Die sozialen, kulturellen, demographischen und wirtschaftlichen Auswirkungen der II. Türkenbelagerung (1683) in der Stadt Wien
II. Viyana Kuşatması'nın (1683) Viyana Şehri Üzerindeki Sosyal, Kültürel, Demografik ve Ekonomik Etkileri
- Tez No: 822052
- Danışmanlar: PROF. DR. ERNST BRUCKMÜLLER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Tarih, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2007
- Dil: Almanca
- Üniversite: Universität Wien
- Enstitü: Yurtdışı Enstitü
- Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 161
Özet
Türklerin 1683 yılında Viyana şehrini kuşatması, Osmanlı ile Avusturya arasında gerçekleşen en önemli askeri çatışmalardan biridir. Pek çok yazarın bu kuşatma hakkında yazdığı kitaplara“Karar Yılı 1683”veya“Kader Yılı 1683”isimlerini seçmiş olmaları dahi 1683 yılının bir dönüm noktası olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Türklerin Avrupa'daki ilerleyişlerinin durdurulduğu, Güney Doğu Avrupa'nın kapılarının Habsburglara açıldığı bir dönüm noktası… Habsburgların, daha doğrusu Kutsal Haçlı Birliği'nin,“ezeli düşman Türkler”karşısındaki bu başarısı, Avrupa'da,“Batı'nın Hıristiyan kültürünün”“Doğu'nun barbar paganlarına”karşı elde ettiği en önemli zaferi olarak kutlanmıştır: İyiliğin kötülüğe karşı zaferi… Ancak elbette bu görüş çok propagandist ve tek taraflıydı. Eğer bu yılın olayları ve çatışmaları gerçekten anlaşılmak ve daha geniş bir tarihsel bağlama oturtmak isteniyorsa, meseleye bu bir yılın ötesine geçerek ileriye ve geriye dönük bir perspektifle yaklaşmak gerektiği aşikardır. 17. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'nın genel siyasi durumunu göstermek için geriye, 1683'ü takip eden muzaffer Habsburg gücünün Viyana'nın güneydoğusundaki büyük saldırısından bahsetmek için ileriye bakılmalıdır. Çünkü ancak bu sayede Avrupalılar için büyük bir zafer, Osmanlılar için büyük bir yenilgi olan Viyana Zaferi'nin çığır açan önemi anlaşılabilir. Bu konudaki bir diğer tartışmalı alan da Kuşatma literatüründeki“abartılı Türk zulmü”ve“Avusturya'daki Türk imajı”dır. Savaş doğası gereği ardında pek çok acı tablo bıraksa da bugüne kadar Avrupa'da bu konuda yazılmış kitaplarda bu savaşlardaki tüm zulüm ve acıların tek müsebbibinin Türkler olarak gösterilmiş olduğuna dikkat çekilmelidir. Tarihi hakikat arayışında olan tarihçi için her türlü siyah-beyaz tablodan uzaklaşarak olayların karşılıklı bir perspektiften incelenmesi bu tek yanlı yaklaşımın önünde geçilmesi açısından önemlidir. Öte yandan Viyana şehrinin kuşatma sonrası için girmiş olduğu büyük inşa süreci bu araştırmanın ana odağını oluşturmaktadır. 1683-1699 yılları arasındaki savaş dönemi Viyana'nın imar ve inşa tarihinde özel bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde Viyana'nın Avrupalı güçler tarafından başarıyla savunulmuş olması ve ardından Macaristan'da Osmanlılara karşı düzenlenen seferler, siyasi olarak önde gelen toplumsal sınıfların özgüvenini artırmıştır. Viyan şehrinin siluetindeki asıl dönüşüm 17. yüzyılın başlarında başlamış olsa da şehrin gelişim süreci açısından 1683 yeni bir dönemi işaret etmektedir. Bir Ortaçağ kenti olan Viyana bu dönemde barok bir imparatorluk şehrine dönüşmüştür. Üç yüzyıl boyunca savaşların gölgesinde olan Habsburg ve Osmanlı ilişkileri, II. Viyana Kuşatması ve ardından 1699 Karlofça'ya değin devam eden savaşlarla zirveyi gördükten sonra 18. yüzyılın başından itibaren daha barışçıl bir döneme girmiş ve iki imparatorluk arasındaki kültürel alışveriş daha çok gelişmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu ile Habsburg Monarşisi arasındaki ilişkilerde her daim kültürel ve dini kimliklerin öne çıktığını vurgulamak gerekir. Avrupa'daki cari Türk imajının sadece devletlerarası ilişkilerin etkisiyle oluştuğunu düşünmemek, Türklerin her zaman Avrupalılar tarafından Müslüman, Habsburgların da Türkler tarafından Hıristiyan olarak görüldüğünü göz önünde tutmak gerekir. Dolayısıyla iki devlet arasındaki temasları hem siyasi hem de kültürel-dini açıdan incelemek önemlidir. Bu çalışma Viyana'nın Türkler tarafından 1683 yılında kuşatılmasını, tüm bu değişkenleri göz önünde bulundurarak ve Viyana şehrini merkeze alarak incelemekte ve iki devlet arasındaki uzun yıllara dayanan ilişkiler bütününün Habsburglar ve tebaasının zihinlerinde oluşturduğu Türk imajını, Kuşatma ekseninde irdelemektedir.
Özet (Çeviri)
The Battle of Vienna in 1683 is one of the most important military conflicts between the Ottomans and Austria. The fact that many authors have chosen the titles“The Year of Decision 1683”or“The Year of Destiny 1683”for their books about this battle shows that 1683 was a turning point. A turning point in which the Turkish expansion in Europe was stopped and the doors of South Eastern Europe were opened to the Habsburgs... This success of the Habsburgs, or rather the Holy League, against the“sworn enemy”was celebrated in Europe as the most important victory of the“Christian culture of the West”over the“barbaric pagans of the East”: The triumph of good over evil... But of course this view was very propagandistic and one-sided. If the events and conflicts of this year are to be truly understood and placed in a wider historical context, it is obvious that we need to go beyond this one year and look backwards and forwards. In the second half of the 17th century, one has to look backwards to show the general political situation in Europe, and forwards to talk about the great offensive of the victorious Habsburg power southeast of Vienna following 1683. It is only in this way that the epochal significance of the Victory of Vienna, a great victory for the Europeans and a great defeat for the Ottomans, can be understood. Another controversial area is the“exaggerated Turkish brutality”and the“image of the Turks in Austria”in the literature. Although the war by its very nature left behind many painful pictures, it should be noted that in the books written on this subject in Europe to date, the Turks have been portrayed as the single cause of all the suffering and brutality. For the historian in search of historical truth, it is important to move away from any black-and-white picture and examine the events from a mutual perspective in order to avoid this one-sided approach. On the other hand, the major rebuilding process that the city of Vienna underwent after the siege is the main focus of this study. The war period between 1683-1699 is a special turning point in the history of Vienna's development and planning. The successful defense of Vienna by European powers and the following campaigns against the Ottomans in Hungary boosted the self-confidence of the politically prominent social classes. Although the real transformation of Vienna's landscape began in the early 17th century, 1683 marks a new era in the city's development. Vienna was transformed from a medieval city into a baroque imperial city in this period. Habsburg and Ottoman relations, which had been under the shadow of wars for three centuries, peaked with the Battle of Vienna II and the wars that continued until 1699 Karlofça, entered a more peaceful period from the beginning of the 18th century and the cultural exchange between the two empires developed more. However, it should be emphasized that cultural and religious identities have always been at the forefront of relations between the Ottoman Empire and the Habsburg Monarchy. It is important not to think that the current image of the Turks in Europe is only the result of inter-state relations, and that the Turks have always been seen as Muslims by Europeans and the Habsburgs as Christians by Turks. Therefore, it is important to analyze the contacts between the two states from both political and cultural-religious perspectives. This study examines the Battle of Vienna in 1683, taking into account all these factors and focusing on the city of Vienna, and examines the image of the Turks formed in the minds of the Habsburgs and their citizens by the long-standing relations between the two states in the context of the Battle of Vienna.
Benzer Tezler
- Eskişehir'de Odunpazarı tarihi yerleşiminin fiziksel gelişimi ve geleneksel konut dokusunda dizgesel çözümlemeler
Başlık çevirisi yok
NESLİHAN SÖNMEZ
- Decolonisation reloaded.der Arabische frühling und die entkolonialisierung in tunesien
Başlık çevirisi yok
TARKAN TEK
- Feministische translation am beispiel der Türkischen übersetzung von Elfriede Jelineks 'Die Liebhaberinnen'
Elfriede Jelinek'in 'Sevda Kadınları' romanının Türkçe çevirisi örneğinde feminist çeviri
PINAR ŞEREN
Yüksek Lisans
Almanca
2021
Mütercim-TercümanlıkEge ÜniversitesiAlmanca Mütercim Tercümanlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FARUK YÜCEL
- Zwischen Wirklichkeit und christlicher Resignation in der 'Judenbuche' von Annette von Droster-Hülshoff
Başlık çevirisi yok
YÜCEL AKSAN
Yüksek Lisans
Almanca
1989
Alman Dili ve EdebiyatıEge ÜniversitesiBatı Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. İHSAN SARI