Geri Dön

Cenab Şehabeddin'in şiirleri üzerinde bir araştırma

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 8151
  2. Yazar: HASAN AKAY
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ZEYNEP KERMAN
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Türk Dili ve Edebiyatı, Turkish Language and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1989
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 882

Özet

Divan edebiyatı ile tefekkür tarzına bir nevi reaksiyon olarak doğmuş yenileşme hareketinin edebî faaliyet ismi olarak belirlenen Tanzimat edebiyatı,yeni bir zihniyet»yeni bir edebiyat»sanat ve hayat görüşünün müdafii sanat ve hareket adamlarıyla ortaya konulmuş tur «Bu yeni zihniyetJ.e onun tesis ettiği Üslûbu gazete veya basın organları tespit ve tayin etmiştir.Bu sadece bir yeni zihniyetin öncekilerden tamamen farklı bir teknik güçle geniş bir kalabalığa hitap etme imkanına kavuşması değil,bu vb. birçok prensiple beraber»hayatın ve düşüncenin ayrıntı ve mahrem telakki edilen bazı yanlarının da artık ortaya çıkarılması,bir başka ifadeyle dört duvarın halk gözünde şeffaflaştırılması demektir.“Yeni”ve“Yenileşme”kelimeleriyle karşılanan sözkonusu edebiyat ve zihniyet muhtelif hüviyetlerin gerçekleştirdikleri muhtelif tezahürlerle devam etmiştir :Şinâsî,Nâmık Kemal ve Ziya Paşa'nın temsil ettikleri politik ve sosyal fikirler devrini,Abdülhak Hâmid ve Recaizâde'nin ifade ettikleri romantik,büyük ihtiraslar ve içli ıztıraplar devrini,ara-neslin eserlerinde tezahür eden günlük,alelade,realist veya küçük hassasiyetler devrini idrak etmiş ve kaynağı aynı ışık pınarı(:Batı) olan fakat talî hususlarda kendine mahsus bir başka edebî,harsî,tahefeüsî devre teşkil eden Servet-i Fünûn dönemine kadar sürmüştür.Bu süreklilik içinde görünen üç devrenin karakteristiğini kısaca tespit etmek,en azından özet ve değerlendirme açısından bir gereklilik arzetmektedir. Sözkonusu devrelerin hemen hepsi için asıl kaynak,daha doğrusu şahdamarı Batı edebiyat»siyaset ve tefekkürüdür»ancak bunun tecellî ettiği beşerî ve edebî vasat.,farklılıklarla zengin ve dikkate şayan bir manzara görünümü vermektedir.Bu devrelerin karakteristiğinde şunlar görulur:Klasik ifade şekilleri içinde,sosyal fayda.belli bir f iki r, ahlâk-ve hakikate,tabiat ve akla uygunluk gibi değerler ve bunların ifade asacı olarak nesrin seçilmesi;ferdî ihtiras ve ıstırapların daha çok tere- cih edilen nazımla dile getirilmesi,şahsî ve şiddetli his- lerin.rûhî veya psikolojik gerçeğin keşfinin,faydalı olandan çok güzelliğin.ahlâkî veya dînî olan meseleler yerine felsefî ve metafizik meselelerin ikâme edilmesi;sakin günde lik hislerin,dünyevî hayata bağlı düşüncelerin terennüm edilmeye başlanması,1873-1877 yıllarının küçük hassasiyetlerine, fakr u zaruret içinde hisleri de hayalleri gibi incelen âşık ve veremli ruhların ezik görünümlerine ve nihayet 1885-1895 yılları arasında romantiklerden yapılmış tercümelerle beslenen Türk dilinin yeni duyuş ve düşünüş tarzına geçişine ait olmak üzere Uç karakteristik devre belir!enebilir.îlk iki devrin Servet-i Fünfin'a geçişte köprü oluşturan iki aslî fikri Hâmid ve Recaizâde'den alınmıştırrHamid'in görünenin ardında görünmeyeni keşfe çalışması,mSverâ ve tabiattistüne bağlılığı,mücerrede karşı aşırı temayül göstermesi ile Hercai zade1 nin Tanzimat'tan sonraki Türk edebiyatının bir tür sade estetiğini yapan ve Servet-i Fünfln hassasiyetine zemin hazırlayan,yani biri muhtevayı diğeri şekli esas alan iki farklı estetik tavır yerine şekil ardındaki ruha önem vermenin bir tezahürü olan yeni şiir görüşünü ifade eden sözleri ve mensur şiirin doğmasına sebep olan tasarrufları iki devrin ana damarlarını ortaya koymaktadır.Bu devreler de dahil olmak üzere kendilerinden önceki hemen hemen hiçbir edebî zümre -takdirin ve tesadüflerin tesiri de hesaplanmak şartıyla- Servet-i Fün?n zümresi kadar kısa bi|r zamanda öyle bir insicamlı birlik ve edebiyat oluşturamamıştır. Cenab Şahabeddin,Tanzimat»tan sonra Batı tesirinde ortaya çıkan ve gelişen yeni Türk edebiyatı içinde bilhassa 1895-1901 yılları arasında Servet-i Fünûn adlı dergide gösterdikleri yoğun,ısrarlı ve aralıksız çalışmalarıyla kendin-den öncekilere nazaran yeni“bir edebî devir ve çığır açan Servet_i Fünûn nesline mensup bir sanatkardır.O,aslında tahsil için gittiği Paris'ten döndükten sonra kendisine ve dolayısıyla nesline mahsus inkılâpları gerçekleştirme im¬ kânı bulmuştur.Bu neslin teşekkülünde onun da büyük katkısı vardır,ancak bir edebî zümre olarak ortaya çıkışlarında hiç şüphesiz ondan önce gelen edebî devre ile bilhassa Recaizâde- nin büyük tesiri olmuştur.Bu bakımdan,Servet-i Füntin nesli¬ ni birleştirici ve ayırıcı unsurlar üzerinde geniş incele¬ meler yapılmıştır.Bu nesil,denilebilir ki,Batı dil ve ede¬ biyatını, duyu ş ve düşünüş tarzını daha lise seviyesinde 1- ken öğrenmeye başlamış,muntazam ve iyi bir tahsil hayatı geçirmiş,Batılı eserleri asıllarından okuma fırsatını bul¬ muş,aldıkları zihnî terbiyenin aynı veya benzer kaynaklar¬ dan beslenmiş olması sebebiyle bir nevi zihnî terbiye,zevk, ideal ve hayata bakış ortaklığı oluşturmuş,idrak ettikleri Abdülhamid devrinin hususî şartları içinde,zamanın kendile¬ rinde mevcut olanı besleyip ortaya çıkardığı yakın hassasi¬ yetlere sahip bir edebî zümre özelliğine bürünmüş,edebî bir mektep tesis etmiştir.Ayağı yukarı aynı sosyal tabakadan,ya- ni orta halli ailelerden gelmiş olmaları, hastalık dere¬ cesinde hassas bu ruhları birbirine bağlayan ve üzerinde du¬ rulması gereken bir vakıadır.Bu bakımdan,tesadüfî bahtiyar¬ lıkların dışında kalan hususların da değerlendirilmesi ge¬ reklidir.Bu nesli birleştiren hususlar yanında ayıran hu¬ suslar da vardı:Her biri ayrı bir mizaç,kültür birikimi,zi¬ hin işleyişi.kabiliyet ve alışkanlık sahibi idiler.Duyuş,dü¬ şünüş ve ifade ediş tarzlarının ortak hissede toplanabilecek yakınlıklarına rağmen.şahsiyet farklılıklarının ve bazı ko¬ nulardaki tercihlerinin -gittikçe ayrı yönde belirginlik ka zanan- muhtelif tezahürleri de sözkonusudur.O halde Cenab'ın nesil arkadaşları,kendinden öncekiler -hattâ sonrakiler» ile kıyaslandığında yeni,orijinal,değerli ve dikkate değer taraf-larının olup olmadığı ve bunun nelerden ibaret olduğunu, bunların da Türk edebiyatı, şiir tarihi açısından kıymetini değerlendirmeye katmak gerekmektedir. Burada hemen belirtmemiz gerekir ki Cenab Şahabeddin'ln içinde yer aldığı nesilden evvel, Batı edebiyatından şekil, muhteva, üslûp ve benzeri KuİEBİarda birçok yenilikler ge tirmiş ve ^edebiyatın çehresini değiştirmiş olan üç nesil dâ ima hatırlanmalıdır. Çünkü Birinci, ikinci Tanzimat nesli ile ara -nesle mensup olanların Batı dili erinden, Batı kültürün den, düşünüş tarzından yaptıkları tef ahhuslar, tercümeler, yeni bir yazı dilinin, yani Divan üslûbundan farklı bir düşünüş ve dünya görüşünün teşekkülünde önemli ölçüde rol oynamışlar dır: S er ve t -i Fünün'dan önce realist akım edebiyatımıza gir- miş.hayatı ve tabiatı objektif bir bakış açısıyla tasvir ve tasavvur eden edebi numuneler ortaya konulmuştur. İlk Tanzimat neslinin büyük edebiyat inkılâpçısı Namık Kemal'in idealizmi, Abdülhak Hâmid'in edebiyata âhireti ve metafizik tandanslı felsefî endîşeleri sokan manevî, mâ verâ î hatta semavî ve şah sî sanat telakkisi, daha sonra Beşîr Puad'ın baş tacı ettiği pozitivist felsefe veya materyalist görüşün -kopyacı bir zito niyet içinde- edebiyatta ikame edilmesi gibi merhalelerden sonra, sosyal ve siyâsî hareketlere olduğu kadar mâverflî ve manevî hayata iltifat etmeyen, millî ve manevî değerlere gön lünü veya zihnini kapayan, kendi sanat ve hayat dünyalarında aşk, sanat ve oyunla oyalanmakla mest, sosyal şartların ve in karcılığın beslediği can sıkın tısını, manevî ıztırabı(angoısse) atmaya veya uçurumlarının rengini değiştirerek tesellî vade den bir derinliğe eriştirmeye temayül gösteren,uzak ülkelere -yurt dışına- gitme şevkinin hayalî saadetiyle mesut olmaya çalışan, başka bir ifadeyle manevî ve iç seyahat gibi haricî seyahati de gerçekleştiremeyen Servet-i Fünün nesli düşünüş ve duyuş merhalesi gelmiştir. Hayalî saadet ülkelerine veya cennetlere karşı duyulan âtıl şevki aşıp bedbinliği safdışı edemeyen bu yeni tasvir ve tasavvurlar bahçesi ^.elbette yeni bi» hassasiyet ve üslûbu yansıtacaktır. ^Zira yeni bir zihniye te göre tanzim edilmiştir, 113”Sanat için sanat“ anlayışının hakim olduğu bir e- debî devre tesis eden Servet-i Fünün şair ve muharrirleri nin bu edebiyattaki tesirlerinin ve getirdiği yeniliklerinin ölçüsü üzerinde muhtelif fikirler ileri sürülmüştür. Bunların büyük çoğunluğuna göre ortak kanaat şudur:Cenab Şahabeddin diğerlerine nazaran daha sanatkardır, hâlis şiire çok daha yakındır.Âvrupâî estetiğin edebiyat ve şiir dünyamıza gir mesinde onun büyük rolü olmuştur; sosyal gayeden uzak ve tama men güzelliği hedef edinmiş estetik gayeye yönelik şiir telak kisinin edebiyatı mika girmesinde öncülük etmiştir;])! van ede- biyatındakil eri andırır tarzda söz oyunlarıyla uğraşmaya, sa nat yapmağa, mahir bir kuyumcu edâs^La dili işlemeye azamî gayret sarfetmiştir;kuvvetli müşahede kabiliyeti sayesinde eriştiği kavrayışı en uygun kelime ve ifadeleri seçerek an latabilmeyi başarmıştır;Batı,dan yeni şekillerle birlikte ye ni bir ruh nakli yapan iki mühim sanatkardan biri odur. Bütün bunlar -ve sözkonusu edeceğimiz diğer hususlar sebebiyle- Cenab,Ealid Ziya' dan sonra en büyük pay sahibi şâir olarak telakki edilmiş, bu neslin nâzımının ise Fikret olduğu tes cil edilmiştir. Servet-i Fünûn bir üslûp teceddüdünden önce bir his teceddüdü demektir. Hemen hiçbir neslin sanatkarları bu nesil kadar üslûp meselesi üzerinde durma mı şiardır. Bu yalnız yeni bir hassasiyetin ifade edilişi değil, yeni tarzda ifade ediliş tarzı anlamına gelmektedir. Onlardan önce de üslûp konusu üzerin de düşünenler olmuştur. Namık Kemal'in, M.Nâcî'nin.ReeaizSde'nin görüşleri bunun açık mİBalidir.HattS Divan edebiyat ve şiiri nin de kendine mahsus bir üslûbu bulunduğunu söyleyebiliriz: Bu ”ortak üslup“ tur, ortak bir kültür ve medeniyet dâiresinde bulunmaktan, aynı manevî atmosferi teneffüs etmekten ileri ge len bir ifade ortaklığı »mazmunlarla sembollerin ortaklaşa ör düğü bir anlatış biçimi..Beşli İçinde bu hususta en hassas olan Cenabadır, ancak üslûbun aslî unsurlarından dil üzerinde en ih malkar olan-veya yanılan-da yine Cenab'dır. THalid Ziya'nm Servet-i Fünûn nesrinde oynadığı ro lü şiirde oynamış olan Cenab* in Türk şiirine getirdiği yeni liklerden biri -hattâ en önemlisi -.Türk edebiyatında o za mana kadar kullanılmamış orijinal, yeni terkipleri, isim ve sı fat tamlamalarını şiirde kullanmış olmasıdır. Onun kullandığı kelime ve terkiplerin tenkit edilmesi, bu terkiplerin ardında görülen yeni hayal, tasavvur, ima 3 ve düşünüşün de tenkit edil mesi d em ekti. Cenab, seçtiği kelime veı terkipler sayesinde ta mamıyla şahsî, yeni, çok ince işlenmiş bir üslûp meydana ge tirmiştir. Bu üslûp önce şiddetli hücumlara hedef olmuş, ancak Batı şiirini ve üslûbunu tanıyan gençler tarafından taklit edilmeye başlandığında ta'riz ve hücumların arkası kesilmiş tir. Gerçekten de Cenab'da,daha önceki Türk yazarlarında pek görülmeyen bir üslûp cehdine rastlanır. Eserlerinin müsvedde lerinde bile bu üslûp cehdi açıkça kendini göstermektedir. Cenab' m, günlük dilde kullanılmayan kelime ve terkipleri bir araya getirdiği birçok defteri vardır. Onun neşrettiği şiir lerinin, müsvedd el eriyle olan farkı, üslûp işçiliğinin açık de lillerinden biridir. Cenab için önemli olan husus, konu değil, konunun yeni ve orijinal biçimde işlenmiş olma sı dır. Onunla Tevfik Fikret arasındaki en büyük fark da buradadır. Fikret'in hayat görüşü, konularının seçiminde en büyük pay sahibidir. Ce nab da kendi görüşüne göre konu belirler, ancak onu sanat ve es tetik bakışının ardına koyar, gizi er. Böylelikle ses ve mûsikî ye dayalı anlayışı -tereddüd, gölge, ışık ve ses birliği içinde- estetik endişeler yüzünden sanatkârâne bir görünüm hâlinde ortaya çıkma fırsatı bulur. Servet -i Fünûn şiirine orijinal »yeni imajlar »hayal ve tasavvurlar, alegori ve semboller sokan da Cenab Şahabed- din'dir.O sadece üslûp bakımından değil, şiir penceresinden dünyayı seyrediş hususunda da bütün Servet-i Pünûn şairlerine müessir olmuştur. Eşyada ilk defa yeni ve canlı renkler gören, ?^Hruhî halleri renkli manzaralar hâlinde ortaya sermesini öğ reten yine Cenah' dır. Sembolistlerin bakış açısını gösteren ”rûh-ı tabîât, rûh-ı kâinat“ fikri, eşyada -kendine has bir nefs- esrarlı bir nah aramak düşüncesi de Cenab'ın şiirle riyle başkalarına yayılmıştır. Servet -i Pünûn edebiyatının teşekkülünde diğer şahsiyetlerin rolü »umumiyetle Cenah Şaha«< beddin'in ve tabiî olarak Halid İSiya'nın eserlerinde veya makalelerinde getirmiş oldukları şeyleri »kendi mizaç ve ka biliyetlerine göre uygulamak, başka mevzu ve sahalara. dök mek ve yaymaktan ibarettir. S ervet-i Fünûn şiiriniı birçok hususiyetlerini ilk defa ortaya koyan şahsiyet de Cenah Şa- habeddin'dir. Avrupa' dan getirdiği yeni şiir görüşü ve yeni üslûp onun makalelerinde izah edilme imkanı bulduktan sonra -başta Fikret olmak üzere-birçok önemli izleyici bulmuştur. Cenab'ın Fransız sembolistleri ile kısmen klasikler ve par- nasyenl erden kaynaklanan yeni şiir ve üslûp görüşü, Fikret tarafından benimsendikten sonra mutedil bir hüviyete girmiş, diğer S ervet-i Fünûncuların da katkılarıyla devrin zevk ve zihniyetine uygun bir üslûp halinde tezahür etmiştir.Tevfik Fikret, bu muhite uyduruş ve Cenab kadar aşırı olmayışı sebe biyle cemiyet tarafından daha çok kabul görmüş ve edebî yeni likler hususunda hedef tahtasının daimî öncü sîmaei Cenab ol muştur. Servet-i Fünun'un ortaya çıkardığı yapma dil' in oluş masında Cenab'ın -hiç şüphesiz- önemli rolü olmuştur. Bilhassa işitilmedik, bil inmedik ve alışılmadık sıfatları ve sıfat tam lamalarını alışılmadık tarzda kullanışı, daha önce bir araya getirilmemiş kelimeleri farklı usuller içinde biraraya getir me gay re ti er i »müzikal değeri bakımından bazen hiçbir lügatte bulunmayan garip kelimelere şiirde yer vermesi, bu sun'î dilin oluşmasında tesirli olmuş tur. Hemen belirtmek gerekir ki Sultan Abdülhamid'in tarihte ilk defa okullarda okutulacak Türkçe'ye halkın dilinden kelimeler delilenmesi hakkında verdiği emrin ihmale uğraması sebebiyle bundan habersiz -veya kayıtsız- ”mkalınması ve yeni söyleyiş ihtiyacının -birtakım estetik endişelerle- Parsça, bazen de Arapça »hakta Fransızca ile kar şılanması hatası vb. hususlar, ancak yüksek bir zümreye hitap eden -aristokrat zihniyetli bir edebiyatın lisanı olan- böyle bir dilin oluşmasında doğrudan ve dolaylı olarak rol oynamış tır. Bu neslin halkın dil, din, dünya görüşüne.hayata bakış tar zına uymayan telakkileri ve dili »yabancı gördükleri halk tara fından munis karşılanmamış, en mühim eksiklikleri olarak görül müştür. Cenab Şahabeddin'in üslûp konusundaki yeniliği içine sokabileceğimiz yanlarından biri de, şüphesiz“mûsikî gibi şiir”idrâki ile bunun son derecede vukuflu müdafaasını yap mış olmasıdır. Şiirde mûsikîye büyük pay ayın İmasında, şiirin musikî açısından değerlendirilmesinde, yani şiirin âhenginde bir inkılâp yapma teşebbüsünde, onun Batı* dan getirdiği yeni fikir ve duyuşun işe yaradığında hemen herkes müttefiktir. Bu neslin sanatkarları şiir ve nesirde musikiye önemli yer ayır mışlardır. Cenab, şiirdeki kelimelerin müzikal kıymetleri »kul lanılan yeni lafızların mahiyetleri vb. hususlarda geniş i- zahlar yapmıştır. Bu neslin“kulak için kafiye”uygulamasına ağırlık vermesinin, mısra yapısı ve vezin ile ruh halleri ara sındaki yakınlığı esas alan tutumlarının, sentaktik çeşitliliğe ve noktalamaya -yenilerini.meselâ Üç nokta, sıralı noktalar, noktalı virgüller, ünlemler, tireler ekleyerek- önem vermeleri nin, imajlarını kurarken, şiirin yapısını tayin ederken ısrarla musiki ile alakalî kelimelerden ve durumlardan yararlanma teşeb büsleri, hep aynı endişenin göstergesi tasarruflardır. Şiiri re sim ve bilhassa musikî gibi idrâk konusunda da Cenab, diğerlerin den aşırıya gitmiştir. Bu, ona basit hadiseleri ve tabiat olayla rını -müzikal idrak içinde- son derece zengin gösterme, insicam lı bir mükemmellik içinde şairane tefsir ve tasvir işlemini ger- çekleştirmı vermiştir. iv-. çekleştirme, çeşitlilikte birliği ve bütünlüğü yakalama imkanıDuygularını ince, derin, nâlân bir mûsikî hâlinde din lemesini bilen bu sanatkârlar his teceddüdü, yeni duyuş tarzı, tabiatı ve hayatı yeni gözlerle görüş açısı üzerinde de dur muşlardır. Edebiyatımızda duygu, tam anlamıyla ilk defa onlar tarafından ciddî ve derin biçimde tahlil edilmiştir. Romantiz min, realizmin, sembolizmin rûM terbiyesini alan bu nesil, duy guların tasvir ve tahliline son derece ehemmiyet vermişler dir. Hastalık derecesinde aşırı bir duyarlılığa sahip Servet-i Fünûncularda, çevresinde toplandıkları merkezî temler devvardı. Yaşadıkları gerçeklerle ve hayatla uyuşmayan bir sürü hulyâ besleyen ve hayatla karşı karşıya gelince -zaman zaman farkına vardıkları- realitenin acı sertliğinin çarpmasıyla hayal kırık lığına uğrayan insan:Hayal ve hakikat çatışması temi:Dönemin kavram kelimeleriyle“mai”ve“siyah”. Bu iki unsurun çaftışması, hakikatin tasviri veya kendisi onları -bazen- korkunç bir bed binliğin kucağına atar, bir başka deyişle intihara sürükler, ölü me, hiçliğe 9yahu t Nirvana'ya.îşte bu t em, hayal -hakikat temi, ilk defa Cenab'ın şiirlerinde(Cuy-ı Hoş-revân) ortaya konulmuş tur. Aynı temi başka şiirlerde de işlemiş olan Cenab,buna akraba temler hususunda da dikkate değer yenilikler getirmiş tir. Hem en belirtelim ki, bu hususta da, Cenab'ın nesil arkadaşları tara fından da itiraf edilen, çok okuma meziyetinin, çağdaş edebiyat mahsullerini basın ve yayın organlarından çok yakından takip etmesinin ve bir de birinci derecede şairleri kendine model olarak seçmesinin tesiri vardır.“Her dem yeni kalmasını bilen”bir sanatkâr olarak o, bazı nazım şekilleri.müteradif ler, vezin, lisan, ulama ;aşk, sanat, şiir es tetiği; siyaset, savaş ve mizah fel sefesi vb. hususlarda da farklı ve değişik bir kimlik ortaya koymuştur. Servet-i Fününculerın eserlerinde rastlanan en önemli temlerden biri de,sârî bir hastalık görünümü arzeden bedbin lik ve bunun doğurduğu intihar fikridir. Hastalık da bir önemli tem oluşturur, meselâ verem, -solgunluk, kanlı öksürükler.hıçkırık lar vs. kelimeler çevresinde- sözkonusu sfirî hastalığın atmosfe rinde teşekkül etmiş gibidir. Devrin şartları yüzünden bedbin olduklarını belirten bu nesilden bazıları bizzat intihara te- -mşebbüs de etmiştir. M. Rauf '-un. aşk yüzünden intihara kalkışması, Fikret'in evlâdüıyâl yüzünden intiharı gerçekleştirememesi, Cenab in -şiirinde- aşk intiharını şiddetle arzuladığını ifade etmesi vb. bunun göstergelerinden sayılabilir. Bu hissin tabiî sonucu olan reaksiyon ise insanlardan kaçmak, yalnızlık arzusu,hulyâ -rüy§-serap görmektir. Kaçma, muhtelif görünümlerde bu neslin eserlerinde daima işlenmiş temlerin başında yer almıştır:Yeni Zelanda'ya kaçma fikrine benzer uzak ülkeye kaçış arzu ve ha yalleri haîfctâ planları ;ruhlarını kaçıracakları muhayyel adalar, köylear;hayâlî saadet iklimleri veya sun'î cennet beldeleri... Cenab da ömrünün sonlarında Paris'te temin ettiği bir evde yaşamak için teşebbüste bulunmuş tur, ancak vazgeçmiştir. Burada bir konuya açıklık getirmek de gerekmektedir: Onların Yeni Ze landa vb. bir ülkeye kaçış arzularında tabiata bakışlarını, kâinatı idrak ediş seviyelerini ve aldıkları kültürün tabîî kimliğini görmek ve bulmak mümkündür. Cenab, tabi atta yeni renkler, sesler ve kokular keşfet miş, ruhunu tabiatın ruhuyla münasebete sokmuş, ruh halleriyle ortaklık kurmuş, orda mevcut en hiçten varlıkların şiirini söylemeye ve varlıkların iç âlemlerinden sesler duyurmaya çalışmış bir sanatkar olarak tanınmıştır. Ancak bunu Yunus 'un“küçük bir karıncaya atfettiği ulu nazarMdan ayırdetmek gere kir. Onun bakışında tabiat.maverâî yanı olmaksızın mevcut olarak vardır. 0, duygu tahlilleri, iç âlem ve psikilojjik tasvirler, ta bi at tasvirleri, eviçi tasvirleri yapmış, fakat bunlarda Parnas mektebi ile Sembolizmin bakışını yansıtmaya gayret etmiştir. 0 bakımdan dış 81«mi yeni biçimde idrak ve tasvir zevki, onun eseriyle şiirimizde kökleşmiştir. Onda Osmanlı-İran zevki de vardı. Cenab, Fikre t kadar olmamakla beraber ”resim gibi şiir“ yazma modasına da uymuştur, ancak onun idraki daha geniştir. Edebiyatımıza sembolizmin kapısını ilk defa açan Cenab, onun tabiatını da şiirimize getirmiştir. Cenab' in derinden hissetti ği kozmik âlem ve kozmik şuur Fikret'te yoktur. Cenab 'm kozmik âlemi çok yakından hissetmesine karşılık tabiat Fikret'te bir Tirdekordan ibarettir. Onun da birçok defalar taklit ettiği Ta'yîn- i Metâlib şiiri »Servet -i Fünûn şiirine hâkim tabiat görüşünü ilk defa tespit etmiştir. Cenab »in şiiri bu neslin tabiat görü şü üzerinde büyük tesir bırakmıştır. Bu şiirle aynı yılda neş redilen Benim Kalbim şiiri de yeni görüşün bir delili ve gös tergesidir. Cenab, burada sembolistleri taklit ederek çok renkli bir timsal ile ruh halini anlatmıştır. Cenab Şahabeddin'e gelinceye kadar Türk şairleri »keli melerle resmedilen bir tablo fikrine eserlerinde yer vermemiş ler, şiirde -tıpkı resimde olduğu gibi- çerçeve, hudut, perspektif prensibine riayet ederek eser ortaya koymamışlardır. Bunu ilk farkeden ve şiiri nde(Benim Kalbim) uygulayan Cenab olmuştur. Cenab' in misalleriyle şiirimize giren ve hakimiyet kazanan görüşe göre tabiat, ölü bir manzara -veya dekor- değil, ruh ile mühim -ve çokyönlü- yakınlığı olan, hatta bazen cihanşümul bir rûhun(rûh-ı tabiat veya rûh-ı kâinat) maddî tezahürü gibi telakki edilen bir varlıktır. Şair tabiatı maşuka olarak kabullenmeli ve onunla bir olmalı (biri esmeli )dir. Onun uyandırdığı intibaları ol duğu gibi kendisinin aksettirdiği halleri de anlatmalıdır. Onda tabiat, şairin his ve hayallerinin gezindiği bir mekan haline so kulmuştur. Ama bu mekanın da bir ruhu vardır. Cenab' m getirdiği yeni fikir, tabiat ve aşk konusunda birbiriyle ilişkili bir yenili ğin edebiyatımıza girdiğini göstermektedir. Nitekim Cenab' dan sonra tabiat ve tabiat şiiri üzerinde düşünmek, Serve t -i Fünuncu- lerın başlıca meselelerinden biri haline gelmiştir. Şair, ebedî maşuka( :Tabiat)nın ihsas ettiklerini tasvir etmelidir fikri hakim olmaya başlamıştır. Bu,tabiatın-Hâmid' in anlattığından tamamen tecrit edilmesi -.tabiatın tabi atüstünden ve manevî tarafından soyu İma sı, felsefî metafiziğin tabiattan kovulması anlamına da gelmektedir. Bu da aslî yeniliğin bir ucudur. Bu nesil, Cenab'ın da tesiriyle aşk ve tabiata kendi ruhunu yansıtmış, tabiatı kendi ruhunun aynası olarak görmüş, bazen bu tasvir ve tahlili gaye hali ne getirmiş, baz en de tabiatı mûsikî gibi dinlenilen bir şey gibi tasvir ve tasavvur etmiştir. Yaşadıkları çevreden ve hayattan nef- ”115“ret eden Servet-i Fiinûneular için tabiat biraz da içinde mesut olunan bir periler ülkesidir. Rousseau' un romantik tabiat görüşünün bunda tesiri vardır. Bu tabiat gözlerle idrak edilenden çok resimlerden ve kitaplardan gelen bir ta biattır. İşte bu nesil içinde Cenab, kendi ruhuna tabiatın ilka ettiği ihsaöları tasvir ederken kendi ihsaslarını da âleme yansıtarak tabiatı görüşü değiştirmiştir. Onun aslî yanlarından ”biri de, empresyonist bir tablo tasvirini gaye haline getirmesi, empresyonist sanat anlayışına ait kıymet leri kabul ederek şiirimize muasır resim cereyanlarının plastik kıymetlerini sokmuş olmasıdır. Cenab' m -ve nesil arkadaşlarının- nazım şekillerin de yaptıkları en belirgin yenilik, Batı edebiyatının klasik şekillerinden sonnet' yi kullanmalarıdır. Çağdaş Fransız son net' sini ve onun muhtelif kafiyeleme şekillerini şiirimize ilk tatbik eden, eski müstezadı sembolistlerin“vers libre”telakkîleriyle mezcederek -Slhân-ı Şitâ vb.- manzumelerle yeni müstezad şeklini ortaya koyan Cenab olmuştur. Fikret'in edebiyatımıza getirdiği anjambıman usûlüne en uygun şekil de müstezadlar idi. Bu hususta ileri sürülen fikirlerden biri de sözün beyitte bitirilmesi şeklinde bir şartın kabul edi lemeyeceği şeklindedir. Cenab, Fikret vd. periyodik cümleler ortaya koyarken bunu kırmışlardır. Türk edebiyatında serbest nazım çığırının açılmasında da, Cenab 'm tatbik ettiği nazım şeklinin, Fransız sembolistlerinden ilham alarak geliştirmeye çalıştığı müstezad numunelerinin önemli rolü görülmüştür. Bu yöndeki çalışmalar nazmın nesre yaklaştırılmasında, nihayet Fikret'in manzum hikâye, manzum nesir ve hitabet çıkmazına girmesi tarzında bir neticeyi hazırlamıştır. Serbest nazımcı- ların müstezadı lüzumundan fazla kullanmış olmaları, nazma- yaralamış, fakat mensur şiirin ve bilhassa nazım ile şiir arasındaki farkın belirginlik kazanmasının da en mühim âmille rinden biri olmuştur. Bu neslin -başta Halid Ziyamda olmak üzere- bütün sanatkârlarında sanatkârane üslûp, şairane nesir veya şair nesri rağbet görmüştür ki dikkate şayandır. 11$Cenab'ın en önemli meziyetlerinden biri olarak kabul edilen“sanat ve şiirde güzellikten başka gaye aramama”tu tumu, lisan konusundaki tavrı, aynı zamanda onun kusurların dan biri sayılmıştır. Kuvvetli bir müşahede ve teşhis ile maksadını ifade etmekte en lüzumlu kelime ve ifade kompozis yonları oluşturmada seri cereyan eden muhayyile ve zekâsı. sayesinde beşerî hayâtı teferruat zenginliği içinde kavramış olan Cenab, edebiyatta estetik esaslara ısrarla bağlı kalma sı yüzünden, II. Meşrutiyet 'ten sonra Fikret'in gösterdiği hareket ve dinamizmi gösterememiş, o sebeple de önceki mezi yetlerinin bir kısmı gölgelenmiştir. Onu Fikret'ten ayıran en mühim farklardan biri de burada yatmaktadır. Fakat Cenab, sosyal meselelerle uğraşmayı şiirin değil, nesrin vazife alanına ait bir hak olarak görmüştür. 0, bilhassa saf duy guların, mevsimlerin, saf anların, tabiatın, aşk ve muhab bet saatlerinin, tabiî ve objektif hadiselerin ayrıntaları- na varıncaya kadar büyük bir çeşitlilik ve zenginlik içinde karmaşık bir bütünlüğe kavuşturulması hususunun tasvir ve tasavvurunda başarılıdır» Fikret ise sosyal konuların tasvi rinde daha büyük bir başarı göstermektedir. Fikret'in Âşiyân'a çekilmesi bile bir çeşit sosyal dâva haline gelmişken, Cenab'ın mesleği olan doktorluk, Cenab'ın şiirine yalnızca bir imaj kaynağı olarak girmiştir. Sosyal gaye tanımayan, mâverâî ür perişler ve metafizik derinliklerle ilgisi bulunmayan bu şa ir, kendinden sonrakilere dimâgî aşkı, zekîce alaycılığı, gece ve muhabbet âlemlerini, mevsim ve tabiatı işleyen saf şiirle riyle intikal etmiştir. Lisan ve siyaset konularında, menfi bir tip olarak da hatırlanmaktadır. Ancak onu, Türk okuyucusuna halis şiir zevkini verebilmiş saygıdeğer bir şiir işçisi ola rak anmak gerekir. Çünkü o, şiir işçiliği ile kendinden son rakilere-“kelimelerle yeni, güzel, şairane bir dünya görüntü sü yaratmayı öğretmiş ”t ir. Servet-i Fünûn şiirine katkısı, onun bir nevi estetiğini vücuda getirdiği vakıası yanında, onun ken dinden sonrakilere yaptığı tesir de unutulmamalıdır.Cenab'ın kurduğu şiir estetiğinin şahdamarı, dil mûsikîsinin telkin ettiği Mr çeşit hayâl ve gÜBellik serabıdır. O estetiği ve üslûbu ile modern bir şairdir. Onun şiirinde ve estetiğinde ortaya koyduğu tavrı ve açtığı yolu Ahmed Hâşim, Ahmet Hamdi Tanpmar başta olmak üzere birçok değerli şair ve sanatkar takip etmiş, devam ettirmiştir.O, bağlı bulunduğu edebiyat neslinin şiirde alemdarı olarak kabul edilmiş, nesirde de -Süleyman Nazif'le birlikte- hakiki ve sağlam bir yeniliğin sahibi olarak hakkını tescil ettir miştir. Geride bıraktığı tecrübeleri bugüne hitap edecek de ğerlere de sahiptir. O, mevsimler, musiklli gece işlemleri, muhabbet saatleri varoldukça ve yaşandıkça unutulmaya cak, anlamı pek kavranılmayan, soğuk ve zengin nağmeleriyle daima kendini duyuracak bir şairdir. Fikret ona nazaran daha hararetli ; o, Fikret 'e nazaran daha zarif bir sanatkar olarak takdim edilmiştir. Yin e de son söz olarak belirtmeliyiz ki, Ahmed Ha şi m' in, Yahya Kemal' in, Akif 'in hattâ Nehmed Emin'in gelmiş omması, edebiyatımızın bu sun'î diyebileceğimiz şer çiçeklerinin önünde hayır çiçeklerinin boy verdiğini açıkça göstermektedir. Faka t onları ve tabiî ki Cenab'ı, bıraktıkları saygıdeğer tecrübeleriyle, edebiyat ve şiir sahasında kayayı de3 en birer incir, en azından yabani bir çiçek inciri gibi kabul etmek, saygıya değer şahsiyetlerinin en makul hakkı sayılmak gerekir kanaatindeyiz. Buna ilâveten Cenab.yeni bir ses ve ruhtur. Bir çeşit füsunu da içinde barındıran bu ses Türk edebiyatı sözkonusu edildiği takdirde daima hesaba katılacak ve nağmesiyle varlığını duyuracaktır. 17Ş“_Cenab'ın Türk edebiyatına getirdiği yenilikleri, üslû bun tek tek unsurlarına ait tasarruflar olarak değil, fakat bu unsurların, bütünlüğü içinde kaynaştıkları bir ”yapı“ yeni liği olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü muhteva örgüsünü oluşturan imajlar, hayaller, tamlamalar vb, şeyler, bunlar va sıtasıyla resmedilen veya nağmelendirilen yeni duyuş ve idrak tarzı, ancak şekillendirildiği ”yapı“ içinde bir anlam kazan mışlardır. Şu veya bu unsur üzerinde derinleşmiş olmak, şiir yapısı dışında mütalaa edilemez. Türk şiirinde ve şiir içinde- ki dünyaKühim yeniliklerin geniş yolunu açan, Servet-i Fünun şiir estetiğini vücuda getirmiş olan ' Cenab, bu estetiğe göre kurduğu ”yapı“ (:şiir) ile kendinden sonraki şairlere te sir etmiş bir şahsiyettir. Onun açtığı yoldan giderek en büyük inkılabı gerçekleştiren Ahme4 Haşim de, başarısını -serbest müstezat tarzını mükemmelleştirmesiyle, sembolist şiir numune ler iyle, muhayyilesinin doğurduğu harikulade hayallerle veya sınırlı konuları bütün ayrıntısıyla benzersiz biçimde tasvir edişi ile değil, fakat bütün bunların, sadece bir unsurunu mey dana getirdiği ve bütünlüğü içinde eridiği- sağlam bir ”yapı" ile gerçekleştirmiştir. -769-

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Türk gazetesinde edebî faaliyetler üzerine bir inceleme

    A study on literary activities in newspaper Türk

    SONBAHAR AKAYDİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Türk Dili ve EdebiyatıAtatürk Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SERVET TİKEN

  2. Modern Türk şiirinde hüzün ve melâl

    Grief and tedium in modern Turkish poetry

    AHMET KARAKUŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Türk Dili ve EdebiyatıSakarya Üniversitesi

    Türk Edebiyatı Bölümü

    PROF. DR. HASAN AKAY

  3. Ali Nusret-hayatı, sanatı, eserleri

    The life, art view and works of Ali Nusret

    BENGÜ VAHAPOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Türk Dili ve EdebiyatıMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Türk Edebiyatı Bölümü

    PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

  4. Tanzimat, Ara Nesil, Servet-i Fünun Dönemi Türk edebiyatında tarihî ve edebî şahsiyetler üzerine yazılan şiirler

    Poems written about of historical figures and literary figures in the periods of Tanzimat, Ara Nesil and Servet-i Fünun Turkish literature

    SAİME KEMERCİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Türk Dili ve EdebiyatıMarmara Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MURAT KOÇ

  5. Cenab Şehabeddin'in şiirlerinde ?aşk? olgusunun yansımaları -aşk'ın ?renk?, ?ses?, ?ışık? ve ?zaman? olarak görünümleri-

    The reflections of love in the poems of Cenab Şehabeddin -the functions of ?colour, sound, light and time? in the love poems-

    HAKAN ÜNALAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Türk Dili ve EdebiyatıMuğla Üniversitesi

    Türk Edebiyatı Bölümü

    YRD. DOÇ. AHMET CÜNEYT ISSI