Geri Dön

Aspekte der nachhaltigkeit im urbanen wohnbau von schwellenländern entwicklung eines mehrgeschoßigen holzbauprototyps für die Türkei untersuchungen zur berücksichtigung von sozialverträglichkeit, wirtschaftlichkeit, bautechnik, ressourcen- u. umweltschonung

Gelişmekte olan ülkelerde kentsel konutlar ve sürdürülebilirlik Türkiye için çok katlı bir ahşap prototipin geliştirilmesi sosyal uyumluluk, rekabet gücü, teknolojik ve çevresel faktörlerin araştırılması

  1. Tez No: 714416
  2. Yazar: MELEK ELİF SOMER
  3. Danışmanlar: PROF. DR. DDI WOLFGANG WİNTER
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2008
  8. Dil: Almanca
  9. Üniversite: Technische Universität Wien
  10. Enstitü: Yurtdışı Enstitü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimarlık Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 356

Özet

Üretim her alanda temel insan ihtiyaçlarını karşılar ve ekonomik faaliyetin temelini oluşturur. Tüm üretim faaliyetlerinin altında mal ve hizmet talebi yatar. Mal ve hizmet talebi teorik olarak sonsuzdur. Üretim düzeyi ve bileşimini içeren mal ve hizmet arzı ise ürün fiyatı oluşumunu belirler. Üretimi etkileyen faktörler sermaye yanında doğal kaynaklar emek ve teknolojidir. Ham madde ve enerji girdisi olarak kullanılan doğal kaynakların sınırlı olması uzun vadede dar boğazlar oluşturarak üretimi olumsuz yönde etkileyebilir. Kısmen artan kentleşmeden de etkilenen tüketim artışı üretimi doğrudan etkiler ve ekonomik gelişmeye yol açar. Bu artış aynı zamanda bazı olumsuz sonuçlara da yol açabilir. Gelişimde sürdürülebilirlik faktörünü göz ardı eden üretim artışı sosyal ekonomik ve ekolojik sorunlar yaratır. Dengesiz kalkınmanın yol açtığı sorunlar 1970 li yılların başında sürdürebilirlik sorununu ön plana çıkarmıştır. Dennis L. Meadow „The Limits to Growth“ başlıklı kitabında ekonomik kalkınmanın sorunları ve yol açtığı ekolojik sorunları ilk defa tartışma gündemine taşımıştır. Kalkınmanın sürdürülebilirliği ancak üretim yapısının sosyal ekonomik ve ekolojik sorunlar gözetilerek dengeli biçimde oluşturulması yolu ile sağlanabilir. Kalkınmada sürdürülebilirlik açısından mevcut dengesizlikler 'sürdürülebilirlik açıkları' olarak adlandırılabilir ve bunlar yeni yaklaşım ve uygulamalar olmadan kendiliğinden çözümlenemez. Bu durum inşaat sektörlerü ve özellikle konut sektörü için de geçerlidir. Konut sektörü kent ekonomisinin en önemli kısmıdır ve kentin sürdürülebilirliğinin önemli bir parçası olduğundan üst düzey etkinlik ihtiyacındadır. Artan ekonomik faaliyetlerin yol açtığı yoğun kentleşme ise halihazırda çevre ve doğal kaynaklar üzerinde önemli bir baskı yaratmaktadır. Bu açığın konut sektöründe yoğunlaşmasının sonuçları kalkınmakta olan ülkelerde yasal olmayan girişimler,düşük konut kalitesi ve evsizlik şeklinde gözlenmektedir. Hızlı kentleşme ve artan gelir düzeyleri nedeni ile aile yapıları büyük ailelerden küçük ailelere doğru değişmiştir. Konut alanında yeni istekler doğmuş kişi başına yaşam alanı gereksinmesi artmıştır. Gelecekte kentlerde daha çok insan yaşayacaktır. Eğer önlem alınmaz ise bu gelişmelerin yüksek olumsuz çevre etkilere yol açması kaçınılmazdır. Ekolojik endişeler kentsel planlamada özellikle bina ve inşaat sektörlerinde sürdürülebilirliğin göz önüne alınmasını gerektirmektedir. Büyümenin devam etmesi sonucu malzemeler kentlerde birikmekte ve sorun yaratmaktadır. (Merl 2005). Çevre dostu yapı malzemeleri üretimi ve kullanımı , binalarda enerjinin etkin kullanımı,inşaat atıklarının yeniden kullanımı konularındaki iyi uygulamalar ile çevre kirliliği ve ekolojiye verilen zararların azaltılması sağlanabilir. Bu tür yaklaşımlar yenilenebilir enerjilerin, çevre dostu yapı malzemeleri ve alternatif yapı teknolojilerinin kullanımını kolaylaştıracak ve arttıracaktır. Yüksek kentleşme oranına ulaşmış gelişmiş sanayi toplumlarında yıllık yeni yapı ve bina yapımı düşük orandadır ve yıkım ve tamir ihtiyacı da azdır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde yeni yaklaşımların uygulanması için fırsatlar sınırlıdır.Sağlanabilecek yararların sonuçları ancak uzun bir süre sonra alınabilir. Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyüme ve değişim süreçleri yeni üretim yöntemlerinin daha yaygın olarak uygulanmasına ve yol açacakları olumlu veya olumsuz etkilerin kısa sürede görülebilmesine olanak sağlar. Buradan sürdürülebilirlik stratejilerinin gelişmekte olan ülkelerde daha etkin olarak uygulanabileceği sonucuna varılır. Ahşabın yenilenebilir bir malzeme olarak ekolojik açıdan önemli bir potansiyel taşıdığı değerlendirilmektedir. Avrupada ahşabın özellikle çok katlı bina yapımında kullanımına yönelik gittikçe artan girişimler yapılmaktadır. Bu bilgilerin ışığında bu çalışmamız sürdürülebilir bir konut sektörünün sosyal ekonomik ve ekolojik teknolojik gereksinmelerini karşılamaya ve bu yolla dünyada ve özellikle yeni sanayileşen ülkelerde sektörünün ihtiyaçlarına cevap vermeğe yönelik bir girişim teşkil etmektedir. Bu amaçla Türkiye'nin seçilmiş olmasının sebebi hızlı gelişen ve kentleşen yüksek nüfusa sahip AB ye yakın bir ülke olmasıdır. Çalışmamızda gerçekleşen konut stoku ve üretim yapısı analizi sektörün zayıf noktasının temelde kamu politikaları ve kullanılan üretim teknolojisi olduğunu göstermiştir. Kamu politikalarından kaynaklanan zayıflıkların mimari ve inşaat ile ilgili mühendislik çalışmaları ile giderilmesi mümkün değildir. Etkin çözümler disiplinler arası çalışmalar yapılmasına ihtiyaç gösterir. Bu gibi sorunların çözümü için ancak kamuya öneri yapılabilir. Yüksek kaliteli kentsel gelişim gelişmiş finansman stratejileri, kapsamlı ve yüksek standartlar olmadan gerçekleşemez. Destek olarak uygun fiyatlı altyapılı arsa sağlanması sektörün ve zayıf sosyal gurupların sorunlarını çözme amacı ile geçerli ve uygulanabilir bir yöntem olabilir. Bu politikanın uygulanması koşulunda yapı kontrollerinin güçlendirilmesine en üst düzeyde önem verilmelidir. Çünkü mevcut teknolojiler ve ortamda yeterli düzeyde kontrol sağlanması mümkün değildir. Üretim ve yapım ile ilgili sorunlar ise mimari ve inşaat mühendisliği çabaları ile ve materyal ve teknoloji alanında yapılacak seçimlerle çözümlenebilir. Alternatif yapı sistemleri ile birlikte Yenilenebilir malzemeler tercihi yolu ile etkin çözümlere varılabilir. Bu yöntemler ve uygulamalar sürdürülebilirlik koşullarını karşılamalı ve uzun dönemde geçerli olmalıdır. Yukarıdaki bulgular ışığında örnek ülke olarak alınan Türkiye için konut sektöründe ahşap teknolojilerinin geçerliğini ve uygulanabilirliğini gösterecek pratik bir uygulama gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma ile modüler bir teknoloji kullanılarak varsayımsal bir prototip yapımını ve bu yolla sektörün yapısal sorunlarına çözüm getirmeyi ve uygun bir gelişme yolu oluşturmayı hedeflenmiştir. Fiyat karşılaştırmasına olanak veren farklı bir çalışma sonuçları ile birlikte değerlendirildiğinde ”Türkiye de belirlenen koşullar altında projede önerilen ahşap temelli üretim teknolojisinin mevcut yapı yöntemlerine uygun bir alternatif oluşturduğu" sonucuna varılmaktadır.

Özet (Çeviri)

Irrespective of the type, production constitutes the base of economic activity and serves to meet basic human needs. Demand for goods and service lies behind all production activities. Theorotically, demand is infinite. Supply of goods and services both determines and reflects the level and the structure of production, and impacts stock market value as wel l. In addition to capital funding, the factors affecting production are natural resources, labour and available technologies. The scarcity of natural resources used as raw materials or as energy may constitute the main bottlenecks and can at times restrict production. Rising consumption, which is partially due to increasing urbanisation, directly affects production and enhances economic development. However, this increase also has some negative repercussions. Overuse due to increased production without regard for sustainability of development creates social, economic and ecological problems. Problems caused by unbalanced development, brought the issue of sustainability to the forefront in the early 1970`s. In his book „The Limits to Growth,“ Dennis L. Meadow brought forth for the first time the problem of economic development and its ecological consequences as a subject of discussion (Meadow et. al. 1978). Sustainable development could be achieved by a balancing the production structure by considering social, economic and ecological aspects. Existing imbalances in development from a sustainability point of view may be labeled as 'sustainability deficits' that cannot be solved by natural processes alone, and require intervention or application of new approaches. This situation is valid for the building and construction industry and in particular the housing sector. The housing sector is the most important part of the urban economy, and therefore it requires the high level of efficiency that is indispensable to a sustainably-functioning city. Denser urbanisation created by rising economic activities is already putting strong pressure on the environment and natural resources. For this reason, sustainability deficits in the housing sector are intensified in developing countries and can be observed in the form of illegal operations, low quality of housing and homelessness. Due to rapid urbanisation and rising income levels, family structures have changed from housing extended families to nuclear families. New requirements have been identified and demand for more per -capita living space has increased in dwellings. In the future, larger numbers of people will live in cities. It is evident that if no preventative measures are taken, the rising negative environmental impact of these developments will be unavoidable. Ecological concerns demand sustainable concepts from urban planning, especially from the building and construction sector. Steady growth in accumulating materials is creating troubles in the cities (Merl 2005). It would be possible to reduce pollution and ecological damage by requireing manufacturing to use environmentally friendly construction materials, by efficient use of energy in buildings, and by better managing and recycling of construction waste. These considerations would facilitate the extended use of renewable energy, environmentally-friendly construction materials as well as the use of alternative construction technologies. In industrially developed countries with a high urbanization rate, the annual rate of new construction and the buildings scheduled for demolition or repair is relatively low. Therefore, in the developed world, the opportunities for new approaches are relatively limited and the positive effects of the improvements will only occur in the long-term. On the other hand, due to their fast expansion and alteration processes, in developing countries new construction methods could be applied more widely and produce a significant impact, positive or negative, in the short - term. Thus, it can be concluded that strategies for sustainability can more effectively be used in developing countries. Wood, as a renewable raw material, is considered to have a significant potential from ecological point of view. In Europe, increasing attempts have been made for use of wood as building material especially for multi-story housing structures. In light of the above, the present work constitutes an attempt to explore relevant social, economic, ecological and technological aspects of a sustainable housing sector, so that we can shape the requirements of today's building construction worldwide in general and specifically for a newly industrializing country. Turkey is selected for this purpose because it is a rapidly growing, urbanizing and highly populated country close to the EU. In our work, when searching for the housing stock and production structure, we found out that the weak points of the sector mainly originated from state policies and the production methods. It is important to emphasize that state policy related factors cannot be directly influenced by architectural or civil engineering works. Interdisciplinary studies are required for effective solutions. Therefore, we can only make recommendations for solving such issues at the state policy level. High quality urban development cannot be achieved without well developed financing strategies and a good framework of high standards. Providing suitably priced land with infrastructure as a housing subsidy would be a feasible solution that would alleviate some problems of the sector and/or vulnerable target groups. In order to apply this policy, inspection controls should be assigned top priority because under current technology and conditions, it is not possible to practise the sufficient level of control. Problems stemming from the production phase could be handled by architectural and civil - engineering applications through material and technology choices. Use of renewable materials combined with alternative construction processes may give efficient solutions. Those methods and applications should meet sustainability requirements as valid applications in the long-term. Following the findings of above approach, Turkey is taken as a case-study using a practical methodology in order to identify and demonstrate the validity and applicability of wood technologies in the housing sector. This work aims at constructing a hypothetical prototype by using a modular construction method that would constitute a suitable development path and solution for structural problems. The findings of our work which is obtained by using the price comparison of raw materials with a project case study, can be summarized as; ”In Turkey, under certain conditions wood-based building technologies would be competitive alternatives to the current, conventional construction methods."

Benzer Tezler

  1. Aspekte der toleranz in Angelika Overaths roman 'Ein Winter in Istanbul'

    Angelika Overath'ın 'Ein Winter in Istanbul' eserinde tolerans ile ilgili öğeler

    HÜSNİYE KOÇAK

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2020

    Alman Dili ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MAX FLORIAN HERTSCH

  2. Bertolt Brecht' in ?Der kaukasische Kreidekreis ? ve Wolfgang Borchert' in ?Draußen vor der Tür? adlı eserlerinde 1945 sonrası Alman tiyatrosunun teknik ve içeriksel yönelimleri

    Technische und inhaltliche ausrichtung der nach 1945 im deutschsprachigen Theater erschienenen Werke ?Der kaukasische Kreidekreis ? von Bertolt Brecht und ?Draußen vor der Tür? von Wolfgang Borchert

    MEHTAP BAYKAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    Alman Dili ve EdebiyatıÇukurova Üniversitesi

    Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. SİLVİA ZİNZADE AKINCI

  3. Die persuasiven und manipulativen aspekte der sozialen medien im sprachwissenschaftlichen bereich

    Dilbilim alanında sosyal medyanın ikna edici ve manipülatif yönleri

    ERTUĞRUL KARAGÖZ

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2024

    Alman Dili ve EdebiyatıEge Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ FUNDA ÜLKEN

  4. Eine vergleic hende untersuchung über die Deutschen und Türkischen volksmarchen

    Başlık çevirisi yok

    ŞERİF ORUÇ

    Doktora

    Almanca

    Almanca

    1997

    Alman Dili ve EdebiyatıGazi Üniversitesi

    Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ALTAN ALPEREN

  5. Das frauenbild in ausgewählten deutsch-Türkischen filmen. Eine filmsemiotische analyse

    Türk-Alman filmlerinde kadın imgesi. Sinema göstergebilimsel analiz

    BEGÜM KARDEŞ

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2017

    Alman Dili ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. MUTLU ER