Cultural encounters of ethnic identities: An ethnographic study of belonging in the urban landscape of Sarajevo
Etnik kimliklerin kültürel karşılaşmaları: Saraybosna kent peyzajında aidiyete ilişkin etnografik bir çalışma
- Tez No: 793343
- Danışmanlar: PROF. DR. HATİCE AYATAÇ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Mimarlık, Sosyoloji, Şehircilik ve Bölge Planlama, Architecture, Sociology, Urban and Regional Planning
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 298
Özet
Bir kent, sonsuz sayıda fiziksel biçime sahip, ancak her durumda sosyal davranışı şekillendiren toplumsal koşullar ve ihtiyaçlarla ilgili olan yerlere sahip karmaşık bir organizasyon birimidir. Bu minvalde, 'yer' deneyimle inşa edilen bir anlam merkezi olarak tanımlanabilir. Mekânlar, hem daha pasif ve doğrudan bir deneyim modunda, hem de algılanış biçimleriyle birlikte, fiziksel atmosferdeki somut ve soyut ipuçlarını, mevcut varlıklarını ve zamanla dönüşümlerini içerir. Günümüz dünyasında transnasyonel göç dalgaları her gün dahada artarak toplumlar içerisindeki sosyal çeşitliliği artırmakta ve hiç olmadığı kadar birbirimizle hayatı paylaşmayı öğrenmemizi zorunlu kılmaktadır. Bu sebepledir ki; toplumlar kendilerine 'yabancı' olarak tanımladıkları her bir mefhumla günlük rutinlerini paylaşmak durumunda kalmaktadır. Kentliler, farklı sosyal, kültürel ve mekânsal uygulamalar benimseyerek kendilerini tanımlar ve diğer kentlilerden kendini ayırırlar. Bu şekilde fiziksel çevreyi inşa ederler ve sosyo-kültürel yapılarını buna göre uyarlarlar. Son on yılda artan göç hareketi kalıpları, kentin değişen sosyo-kültürel birlikteliğinin ortaya çıkmasını gündeme getirmektedir. Etnik kimlik, bu kültürel çeşitlilik ışığında önemli yordayıcılarından biridir. Etnik temsiller ve yerlere bağlılık sadece mevcut kentsel peyzaja değil, aynı zamanda yerin hafızasına ve çok kültürlü ortamda ortak etnik kimliği nasıl temsil ettiğine de bağlıdır. Bu temsillerin en belirgin tasviri şehirlerin merkezinde, yani kamusal alanlarda ortaya çıkmaktadır. Kentsel kamusal alan, kent planlamasının sosyo-mekânsal yaklaşımı ile çoklu bir anlayışa sahiptir. Kamusal alan her zaman çeşitli kimliklerin mevcudiyeti dahilinde tartışılmaktadır ve bu kimliklerin birbiri ile bağlantısı çoğu zaman dışlayıcı eylemler içermektedir. Burada fizik mekânın ise bu eylemlere aracı olarak yön gösterdiği ve farklı kimlikler tarafından sahiplenildiği gözlemlenmektedir. Böylece kamusal mekânların, kentsel peyzaj içindeki çoklu rolü ve değişken işlevi, kamusal ortamın şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, bir kentin sosyo-mekânsal dokusunun oluşum ve değişim süreci kamusal alana odaklanarak gözlemlenebilir. Kentteki etnik yapıyı incelemenin en önemli yollarından biri, etnik toplulukların kenti nasıl okuduklarını ve kentsel kamusal alan üzerindeki toplumsal ilişkiler ve toplumsal süreçlerde nasıl konumlandıklarını anlamaya çalışmaktır. Kentin fiziksel mekânlarına (veya bir bütün olarak kente) yüklenen anlam, farklı kültürel özelliklere sahip etnik topluluklar tarafından farklı okumalara tabi tutulduğundan, fiziksel mekânlar cansız varlıklar olmaktan çıkarak kişisel ve toplumsal hafızalarda önemli unsurlara dönüşmektedir. Saraybosna'da farklı etnik gruplar yüzyıllardır benzer değerleri ve gelenekleri paylaşsa da, kent çok etnikli karakteri ile çeşitli etnik grupları birbirinden ayırmaktadır. Bu mânâda, Saraybosna birçok toplumdan çok daha önce çeşitlilik paradoksu ile yüzleşmiş bir kenttir. Bu paradoks hem etnik çeşitliliğin bir refah ve güç kaynağı olduğunu, hem de etnik grupların kendileri için tanımladıkları mekânları sahiplenme eylemini gösterebilirler. İşte bu iki denge arasındaki ince çizgi Saraybosna tarihi boyunca aktif çatışmalara neden olmuştur. Bosna Hersek'te 2030 Sürdürebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinin perspektifleri, diğer önceliklerin yanı sıra 'eşit fırsatlar toplumu' için bir kalkınma yolu için çabalamaktadır. Bu önceliğin ilke ve hedefi, toplumsal cinsiyet, istihdam, ekonomik ve her şeyden önce sosyo-kültürel eşitliği sağlamak için oluşturulmuştur. Etnik azınlıkların kamu tesislerine eşit ve güvenli erişiminin izlenmesi ve geliştirilmesi ve farklı etnik kimlikler arasındaki sosyal uyumun güçlendirilmesi, Bosna Hersek'te topluluklar arasında artan karşılıklı saygı, güven ve empati seviyelerine ulaşmak amacıyla öncelikli olarak oluşturulmuştur. Bu çerçevede, Saraybosna özelinde etnik yapıyı ve buna dair kentsel yansımaları anlamak ve kavramak elzemdir. Bu tez, çoklu etnik yapıya sahip Saraybosna kentinin kamusal mekânı nasıl algıladığı ve deneyimlediğine dair bir etnografik çalışmadır ve Saraybosna bağlamında etnik çeşitliliğe ilişkin mekân aidiyetini araştırmaktadır. Çalışma çerçevesinde temel araştırma sorusu şu şekilde ifade edilmiştir: Çok kültürlü kentsel ortamda mekân aidiyeti nasıl ortaya konmaktadır? İlgili alt sorular, bir yanda etnik heterojen toplumlar ve mekân aidiyeti arasındaki teorik ilişkiyi, diğer yandan Saraybosna bağlamında uzmanlar ve kentliler açısından mekân aidiyeti deneyimini araştırmaktadır. Araştırma kapsamında etnik grupların mekân ile bağları ve mekân üzerindeki temsilleri, sadece fiziksel özellikler üzerinden değil, kent hafızası, toplumun kolektif belleği ve grup kimliklerinin çok kültürlü ortamlarda temsil edilmesi gibi konularla ilişkilendirilmiştir. Araştırmayı yürütmek için hem nicel hem de nitel yöntemleri kullanan karma yöntemli bir model uygulanmıştır ve çalışma üç aşamada ilerletilmiştir. Bu karma yöntemli model kapsamında çalışma, keşfedici / teoriye dayalı araştırma, tanımlayıcı / vakaya dayalı araştırma ve açıklayıcı / uygulamaya dayalı araştırma aşamalarından oluşmaktadır. Etnografik İçerik Analizinin (ECA) yaklaşımı ile, nitel (anlatısal) veriler, Saraybosna bağlamında mekân aidiyetini değerlendirmek için nitel veya nicel sonuçlara çevrilmiştir. Çalışma, skolastik anlamda, bireyin statüsü ve toplumdaki temsili hakkındaki tartışmayı teorik arka plan etrafında genişletmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, ana yaklaşımları yeniden çerçeveleyerek ve mevcut literatürden türetilen, öne çıkan faktörleri yeniden sınıflandırarak, (etnik çeşitliliğe odaklanan) yeniden çerçevelenmiş bir mekân aidiyeti modeli önerilmiştir. Haritalama yaklaşımına dayalı olarak, kentin dört ana tarihsel dönemi boyunca temsili kamusal alanların mekânsal karakterizasyonunu belirlemek için morfolojik bir okuma yapılmıştır. Ana dönemler Yıldız Modeli (Star Model) ile değerlendirilmiştir. Bu bölüm, her dönemin temsili kamusal alanlarının geçişinde siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel dinamiklerin etkilerini ortaya koymaktadır. Önerilen mekân aidiyeti modeli ve ilişkili hipotezler, sıralı açıklayıcı karma yöntem kullanılarak, Saraybosna'da mekân aidiyeti hakkında uzmanların ve kentlilerin anlatılarının üretilmesi için veri toplama için anket ve derinlemesine görüşme uygulanmıştır ve analiz / değerlendirme için eksenel kodlama yoluna başvurulmuştur. Kentteki temsili kamusal aidiyet mekânlarını ortaya çıkarmak için aidiyet mekânları ve kapsayıcılık (inclusiveness) dereceleri görselleştirilmiştir. Bu şekilde, çalışma, günlük yaşamının bir parçası olan etnik kimliklerine göre insan davranışının mekânsal dinamiklerini irdelemekte ve böylece sosyal ayrışma ve uyumun yapılı çevre ile nasıl bir ilişki içinde olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Buna göre, bu çalışma kısmen 'aşağıdan yukarıya' (bottom-up) bir bakış açısı alarak, kentlilerin bireysel hikayelerini merkezine alıyor. Bu bağlamda araştırma sırasında şu konular incelenmiştir; Etnik çeşitlilik vurgusu ile mekân aidiyetinin teorik temelleri; Saraybosna'da sosyo-kültürel ve sosyo-mekânsal çevreyi etkileyen tarihsel kırılma noktaları; ve Saraybosna özelinde mekân aidiyeti ile ilgili ortaya çıkan öncelikli sorunsallar. Araştırma, kamusal alanın etnik temsil olarak kritik rolü ve nasıl bir aidiyet özelliği haline geldiği hakkında bilgi vermektedir. Hem uzmanlar hem de kentliler için iyi bir konfor ve imge, bir mekânı 'başarılı' olarak tanımlamak için esastır. Fakat, kentliler tarihi değerleri bir yerin tercih edilmesi için önemli bulmaktadırlar. Bu tarihi değerler, görüşmeler sırasında ortak Yugoslavya veya dini değerler olarak açıklanmıştır. Uzmanlar, hem kolektif kimliğin hem de kişisel kimliğin yer bağlılığının oluşumunda rol oynadığını düşünürken, kentliler başkalarıyla olan olumsuz kişisel ilişkinin mekan aidiyet arasında köprü kurabileceğini düşünmektedirler. Kişisel ve toplumsal belleğin boyutu, bir yere bağlanmanın oluşmasında en önemli unsur olarak görülmektedir. Hafızada kalan bir yer ögesine ilişkin algılar, mekânın kullanım şekline, kullanım süresine ve en önemlisi mekânı kullanan kişiye göre değişiklik göstermektedir. Belirli bir deneyimin algısı ve anlamı, nesiller arasında korunan bir topluluğun grup üyeleri içinde ortak kalıplara sahip olabilir. Aksine, Saraybosna'da kuşaktan kuşağa değerlerin aktarılmasında sekteye uğramış gibi görünüyor. Bununla birlikte sonuçlar, etnik kimlikten ziyade insanların yaş farklılıklarının mekân aidiyetinin oluşumunda daha büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Çalışma, yalnızca geniş bir tarihsel karşılaştırmanın fiziksel faktörlerini vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal yapının bağlamsal dinamikleriyle özgün bir şekilde ilişkilidir. Sonuç olarak, bulgular Saraybosna ve bölgedeki sosyo-mekânsal, sosyo-ekonomik ve politik gündemlerle ilgili güncel tartışmaları bağlamsallaştırmaktadır. Araştırma, ortaya çıkan bu bağlamsallaştırmaların iki yönlü olduğuna işaret ediyor; hafıza ve kent imgesi için uyarıcı olarak Saraybosna'daki savaş turizmi ve Saraybosna'da mekân aidiyetinin çevresel nitelikleri. Günümüzde, savaşın teşvikiyle çok sayıda turist Saraybosna'yı ziyaret etmektedir. Bu anlamda, savaş temelli turizm, sosyo-mekânsal dokunun canlanması ve toparlanması için birçok yeni fırsat yaratmış ve kente gelir sağlanmasına yardımcı olmuş ve özellikle turizm, zanaat ve dış kaynakların kullanımı alanlarında yerel toplum için (yeniden) iş olanakları yaratmıştır. Kişisel görüşmelere dayanarak, savaş turizmine yönelik tutumlar ve izlenimler üç kategoride sınıflandırılabilir; ahlaki farkındalık kaynağı olarak görülen savaş turizmi; ekonomik kalkınmanın birincil kaynağı olarak görülen savaş turizmi; ve savaş turizminin, Bosna Hersek'in kültürel ve doğal değerlerine karşı etik bir başarısızlık ve aşağılanma olarak görülmesidir. Ayrıca araştırma sonuçlarına göre, mekâna bağlılığın çevresel özellikleri, bireysel deneyimle ve kişisel duygularla çok yakından ilişkilidir. Özellikle sosyo-kültürel, ekonomik ve politik bir olay olarak savaş, bu deneyimlerin ve duyguların yeniden üretilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Savaşın çevresel etkisi (ve dolaylı sonuçları), kanton düzeyinde politika oluşturma ve planlamada daha sonraki süreçler için ciddi zorluklara neden olmaktadır. Hava kirliliği yıllardır Saraybosna'daki en büyük çevre sorunlarından biri olarak belirtilmektedir. Ayrıca şehirdeki savaş sonrası demografik dağılımın ardından bu problem büyük ölçüde artmıştır. Kente fiziksel bağlılık ile psikolojik bağlılık arasında açık bir ayrım vardır. Bu tür aidiyetler Saraybosna şehrinin sosyo-kültürel, politik ve ekonomik gündemi ile ilgilidir. Fiziksel ve psikolojik travmalar sonrası koşullara (örneğin, savaş sonrası sosyal yeniden yapılanma, psikolojik rehabilitasyon) geniş bir odak oluşturulmuştur, ancak mevcut politikalarda çevresel zorluklarla bütünleştirilmiş bu rehabilitasyon süreçlerinin etkisine daha az vurgu yapılmıştır. Saraybosna yerelinde farklı etnik kökene sahip kişilerin kamusal alan aidiyetinde benzerlikler ve ayrışmaları incelemesi açısından ilgili literatüre açıklayıcı yaklaşım sunması, çalışmanın özgün değeridir. Savaş sonrası etnik çeşitliliğe sahip kentlerde toplumsal uyum, çatışma konuları ve kamusal alanların tasarımı farklı disiplinlerin bir arada çalışmasını gerektirmektedir. Türkiye'de de ihtiyaç duyulan bu bilgi ve görgüyü sağlama potansiyeli taşıyan Saraybosna kenti, çalışmak elzem hale gelmiştir. Mevcut çalışma ile Türkiye özelinde bir örnekle karşılaştırma oluşturulması halinde, araştırma ülkemizde yaşanan deneyimlere de katkı sunacaktır.
Özet (Çeviri)
Citizens identify and differentiate themselves from others by exercising distinct, social, cultural and spatial practices. In this way, they build on the physical environment and adapt their socio-cultural structure to it. Increasing migratory movement patterns over the last decades raises the emergence of the changing socio-cultural assemblage of the city. Ethnic identity is one of the significant predictors within the light of this cultural variation. Ethnic representations and bonding to places does not only depends on the current urban landscape, but also on the memory of the place and how it represents the common ethnic identity in the multicultural setting. The most obvious portrayal of these representations appears in the core of the cities: the public space. Urban public space has a manifold comprehension in the socio-spatial approach of urban planning. Its multiple role and varying function within the urban landscape makes public space essential in shaping the public sphere. From this perspective, the process of the formation of the socio-spatial tissue of a city can be observed by focusing on public space. Public space is always contested by the existence of various kinds of people and is made in the very contradictions that take place in it through interconnected -but often exclusive- intimacies and their spaces. In other words, public space is generally seen as the place where the culture of a city is being (per)formed and where socio-spatial interactions become observable. One of the most important ways to examine the ethnic structure in the city is to try to understand how ethnic communities reads the city and how they position social relations and social processes on urban public space. Due to the the meaning attributed to the physical spaces of the city (or to the city as a whole) is subjected to different readings by ethnic communities with different cultural characteristics, physical spaces cease to be inanimate entities and turn into important elements in personal and social memories. Sarajevo with its multi-ethnic character distinguishes various ethnic groups. Although, the major ethnic groups share similar values and traditions for centuries long. Therefore, the city has been faced with the paradox of diversity for a much longer timespan than most of the societies. A paradox, because ethnic diversity is a source of prosperity and strength. On the other hand, ethnic groups can possess places that they identify for themselves. And in between there is a thin line that has led to active conflict through the history of Sarajevo. This thesis is an ethnography of how the multi-ethnic city of Sarajevo perceive and experience public space and investigates on place attachment regarding ethnic diversity in the context of Sarajevo. Accordingly, the main research question is stated as following: How is place attachment manifested in the multicultural urban setting? Related sub-questions investigate in the theoretical association between ethnic heterogene societies and place attachment on the one hand, and the experience of place attachment from the perspective of experts and citizens in the context of Sarajevo. To unveil the research outcomes, a mixed-method model has been conducted and discussed in three stages, employing both quantitative as well as qualitative methods to mine the subject. This mixed-method model employs exploratory / theory-based research, descriptive / case-based research and explanatory / practice-based research stages. By the implementation of Ethnographic Content Analysis (ECA), qualitative (narrative) data has been translated into either qualitative or quantitative results to evaluate place attachment in the context of Sarajevo. In scholastic sense, the study aims to extend the discussion around the theoretical background about the status of the individual and its representation within the society. Therefore, a systematic literature review has been conducted and a reframed theoretical model of place attachment (with the focus on ethnic diversity) has been proposed through reexamining main approaches and reclassifying prominent factors derived from existing literature. Based on a mapping approach, a morphological reading has been conducted to identify the spatial characterization of the representative public spaces through the four key historical periods of the city. The key periods have been evaluated with the Star Model of Publicness. This part illustrated the impacts of political, economic and socio-cultural dynamics in the transition of representational public spaces of each era. The proposed model of place attachment and related hypotheses has been utilized by applying an explanatory sequential mixed method for online surveys and in-depth interviews and evaluated through an axial coding method to produce experts' and citizens' narratives about place attachment in Sarajevo. Places of attachment and degrees of inclusiveness has been visualized to reveal the representational public places of belonging in the city. In this way, the study explores the spatial dynamics of human behaviour according to their ethnic identity that are a part of the inhabitants' daily life and thus to unveil the attitudes of place attachment in case of Sarajevo. Moreover, the research provides knowledge about critical role of public space as ethnic representation and how it becomes a property of belonging. Both for the experts as well as the citizens a good comfort and image is essential to identify a place as 'successful'. Yet, the citizens identify historic values as significant for a place to prefer. These historic values are explained as shared Yugoslavian or religious values during the interviews. Experts think that both collective identity and personal identity plays a role in the formation of place attachment, while the citizens think that relationship with others can bridge a negative personal belonging to place. The perception and meaning to the certain experience may have common patterns within group members of a community which is preserved between generations. On contrary, in case of Sarajevo there seem to be an interruption in tranferring values from generation to generation. Nevertheless, the results implicate that the age differences of people have a larger impact on the comprehension of place attachment, rather than the ethnic identity. Thus, the research does not only stress on the physical factors of a broad historical comparison but is in a unique way associated with the contextual dynamics of the social structure. Consequently, the findings contextualize current debates concerning socio-spatial, socio-economic and political agendas in Sarajevo and the region. The research points out that these emerging contextualizations are twofold; the war-tourism in Sarajevo as stimulus for memory and the image of the city and, environmental attributes of place attachment in Sarajevo.
Benzer Tezler
- Diasporanın sembolik sermayesi: Atina'da yaşayan İstanbullu Rumların aile fotoğrafları
The symbolic capital of the diaspora: Family photographs of the Rum Istanbulites of Athens
CEREN ACUN
Doktora
Türkçe
2021
AntropolojiGalatasaray ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ Ö. MURAD ÖZDEMİR
- Mekan, toplum, iktidar: İstanbul'un duygusal mekansallığı üzerine
Urban, community, power: On the emotional spatiality of İstanbul
SENA YİĞİTTÜRK
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ZEYNEP GÜNAY
- Kültürlerarası iletişim bağlamında 'Etnik farklılıklar, kimlik ve ideoloji' sorunları: Iğdır ili üzerine bir inceleme
The problematic of 'Ethnic differences, identity and ideology' within the scope of intercultural communication: A study on Iğdır province
RECEP ALTAY
Doktora
Türkçe
2023
İletişim BilimleriFırat Üniversitesiİletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ TAMER KAVURAN
- 19. yüzyılda batılı yazarların gezı̇ yazılarında İstanbul'da gündelı̇k hayatın temsı̇lı̇ üzerı̇ne bı̇r ı̇nceleme: Gustave Flaubert'ı̇n Doğu'ya Yolculuk kı̇tabı
An investigation on the representation of everyday life in İstanbul in the travel books of Western authors in the 19th century: Case of Gustave Flaubert's 'Journey to the East'
KEMAL CAN KAYAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Fransız Dili ve EdebiyatıMarmara ÜniversitesiGazetecilik Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. KÜBRA GÜRAN YİĞİTBAŞI
- Kültürel etkileşim ve göç bağlamında İsrail'de Türk Musikisi icraları
Cultural interaction and migration: Turkish Music practices İn İsrael
MEHTAP DEMİR