Continuity and change in the US foreign policy toward Kosovo question
ABD'nin Kosova sorununa yönelik dış politikasında devamlılık ve değişim
- Tez No: 762317
- Danışmanlar: PROF. DR. MUSTAFA TÜRKEŞ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
- Anahtar Kelimeler: Kosova Sorunu, ABD Dış Politikası, NATO Müdahalesi, Devamlılık ve Değişim, Kosovo Question, U.S. Foreign Policy, NATO Intervention, Continuity and Change
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 181
Özet
Balkanlar; tarihsel olarak, uluslararası ve bölgesel faktörlerin birleşiminden kaynaklanan çeşitli savaş ve çatışmaların alanı olmuştur. Yugoslavya'nın dağılması sırasında meydana gelen olaylar, Balkanların yakın tarihindeki bu tür sorunların açık bir göstergesidir. Bu araştırma, ABD'nin yürüttüğü dış politika ve Kosova'daki çatışmanın ilk günlerinden 2022'ye kadar ABD'nin ve uluslararası örgütlerin politikalarına odaklanmaktadır. ABD, genel olarak Balkan devletlerinin Batı yanlısı duruşuna büyük önem vermektedir. Sırbistan'a karşı Kosova ihtilafı sırasında Miloseviç görevdeyken ABD, bölgedeki Rusya Federasyonu ve sınırlı ölçüde Çin tarafından desteklenen politikalara karşıtlık sergiledi. 1999'da Yugoslavya'nın bombalanması, Rusya ve Çin'e güçlü bir mesaj ilettiği için küresel bir düzenin inşasında kritik bir olay olarak değerlendirildi. Soğuk Savaş sonrası ABD'nin Kosova politikasını araştıran bu çalışma, ABD'de başkanlık seçimini kimin kazandığına bakmaksızın küresel düzlemde ABD'nin çıkarlarının her zaman öncelikli olduğunu göstermektedir. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra Rusya'nın Balkanlardaki etkisi azalmıştır. Bunun sonucunda ABD Balkanlarda etkin eylemde bulunabilecek tek küresel güç olarak ortaya çıktı. Soğuk Savaş sona erdiğinde Yugoslavya'daki etnik ve dini kimlikleri öne çıkaran siyasi kargaşa, Amerika Birleşik Devletleri'nin Balkanlara müdahalesinin yolunu açtı. ABD, Balkanlarda yeni oluşturulan çıkar bölgesinin siyasi, mali ve askeri eksenlerini demokratikleştireceğini ileri sürdü. Bölgede demokratikleşmenin gerçekleştiğini söylemek zor olsa da, ABD bu söylemi yinelemeye devam etti. Bu tezin amacı, 1989'dan 2022'ye kadar olan yıllar boyunca ABD hükümetlerinin Kosova Sorunu karşısındaki konumlarının değişimi ya da devamlılığı sorusu üzerinden inceleme yapmaktır. Konumlar değişmekte midir, yoksa devamlılık gösteren bir tutum mu vardır? İster diplomasi uygulamak, ister silahlı mücadeleye girişmek olsun bu seçimlerin ardındaki adımlar ve gerekçeler araştırılmaktadır. Öte yandan Clinton yönetimi döneminde gerçekleştirilen NATO'daki askeri müdahale ve aktifleştirme bu tercihe özel bir önem vermektedir. Kosova'nın tek taraflı bağımsızlık ilanının G. W. Bush yönetimi tarafından hızlı bir şekilde kabul edilmesinin ve ardından Obama yönetimi tarafından bu beyanın desteklenmesinin ve tanıtılmasının sebepleri araştırılır. Son olarak bu tez, Trump'ın ve Biden'ın yönetimlerinin Kosova Sorununa yönelik dış politikasında ne ölçüde bir süreklilik veya değişim olduğunu göstermeye çalışmaktadır. ABD'nin Kosova Sorununa yönelik izlediği politika analiz edilirken, Kosova Sorununun ABD'nin önemsediği diğer öncelikli dış politika sorunları arasında nereye denk düştüğü tezin her bölümünde dikkate alınmıştır. Kosova, Balkan Savaşları sırasında 1913'te Sırbistan'a bırakılmadan önce 1389'dan 1912'ye kadar Osmanlılar tarafından yönetildi. 1913'ten önce, Kosova çeşitli yöneticiler tarafından yönetiliyordu; ancak Kosova'nın ezici bir çoğunluğu olan Arnavutların yanı sıra Sırplar, Karadağlılar, Romanlar, Hırvatlar, Türkler, Makedonlar ve diğer etnik toplulukların yaşadığı bilinmektedir. Arnavutların büyük çoğunluğu Müslümandır ve Arnavutça konuşur. Arnavutların özerklik arzusu on dokuzuncu yüzyılın sonlarında arttı, ancak talepleri gerçekleştirilemedi. Sosyalist Yugoslavya kurulduğunda Kosova özerklik kazandı. Ancak Kosova'nın özerk statüsü zamanla değişti. 1945'ten 1974'e kadar olan Sosyalist Federal Yugoslavya dönemi boyunca Kosova'nın özerk statüsü tanındı. Bununla birlikte 1974 Anayasası, Kosova'nın özerk statüsünü güçlendirerek ve onu Federasyonun önemli bir unsuru olarak tanımlarken Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti içinde özerk bir birim olarak kaldı. Tito; Kosova'ya federal düzeyde oy haklarını, kurucu bir birim gibi kullanma yetkisi vererek Arnavutları memnun etti, fakat bu yetkiyi Cumhuriyet statüsüne yükseltmeyerek Sırpları hoşnut kıldı. Daha sonra Sırp milliyetçileri tarafından üstlenilen 1974 Anayasasında Kosova'nın haklarının kaldırılması gibi olaylar, Arnavut toplumunun tanınmayan tam cumhuriyet statüsü için çalışmasının yolunu açtı. Ardından Kosova Meclisi 1992'de bağımsızlığını ilan etti ancak yalnızca Arnavutluk tarafından tanındı. Kosova Arnavutlarının bundan sonraki mücadeleleri uluslararası politikadan bağımsız değildi. Bu tezin amaçlarından biri de, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Dönemi boyunca Kosova'ya yönelik uluslararası politikanın başat aktörü ABD'nin izlediği dış politikayı değerlendirmektir. Kosova Sorununun G. H. W. Bush ve Bill Clinton'ın başkanlıkları sırasında Amerikan dış politikası için nasıl önemli bir endişe haline geldiğini araştırır. NATO operasyonunun nasıl gerçekleştiğini ve Kosova'daki Birleşmiş Milletler Misyonu'nun (UNMIK) oluşumunu araştırır. Ek olarak, ABD dış politikasında Kosova Sorununa yönelik önemli dönüm noktalarına ve değişimlere odaklanırken Avrupa Birliği (AB) ile Rusya'nın katılımının altını çiziyor. ABD'nin dünya çapındaki öneminin Batı Avrupa tarafından eleştirebileceği netleştiğinde ABD, AB'nin zayıflığını gözler önüne seren Balkanlarda NATO'yu harekete geçirmeye karar verdi. Miloseviç'in Federal Yugoslavya Cumhuriyeti'nde yaptığı hatalar NATO'nun Bosna ve Kosova'ya müdahale etmesine izin verdi. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nin, özellikle Clinton yönetiminin Kosova'daki çatışmaya askeri tepkisi önem arz eder. Şimdiye kadar dünyada kendi türündeki en kapsamlı operasyon olmuştur. Öte yandan, asker göndermek yerine sadece diplomasi peşinde koşan ve Kosova'nın bir Avrupa sorunu olduğunu vurgulayan Bush yönetimi Ortadoğu'yu ve SSCB'nin parçalanmasını ön planda tutarken; Clinton yönetimi konuyu ele aldı ve gündeminde önceledi. ABD'nin Balkanlarda ve özellikle Kosova'da vazgeçilmez çıkarları olduğunu göstermek için aktif bir liderlik sergiledi. G.H.W.Bush ve Clinton'ın iki yönetimini karşılaştırırken bir değişikliğin bariz olduğu sonucuna varılır. Bir yandan G.H.W.Bush konuyu ertelemeyi tercih ederken Clinton yönetimi bunu ABD gündeminin önceliği haline getirdi. Genişlemeci bir politika, Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile birincil odak noktasıydı. Amerika Birleşik Devletleri, SSCB ve SFR Yugoslavya'nın dağılmasının yarattığı güç boşluğunu doldurmak için devreye girecekti. Ayrıca NATO'nun Yugoslavya'ya karşı aldığı askeri harekat, Avrupa Birliği'ni Amerikan kontrolü altında tutmak için çalışmayı da içeren ABD'nin stratejisiyle uyumluydu. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün, Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa ile yarışı için en uygun araç olduğunun altı çizilebilir. Miloseviç'in 1989'da Kosova'nın özerkliğini kaldırmasının ardından kısa bir süre sonra Kosova'nın bağımsızlığı için mücadele başladı. Şiddetli yaptırımlar, Kosovalı Arnavutları pasif direnişe geçmeye zorlarken Kosova bölgesi özerkliğini geri kazanmada daha da geride kaldı. Dayton Anlaşmasının Kosova meselesini ele almaması, zaten gergin olan bu atmosfere katkıda bulundu. Kosova Kurtuluş Ordusu (KKO), yerel halkın desteğiyle Kosova'daki Sırp hedeflerine saldırılar düzenleyerek işleri kendi ellerine almaya karar verdiğinde kuruldu ve uluslararası düzlemde bazı devletlerden dolaylı da olsa destek aldı. KKO tarafından gerçekleştirilen saldırılar, Sırp askeri ve paramiliter güçlerinin 1998 ve 1999 yıllarında Kosovalı Arnavutlara karşı gerçekleştirdiği ölümcül ve acımasız operasyonları hızlandırdı. 1999'da şiddetin artması, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün bir askeri operasyon başlatmasına izin verdi ve bu da Sırp askerlerinin Kosova'dan sınır dışı edilmesiyle sonuçlandı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı Kararı ile Birleşmiş Milletler himayesinde Kosova'da uluslararası bir sivil ve güvenlik varlığı kurulmuştur. O zamandan beri Kosova, Birleşmiş Milletler Kosova Geçici İdaresi olan UNMIK tarafından yönetiliyor. G.H.W. Bush yönetiminin önceliğinin Balkanlar değil, Ortadoğu ve SSCB'nin dağılması olduğunu açıkça görebiliyoruz. Öte yandan Yugoslavya'nın çöküşünün denk geldiği G. H . W . Bush yönetimi oldu. Bush'un öncelikleri arasında Kosova sorunu son sıralaradaydı. Bu nedenle Yugoslavya'nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumayı öngördü ve ABD birliklerinin konuşlandırılması konusunda hiçbir önerisi bulunmuyordu. Hatta o dönemin dışişleri bakanı James Baker, ABD'nin“bu kavgada köpeği olmadığını”belirterek bunu açıkça belirtti. Ancak gerçek şu ki, NATO ve Avrupa'nın istikrarı risk altındaydı. Bush yönetimi, Yugoslavya'nın dağılmasının Avrupa'nın sorunu olduğuna ve Avrupa'nın arka bahçesinde olup bitenlerle ilgilenmesi gerektiğine karar verdi. Öte yandan Clinton yönetimi dış politika seçimleriyle Kosova Sorununda önemli rol oynadı. Stratejik eyleme olan bağlılığını gösteren en önemli dış politika başarısını Kosova'da elde etti. Clinton yönetimi sırasında Yugoslavya'daki sorunları çözmek için bazı konferanslar düzenlendi. Bosna-Hersek'teki savaşı sona erdiren Dayton Anlaşması oldu, öte yandan Kosova Sorununa atıfta bulunmadan silahlı mücadelenin ve KKO'nun kurulmasının önünü açtı. 1995 yılına kadar Kosova'daki Arnavutlar; Arnavut milliyetçi davalarının sadık bir destekçisi ve Kosova'nın bağımsızlığının savunucusu olan İbrahim Rugova liderliğindeydi. İbrahim Rugova; Kosova'nın bağımsızlığının silahsız, yumuşak sivil itaatsizlikle barışçıl bir şekilde gerçekleştirileceğini ummuş ve ilan etmişti. Dayton Anlaşmasından sonra Kosova Sorununa atıfta bulunmadığı için her zaman erişilmesi zor olan özgürlük ve bağımsızlık hedefine ulaşmak için başka yolların izlenmesi gerektiği görüşünü savunan KKO öne çıkmaya başladı. Öte yandan Sırbistan ve Kosova arasındaki saldırganlıkların durdurulamaması üzerine son çare olarak 6 Şubat-22 Mart 1999'da Rambouillet Zirvesi yapıldı. Ek B maddesi önemli bir unsurdur. Ek B maddesi NATO'nun tüm FRY kara, hava sahası ve karasularına seyahat ve erişim sağlanmasına izin veriyordu, bu hiçbir ülkenin kabul edemeyeceği bir koşuldu. Rambouillet anlaşmasının Ek B maddesinin son dakikada eklendiği dikkate alındığında ABD'nin bir uzlaşmaya varmak istemediği ve dolayısıyla Paris Rambouillet'te gerçekleşen Arnavut ve Sırp delegasyonları arasındaki müzakerenin çökmesine neden olduğu varsayılabilir. ABD Dışişleri Bakanı Madeline Albright, Kosovalı Arnavut heyetini ikna ettikten sonra heyet, 24 Mart'ta NATO müdahalesinin önünü açan anlaşmayı imzalamaya karar verdi. NATO'nun BM Güvenlik Konseyi'nin izni olmadan hareket ettiğini ancak BM'nin ne yasal olarak kınadığını ne de yasal olarak yetkilendirdiğini belirtmek gerekir. 10 Haziran'da Rusya'nın temsilcisi Chernomyrdin ve AB'nin temsilcisi Ahtisaari'nin yardımıyla ateşkes anlaşmasına varıldı ve UNSCR 1244 yürürlüğe girdi ve görev BM'ye verildi. ABD'nin dış politikayı şekillendiren başkanları için 1990'ların başındaki öncelikler; Ortadoğu sorunları, özel olarak Irak sorunu ve SSCB'nin dağılmasıydı. Bu gerçekler göz önüne alındığında Balkanlar ve özel olarak Kosova Sorunu, ABD'li politikacıların gözünde ikincildi. Bu nedenle G. H. W. Bush Balkanlardaki sorunları sınırlamayı tercih etmiş ve Kosova Sorununun ele alınmasını ertelemiştir. Clinton yönetimi ise Kosova Sorununun yakıcı bir konu haline geldiği SFR Yugoslavya'nın çözülmesine daha fazla vurgu yapmış, ancak aynı zamanda NATO'nun ABD çıkarına hizmet eden Kosova Sorununu ele almak için 1999'a kadar bekledi. Bill Clinton'ın Balkanlar'a yaklaşımı, ABD'nin odaklandığımız bölgede kalıcı bir varlık inşa etmesinin yolunu açtı. ABD'nin Bosna-Hersek ve Kosova krizlerine yaklaşımı, Avrupa Birliği ve Rusya'ya sembolik mesajlar verdi. ABD bölgede NATO'yu siyasi bir silah olarak kullanmıştır. NATO ve Avrupa Birliği, ABD stratejisinde Rusya'nın Balkanlardaki eylem tercihlerini kısıtlayan varlıklar olarak vurgulanmaktadır. Clinton döneminde NATO'nun genişleme hedefi Doğu Avrupa ile sınırlıydı, ancak George W. Bush döneminde Batı Avrupa'ya kadar uzandı. George W. Bush yönetimi sırasında dikkatler Balkanlara çevrildi. İttifakın Balkanlardaki genişlemesinin bir parçası olarak Bulgaristan ve Romanya 2004'te, 2009'da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017'de Karadağ ve 2020'de Makedonya NATO'ya katıldı. Bu tezin bir diğer amacı ise, 2001 yılından 2016 yılına kadar ABD hükümetinin Kosova'ya yönelik dış politikasını iki farklı yönetimi karşılaştırarak analiz etmektir. George W. Bush yönetiminde Kosova'nın bağımsızlığının Amerikan dış politikası için ciddi bir öncelik haline gelip gelmediğini ve nasıl olduğunu araştırmak üzerine yoğunlaşır. Hem Ahtisaari Planı'nı hem de Kosova'nın fiili bağımsızlığını analiz ederek ABD'nin Kosovalı Arnavutların bağımsızlık isteklerini nasıl karşılamaya çalıştığını tartışıyor. Öte yandan, Obama yönetiminin farklı yollardan hareket etme niyeti de incelenir. ABD'nin Kosova ile ilgili dış politikasındaki önemli girişimleri özetlemektedir. Rusya ve AB'nin bağımsızlık konusundaki tutumları ayrıntılı olarak incelenir. Bu bölüm, analiz için zaman çerçevesi olarak 2001-2016 yıllarına odaklanmaktadır. Hem George W. Bush'un hem de Barack Obama'nın kullandığı araçlar incelenir. 11 Eylül 2001'den sonra ABD dış politika yaklaşımını değiştirdi ve Kosova öncelik listesinde arka plana atıldı. Ancak ABD, AB'nin Kosova'da daha fazla sorumluluk üstlenmesine yol açma eğilimindeydi. Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle BM çerçevesinde Kosova'nın nihai statüsünün belirlenmesine karar verildi. Ahtisaari tarafından geliştirilen strateji, kazanan olarak ortaya çıktı ancak ne Rusya ne de Sırbistan bunu benimsemeye istekliydi. AB, BM ve Rusya bir çözüme arabuluculuk etmeye çalıştılar ancak Kosovalı Arnavutların en büyük önceliği tam bağımsızlık olduğu için iki taraf da anlaşamadı. Kosova'nın bağımsızlık ilanı, son çare olarak ABD ve Avrupa Birliği'nin desteğiyle geldi. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin benzer önceliklere sahip olduğu bir dönemdi. Tek taraflı bağımsızlık ilanı; Sırbistan, Rusya ve kendi ülkelerinde benzer ayrılıkçı sorunlarla karşı karşıya olan bazı AB üyeleri tarafından onaylanmadı. Ancak G.W. Bush yönetimi, AB liderliğindeki Kosova'da NATO konuşlandırmalarına katılarak ve bölgeye mali yardım sağlayarak Kosova'nın bağımsızlığını ve Ahtisaari planının uygulanmasını destekleme sözü verdi. Öte yandan Obama yönetimi bunu yapmadı. Kosova'ya yönelik politikasını çok değiştirdi. Denetimli bağımsızlığın Ahtisaari tarafından Bush yönetimi sırasında geliştirildiği ve Obama yönetimi altında devam ettiği not edilebilir. Bu sürekliliğin bir göstergesi olabilir. Bunun nedeni, Obama yönetiminin Bush ile aynı konumda olmasıydı. ABD'nin Kosova ve Balkanlar'a katılımından daha çok Ortadoğu, Asya, Çin ve diğer bölgelere olan ilgisine öncelik verdiği sonucuna varabiliriz. Bu tutum, bu bölgelere daha az öncelik verildiğinin çıkarımının yapılmasına neden olur. Avrupa Birliği; sınır içinde, sınırında veya yakın çevresinde meydana gelen olaylardan sorumluydu. Mart 2004'teki ayaklanmalar, Kosova'daki durumun istikrarsızlığını ortaya çıkararak daha yaygın etnik kan dökülmesi olasılığını artırdı. Mart 2004 ayaklanmaları olmasaydı, nihai statüye ilişkin ciddi tartışmalar mümkün olmazdı. Marti Ahtisaari, Ekim 2005'te Birleşmiş Milletler Kosova'nın Gelecekteki Statüsü Süreci için Özel Elçisi seçildi. Ahtisaari, uluslararası toplum tarafından denetlenen egemenliği önerdi ancak müzakereler başarısız oldu ve 2007'nin sonlarında Ahtisaari görüşmeleri sona erdi. 17 Şubat 2008'de Kosova, ABD'nin desteğiyle Sırbistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etti ve bu da BMGK 1244 ve uluslararası hukuk uyarınca bağımsızlık ilanının yasallığı konusundaki tartışmaların önünü açtı. Kosova'nın bağımsızlığı yalnızca Ahtisaari planında belirtilen ilkelere uygun olarak uygulanacaktı. Kosova davasına ilişkin tavsiye kararının Birleşmiş Milletler Genel Kurulu aracılığıyla Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından değerlendirilmesine karar verildi. Mahkeme, uluslararası hukukun bağımsızlık ilanlarına engel olmadığına karar verdi. Öte yandan, Barack Obama'nın Kosova'ya yönelik politikası; Bush yönetiminin diplomasiye dayalı politikasının devamı olarak görülmüş, ABD gündeminde ikincil bir önceliğe sahipti ve AB'nin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine dayanıyordu. ABD'nin G.W. Bush yönetimi, Bulgaristan ve Romanya'nın NATO ve Avrupa Birliği'ne katılımı nedeniyle bölgede Rusya için yeni savunma stratejileri oluşturdu. Amaç, Rusya'nın Karadeniz'deki çevikliğini kısıtlamaktı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Karadeniz çevresindeki enerji dağıtımı ve güvenlik endişelerinde aktif rol almak istediği de açıktır. Obama yönetimi altında Balkanlar'da diyalog ve diplomasi ön plana çıktı. Bu bağlamda, Obama döneminin Balkan siyaseti, Clinton döneminin siyasetini yansıtmaktadır. Bölge dinamiklerinde bazı farklılıklar olsa da metodolojilerdeki benzerlikler dikkat çekmektedir. Clinton yönetimi sırasında Rusya'nın bölgedeki etkisi azaldı, ancak Obama yönetimi döneminde arttı. Obama yönetimi altında Balkanlar'da Rusya ile rekabet siyasi partiler aracılığıyla daha işlevsel hale geldi. Obama yönetimi döneminde, Sırbistan'ın bölgesel barış için çok önemli bir ülke olduğu görüşü popülerlik kazandı. Obama yönetimi altında Başkan Yardımcısı Joe Biden'in Bosna-Hersek, Sırbistan ve Kosova'ya yaptığı seyahatler bu amaca hizmet etti. Avrupa Birliği ve Rusya'nın aksine bu misyonların temel amacı, ABD'nin Balkanlar'da istikrar peşinde olduğunu vurgulamaktı. 1990'larda Rusya, Balkanlar'da kaybettiği saygınlığı yeniden kazanmak için siyasi, sosyal ve ekonomik cephelerde çaba sarf etti. Obama yönetimi sürecinde Putin'in Avrasyacı saldırıları yoğunlaştı, ancak NATO'nun genişleme stratejisi ve“Füze Savunma Kalkanı”projesi dikkatleri onlardan uzaklaştırdı. Öte yandan bu tezde tartışılan diğer konu ise Trump ve Biden'ın dış politika gündemidir. Donald Trump'ın“Önce Amerika!”ve Joe Biden'ın“Amerika geri döndü!”açıklamaları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Biden'ın; Batı Balkanlar politikasından, özellikle Kosova'dan beklentisi incelenmelidir. Bu bölüm, iki yönetimin Kosova'ya yönelik yaklaşımlarında temel bir değişiklik veya küçük bir farklılık olup olmadığına odaklanmaktadır. Bu bölümde ayrıca Trump yönetimi tarafından Washington DC'de Kosova ile Sırbistan arasında imzalanan ve Trump yönetimi tarafından içine İbrahim Antlaşmasının yerleştirildiği Ekonomik Normalleşme Anlaşması incelenmekte ve Biden yönetiminde bu konuda bir değişiklik olup olmadığına işaret edilmektedir. Başkan Trump ve Biden'ın 2017 ile 2022 yılları arasında Kosova'ya özel bir vurgu yaparak Batı Balkanlara yönelik dış politikalarını incelemektedir. Trump yönetiminin görev süresi boyunca, başkanın daha tek taraflı ve izolasyonist bir duruşa dönüldüğünü belirtti.“Önce Amerika!”ideolojisini benimsediğinin altını çizmektedir. Sırbistan ve Kosova'nın Ekonomik Normalleşme Anlaşması'nı (ENA) imzalamasında ısrar etmek, onun“Önce Amerika!”anlayışını destekler görünüyordu. Ancak bu, iç siyasi arenada bir zafer elde etmek için son bir çabaydı. Ancak anlaşmayı, Sırbistan'ın İsrail'deki büyükelçiliğinin 1 Temmuz 2021'e kadar Tel Aviv'den Kudüs'e taşınmasına ve Kosova ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına karar verilen İbrahim Antlaşması'nın bir parçası olarak kullanıyordu. Bu kararların her ikisi de İbrahim Antlaşmaları ile bağlantılı olarak alındı. Öte yandan Kosova ve Batı Balkanlar'ın yeni seçilen Biden politikasının bölgeye yönelik devrim niteliğinde olacağına dair umutları, bunun böyle olmayacağının gösterilmesiyle birlikte suya düştü. Çünkü Biden ve Trump yönetimlerinin Batı Balkanlar'a yönelik politikaları arasında hatırı sayılır derecede benzerlik vardı. Biden'ın yorumsuzluğu bile Ekonomik Normalleşme Anlaşması'na olumlu bir destek işaretiydi. Trump yönetiminin Kosova'ya yönelik dış politikasının, ABD'nin genel dış politikasını en iyi şekilde gösterildiği düşünülür. Ancak öyle görülmemelidir. Sırbistan ve Kosova'yı ekonomik normalleşme antlaşmasını imzalamaya zorlamak, Kosova'nın ABD gündemindeki asıl konumuna işaret ediyordu. Savaşta olmamasına rağmen, barış anlaşmasını imzalamanın tek gerekçesi İbrahim Antlaşmalarıdır. Bu politika, ABD için zamanı geldiğinde kendi çıkarları uğruna Kosova kartını oynamak için mükemmel bir örnek teşkil eder. Batı Balkanlar'ın merceğinden bakıldığında, Amerika Birleşik Devletleri hala bölgenin meselelerini önemli ölçüde etkileyen en önde gelen dış güçlerden biridir. Amerika Birleşik Devletleri Kosova'da özel bir konuma sahiptir ve gerektiğinde her zaman destek ve yardıma hazırdır. Örneğin Kosova, ABD'ye göç durumları değerlendirilirken ABD liderliğindeki uluslararası güçlere katılan Afganları ABD'nin 1999 NATO müdahalesinin ardından inşa ettiği Camp Bondsteel Amerikan askeri üssüne yerleştirmeyi kabul etti. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, ABD'nin yakın işbirliği, istekliliği ve nezaketi nedeniyle Kosova'ya minnettar olduğunu kaydetti. Harris ayrıca, ABD'nin hükümetin hukukun üstünlüğünü artırma çabalarına verdiği desteği ve ABD'nin Avrupa Birliği liderliğindeki Kosova-Sırbistan diyalog sürecindeki başarı beklentilerini de vurguladı. Pek çok kişi Donald Trump'ın dış politikasının aksine ABD'nin Biden dış politikası doğrultusunda“devrimci bir dönüşüm”bekliyordu. Pek çok kişinin, Trump'ın bölgeye yönelik yaklaşımını Sırbistan gibi bazı oyunculara karşı fazla hoşgörülü olmakla, AB ile koordinasyonsuz olmakla, demokrasi ve insan hakları gibi konulara yetersiz odaklanmakla eleştirdiği gerçeğini göz önünde bulundurur. Joe Biden'ın 1979'da Yugoslavya'ya yaptığı ilk seyahate kadar uzanan Balkanlar'ın işlerine karışması ve 1990'larda Sırp politikasına yönelik sert eleştirileri, Trump'ın Sırbistan'a yaklaşımının bazılarının pek de hoşuna gitmeyeceğine inanmamıza neden olabilir. Yumuşak buldukları aktörler, Biden'ın liderliğinde önemli bir dönüşüm geçireceklerdi. Ancak bu böyle değildi. Joseph Biden yönetiminin Batı Balkanlar politikası ile önceki Cumhuriyetçi Parti hükümetlerinin politikaları arasında yüksek derecede devamlılık ve tutarlılık vardır. Her şeyden önce ekonomik entegrasyona önem vererek Kosova Sorununa ve Belgrad ile Priştine arasındaki diyaloga daha az tek taraflı bir yaklaşım benimsemek; demokrasileri ne kadar iyi ya da kötü işlerse işlesin, tüm Batı Balkan liderleriyle pragmatik işbirliğine girmek örnek gösterilebilir. NATO'nun daha da genişlemesini desteklemek ve Rusya ile Çin'in artan gücüne karşı çıkmak da dahil olmak üzere tüm bunlar, iki yönetim arasındaki devamlılığın önemli bileşenleridir. Öte yandan ABD'deki yeni hükümetin Washington Anlaşmasına herhangi bir atıfta bulunmamış olması, Başkan Joe Biden'ın Kosova ile Sırbistan arasında 4 Eylül'de verilen sözleri tutup tutmayacağı konusunda soru işaretleri yarattı. Bazıları için bu bir tesadüf değildi, yeni yönetimin anlaşmadan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Çünkü sadece belirli yönlerin ilerletilebileceğini iddia ediyorlar. ABD, genel olarak Balkan devletlerinin Batı yanlısı duruşuna büyük önem vermektedir. Sırbistan'a karşı Kosova ihtilafı sırasında Miloseviç görevdeyken ABD, bölgedeki Rusya Federasyonu ve sınırlı ölçüde Çin tarafından desteklenen herhangi bir siyasi sisteme düşmanlık sergiledi. 1999'da Sırbistan'ın bombalanması, Rusya ve Çin'e güçlü bir mesaj ilettiği için küresel bir düzenin inşasında kritik bir olaydı. Mevcut hükümet ile ondan önce gelen hükümet arasında birkaç kritik ayrım var ve bunların en dikkat çekenleri: Batı Balkanlar'da Avrupa Birliği entegrasyonuna daha açık destek; Bosna-Hersek'e yönelik daha aktif bir yaklaşım; ve demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne ek bir vurgudur. Bununla birlikte, bu tutarsızlıklar, daha önce tartışılan politika sürekliliğinin temel bileşenleri ile karşılaştırıldığında daha az önemli görünmektedir. Çoğunlukla retoriğe odaklanırlar. Son olarak, bu tez G. H. W. Bush, Bill Clinton, G. W. Bush, Barack Obama, Donald Trump ve Joe Biden yönetimlerinin politikalarını karşılaştırarak ABD'nin Kosova Sorununa yönelik dış politikasını irdelemektedir. Her yönetimin dış politikasının sürekliliğinin veya değişiminin olup olmadığı ortaya konmaktadır. Görüldüğü gibi, ABD yönetimlerinin diğer çeşitli endişeleri, onları Balkanlardaki isteksiz dış aktörler haline getirdi. Tez, bu yönetimlerin Kosova Sorununa yönelik politikalarında değişiklikten çok süreklilik olduğunu, ancak her bir dönemde bazı değişikliklerin fark edildiğini iddia ediyor. Asıl farklılık, Clinton yönetiminin diğer yönetimlerle kıyasla Kosova'ya daha çok adanmış olan politikalarıdır. Kosova Sorunu, ABD yönetimleri için uzun süredir jeostratejik bir mesele olmuştur. Bu tez, Kosova'nın mevcut gelişimsel zayıflığının ve Kosova Cumhuriyeti'nin uluslararası ilişkileriyle ilgili sorunlarının, ABD'nin Kosova'nın bağımlılığını yeniden üretmesine destek olduğunu ileri sürmektedir. Bu durum ise Kosova Sorununda ABD'nin gösterdiği duruş ile 1999'dan beri sürmektedir. ABD'nin Kosova'nın mümkün olan her durumda kendisine bağımlı olmasından faydalanmaya devam edeceği kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Bu tez, Amerika Birleşik Devletleri'nin hem ulusal çıkarları ve güvenlik ikilemi hem de nihai hedefi olan hegemonyasını elde etmek ve sürdürmek olduğunu dikkate alırken realist bakış açısından yararlanır. Bu bakış, ABD'nin Kosova'da askeri üsler kurma isteğiyle açıklanabilir. ABD'yi harekete geçiren bir diğer unsur, Avrupa'nın içinde yer alan bölgeler üzerinde etkisini gösterme arzusudur. Ve nihayetinde amacı, gerektiğinde askeri üssünü Rusya ve Çin'e karşı saldırgan bir varlık olarak kullanmaktır. ABD'nin Kosova politikasına damgasını vuran özellik Kosova'nın ABD'ye bağımlılığının yeniden üretilmesidir. Bu ilişki döngüsü bütün dönemlerde devamlılık sunmaktadır.
Özet (Çeviri)
This study explores the U.S. foreign policy toward the Kosovo Question, comparing and contrasting the policies of George Herbert Walker Bush, Bill Clinton, George Walker Bush, Barack Obama, Donald Trump, and Joe Biden administrations. The continuity and change of each administration's foreign policies are examined. As shown, various other concerns of the U.S. administrations have kept them reluctant external actors in the Balkans. The thesis argues that there is more of continuity than change among these administrations' policies toward Kosovo Question though in each of them some changes have been noticed, which are indicated in the thesis. The distinction was the Clinton administration's policy that committed itself more than others in Kosovo. The Kosovo Question has long been a geostrategic matter for the U.S. administrations. The thesis argues that the current developmental weakness in Kosovo and the problems associated with international relations of the Republic of Kosovo helped the U.S. administrations to reproduce Kosovo's dependency, which had been the case since 1999, on the U.S. posture on the Kosovo Question. It is likely that the U.S. will continue to make use of Kosovo's dependence on the U.S. in every possible circumstances.
Benzer Tezler
- The transformation of the NATO-Russian relations from Yeltsin to Putin-Medvedev leadership between 1991 to 2009
1991 ve 2009 yılları arası Yeltsin'den Putin-Medvedev yönetimine kadar NATO-Rusya ilişkilerindeki gelişim süreci
OLESYA ÖZKAN
Yüksek Lisans
İngilizce
2010
Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Bölümü
PROF. DR. MUSTAFA TÜRKEŞ
- Continuity and change in U.S. foreign policy towards China: Obama and Trump administrations
ABD'nin Çine yönelik dış politikasında süreklilik ve değişim: Obama ve Trump yönetimleri
KÜBRA ÜNSAL
Yüksek Lisans
İngilizce
2023
Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ZERRİN TORUN
- Süreklilik ve değişim bağlamında İran İslam Cumhuriyeti'nin afganistan politikası
The Islamic Republic of Iran's policy on Afghanistan in the context of continuity and change
FRYDON NEZAMI
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Uluslararası İlişkilerErciyes ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GÜNER ÖZKAN
- Trump yönetiminin İran'ın nükleer programına yönelik dış politikası: Değişim ve süreklilik
The foreign policy of the Trump administration towards İran's nuclear program: Change and continuity
DENİZ OKUMUŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
Uluslararası İlişkilerÇanakkale Onsekiz Mart ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÇİĞDEM PEKAR
- Change and continuity in Russia's relations with the United States in Eurasia (2000-2005)
Rusya'nın Avrasya'da Amerika ile olan ilişkisindeki değişiklik ve süreklilik (2000-2005)
PINAR DERELİ
Yüksek Lisans
İngilizce
2006
Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiAvrasya Çalışmaları Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. OKTAY F. TANRISEVER