Total larenjektomi hastalarında PD-L1 ve podoplanin 'in evre, metastaz ve hastalık seyri üzerine etkisi
Effect of PD-L1 and podoplanin on stage, metastasis, disease course in patients with total laryngectomy
- Tez No: 757967
- Danışmanlar: PROF. DR. KADİR KEMAL UYGUR
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kulak Burun ve Boğaz, Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat)
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Gazi Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 72
Özet
Larinks kanserleri baş-boyun kanserleri içinde ikinci sırada yer alır. Laringeal kanserin mevcut insidansının 2.76 vaka/yıl/100.000 kişi, prevalansının 14.33vaka/yıl/100.000 kişi ve mortalitesinin ise 1.66 ölüm/yıl/100.000 kişi olduğu düşünülmektedir. Son 30 yılda insidans ve prevelans sırası ile %12 ve %24 artarken, ölüm oranı yaklaşık %5 azalmıştır. Ancak halen tedavi sonuçları istenen düzeye ulaşamamıştır. Bu da araştırmacıları, hastalığın doğasını daha iyi anlayıp tedaviyi daha iyi yönetmemize yardımcı olarak belirteçler aramaya ve immünoterapi gibi yeni tedavi alanlarına yönlendirmektedir. İmmünoterapi alanında son dönemde PD-L1 giderek ön plana çıkmaktadır. PD-L1, normal şartlar altında immün sistem stabilitesine yardımcı olan, inhibitor özellikte bir liganddır. Tümör dokusunda PD-L1 ekspresyonunun fazla olması halinde ise, bu ligand kanser hücresinin immün sistemden kaçışı için bir mekanizma oluşturmuş olur. Podoplanin (D2-40) spesifik bir lenfatik damar belirtecidir ve kanser hastalarında lenfanjiyogenez seviyeleri kötü prognoz ile korele olduğundan tanısal bir belirteç olarak kullanılabilir. Çeşitli skuamöz hücreli karsinom türleri, malign mezotelyoma ve beyin tümörleri dahil olmak üzere belirli kanser türlerinde sıklıkla upregüle olduğu gözlenmiştir Bu çalışmanın amacı PD-L1 ve D2-40'ın larinks skuamöz hücreli karsinomlarındaki yerini anlamak, hastalık evresi, tümör diferansiyasyonu, nüks ve sağkalım ile ilişkisini orataya koymaktır. Bu sayede de laringeal skuamöz hücreli karsinom hastalarının tedavisine katkıda bulunmaktır. Bu amaçla, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları kliniğinde Ocak 2013 – Haziran 2021 tarihleri arasında T3/T4 larinks skuamöz hücreli karsinomu tanısı alarak total larenjektomi yapılan, yaşları 43 ile 83 arasında değişen toplam 75 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların tamamı cerrahi öncesi kemoradyoterapi almamış, cerrahi sonrası da uygun tedavi ve takiplerine devam eden hastalardır. Önce T evresi, N evresi, tümör diferansiyasyonu, perinöral inmvazyon ve lenfatik invazyon ile PD-L1 ve D2-40 arasındaki ilişki araştırılmıştır. PD-L1 hem tümör dokusu için hem de immün hücreler için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre PD-L1'in hem tümör dokusu hem de immün hücrelerdeki pozitifliği ile perinöral invazyon arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. D2-40'ın ise yalnızca tümör dokusu diferansiyasyonu ile arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır ancak bu beklenenin aksi yönünde bir ilişkidir. Diğer parametreler ile anlamlı bir ilişki ortaya konamamıştır. Daha sonra cerrahi sınır pozitifliği, N2 veya N3 evresinde boyun metastazı olan, kontrollü hipertansiyon veya kontrollü hipotiroidi dışında sistemik hastalığı bulunan hastalar dışlanarak nüks ve sağkalım çalışmasının yapılacağı 34 kişilik grup belirlenmiştir. Hastalar en az 16 ay en fazla 114 ay takip edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda ne PD-L1 için ne de D2-40 için sağkalım ile anlamlı bir ilişki ortaya konulamamıştır. Ancak PD-L1in tümör dokusunda pozitif boyanma oranı arttıkça nüksün istatistiksel olarak anlamlı düzeyde arttığı gösterilmiştir. Hem PD-L1 hem de D2-40 boyanma sonuçlarını kategorize etmek için standart bir yöntem bulunmamaktadır. Farklı çalışmalarda farklı değerlendirmeler kullanılmıştır. Bu da sonuçların heterojenitesine sebep olabilir. Hasta sayısının azlığı, tam bir standardizasyonun sağlanamaması, bazı hastaların takip sürelerinin kısa olması çalışmanın en önemli kısıtlılıklarıdır. Daha kalabalık çalışma grupları ile daha detaylı çalışmalar yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Özet (Çeviri)
Larynx cancers take the second place among head and neck cancers. It is thought that the current incidence of laryngeal cancer is 2.76 cases/year/100,000 people, its prevalence is 14.33 cases/year/100,000 people, and its mortality is 1.66 deaths/year/100,000 people. In the last 30 years, incidence and prevalence have increased by 12% and 24%, respectively, while the mortality rate has decreased by approximately 5%. However, the treatment results have not yet reached the desired level. This, in turn, is leading researchers to seek markers which helping us better understand the nature of the disease and better manage treatment and also new treatment areas such as immunotherapy. In the field of immunotherapy, PD-L1 has come to the fore in recent years. PD-L1 is an inhibitory ligand that helps immune system stability under normal conditions. If PD-L1 expression is high in tumor tissue, this ligand creates a mechanism for the cancer cell to escape from the immune system. Podoplanin (D2-40) is a specific lymphatic vessel marker and can be used as a diagnostic marker because lymphangiogenesis levels are correlated with poor prognosis in cancer patients. It has been observed to be frequently upregulated in certain types of cancer, including various types of squamous cell carcinoma, malignant mesothelioma, and brain tumors. The aim of this study is to understand the role of PD-L1 and D2-40 in laryngeal squamous cell carcinomas and to reveal their relationship with disease stage, tumor differentiation, recurrence and survival. In this way, it is to contribute to the treatment processes of patients diagnosed with laryngeal squamous cell carcinoma. For this purpose, a total of 75 patients aged between 43 and 83 who underwent total laryngectomy with the diagnosis of T3/T4 laryngeal squamous cell carcinoma between January 2013 and June 2021 at Gazi University Faculty of Medicine, Department of Otorhinolaryngology were included in the study. All of the patients did not receive chemoradiotherapy before surgery and continued with appropriate treatment and follow-up after surgery. First, the relationship between T stage, N stage, tumor differentiation, perineural invasion and lymphatic invasion, and PD-L1 and D2-40 were investigated. PD-L1 was evaluated separately for both tumor tissue and immune cells. According to the results obtained, a significant relationship was found between the positivity of PD-L1 (in both tumor tissue and immune cells) and perineural invasion. A significant relationship was found between D2-40 only with tumor tissue differentiation, but this is a relationship opposite to what was expected. No significant relationship was found with other parameters. Afterwards, patients with positivity of surgical margins, neck metastases at N2 or N3 stage, patients with systemic disease other than controlled hypertension or controlled hypothyroidism were excluded, and a group of 34 people in which the recurrence and survival study would be performed was determined. The patients were followed for a minimum of 16 months and a maximum of 114 months. As a result of the analyzes performed, no significant relationship was found with survival for either PD-L1 or D2-40. However, as the rate of positive staining of PD-L1 in tumor tissue increases, it has been shown that the recurrence increases at a statistically significant level. There is no standard method to categorize both PD-L1 and D2-40 staining results. Different assessments have been used in different studies. This can cause heterogeneity of results. The small number of patients, the inability to achieve a complete standardization, and the short follow-up period of some patients are the most important limitations of the study. More detailed studies with larger working groups are needed
Benzer Tezler
- Larenks kanseri hastalarında trombosit ve sistemik enflamatuvar yanıt biyomarkerlarının prediktif ve prognostik öneminin belirlenmesi
Determination of the predictive and prognostic value of thombocyte and systemic inflammatory response biomarkers in larynx cancer patients
GİZEM KARACA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
Kulak Burun ve BoğazCelal Bayar ÜniversitesiKulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. GÖRKEM ESKİİZMİR
- Larenjektomili larenks kanseri hastalarında radyolojik tümör dansite ve tümör hacim ölçümünün; patolojik tümör-stroma oranı ve hacim ölçümü ile karşılaştırılması ve prognoz ile ilişkisi
Comparing radiological tumor density and volume measurement with pathological tumor-stroma proportion and volume measurement; and the relationship with prognosis in patients with laryngeal carcinoma treated with surgically
EREN ÖZER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2014
Radyoloji ve Nükleer TıpDokuz Eylül ÜniversitesiDahili Tıp Bilimleri Bölümü
PROF. DR. EMEL ADA
- Hyaluronik asit enjeksiyon larengoplastinin uzun dönem sonuçları
The long term results of hyaluronic acid injection laryngoplasty
ELVIN ALASKAROV
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Kulak Burun ve Boğazİstanbul ÜniversitesiKulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. İRFAN DEVRANOĞLU
- Aspirasyon riskli olguların yutma bozukluğu tarama kontrol listesi ile değerlendirilmeleri
Evaluation of patients at risk for aspiration with dysphagia screening checklist
SONER CERAH
Yüksek Lisans
Türkçe
2006
Beslenme ve DiyetetikAnadolu ÜniversitesiDil ve Konuşma Terapistliği Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. PINAR EGE
- Lokal ileri T3 T4 larenks skuamöz hücreli karsinomlarında perinöral invazyon varlığının prognoza etkisi
Effect of the presence of perineural invasion on prognosis in locally advanced T3 T4 larynx squamous cell carcinomas
ERDİNÇ UYSAL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
Kulak Burun ve Boğazİstanbul ÜniversitesiKulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET ÇELİK