of age was as follows; no patient younger than 30 years of age, 28 patients (33,7%) between 30 and 49, 51 patients (61,4%) between 50 and 69 and 4 patients (4,8%) older than or equal to 70 years of age. Range of age was assigned as 30-59 and >50, and no statistical difference was detected between the groups in terms of development of malignancy in result of comparison of pathology results. 55 Distribution of malignancy was as follows; 34,9% (n=29) malignant cases and 65,1% (n=54) benign ones. Regarding mamographic results; 37,3% was reported as microcalcification (n=31, ppd=42%) while 37,3% as nodular opacity (n=31, ppd=33%), 6% as asymmetric density (n=5, ppd=60%), 3,6% as structural distortion (n=3, ppd=33%), 3,6% as calcification (n=3, ppd=0%) and 12% as normal (n=10). No statistically significant difference was detected when pathological signs of microcalcification and nodular opacity were compared in terms of risk of malignancy. USG signs were reported as normal in 54,2% of cases (n=45) whereas hypoechoic lesion in 25,3% (n=21, ppd=33%), solid lesion in 12% (n=12, ppd=20%), echogenity belonging to microcalcifiation in 4,8% (n=4, ppd=75%) and mass lesion in 3,6% (n=3, ppd=66%). Distribution of BI-RADS scores were reported as BI-RADS 4 in 59% (n=49, ppd=53%), BI-RADS 3 in 32,5% (n=27, ppd=11%), BI-RADS 0 and 2 in 3,6% (n=3, ppd=0%) and BI-RADS 5 in 1,2% (n=1, ppd=100%). BI-RADS 4 was significantly found more risky than BI-RADS 3 in terms of development of malignancy. Localization of lesions were upper outer quadrant in 54,2% (n=45), lower outer quadrant in 13,2% (n=11), upper inner quadrant, lower inner quadrant and central in 10,8% (n=9) each. No statistically significant difference was detected between groups when they were assigned as upper outer quadrant, (lower + upper iner quadrant) and (lower outer quadrant + central). No statistically significant difference was also not detected between the groups in terms of risk of malignancy when they were assigned as (+,-), (+,+) and (-,+) which meant normal and abnormal for signs of mamography and USG, respectively. Conclusion Survival of breast cancer is quite favorable when detected in early stages. Excision of suspicious lesions after being marked has widely been prefered from use of screening mamography on. This, as a result, led early detection of cancer. Factors influencing indication of surgical biopsyin case of a suspicious lesion include age, radiological findings, physician experience, mental status of patient and his or her demand. Comparing the lesion localizations on breast (upper outer quadrant, lower outer quadrant, upper inner quadrant, lower inner quadrant and central) no statistically significant difference was found in determinig malignant cases. When we consider the contrubition of USG reports on the positive predictive value of mammography results, no statiscally diffrence was found but a close result to significant value. But in these cases, the chance of determining malignancy in BI-RADS 4 lesions was found significantly higher than BI-RADS 3 lesions.
Benzer Tezler
- Palpe edilemeyen meme lezyonlarının eksizyonunda radyoguided okült lezyon lokalizasyonu (ROLL) ile tel işaretlemeyle lezyon lokalizasyonunun karşılaştırılması
The comparison of wire-guide technique and ROLL in the localization and excision of nonpalpable breast lesions
ERDEM YÜCEL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2007
Genel CerrahiMersin ÜniversitesiGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. KORAY ÖCAL
- Memedeki lezyonlarda klasik telle işaretleme yöntemi ile ileri meme biyopsi sistemlerinden biri olan BLES (Breast lesion excision system) eksizyon yönteminin karşılaştırılması
Comparison of classic wire marking method and excision method of BLES (Breast lesion excision system), one of the advanced breast biopsy systems, in the lesions of the breast
ELİF BİNBOĞA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
Genel CerrahiSağlık Bilimleri ÜniversitesiGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ATİLLA ÇELİK
UZMAN SERHAT MERİÇ
- Nonpalpabl şüpheli meme lezyonlarındatel işaretlemeyle eksizyon sonrası donukkesit inceleme yaklaşımının sonuçlarınındeğerlendirilmesi
Nonpalpabl suspected breast lesionshook wire marking after surgi̇cally exci̇sed the results of parafin patologi̇cal di̇agnoses
HACI HASAN ABUOĞLU
- Ele gelmeyen meme lezyonlarının cerrahi öncesi lokalizasyonunda tel ve radyoaktif madde ile işaretleme (Roll) yöntemlerinin karşılaştırılması
Comparison of the radioguided occult lesion localization (Roll) and wire guided localization (wgl) methods in the preoperative localization of non-palpable breast lesions
NAZIM BARIŞ KANAT
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
Radyoloji ve Nükleer TıpHacettepe ÜniversitesiNükleer Tıp Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BİRAY CANER
PROF. DR. MELTEM ÇAĞLAR TUNCALI
- Palpe edilemeyen meme lezyonlarının eksizyonunda kullanılan manyetik çekirdek ve radyo frekans yöntemlerinin simülasyon modelinde karşılaştırılması
Comparison of magnetic seed and radio frequency methods used for the excision of non-palpeable breast lesions in simulation model
AHMET NECATİ ŞANLI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
Genel Cerrahiİstanbul Üniversitesi-CerrahpaşaGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. VAROL ÇELİK