Preparation and characterization of nano- and micro- particles for targeted drug delivery in cancer therapy
Kanser tedavisinde hedefli ilaç taşinimi için nano- ve mikro- parçaciklarin hazirlanmasi ve karakterizasyonu
- Tez No: 800595
- Danışmanlar: PROF. DR. SEVİM İŞÇİ TURUTOĞLU
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Fizik ve Fizik Mühendisliği, Physics and Physics Engineering
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Fizik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Fizik Mühendisliği Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 157
Özet
Kanserin hastayı güçten düşüren ve ölüme yol açabilen en yaygın hastalıklardan biri olduğu bilinmektedir, fakat kanser için en sık kullanılan tedavi yöntemlerinin halen istenmeyen ve ciddi yan etkilere neden olan ve sağlıklı dokuları veya organları etkileyebilen intravenöz kemoterapi ve/veya radyoterapi olduğu iyi bilinmektedir. Daha etkin ve daha az yan etkisi olan yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için yapılan araştırmalar literatürde çok sıkça karşımıza çıkmaktadır. Kanser tedavisini optimize etmek ve yan etkilerini azaltmak için en umut verici yöntemlerden biri olan hedeflendirilmiş ilaç taşınım yöntemi, hedef bölgedeki ilaç konsantrasyonunu yüksek tutarken sistemik konsantrasyonu en aza indirmeyi amaçlayan bir yöntemdir. Bu yöntemde halihazırda mevcut olan antitümör ilaçlarını hedeflendirilerek direkt tümör bölgesine ulaşmasını ve sadece bu bölgede etkinlik göstermesini sağladığı için en ümit veren ve gelecek vadeden yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Hedeflendirilmiş ilaç taşıma uygulamaları için parçacıkların ilaç taşıyıcı araçlar olarak kullanılması geleneksel ilaç uygulamalarına göre çeşitli avantajlara sahiptir ve kanser tedavisini pek çok yönden önemli ölçüde iyileştirebilir. Bu ilaç taşıyıcı partiküller; yüksek ilaç yükleme kapasitelerine sahiptirler, yüklenmiş ilaçları koruyabilmektedirler, sürekli ve/veya kontrollü ilaç salımı davranışı gösterebilirler. Bu avantajlı özelliklere ek olarak bu parçacıklar, pek çok farklı ilaç uygulama yolları ile uygulanabilirler, yüzeyleri kolaylıkla modifiye edilebilir ve tümör bölgelerine kolayca hedeflendirilebilirler. Pek çok avantajı olsa da parçacık bazlı ilaç taşıyıcı ajanlarının giderilmesi gereken dezavantajları da mevcuttur. örneğin; partiküllerin modifiye edilmemiş formlarındaki olası toksisite, hedef bölgede yetersiz birikim, immünojenisite, stabil olmayan partiküller, agregasyon vb. Bu tez kapsamında, kanser tedavisinden daha etkili ve verimli sonuçlar alabilmek için çeşitli tekniklerle hedeflendirilmiş ilaç ulaştırma araçları olarak farklı partiküller üretilmiş ve karakterize edilmiştir. Hedefimize ulaşmak için, nano ve mikro boyutlu birkaç farklı ilaç ulaştırma partikülü hazırlandı. İlaç ulaştırma partikül boyutuna bağlı olarak üretilen ürünler farklı fiziksel özelliklere, hedefleme stratejilerine, çalışma mekanizmalarına ve uygulama yollarına sahip olacağını belirtmek önemlidir. Tez kapsamında sözü geçen hedefe ilaç ulaştırma parçacıklarının üretimi için kil mineralleri (montmorillonit) ve demir oksit partikülleri kullanılmıştır. Demir oksit parçacıkları gibi manyetik parçacıkların ilaç ulaştırma parçacıkları olarak kullanmanın pek çok avantajı bulunmaktadır. Bu avantajlardan birkaçını sıralamak gerekirse: parçacıkların manyetik alan ile hedeflenebilir olmaları, uygulanan alternatif manyetik alanlar altında ısıtılabilir olmaları, görüntülenebilir olmaları gibi özellikleridir. Kil mineralleri ise biyouyumluluk, büyük miktarlarda ilacı adsorbe etme ve ilaç stabilitesini geliştirme, kontrollü ve/veya sürekli ilaç salım davranışı gibi özelliklere sahiptir. Bahsedilen özellikler hem demir oksit parçacıklarını hem de kil minerallerini hedefe ilaç ulaştırma ajanı olarak kullanılmaları için çok uygun olduklarını göstermektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, bu çalışma kapsamında kil mineralleri ve demir oksit partikülleri kullanılarak hem mikro hem de nanopartiküller üretilmiştir ve burada mikropartiküller transarteriyel kemoembolizasyon gibi doğrudan hedefleme yöntemlerinde kullanılmak için, nanopartiküller ise manyetik, aktif ve/veya pasif hedefleme yöntemlerinde kullanılmak için üretilmiştir. Hedefe ilaç ulaştırma ve salım uygulaması için her bir parçacığın en uygun formu, geleneksel, reolojik ve in vitro karakterizasyon, kolloidal davranışın ayarlanması, yüzey modifikasyonu vb. gibi yollarla elde edilmiştir. Tez kapsamında üretilen farklı hedeflenmiş ilaç ulaştırma partikülleri, kil mineralleri kullanılarak üretilen mikro ve nanopartiküller, demir oksit kullanılarak üretilen mikro ve nanopartiküller olarak özetlenebilir. Özetle, dört farklı yapıda parçacık üretilmiştir yani kil mineralleri kullanılarak hem nano hem de mikropartiküller üretilmiştir bunların yanı sıra demir oksit parçacıkları kullanılarak ta hem nano ve mikropartiküller üretilmiştir. Üretilen her parçacık hakkındaki bilgiler sonraki beş paragrafta kısaca özetlenmiştir. İlk olarak, saflaştırılmış sodyum montmorillonit kullanılarak hedefe ilaç ulaştıran ve aynı zamanda da X-ışınları altında görüntülenebilir olan mikropartiküller killere antitümör ilaçlar ve X-ışını görüntüleme ajanları yüklenerek üretildi. Parçacıkların boyutları transarteriyel kemoembolizasyon uygulamasına uygun olacak şekilde ayarlandı çünkü tümor bölgesinde embolizasyon olabilmesi için uygulanan parçacıkların belirli bir boyutta olması gerekiyordu. Parçacıkların boyutunun, antitümör ilaçların ve/veya radyo-opak kontrast maddenin montmorillonite üzerine adsorpsiyonu ile ayarlanabildiği ve parçacık boyutunun en az 10 kat büyütülebildiği gözlemlendi. Dolayısıyla, bu partiküllerin embolizasyon için uygun olduğu ve tümör vaskülatürünü tıkayabilir olduğu belirlendi. Kil mineralleri sağlıklı hücreler için önemli bir toksisite göstermezken, ilaç yüklü formları kanserli hücrelere karşı saf ilaç uygulamalarına çok benzer antitümör aktivite gösterdi. Ayrıca, üretilen mikropartiküllerin ilaç salım davranışının uzatılmış şekilde uzun bir periyot boyunca gerçekleştiği görüldü. Son olarak, parçacıklara adsorplanan X-ışını görüntüleme ajanları sayesinde üretilen parçacıkların Bilgisayarlı tomografi ile başarılı bir şekilde görüntülenebilir olduğu gösterildi. Özetle, üretilen görüntülenebilir mikroparçacıklar ile hedefe antitümör ilaç ulaştırılabileceği hem de embolizasyonun sağlanabileceği görülmüştür. Tümör bölgesine embolizasyon ve eş zamanlı olarak ilacın salınımı sayesinde tümörün progresif küçülmesine ve/veya nekrozuna neden olacağından üretilen parçacıkların transarteriyel kemoembolizasyon için başarılı bir şekilde kullanılabileceği görülmüştür. İkinci olarak, ham ve saflaştırılmış kalsiyum montmorillonitten hedeflenmiş ilaç ulaştırma partikülleri üretildi ve üretilen parçacıkların ilaç ulaştırma araçları olma potansiyelleri ve saflaştırmanın nihai ürün üzerindeki etkileri analiz edildi. Ham montmorillonitin saflaştırılmasının kimyasal kompozisyonu, katmanlar arası uzaklığı, yüzey ve adsorpsiyon özelliklerini etkilediği gözlemlendi. Hem saflaştırılmış hem de ham kalsiyum montmorillonitin, önemli miktarlarda antitümör ilaçları yükleyebildiği ve kanserli hücrelere karşı saf antitümör ilaçlara benzer performans gösterdiği belirlendi. Fakat, in vitro ilaç salım profilleri incelendiğinde, saflaştırılmış ve ham montmorillonitin ilaç salım davranışının farklı olduğunu gösterildi. İlaç salım profillerinde görülen bu fark, saflaştırmanın ilaç desorpsiyonu üzerinde etkisi olduğunu göstermiştir. Profiller birbirinden farklı olsa da iki parçacığın ilaç salım davranışlarının uzatılmış şekilde olduğu ve uzun bir periyot boyunca gerçekleştiği görüldü. Üretilen parçacıkların normal hücrelere karşı sitotoksisitesine bakıldığında hem ham hem de saflaştırılmış montmorillonitin düşük konsantrasyonlarda önemli bir toksisite göstermediği saptanmıştır. Ancak yüksek konsantrasyonlarda, hem ham hem de saflaştırılmış montmorillonit tedavileri, normal hücre canlılığında önemli bir azalma gösterdiği belirlenmiştir. Ham ve saflaştırılmış montmorillonitin ilaç yükleme kapasitesinin yüksek olduğu ve ilaç yüklenmiş formlarının kanser hücrelerine karşı saf antitümör ilacı kadar etkili olduğu belirlendi. Her iki parçacığın da hedefe ilaç ulaştırma parçacığı olarak kullanılabilecek potansiyele sahip olduğu fakat spesifik uygulama için hangisinin en uygun olduğunu seçmeden önce ilaç salım davranışlarını dikkate alınması gerektiği gözlemlenmiştir. Bir sonraki çalışmada ise hem mikro hem de nano demir oksit parçacıkları kullanılarak transarteriyel kemoembolizasyon ve manyetik hipertermi için uygun demir oksit bazlı mikroparçacıklar üretildi. Embolizasyona uygun mikro boyutta parçacıklar üretebilmek için hem mikro hem de nano demir oksit parçacıkları kullanılarak iki ayrı mikropartikül üretilmiştir. Mikro ve nano demir oksitler kendi içlerinde bir polimer ile birbirine bağlandı ve bu bağlı yapı başka bir polimer kullanılarak sarıldı. En son olarak polimerler ile sarılmış ve bağlanmış yapılara antitümör ilaçlar yüklendi. Hem mikro hem de nano demir oksit partiküllerinden üretilen embolizasyon partiküllerinin, farklı ilaç yükleme kapasitesi ve boyutsal değişkenlik sergilediği belirlenmiştir. Bu farklılıklardan bağımsız olarak, her iki parçacığın da uygun ilaç salım davranışlarına, manyetik hipertermi uygulamalarında kullanılmak için uygun özelliklere, arteriyel oklüzyona ve embolizasyon için uygun boyutlara sahip olduğu gösterilmiştir. Üretilen her iki partikülün hedeflenen tümör bölgesine ilaç ulaştırma ajanları olarak kullanılabileceği, kemoembolizasyon ve hipertermi uygulamaları için uygun oldukları gösterilmiştir. Bu parçacıkların geleneksel olarak kullanılan polimerik boncuklara göre avantajı, kullanılan demir oksit parçacıklarının manyetik hipertermiyi indükleyebilmesi ve MRI altında görüntülenebilir olmasıdır ve transarteriyel kemoembolizaston uygulamalarının sonucunu önemli ölçüde iyileştirme potansiyelleri çok yüksektir. Bir sonraki çalışmada ise demir oksit nanoparçacıkları, birkaç farklı biyopolimer ve bir antitümör ilacı kullanılarak hedeflendirilmiş ilaç ulaştırma için uygun manyetik nanoparçacıklar üretilmiştir. Nanopartiküller farklı polimerlerle kaplandı ve polimer kaplı yüzeylere ilaçlar yüklendikten sonra üretilen parçacıklarıda kaplamanın etkisi ve her bir polimerin nihai ürün üzerindeki etkisi analiz edilmiştir. Seçilen polimerlerin her biri ya anyonik, ya katyonik ya da noniyonik yapıda olacak şekilde seçilmiştir ve sonuçlar, nihai ürün özelliklerinde polimer tipine bağlı olarak çeşitli farklılıklar olduğunu göstermiştir. Anyonik olan polimer hariç diğer polimerler partikül yüzeylerini tamamen kaplamış olsa da, çalışmalarımız, katyonik polimerlerin hedeflendirilmiş ilaç ulaştırma uygulamaları için daha uygun olabileceğini gösterdi. Katyonik polimer partikül yüzeylerini tamamen kaplamakla kalmayıp normal hücrelere karşı toksisitelerini diğer anyonik ve iyonik olmayan polimerlerden daha fazla azalttığı belirlenmiştir. Bununla birlikte katyonik polimer kaplamasının partiküller üzerine antitümör ilaç yüklenmesine izin verdiği ve kanser hücrelerine saf antitümör ilaçlara benzer şekilde etki ettiği gözlemlendi. Ayrıca katyonik polimer ile kaplanan parçacıkların manyetizasyonunun önemli bir ölçüde değişmediği görülmüştür, bu da parçacıkların uygulanan manyetik alanlar ile hedeflenen bölgeye ulaştırılmasını ve istenirse bu bölgede hipertermi oluşturmasına izin vereceğini göstermiştir. Son olarak, manyetik demir oksit nanoparçacıklarının aktif olarak hedeflenen formları üretilmiş ve karakterize edilmiştir. Bu parçacıkların üretimi için demir oksit nanoparçacıkları, birkaç farklı biyopolimer (PVP ve PVA), hedefleme ajanları (Folik asit veya -Estradiol) ve bir antitümör ilacı kullanıldı. Folik asit veya -Estradiol kullanılmasının sebebi meme kanseri hücrelerini yani bu hücrelerde yüksek oranda ifade edilen folat veya östrojen reseptörlerini hedeflemek ve hedef bölgede ligand-reseptör bağlanması elde etmektir. Sonuçlar, ligandlarının partikül yüzeylerine tutturulmasının, dispersiyonları stabilize ettiğini ve ayrıca hedef ligandları olmayan partiküllere kıyasla antitümör aktiviteyi önemli düzeyde arttırdığını göstermiştir. Bu tezde yapılan çalışmalar, kil minerallerinin ve manyetik parçacıkların benzersiz özelliklerinden yararlanılarak, istenen hemen hemen tüm hedefleme stratejilerine (aktif, pasif, doğrudan ve/veya manyetik) ve tercih edilen ilaç uygulama şekline uygun hedeflendirilmiş ilaç ulaştırıma ve salım partiküllerinin üretiminin başarılı bir şekilde üretilebileceğini göstermiştir. Özetle, bu tez kapsamında çeşitli hedeflendirilmiş ilaç ulaştırma stratejilerine uygun mikro ve nanopartiküllerin başarıyla üretilebildiği gösterilmiştir.
Özet (Çeviri)
It is well established that cancer is one of the most common and debilitating diseases with high mortality rates, and yet the most commonly used therapy method for cancer is intravenous chemotherapy and/or radiotherapy, which causes unwanted and serious side effects and can affect healthy tissues or organs. Seek for new therapy methods with higher efficiency and fewer side effects still continues to be popular amongst researchers. One of the most promising methods to optimize cancer treatment is targeted drug delivery of already available antitumor drugs, which aims to minimize systemic concentration while increasing drug concentration at the target site. Hence, reducing the side effects while increasing the therapeutic effect of the antitumor drugs. Particle-based targeted drug delivery systems have various advantages over conventional drugs and can significantly improve cancer therapy in various ways. These drug carrier particles can provide many advantages such as; high drug capasities, protection of loaded drugs, sustained and/or controlled drug release, possible variable routes of administration, ease of surface modification, precise targeting to tumor sites, etc. Although particle-based drug delivery is a popular research subject, there are still several limitations to particle-based drug delivery applications such as; possible toxicity of particles in their unmodified form, possibility, insufficient accumulation at the target site, immunogenicity, unstable particles, aggregation, etc. If these disadvantages could be eliminated and/or significantly reduced targeted drug delivery applications could be highly efficient and effective in cancer therapy. In the scope of this thesis particulate-based targeted drug delivery vehicles were produced via several techniques and characterized in order to achieve effective and efficient cancer treatment. To ensure our objective, nano- and micro-sized drug delivery particles were prepared, which depending on the size will have different physical properties, targeting strategies, working mechanisms, and administration routes. Clay minerals (montmorillonite) and iron oxide particles were used separately to produce both nano- and micro-particles for drug delivery applications. Lures of using magnetic particles such as iron oxide particles are that they are magnetically targetable, heatable under applied alternating magnetic fields, imageable, etc. And clay minerals also possess attractive properties such as; good biocompatibility, the ability to adsorb large amounts of drugs and improve drug stability, controlled and/or sustained release behavior, etc. Four different targeted drug delivery particles were produced during this thesis for different types of targeting strategies and administration routes. Iron oxide-based and clay-based microparticles were produced for direct targeting such as transarterial chemoembolization and Iron oxide-based and clay-based nanoparticles were produced for magnetic, active, and/or passive targeting. The most suitable form of each particle for the desired targeted drug delivery application was obtained via conventional, rheological, and in vitro characterization, tuning colloidal behavior, surface modification, etc. Different types of targeted drug delivery particles that were produced for this thesis comprise of montmorillonite-based microparticles, montmorillonite-based nanoparticles, iron oxide-based microparticles, and iron oxide-based nanoparticles, which were explained in chapters 2,3,4 and 5-7, respectively. Each particle is briefly summarized in the following 5 paragraphs. Drug-delivering montmorillonite-based microparticles that are also imageable were produced and characterized and the results indicated that these microparticles can be utilized for imaging or targeted drug delivery applications such as transcatheter arterial chemoembolization. Furthermore, the adsorption of antitumor drugs and/or radio-opaque contrast material onto montmorillonite influenced particle size and could be modified to the desired size for specific applications. So, these particles were suitable for embolization and can occlude tumor vasculature. The traceability of particles via CT was successful and precise. Moreover, the drug release behaviors of montmorillonite-based microparticles were sustained over a long period of time and were able to exhibit antitumor activity as the pure drug against cancerous cells. The adsorbed antitumor drug on the particles caused both devascularization and simultaneous release of the drug around the tumor site which was predicted to cause progressive shrinkage and/or necrosis of the tumor while the shrinkage of the tumor can be monitored by the imageable particles. Targeted drug delivery particles from raw and purified montmorillonite were produced and their potential to be delivery vehicles and effects of purification on the final product were analyzed. The results showed that the chemical composition, interlayer spaces, surface, and adsorption properties of raw montmorillonite were altered during purification. Both purified and raw montmorillonite Were able to load significant amounts of antitumor drugs and perform similarly to pure antitumor drugs against cancerous cells. However, In vitro drug release profiles indicated that purified and raw montmorillonite drug release behavior was different over 20 days which indicates that purification had an effect on desorption. In addition, cytotoxicity tests using normal cells revealed that raw and purified montmorillonite did not significantly affect cell viability at low concentrations, but at high concentrations, both treatments significantly decreased cell viability. Both drug loaded forms of raw and purified montmorillonite were effective as the pure antitumor drug, but it is important to take their release behavior into account before deciding which formulation is most suitable for the specific application. Iron oxide based microparticles suitable for transcatheter chemoembolization and magnetic hyperthermia were produced via utilizing both micro- and nano-iron oxide particles. Particles were linked together with a polymer and later enveloped using another polymer to obtain particle sizes suitable for embolization. Embolization particles produced from both micro- and nano-iron oxide particles exhibited different drug loading capacities and dimensional variance. Regardless of these differences, they both demonstrated favorable drug releasing behaviors, the ability to induce magnetic hyperthermia, could achieve arterial occlusion, etc. Both chemoembolic particles showed that they might be successfully utilized in chemoembolization and hyperthermia procedures. Furthermore, magnetic nanoparticles suitable for targeted drug delivery were produced using iron oxide nanoparticles, several different biopolymers, and an antitumor drug. Nanoparticles were coated with different polymers and drugs were loaded onto polymer-coated surfaces. The effect of coating and each polymer's effect on the final product was analyzed. Polymers that were chosen were each either anionic, cationic or nonionic in nature and results indicated that there were several differences in the final product properties depending on the polymer type. Although almost all polymers except anionic ones, completely covered particle surfaces, our studies indicated that cationic polymers may be more suitable for targeted delivery applications. The cationic polymer was able to completely cover particle surfaces and reduce particle toxicity to normal cells more than anionic and nonionic polymers. Furthermore, cationic polymer also allowed antitumor drug loading on the particles and drug-loaded particles were effective enough similar to pure antitumor drugs. Additionally, the magnetism of the particles was not considerably diminished by the cationic polymer coatings, allowing the particles to be guided to the appropriate location by applied magnetic fields and induction of hy hyperthermia if desired. Finally, actively targeted forms of magnetic iron oxide nanoparticles were produced using several different biopolymers (PVP and PVA), targeting agents (Folic acid or - Estradiol) and an antitumor drug in order to target folate or estrogen receptors that are highly expressed on certain breast cancers and achieve ligand-receptor binding at the target site. Results indicated that incorporation of targeting ligands onto particle surfaces stabilized the dispersions and also increased antitumor activity compared to particles without targeting ligands. Which suggests that incorporation of Folic acid or - Estradiol enhanced antitumor drug activity while stabilizing state of the dispersions. Studies carried out in this thesis indicated that the production of targeted drug delivery particles suitable for almost all desired targeting strategies (active, passive, direct, and/or magnetic) and preferred modes of drug administration can be successfully produced by exploiting the unique properties of clay minerals and/or magnetic particles. In sum, micro- and nano-particles suitable for various strategies of targeted drug delivery applications were successfully produced within the scope of this thesis. All particles produced for this study exhibited an advantageous combination of properties to be utilized as drug delivery vehicles to the target site.
Benzer Tezler
- Kitosan/ZnFe2O4 nanokompozit malzemesi hazırlanması, karakterizasyonu ve kanser ilacı yüklenen malzemeden ilaç salımının incelenmesi
Preparation, characterization and examination of drug release from cancer drug loaded nanocomposite chitosan/ZnFe2O4 material
MERVE ECE TEMELKURAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Biyokimyaİstanbul Teknik ÜniversitesiKimya Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FATMA BEDİA BERKER
ÖĞR. GÖR. ZEYNEP KALAYCIOĞLU
- Hedefli kanser tedavisine yönelik kil katkılı nanopartikül üretimi ve modellenmesi
Production and modeling of clay additive nanoparticle for targeted cancer treatment
DENİZ KARATAŞ
Doktora
Türkçe
2017
Biyokimyaİstanbul Teknik ÜniversitesiCevher Hazırlama Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET SABRİ ÇELİK
DOÇ. DR. ADEM TEKİN
- E vitamininin elektrodöndürme yöntemiyle enkapsülasyonu ve elektrodöndürmeyi etkileyen parametrelerin incelenmesi, nanoliflerin karakterizasyonu
Nanoencapsulation of vitamin E via electrospinning and the investigation of factors affecting electrospinning, characterization of nanofibers
TUĞBA YILMAZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Gıda Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiGıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FİLİZ ALTAY
- İlaç salımı için Mitomisin C baskılanmış manyetik partikül gömülü kriyojellerin hazırlanması
Preparation of Mitomycin C imprinted magnetic particle embedded cryogels for drug release
MUSTAFA BURAK YÜRÜKSOY
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
BiyokimyaHacettepe ÜniversitesiNanoteknoloji ve Nanotıp Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ADİL DENİZLİ
- Sitrat-nitrat yanma yöntemiyle yitriyum katkılı seryum oksit elektrolit malzemelerin hazırlanması ve karakterizasyonu
Preparation and characterization of yttrium doupted cerium oxide electrolyte materials by citrate-nitrate combustion method
FERİDE MAHFUS
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Kimyaİstanbul Üniversitesi-CerrahpaşaKimya Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. TUBA GÜRKAYNAK ALTINÇEKİÇ