1990 – 2013 döneminde izlenen sistemik lupus eritematozuslu hastaların epidemiyolojik özellikleri, klinik, laboratuvar bulguları ve prognozlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi
Evaluation of epidemiological characteristics, clinical and laboratory findings, and prognosis of patients with systemic lupus erythematosus observed between 1990 and 2013: a retrospective study
- Tez No: 794925
- Danışmanlar: PROF. MEHMET BÜLBÜL
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2014
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bakanlığı
- Enstitü: Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Sağl. ve Has. Eğt. ve Arş. Hast.
- Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 83
Özet
ÖZET AMAÇ: Bu çalışmada amacımız, Sistemik lupus eritematozus (SLE) tanısı ile izlenen hastaların epidemiyolojik özelliklerini, klinik ve laboratuvar bulgularını, prognozlarını ve sağkalımlarını incelemektir. YÖNTEM: Çalışmamızda, Ocak 1990 – Ekim 2013 tarihleri arasında hastanemiz Nefroloji Bölümü'nde takip ve tedavi edilen, Amerikan Romatoloji Cemiyeti (ARC)'nin 1997' de yenilenen sistemik lupus eritematozus tanı kriterlerine göre tanı almış 96 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Hastalarımızın demografik bilgileri, cinsiyeti, yaşı, SLE tanısı düşündürecek semptomlarının ilk başladığı tarih, tanı aldığı tarih, tanı anındaki ARC SLE kriterlerinden hangilerine sahip olduğu, organ tutulumları, otoantikor ve laboratuvar profilleri, böbrek biyopsi sonuçları, aldığı tedaviler, takip süreleri, prognozları, ölüm nedenleri ve sağkalım süreleri kaydedildi. BULGULAR: Hastaların 79 ( %82,3 )' u kız, 17 (%17,7)' si erkek idi. Kız: erkek oranı 4.6:1 iken, hastaların tanı anındaki ortalama yaşı 11,9 ± 3,4 yıldı. Hastaların yaş aralığına bakıldığında en küçük hasta 3 yaşında, en büyük hasta 18 yaşındaydı. Hastaların 37 (%38,5)' si prepubertal olup bunların 27 (%73)' si kız, 10 (%27)' u erkek; 59 (%61,5)' u pubertal olup bunların 52 (%88,1)'si kız, 7 (%11,9)'si erkek idi. Hastaların 50 (%52,1) 'sinde malar döküntü, 15(%15,6) 'inde diskoid döküntü, 13 (%13,5) 'ünde fotosensitivite, 11 (%11,5) 'inde oral-nazal ülser, 45 (%46,9) 'inde eklem tutulumu, 16 (%16,6)' sında kalp tutulumu, 12 (%12) 'sinde plörit, 76 (%79,2) 'sında renal tutulum, 24 (%25) 'ünde nöropsikiyatrik tutulum, 72 (%75) 'sinde hematolojik tutulum, 87 (%90,6)'sinde ANA pozitifliği, 69 (%71,9)'unda Anti-dsDNA pozitifliği saptandı. Kalp tutulumu olan hastaların %75' i perikardit tablosu ile başvurdu. Hematolojik tutulumu olan hastaların 70 (%72,9)'inde hemolitik anemi, 30 (%31,2)' unda lökopeni, 35 (%36,8)' inde lenfopeni, 16 (%16,8)'sında trombositopeni saptandı. Çocuklarda oral-nazal ülserler en nadir görülen klinik tablo olarak saptandı. Erkeklerde oral-nazal ülser görülme oranı %29,4 iken, kızlarda bu oran %7,6 idi. Bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (p=0,01). Pubertal dönemde nefrotik sendrom görülme olasılığı, prepubertal dönemde ise antikardiyolipin IgM pozitifliği istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (sırası ile p= 0.025, p=0.047). Hastaların sağlık kuruluşuna ilk başvurusunda tutulan sistemlere bakıldığında, en sık renal tutulum saptandı. Cinsiyet ve yaş ile tutulan eklem tipi karşılaştırıldığında, cinsiyetin tutulan eklem tipi üzerine anlamlı etkisi olmadığı, yaş açısından değerlendirildiğinde ise, pubertal dönemde ayak bileği tutulumunun prepubertal döneme göre anlamlı yüksek olduğu saptandı(p=0.04). Hastalarımızın böbrek biyopsi sonuçlarını incelediğimizde en sık Tip IV lupus nefriti saptanırken bunu sırasıyla Tip II, Tip V, Tip III, Tip VI ve Tip I izlemekteydi. Biyopsi yapılan 79 hastadan, 47 (%59,4)'si proliferatif ve 32 (%40,6)'si nde nonproliferatif renal tutulum saptandı. Bu iki grup arasında nefrit(p=0), proteinüri(p=0,004), hematüri(p=0,01), nefrotik sendrom(p=0,024), ilk başvuru kreatinin yüksekliği(p=0,006), ilk başvuru albümin düşüklüğü(p=0), nöropsikiyatrik tutulum(p=0,019), nöbet(p=0,008), hemolitik anemi(p=0,033) bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı. Hastalarımızın 13' ünde sessiz lupus nefriti tespit edildi. Renal tutulum bulguları ile takip edilen 76 hastanın 11 tanesinde son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) kliniği gelişti. Çalışmamızda 5, 10 ve 15 yıllık sağkalım oranı %91 olarak saptandı. Renal sağkalımları ise 5 yıllık %87, 10 ve 15 yıllık %71 olarak bulundu. Prognoz açısından değerlendirildiğinde, erkek vakaların son dönem böbrek yetmezliği gelişme ve ölüm oranlarının kızlardan yüksek olduğu saptandı. Yaşa göre karşılaştırma yapıldığında prepubertal dönemde ölüm oranı yüksekken, pubertal dönemde ise son dönem böbrek yetmezliği olma oranı daha yüksekti. Hastalarımızın 7' si izlem sırasında kaybedildi. Hastalarımızda ölüm nedeni olarak en sık sepsis saptandı. SONUÇ: Çalışmamızda, erkeklerde oral-nazal ülser kızlara göre daha nadir görülmüştür. Pubertal dönemde nefrotik sendrom ve ayak bileği tutulumu, prepubertal dönemde ise antikardiyolipin IgM pozitifliğinin daha sık eşlik ettiği görülmüştür. Proliferatif lupus nefritli olgularda proteinüri, hematüri, nefrotik sendrom, ilk başvuru kreatinin yüksekliği, ilk başvuru albümin düşüklüğü, nöropsikiyatrik tutulum, nöbet, hemolitik anemi daha sık görülmektedir. Tip V ve Tip VI lupus nefritli vakaların, son dönem böbrek yetmezliği olma oranının daha fazla olduğu saptanmıştır.
Özet (Çeviri)
ABSTRACT AIM: The aim of this study was to evaluate the epidemiological characteristics, clinical and laboratory findings, prognosis, and survival outcomes of patients with systemic lupus erythematosus (SLE) in a retrospective manner. METHODS: A retrospective analysis was conducted on the data of 96 patients diagnosed with SLE according to the updated 1997 American College of Rheumatology (ACR) criteria and followed and treated in the Nephrology Department of our hospital between January 1990 and October 2013. Demographic information, gender, age, date of initial symptom onset suggestive of SLE, date of diagnosis, presence of ACR SLE criteria at the time of diagnosis, organ involvement, autoantibody and laboratory profiles, renal biopsy results, treatments received, follow-up duration, prognosis, causes of death, and survival durations were recorded. RESULTS: Of the patients, 79 (82.3%) were female and 17 (17.7%) were male. The female-to-male ratio was 4.6:1, and the mean age at diagnosis was 11.9 ± 3.4 years. The age range of the patients was between 3 and 18 years, with the youngest patient being 3 years old and the oldest patient being 18 years old. Among the patients, 37 (38.5%) were prepubertal, with 27 (73%) females and 10 (27%) males; 59 (61.5%) were pubertal, with 52 (88.1%) females and 7 (11.9%) males. Malar rash was observed in 50 (52.1%) patients, discoid rash in 15 (15.6%), photosensitivity in 13 (13.5%), oral-nasal ulcers in 11 (11.5%), joint involvement in 45 (46.9%), cardiac involvement in 16 (16.6%), pleurisy in 12 (12%), renal involvement in 76 (79.2%), neuropsychiatric involvement in 24 (25%), hematological involvement in 72 (75%), ANA positivity in 87 (90.6%), and anti-dsDNA positivity in 69 (71.9%) patients. Among patients with cardiac involvement, 75% presented with pericarditis. Among patients with hematological involvement, 72.9% had hemolytic anemia, 31.2% had leukopenia, 36.8% had lymphopenia, and 16.8% had thrombocytopenia. Oral-nasal ulcers were found to be the least common clinical manifestation in children. The rate of oral-nasal ulcers was 29.4% in males and 7.6% in females, and this difference was statistically significant (p=0.01). The likelihood of developing nephrotic syndrome was statistically significantly higher in the pubertal period, while antiphospholipid IgM positivity was significantly higher in the prepubertal period (p=0.025 and p=0.047, respectively). Renal involvement was the most common manifestation at the initial presentation to healthcare facilities. Comparison of joint involvement by gender and age revealed that gender did not have a significant effect on the type of joint involvement, but ankle joint involvement was significantly higher in the pubertal period compared to the prepubertal period (p=0.04). When evaluating the renal biopsy results of our patients, Type IV lupus nephritis was the most common, followed by Type II, Type V, Type III, Type VI, and Type I. Among the 79 patients who underwent biopsy, 47 (59.4%) had proliferative and 32 (40.6%) had nonproliferative renal involvement. There were statistically significant differences between these two groups in terms of nephritis (p=0), proteinuria (p=0.004), hematuria (p=0.01), nephrotic syndrome (p=0.024), elevated initial creatinine (p=0.006), low initial albumin (p=0), neuropsychiatric involvement (p=0.019), seizures (p=0.008), and hemolytic anemia (p=0.033). Silent lupus nephritis was detected in 13 of our patients. Among the 76 patients followed with renal involvement, end-stage renal failure developed in 11 cases. The 5-, 10-, and 15-year survival rates were found to be 91%. The renal survival rates were 87% at 5 years and 71% at 10 and 15 years. In terms of prognosis, it was observed that the rates of end-stage renal failure and death were higher in male cases compared to females. When comparing by age, the mortality rate was higher in the prepubertal period, while the rate of end-stage renal failure was higher in the pubertal period. Seven of our patients were lost to follow-up. Sepsis was the most common cause of death among our patients. CONCLUSION: In our study, oral-nasal ulcers were found to be less common in males compared to females. Nephrotic syndrome and ankle joint involvement were more frequently observed in the pubertal period, while antiphospholipid IgM positivity was more common in the prepubertal period. Proteinuria, hematuria, nephrotic syndrome, elevated initial creatinine, low initial albumin, neuropsychiatric involvement, seizures, and hemolytic anemia were more frequently observed in cases with proliferative lupus nephritis. Patients with Type V and Type VI lupus nephritis had a higher rate of end-stage renal failure.
Benzer Tezler
- BCG tedavisi verilen mesane T1 yüksek dereceli ürotelyal karsinomlu hastalarda nestin ekspresyonunun prognostik önemi
Prognostic significance of nestin expression in PT1 high-grade bladder urothelial carcinoma patients treated with BCG
VOLKAN ŞEN
- Türkiye'de sosyal güvenlik sistemindeki aksaklıklar
Mulfunctions in social security system in Turkey
SEZAİ DEMİR
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriSüleyman Demirel ÜniversitesiÇalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HÜSEYİN AKYILDIZ
- İstanbul'da 1987-2007 dönemi için bir konut tarihi anlatısı
A narrative for housing history in Istanbul between 1987-2007
ZEYNEP ATAŞ
- A critical assessment of Turkey's migration regime: Securitization versus human rights?
Türkiye'nin göç rejiminin eleştirel bir değerlendirmesi: Güvenlikleştirmeye karşı insan hakları?
KÜBRA AYDINLI
Yüksek Lisans
İngilizce
2015
Siyasal BilimlerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiAvrupa Çalışmaları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OSMAN GALİP YALMAN
- Evaluating the technical efficiency of Turkish deposit banks: An application of dea and panel data regression
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat bankalarının teknik verimlilik analizi: Veri zarflama analizi ve sabit etki panel veri tekniği
HATİCE İPEK
Yüksek Lisans
İngilizce
2013
BankacılıkKoç Üniversitesiİktisat Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. ÖZLEM OLGU AKDENİZ