Jinekolojik laparoskopi vakalarında cilt insizyonu kapatılmasında transkutan polyglecaprone 25 3-0 ve polyglactin 910 3-0 sütürlerinin kozmetik sonuçlarının karşılaştırılması: Prospektif randomize kontrollü çalışma
Polyglactin 910 3-0 sutures in closing skin incision in gynecological laparoscopy cases: Prospective randomized controlled study
- Tez No: 767012
- Danışmanlar: PROF. DR. NASUH UTKU DOĞAN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
- Anahtar Kelimeler: Polyglactin 910, Polyglecaprone 25, Laparoskopi, Yara Yeri İyileşmesi, Kozmetik Sonuç, Polyglactin 910, Polyglecaprone 25, Laparoscopy, Wound Healing, Cosmetic Outcome
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Akdeniz Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 70
Özet
Amaç: Bu çalışmada; jinekolojik laparoskopi vakalarında cilt insizyonlarının kapatılmasında sık kullanılan iki sütür materyali, Polyglactin 910 ve Polyglecaprone 25 yara yeri iyileşmesi parametreleri ve kozmetik sonuç açısından karşılaştırıldı ve hangi sütürün kullanılmasında daha iyi sonuçların elde edildiği araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Mart 2022 - Temmuz 2022 tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim dalında laparoskopik cerrahi uygulanan, alt abdominal port girişi yapılan, ameliyattan 7- 12 gün ve 3 ay sonra kontrole gelebilecek ve bilgilendirilmiş onamı kabul eden 18-60 yaş arası 137 hasta çalışmaya dahil edildi. Hazır randomizasyon programları kullanılarak çalışmaya alınan hastalar 2 gruba ayrıldı. 1. grupta hastaların trokar giriş yeri kapatma insizyonları Polyglactin 910 3-0, diğer grupta ise Polyglecaprone 25 3-0 ile transkutan teknikle sütüre edildi. Yara yerleri operasyondan 7-12 gün ve 3 ay sonra rutin kontrollerde değerlendirildi. 99 hastada değerlendirilmeye sol at batın trokar yeri, 2 hastada ise suprapubik trokar yeri alındı. Kozmetik sonuç VAS ile hasta tarafından, HWES ile araştırmacılar tarafından değerlendirildi. 36 hasta kontrollerden en az birine gelmediği için çalışma dışı bırakıldı. 47'si Polyglecaprone 25, 54'ü Polyglactin 910 grubunda olmak üzere 101 hasta kontrollerini tamamladı ve sonuçları analiz edildi. Bulgular: 3 aylık takibi tamamlamış hastaların yaş ortalamasının 41,73±8,57 yıl, VKİ ortalamasının 26,34±4,36 kg/m 2 olduğu görüldü. 25 hasta (%24,8) sigara kullanmaktaydı. Hastaların %42,6'sında eşlik eden en az bir hastalık ve geçirilmiş batın cerrahisi öyküsü vardı. Ortalama yara uzunluğu 61,01±1,25 olarak hesaplandı. Polyglecaprone 25 ve Polyglactin 910 grubunda kozmetik VAS skoru (p=0,697) ve HWES puanı (p=0,369) istatistiksel açıdan 55 benzer bulundu. Polyglactin 910 grubundaki hastalarda hiperpigmente skar oluşumunun Polyglecaprone 25 grubundaki hastalara göre istatistiksel olarak daha fazla olduğu belirlendi (%70,4 ve %44,7; p=0,009). Yara yüzeyinde oluşan kabarıklık Polyglactin 910 grubunda daha fazla olmakla birlikte istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (%9,3 ve %2,1; p=0,211). Postoperatif 7-12. günlerde yapılan ilk kontrolde her 2 gruptaki yara yerlerinin kapandığı görüldü. Polyglecaprone 25 grubunda akıntı ve dehissans izlenmedi. Buna karşılık, Polyglactin 910 grubunda 1 hastada dehissans ve 3 hastada yara yerinde akıntı izlendi. Ek olarak ilk kontrolde 24'ü Polyglecaprone 25 ve 30'u Polyglactin 910 grubunda olmak üzere 54 hastanın yara yerinde hiperemi gözlendi. 3. ay kontrolünde her iki grupta olan yara yerleri kapalıydı ve hiçbir yara yerinde dehissans, akıntı ve hiperemi yoktu. Bununla birlikte 8'i Polyglecaprone 25 ve 16'sı Polyglactin 910 grubunda olmak üzere 24 hastanın yara yerinde hiperemi izlendi. Her iki kontrolde de ağrı skorları iki grup arasında benzerdi. Postoperatif 7-12. günler arası kontrolde hiperemik olan yara yerlerinde 3 ay sonraki kontrolde hiperpigmentasyon gelişme durumunun daha sık olduğu görülse de bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edildi (%61 ve %42,9; p=0,071). Çalışmamızda Polyglactin 910 kullanımının postoperatif dönemde hiperpigmentasyon gelişme riskini bağımsız olarak arttırdığı saptandı (OR: 2,626; %95 GA: 1,093-6,307; p=0,031). Sonuç: Polyglactin 910 kullanımının postoperatif dönemde daha fazla yara komplikasyonu ve hipertpigmente skar oluşumuna neden olduğu sonucuna varılmıştır.
Özet (Çeviri)
Aim: In this study; Two suture materials, Polyglactin 910 and Polyglecaprone 25, which are frequently used for closure of skin incisions in gynecological laparoscopy cases, were compared in terms of wound healing parameters and cosmetic result, and it was investigated which suture had better results. Materials and Methods: Between March 2022 and July 2022, 137 patients aged 18-60 years, who were scheduled for laparoscopic surgery in the Department of Obstetrics and Gynecology of Akdeniz University Hospital, who underwent lower abdominal port access, who could come for control 7-12 days and 3 months after the operation and accepted informed consent, were included in the study. Using ready-made randomization programs, the patients included in the study were divided into 2 groups. Results: The mean age of the patients who completed the 3-month follow- up was 41.73±8.57 years, and the mean BMI was 26.34±4.36 kg/m 2 . 25 patients (24.8%) were smokers. 42.6% of the patients had at least one concomitant disease and a history of previous abdominal surgery. The mean wound length was calculated as 61.01±1.25. Cosmetic VAS score (p=0.697) and HWES score (p=0.369) were statistically similar in Polyglecaprone 25 and Polyglactin 910 groups. Hyperpigmented scar formation was found to be statistically higher in patients in the Polyglactin 910 group than in the patients in the Polyglecaprone 25 group (70.4% vs 44.7%; p=0.009). Although the swelling on the wound surface was higher in the Polyglactin 910 group, it was not statistically significant (9.3% vs. 2.1%; p=0.211). In the first control performed on the postoperative 7-12 th days, it was observed that the wound sites in both groups were closed. No discharge or dehiscence was observed in the Polyglecaprone 25 group. In contrast, dehiscence 57 was observed in 1 patient and wound discharge was observed in 3 patients in the Polyglactin 910 group. In addition, at the first control, hyperemia was observed at the wound site of 54 patients, 24 in the Polyglecaprone 25 and 30 in the Polyglactin 910 group. In the 3 rd month control, wound sites in both groups were closed and there was no dehiscence, discharge and hyperemia at any wound site. In addition, 24 patients, 8 in the Polyglecaprone 25 and 16 in the Polyglactin 910 group, had hyperemia at the wound site. Pain scores in both controls were similar between the two groups. Although it was observed that hyperpigmentation development was more common in the 3 rd month control in the wound sites that were hyperemic in the postoperative 7-12 th day control, this difference was not found to be statistically significant (61% vs 42.9%; p=0.071). In our study, it was determined that the use of Polyglactin 910 independently increased the risk of developing hyperpigmentation in the postoperative period (OR: 2.626; 95% CI: 1.093-6.307; p=0.031). Trocar port closure incisions of the patients in the first group were sutured with the transcutaneous technique with Polyglactin 910 3-0 and in the other group with Polyglecaprone 25 3-0. Wound sites were evaluated at routine controls 7-12 days and 3 months after the operation. The left lower abdominal trocar site was included in the evaluation in 99 patients, and the suprapubic trocar site was included in 2 patients. The cosmetic result was evaluated by the patient with the visual analogue scale (VAS) and by the researchers with the HWES. 36 patients who did not attend at least one of the controls were excluded from the study. 101 patients, 47 in the Polyglecaprone 25 and 54 in the Polyglactin 910 group, completed the controls and their results were analyzed. Conclusion: It was concluded that the use of Polyglactin 910 causes more wound complications and hyperpigmented scar formation in the postoperative period.
Benzer Tezler
- Jinekolojik laparoskopide tek doz ondansetron ve P6 (NEIGUAN) akupunktur noktasının bulantı-kusmaya etkisinin karşılaştırılması
Başlık çevirisi yok
AYBARS TAVLAN
- Jinekolojik cerrahilerde trendelenburg pozisyonunda genel anestezi yönetimindeki farklılıkların serebral monitörizasyon eşliğinde optik sinir çapına etkilerinin değerlendirilmesi: Prospektif randomize kontrollü çalışma
Başlık çevirisi yok
YASİN KARABACAK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
Anestezi ve ReanimasyonSağlık Bilimleri ÜniversitesiAnesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ABDULKADİR İSKENDER
DR. ÖĞR. ÜYESİ SERRA TOPAL
- Laparoskopik jinekolojik operasyonlarda peroperatif uygulanan farklı PEEP değerlerinin serebral perfüzyon ve hemodinami üzerine etkileri
The effects of different PEEP values applied peroperatively on cerebral perfusion and hemodynamia in laparoscopic gynecological operations
ESRA KARATAY SÖZÜER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2021
Anestezi ve ReanimasyonSağlık Bilimleri ÜniversitesiAnesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı
PROF. DR. OSMAN EKİNCİ
- Kronik pelvik ağrıların jinekolojik muayene, pelvik ultrasonografi ve laparoskopi ile değerlendirilmesi
Başlık çevirisi yok
OSMAN USTA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1988
Kadın Hastalıkları ve DoğumGazi ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Pfannenstiel insizyon ile cerrahi öyküsü olan hastalarda primer laparoskopik giriş bölgelerinin güvenilirliğinin belirlenmesi
Determining the reliability of primary laparoscopic entry zones in patients with a surgical history with pfannenstiel incision
BESTE YAVUZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HAKAN GÜRASLAN