Geri Dön

An atlas of spatial practices subject to power relations as means of self-securitization

Bir öz güvenlikleştirme aracı olarak güç ilişkilerine konu olan mekânsal pratikler atlası

  1. Tez No: 850763
  2. Yazar: EKREM KAYNAR
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. NİZAM ONUR SÖNMEZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 129

Özet

Michel Foucault'dan referans ile: Güç mefhumu, toplumu teşkil eden paydaşlar arasında var olan ilişkilerde mündemiçtir. Güç, her yerdedir; ulusal ve uluslararası toplum düzenini şekillendiren, failler arasında kurulan güç ilişkileridir. Bu ilişkiler kurulurken, her ölçekte, toplumu oluşturan aktörlerin güvenlik ihtiyacı, temel dürtülerden biridir. Bu çalışma, mekânsal pratikleri, toplumu oluşturan tüm aktörler tarafından çeşitli ölçeklerde var edilip/yorumlanıp kullanılan güvenlikleştirme araçları olarak ele alır. Hakikatin üretilmesinde, küresel ve ulusal düzenin kurulması ve idaresinde, direnişe alan tanınmasında bir söylem üretme yöntemi; direnişin tesis edilmesinde bir eyleme biçimi olarak işletilen mekânsal pratiklerin, güç ilişkileri bağlamında rolünü inceler. Mekânsallığın imkânlarının, toplumu oluşturan aktörler tarafından güvenlikleştirme aracı olarak hangi biçimlerde üretildiğini ve nasıl işletildiğini araştırır. Başlangıç noktası olarak şu soruları sorar: •“Mekânsal pratikler, toplumu oluşturan taraflarca, güvenlikleştirme araçları olarak; hangi ölçeklerdeki güç ilişkilerinde, hangi yöntemlerle var edilir ve kullanılır?”•“Üzerlerinden güç ilişkilerinin okunabileceği mekânsal üretimler birbirlerinden hangi özellikler ile ayrılır ve birbirlerinin üretimini nasıl etkiler?”Tezin amacı, toplumu teşkil eden aktörlerce öz güvenlikleştirme dürtüsü ile kurulan güç ilişkilerini farklı ölçeklerde irdeleyip, bu ilişkilerde güç uygulama araçları olarak üretilen ve kullanılan mekânsal pratiklerin ortaya konacağı bir tartışma yürütmektir. Uluslararası ilişkiler, antropoloji ve mimarlık literatürlerinde, mekânsallığın olanakları ile güvenlik kavramı arasındaki ilişkiler geniş çapta ele alınmıştır. Bu çalışmalarda, sıkça, mekânsal kurgular, politik alanın merceğinden incelenmiştir. Birtakım araştırmacılar, mekânsal pratikler üretme işini, bir politik eylem biçimi olarak ele almıştır. Lefebvre, mekânsal olanın bir politikası olduğunu, çünkü, mekânın politik olduğunu söyler. Birey(ler), halk/tebaa ve onlar tarafından var edilen hükümet etme yetkisini elinde bulunduran kurumlar, dünya siyasi toplumunun kurucu unsurlarıdır. Siyasi alan, bu aktörler arasında kurulan ilişkiler üzerinden güç mücadelelerinin yürütüldüğü alana karşılık gelir. Faillerin güvenlik ihtiyacı ve arayışı, güç ilişkilerinin odağında yer alır. Aktörler, bu güç ilişkilerinin hem özneleri hem de nesneleri olurlar. Mekânsallığın olanakları, farklılaşan ölçeklerde kurulan güç ilişkileri aracılığıyla, dünya toplumunu oluşturan aktörler tarafından, öz güvenlikleştirme araçları olarak üretilir ve işletilir. Aktörler, öz güvenlik koşullarını sağlamak için, sosyal ve siyasi alanda güç mücadelesi verirler. Çalışma bağlamında, 'yaratılan, kullanılan ve yeniden yorumlanan' bazı somut ve/veya kavramsal mekânsal pratikler olarak ele alınan mekânsal olanaklar, toplumu oluşturan aktörler tarafından güç ilişkilerinde kullanılan başlıca araçlar arasında gösterilmiştir. Güç ilişkilerine konu mekânsal pratikler, siyasi egemen güç açısından, yönetişim koşullarını oluşturmak için üretilen söylemsel aygıtlara; birey(ler) açısından, direniş eylemini gerçekleştirmek için talim edilen manevra edilebilir egzersizlere karşılık gelir. Makrodan mikroya herhangi bir ölçekte kurulan herhangi bir güç ilişkisi için, mekânsallığın imkânları, aktörler tarafından, aracılığı ile öz güvenlik koşullarının sağlandığı, önleyici araçlar olarak kullanılırlar. Yöntemler çeşitlidir; mekânsal imkânlar, üretenin kimliğine, kapasitesine göre farklılaşır. Güvenlikleştirme oyununda, egemen güç, iktidara sahip olduğunu ve düzenin koşullarını belirleyenin kendisi olduğunu gösteren bir gerçeklik kurgulamaya çabalar. Bu çabada, mekânsal pratikler, temsili işlevleri ile ön plana çıkar. Yaratılan/yorumlanan mekânsal pratikler ile, temsil üzerinden, sembolik olarak anlam aktarılmaya çalışılır. Bu, mekânsal pratiklerin, makro ölçekli güç ilişkilerindeki sembolik/metaforik kullanımıdır ve çalışma kapsamında bu kullanım, egemenin oyunu oynama yordamının araçları arasında olarak ele alınır. Öte yandan, hükümet edenin oyunu oynama yordamından, birey(ler)in direniş ihtiyacı kaynağını alacaktır. Birey(ler), gündelik yaşamda, bazı mekânsal pratikler tatbik eder. Bu mekânsal pratikler; yerel, ve hatta küresel ölçekte egemen gücün yönetme biçimleriyle iç içe geçmiş, gündelik hayatta ortaya çıkan kaygılarla başa çıkmak için bireyin gerçekleştirdiği manevralar olarak ele alınabilir. Önleyici üretimler olarak mekânsal pratiklerin yaratılması, bireye, belirsizliklerle baş edebilme ve dolayısıyla gündelik yaşamı sürdürebilme konusunda çeşitli olanaklar sağlar. Bu, mekânsal pratiklerin, mikro ölçekli güç ilişkilerindeki manevra edilebilir kullanımıdır ve çalışma kapsamında bu kullanım, birey(ler)in öz güvenlikleştirme yönteminin bir parçası olarak ele alınmaktadır. Güvenlikleştirme aracı olarak mekânsal pratikler, literatürde, araştırmalara konu olmaktadır. Bu araştırmalarda; felsefi ve politik söylemler, kurumlar, kanunlar, bilimsel önermeler, etik, ahlak vs. yanı sıra, mekânsallık kavramı, aracılığı ile güvenlikleştirmenin mümkün kılınmaya çalışıldığı öğelerden biri olarak gösterilir. Ancak, öz güvenlikleştirme arayışındaki aktörler arasında kurulan güç ilişkilerinin araçları arasında mekânsal pratiklere gönderme yapmalarına rağmen, bu ağ oluşumun üzerine literatüre katkıda bulunan araştırmacılar, bu kümenin üyelerini muayyen bir hüviyete büründürmekten imtina ederler. Bu çalışma, mekânsal pratikleri, toplumu oluşturan tüm aktörler tarafından çeşitli ölçeklerde var edilen ve kullanılan bir güvenlikleştirme aracı olarak ele alarak; mekânsallığın imkânlarının güvenlikleştirme aracı olarak ne şekillerde üretildiğini ve kullanıldığını inceler. Bunu yapmak için, mekânsal pratikleri üretmeye yönelik ihtiyaçların ve motivasyonların, bunları üretirken kullanılan kapasitelerin ve yöntemlerin, bunlardan elde edilen faydaların nasıl değiştiği ve bunların nasıl iç içe geçtiği sorgulanır ve şu soru sorulur:“Mekânsallığın imkânları, toplumu oluşturan taraflarca, hangi ölçekteki güç ilişkilerinde hangi yöntemlerle güvenlikleştirme araçları olarak üretilmekte ve kullanılmaktadır?”Çalışma kapsamında, güvenlik mefhumu fiziksel ve zihinsel gereklilikleri ile analiz edilmiştir. Güvenlikleştirme kavramı politik alanın merceğinden ele alınmış, toplumun tüm kurucu unsurlarının güvenlik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak irdelenmiştir. Uluslararası ilişkiler, antropoloji ve mimarlık alanlarında üretilen güvenlik çalışmaları çapraz okunarak, güvenlikleştirme kavramı, salt küresel ve devlet merkezli değil, aynı zamanda yerel ve bireysel odaklı bir olgu olarak incelenmiştir. Siyasal alanda kurulan iktidar ilişkileri farklı ölçeklerde incelenmiş, farklı ölçeklerdeki ilişkilerin nasıl iç içe geçtiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Mekânsallığın olanakları ile güvenlikleştirme çabalarının bağlantısı sorgulanmıştır. Mekânsal üretimlerin, çeşitli aktörlerin güvenlikleştirme çabaları bağlamında değişen rolleri; yapılan incelemeyi sürdürmek ve derinleştirmek için, bahse konu mekânsal pratiklerin örneklendiği bir envanter, içeriğinin genişletilmesi mümkün olan bir atlas oluşturarak analiz edilmeye çalışılmıştır.

Özet (Çeviri)

In the literatures of international relations, anthropology, and architecture, interconnections between possibilities of spatiality and concept of security have been broadly studied. In these studies, spatial settings are often investigated through the lens of the political field. A group of scholars regard the concept of space as a mode of political thinking. Lefebvre states that there is a politics of space, because space is political. Individual(s), populace/subjects, and institutions devised by wo/man-kind are the constituent agents of the world political society. Politics correspond to a field within which struggles for power are exercised through relations established between agents. The need and search for security of the agents stand focal to power relations. Foucault posits the notion of power as inherent in all relationships. In the context of this study, the possibilities of spatiality are considered as among self-securitization tools that are utilized by the constituent agents of the world society in power relations established on varying scales in the political domain. The agents struggle for power in the political domain in order to provide their selves with the conditions of security. The possibilities of spatiality, which are discussed as some created/interpreted/exercised concrete and/or conceptual spatial practices in the context of the study, are denoted among the primal tools utilized in power relations by the constituent agents of the society. The very notion of spatiality in consideration could be either intentionally wo/man-made or coincidentally natural. Whether they are discursive apparatuses utilized by the sovereign in order to establish the conditions of governance or maneuverable exercises utilized by the individual(s) in order to erect the act of resistance, spatial practices are subject to power relations as means of self-securitization. Possibilities of spatiality have been subject to research as among the means of securitization in literature. However, despite researchers' references to spatial practices among the tools of power relationships established between the actors in the pursuit of self-securitization, research has not often focused on the spatial practices specifically. This study attempts to analyze in what manners the possibilities of spatiality are utilized as means of self-securitization. In this context, the aim is to explore and bring into view the spatial practices which are subject to endeavors of self-securitization through the inquiry of power relations from macro to micro scale that are established between actors and deemed to be intricate. To do this, the inquiry concerns, how the needs and the motivations to produce spatial practices, how the capacities and the modalities while producing them, and how the benefits derived from them change, and also how yet all stand interwoven. The main research question is posed as follows:“In which scales of power relations and by what methods are the possibilities of spatiality created and used as means of self-securitization by the parties that make up the society?”In the scope of the study, the phenomenon of security is analyzed with its physical and mental attributes. The concept of securitization is examined in light of politics and is theorized with regard to the security needs of all the constituent agents. The issue is examined as not only a global and state-centric but also as a local and individual-oriented phenomenon by cross readings on security literature in international relations, anthropology, and architecture. The power relations established in the political domain are analyzed in varying scales, and special effort is directed to understand how these relations in varied scales are interwoven. As a corollary, the study analyzes what power corresponds to in the relations established. The study also inquires into how spatiality and securitization efforts are interlinked, and examines the possibilities of spatiality as socio-political efforts. The varying roles of spatial productions in theorizing the concept of securitization are analyzed through constituting an inventory of spatial cases, which comprises various examples of spatial practices, to maintain and deepen the examination conducted. The study concludes that, for any relationship, on any scale, the possibilities of spatiality are used as preemptive/preventive tools to provide certainty and the conditions of security, while the modes of operation change from agent to agent. In the game of securitization, from the perspective of the sovereign, the representational function of the spatial practices comes forth. In the sovereign's endeavor to construct a reality by demonstrating that it possesses the power and it is the one to determine the conditions of order, the message is tried to be conveyed via the representation of the created/interpreted spatial practices. On the other hand, a need for resistance emerges from the strategies of the governmental authority. The individual acts in a restricted area of possibilities demarcated by the sovereign. In the restricted field, the individual exercises various spatial practices. These spatial practices could be pointed out as among the maneuverable exercises performed by the individual in order to cope with the anxieties coming forth in the daily life. As preventive productions, exercising spatial practices would provide the individual with new possibilities in the ability to cope with the uncertainties and so to keep going with the daily life.

Benzer Tezler

  1. İstanbul-Paşaköy-B.Bakkalköy arası enerji nakil hattı kamulaştırma bilgi sistemi pilot çalışması

    Başlık çevirisi yok

    NURAY BAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    Jeodezi ve Fotogrametriİstanbul Teknik Üniversitesi

    Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GONCA COŞKUN

  2. Kullanıcı - çevre uyum probleminin tasarım sürecinde çözümlenmesi

    Solution user - environment adaptation problem in design process

    BANU GÜL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1993

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    DOÇ. DR. NUR ESİN ALTAŞ

  3. Mekandaki görünmez: Ötekinin kaydını tutan mimarlık üzerine bir araştırma

    The invisible in space: A study on architecture keeping record of the other

    ZEYNEP ÇABUK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYŞE ŞENTÜRER

  4. Sosyal bilgiler öğretmen adaylarının mekânsal okuryazarlık düzeylerinin belirlenmesi (MAKÜ örneği)

    Determining the spatial literacy levels of social studies teacher candidates (MAKÜsample)

    HAKAN ATAÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    CoğrafyaBurdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

    Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OSMAN YILMAZ

  5. Sudan yazılan yer: Mimarlıkta bir kuramsal yazım çalışması

    Place written from water: A study of theoretical writing in architecture

    İREM KORKMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SIDIKA ASLIHAN ŞENEL