Geri Dön

Yargıtay kararları ışığında markayı kullanım zorunluluğuna ilişkin şartlar

The condition of the trademark use obligation as per turkish supreme court decisions

  1. Tez No: 874134
  2. Yazar: AHMET EMRE KÜÇÜK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. FATİH BUĞRA ERDEM
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Hukuk, Law
  6. Anahtar Kelimeler: Marka, Kullanım, Kullanım İspatı, TÜRKPATENT, Sınai Mülkiyet, Trademark, Use, Proof of Use, TURKPATENT, Industrial Property
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Özel Hukuk Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 69

Özet

M.Ö. 3500 yıllarında Mezopotamya'daki eşyalar üzerinde silindirik mühürler kullanılarak, M.Ö 2. yüzyılda ise Antik Yunan'da zeytinyağı üreticilerinin kullanmış olduğu özel seramik kaplar ve bu kapların üzerine işlenen çeşitli işaretler ile markasal kullanım sağlanmaya çalışılmıştır. Daha sonra tarih boyunca marka, farklı coğrafyalarda farklı görünümlerde kullanılmaya devam etmiştir. Bütün bu kullanımlarda gerçek veya tüzel kişiler, mallarını ve hizmetlerini piyasadaki diğer mal ve hizmetlerden ayırma, farklı ve özgün olma ve bunun sonucunda hedef kitlede bir güven oluşturarak mali bir sonuca ulaşma amaçlarında birleşmektedir. Tüm bu amaçların gerçekleşebilmesi için markanın kullanılması gerekmektedir aksi takdirde marka sahibi markadan beklediği faydaya ulaşamayacağı gibi ilgili marka hali hazırda kullanımda olduğu için diğer kişiler de markayı kullanamayacak, markanın getirebileceği yararlardan yoksun kalacaklardır. Kişilerin koruma altına aldığı markaları bu şekilde kullanmamaları başka bir anlatımla sicilde gereksiz yere markaların işgal edilmesi hali ekonomik hayatı da olumsuz etkileyecek, kullanılmayacak markaların daha sonra devretmek amacıyla istiflenmesi ve ticareti teknolojik ve iktisadi gelişmelerin önünde engel teşkil edecektir. Bahsedilen bu olumsuz durumların önüne geçmek amacıyla gerek mehaz Avrupa Birliği hukukunda gerekse de hukukumuzda hak sahiplerine markalarını kullanım zorunluluğu getirilmiştir. Bu zorunluluk getirilirken hedeflenen amaç, tescil edilmiş markaların etkili kullanımı ve kullanılmayan markaların potansiyel başvuru sahiplerine karşı marka itirazlarına gerekçe oluşturarak yeni hak sahiplerinin piyasaya girişlerinin önüne geçilmesinin önlenmesidir. Hukukumuzda, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (Kanun), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kullanım zorunluluğuna ilişkin yasal çerçeveyi oluştururken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise kullanımın dava aşamalarındaki ispatı hususunda uygulama alanı bulmaktadır. Markanın kullanımına ilişkin temel düzenlemeleri içeren Kanun'da zorunluluğun yerine getirilebilmesi için birtakım şartlar aranmaktadır. Bu şartlara 9. Maddenin 1. fıkrasında yer verilmiştir. Buna göre öncelikle markanın ciddi bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Ciddi şekilde kullanımın yorumlanması oldukça subjektiftir. Ciddi şekilde kullanımı, markanın fonksiyonlarına uygun bir kullanım şeklinde ifade etmek biraz daha objektif hale getirecektir. İkinci şart markanın tescil edildiği mal ve hizmette kullanılmasıdır. Markanın tescil edildiği sınıfın dışında kullanımı yeterli olmayacaktır. Üçüncü şart markanın marka sahibi tarafından kullanılması şartıdır. Buna göre markanın marka sahibi tarafından bizzat kullanılması gerekmekte ve başkası tarafından gerçekleştirilen kullanım bu şartın yerine getirilmesini sağlamamaktadır. Dördüncü şart ise zaman şartıdır. Markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde kullanılması ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilmemesi gerekmektedir. Ancak bu zaman şartının uygulanması markanın kullanılmamasının hukuki sonuçlarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Son şart ise markan hakkının korunduğu ülke içinde kullanılması şartıdır. Bu itibarla marka hakkı evrensel bir hak değildir. Marka hakkının hangi ülkede tescilli ise o ülke sınırları içinde kullanılması zorunludur. Bahsedilen bu şartların kümülatif mevcudiyeti gerekmektedir. Aksi takdirde marka hakkının kullanım zorunluluğu yerine getirilmemiş olacaktır. Ancak bir istisna olarak, marka sahibinin markasını kullanmamasına dair haklı bir sebebi var ise bu şartlar aranmayacaktır. Örneğin malın piyasaya sürülmesinde gerekli idari izinlerin verilmemesi hali markanın kullanılmamasına ilişkin bir haklı sebep teşkil edecektir. Bu ve bunun gibi haklı sebep hallerinde markanın kullanılmaması mazur görülebilecek ve markanın kullanılmamasına bağlı sonuçlar gündeme gelmeyecektir. 9. maddenin 2. fıkrası uyarınca markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması veya markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarda kullanılması da kullanma kabul edilirken 9. maddenin 3. fıkrasına göre, markanın marka sahibinin izni ile kullanılması hali de marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir. Yukarıda bahsedilen şartların yahut istisnaların gerçekleşmediği bir başka anlatımla markanın kullanım zorunluluğunun yerine getirilmediği hallere Kanun birtakım hukuki sonuçlar bağlamıştır. Bu sonuçları idari aşamalardaki sonuçlar ve dava aşamalarındaki sonuçlar şeklinde iki başlık halinde incelemek isabetli olacaktır. Markanın kullanılmamasının idari aşamalardaki iki sonucu vardır, bunlardan ilki Kanun madde 26'da düzenlenen, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”veya“Kurum”) tarafından gerçekleştirilen kullanılmayan markanın iptali müessesesidir. Madde uyarınca, 9. maddenin 1. fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması halinde talep üzerine markanın Kurum tarafından iptaline karar verilir. 9. madde ise markanın kullanım zorunluluğuna ilişkin temel madde olup kullanılmayan markanın iptal edileceğini hükme bağlar. Ancak 26. maddenin, aynı Kanun'un 192. maddesi uyarınca Kanun'un yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonra yürürlüğe girmesi hükme bağlanmıştır. Bu hususta Kanun'un 10.01.2017 tarihinde yayımlandığı dikkate alındığında 26. madde 10.01.2024 tarihinden itibaren uygulanabilecek, kullanılmayan markanın iptali, bu tarihten sonra Kurum'dan talep edilebilecektir. Bu hususun yeni bir uygulama alanı yaratması ve öncesinde herhangi bir akademik inceleme ve içtihat olmaması sebepleriyle üzerinde özellikle durulması gerekmektedir. İkinci sonuç ise Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrası düzenlemesidir. Bu hüküm bir marka başvurusuna Kanun'un 6. Maddesinin 1. Fıkrası gerekçe gösterilerek yapılan itirazlarda uygulama alanı bulur. Marka başvurusuna itirazda temel olarak 3 taraf bulunmaktadır. Bunlar marka başvuru sahibi, TÜRKPATENT ve itiraz edendir. Bu düzenlemeye göre Marka başvurusuna bir itiraz söz konusu ise marka başvuru sahibinin talebi halinde, TÜRKPATENT, itiraza konu karıştırılma tehlikesi bulunduğu iddia edilen markanın kullanıldığına ilişkin itiraz edenden delil talep eder. Bu durumda itiraz edenin marka hakkını kullandığını ispat etmesi gerekmektedir. Bu kullanımı herhangi bir delil ile ispatlayamazsa marka başvurusuna itirazı reddedilir. Temel olarak idari aşamalardaki sonuçlar bu şekilde olup markanın kullanılmamasının dava aşamalarındaki sonuçlarına bakmak gerekir ise öncelikle markanın iptali davası gündeme gelmektedir. Kanun geçici madde 4'e göre, yukarıda bahsedilen kullanılmayan markanın Kurum tarafından iptalini düzenleyen madde 26 yürürlüğe girene kadar iptal yetkisi mahkemeler tarafından kullanılır ve yürürlüğe girdiğinde davalar mahkemeler tarafından sonuçlandırılır. Buna göre ilgili maddenin yürürlük tarihi olan 10.01.2024 tarihine kadar kullanılmayan markaların iptali dava yoluyla talep edilebilmekteyken, bu tarihten sonraki iptal taleplerinin TÜRKPATENT'e yöneltilmesi gerekmektedir. Dava aşamalarındaki ikinci sonuç kullanım ispatının davalarda def'i olarak ileri sürülebilmesidir. Kullanım ispatı, hükümsüzlük ve tecavüz davalarında def'i olarak ileri sürülebilir. Kanun'un 25. maddesinin 7. fıkrasında (Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi), 6. Maddenin birinci fıkrası (Marka tescilinde nispi ret nedenleri) uyarınca açılacak hükümsüzlük davalarında 19. maddenin 2. fıkrası (Yayıma itirazın incelenmesi) hükmü olan kullanım ispatının def'i olarak ileri sürülebileceği hükme bağlanmıştır. Yine aynı şekilde 29. maddenin 2. fıkrası gereği kullanım ispatı tecavüz davalarında da def'i olarak ileri sürülebilecektir. Markanın kullanılmamasının dava aşamalarındaki sonuçları da bunlardan ibarettir. Markanın kullanım zorunluluğunda kullanımın ispatı önemli bir sorun teşkil etmektedir. Şöyle ki markanın kullanımının nasıl ispat edileceğine ilişkin bir düzenlemeye Kanun'da yer verilmemiştir. Yalnızca markanın kullanımın zorunlu olduğu ve bu zorunluluğa ilişkin sonuçlar düzenlenmiştir. Bu sebepten sair düzenlemeler (Yönetmelik, Yönerge, Tebliğ) ile Yargıtay kararları incelenerek kullanımın ispatına ilişkin kriterlerin belirlenmesi isabetli olacaktır. Bu çalışmada öncelikle markanın kullanım zorunluluğun yerine getirilmesi için aranan şartlar ve kullanım zorunluluğu ışığında hukuki yollar incelenecek sonrasında ise uygulamada karşılaşılan markanın kullanımının nasıl ispat edileceğine ilişkin belirsizlik giderilmeye çalışılacaktır.

Özet (Çeviri)

B.C. In 3500 BC, cylindrical seals were used on items in Mesopotamia, and in the 2nd century BC, branding was attempted to be achieved by using special ceramic containers used by olive oil producers in Ancient Greece and various signs engraved on these containers. Later throughout history, the brand continued to be used in different guises in different geographies. In all these uses, natural or legal entities unite in their aim to distinguish their goods and services from other goods and services in the market, to be different and unique, and as a result, to achieve a financial result by creating trust in the target audience. In order to achieve all these purposes, the trademark must be used. Otherwise, the trademark owner will not be able to achieve the benefits he expects from the trademark, and since the relevant trademark is already in use, other people will not be able to use the trademark and will be deprived of the benefits that the brand can bring. People's failure to use the trademarks they have protected in this way, in other words, the unnecessary occupation of trademarks in the registry, will negatively affect economic life, and the hoarding and trading of trademarks that will not be used in order to transfer them later will constitute an obstacle to technological and economic developments. In order to prevent these negative situations, rights holders are obliged to use their trademarks both in European Union law and in our law. The aim of introducing this obligation is to ensure the effective use of registered trademarks and to prevent new rights holders from entering the market by providing grounds for trademark objections against potential applicants of unused trademarks. In our law, while the Industrial Property Law No. 6769 (Law) and the Turkish Commercial Code No. 6102 create the legal framework regarding the obligation to use, the Civil Procedure Law No. 6100 finds its application in the proof of use in the litigation stages. The Law, which contains the basic regulations regarding the use of the trademark, requires certain conditions in order to fulfill the obligation. These conditions are included in the 1st paragraph of Article 9. Accordingly, first of all, the brand must be used seriously. Interpretation of serious use is highly subjective. Expressing serious use as a use in accordance with the functions of the brand will make it a little more objective. The second condition is that the trademark must be used in the goods and services for which it is registered. It will not be sufficient to use the trademark outside the class in which it is registered. The third condition is that the trademark must be used by the trademark owner. Accordingly, the trademark must be used personally by the trademark owner, and use by someone else does not ensure that this condition is met. The fourth condition is the time condition. The trademark must be used within five years from the date of registration or its use must not be interrupted for five years. However, the application of this time requirement may vary depending on the legal consequences of not using the trademark. The last condition is that your trademark must be used within the country where the right is protected. In this respect, trademark right is not a universal right. It is mandatory to use the trademark right within the borders of the country in which it is registered. The cumulative existence of these conditions is required. Otherwise, the obligation to use the trademark right will not be fulfilled. However, as an exception, if the trademark owner has a justified reason for not using the trademark, these conditions will not be required. For example, failure to grant the necessary administrative permissions to put the product on the market will constitute a justifiable reason for not using the trademark. In cases such as this and similar justifiable reasons, not using the trademark may be excused and the consequences of not using the trademark will not come to the fore. In accordance with the 2nd paragraph of Article 9, the use of the trademark with different elements without changing its distinctive character or the use of the trademark on goods or packaging only for export purposes is accepted as use, while according to the 3rd paragraph of Article 9, the use of the trademark with the permission of the trademark owner is also considered as use by the trademark owner. is done. The Law imposes certain legal consequences in cases where the above-mentioned conditions or exceptions are not met, in other words, the obligation to use the trademark is not fulfilled. It would be appropriate to examine these results under two headings: results in the administrative stages and results in the litigation stages. Non-use of the trademark has two consequences in the administrative stages, the first of which is regulated in Article 26 of the Law, T.R. It is the institution of cancellation of unused trademarks carried out by the Turkish Patent and Trademark Office (TÜRKPATENT) of the Ministry of Industry and Technology. Pursuant to the article, if the circumstances specified in the first paragraph of Article 9 are present, the institution decides to cancel the trademark upon request. Article 9 is the basic article regarding the obligation to use the trademark and stipulates that the trademark that is not used will be cancelled. However, in accordance with Article 192, Article 26 is stipulated to enter into force seven years from the date of publication of the Law. Considering that the Law was published on 10.01.2017, Article 26 will be applicable as of 10.01.2024, and the cancellation of the unused trademark may be requested from the Authority after this date. This issue needs to be particularly emphasized because it creates a new field of application and there is no academic review or jurisprudence before it. The second result is the regulation of the second paragraph of Article 19 of the Law. This provision finds its application in objections made to a trademark application citing the 1st Paragraph of Article 6 of the Law. There are basically three parties to object to a trademark application. These are the trademark applicant, TÜRKPATENT and the objector. According to this regulation, if there is an objection to the trademark application, upon the request of the trademark applicant, TÜRKPATENT requests evidence from the objector regarding the use of the trademark subject to the objection, which is claimed to be in danger of confusion. In this case, the objector must prove that he is using his trademark right. If he cannot prove this use with any evidence, his objection to the trademark application will be rejected. Basically, the results in the administrative stages are as follows, but if we need to look at the consequences of not using the trademark in the litigation stages, the first thing that comes to the agenda is the trademark cancellation case. According to provisional article 4 of the law, the cancellation authority is exercised by the courts until article 26, which regulates the cancellation of the above-mentioned unused trademark by the institution, comes into force, and when it comes into force, the cases are concluded by the courts. Accordingly, while the cancellation of trademarks that are not used until 10.01.2024, which is the effective date of the relevant article, can be requested through a lawsuit, cancellation requests after this date must be directed to TÜRKPATENT. The second result in the litigation stages is that proof of use can be put forward as a defense in lawsuits. Proof of use can be put forward as a defense in invalidity and infringement cases. In the invalidity cases to be filed in accordance with the 7th paragraph of Article 25 of the Law (Invalidity cases and invalidity request), the first paragraph of Article 6 (Relative reasons for rejection in trademark registration), the proof of use, which is the provision of the 2nd paragraph of Article 19 (Examination of objection to publication), is excluded. It has been ruled that it can be claimed as i. Likewise, in accordance with the second paragraph of Article 29, proof of use can be put forward as a defense in rape cases. These are the consequences of not using the trademark in the litigation stages. Proof of use poses an important problem in the obligation to use the trademark. Namely, there is no regulation in the Law regarding how to prove the use of the trademark. Only the use of the trademark is obligatory and the consequences related to this obligation are regulated. For this reason, it would be appropriate to determine the criteria for proof of use by examining other regulations (Regulation, Directive, Communiqué) and Supreme Court decisions. In this study, first of all, the conditions sought to fulfill the obligation to use the trademark and the legal ways in the light of the obligation to use will be examined, and then the uncertainty regarding how to prove the use of the trademark encountered in practice will be tried to be eliminated.

Benzer Tezler

  1. Markanın kullanılmaması nedeniyle hükümsüz olması

    Invalidity of trademark due to not using

    GÜLSÜM GÜNBALA GÜVEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    HukukZirve Üniversitesi

    Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. FEVZİ TOPSOY

  2. Marka Hukukunda gerçek hak sahipliği

    The actuel right ownership in Trademark Law

    ELİF KARA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    HukukMarmara Üniversitesi

    Özel Hukuk (Ticaret Hukuku) Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. RABİA EDA GİRAY

  3. Marka Hukukunda karıştırılma ihtimali

    The likelihood of confusion on Trademark Law

    ALİ YAŞAR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Hukukİstanbul Ticaret Üniversitesi

    Uluslararası Ticaret Hukuku ve Avrupa Birliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖMER ÖZKAN

  4. Yargıtay kararları ışığında Türk Aile Hukukunda kadın bedeninin ele alınışının feminist bir perspektifle incelenmesi

    Review of handling of female body in Turkish Family Law from a feminist perspective under the light of supreme court decisions

    AYŞE AYDIN ŞAFAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Hukukİstanbul Üniversitesi

    Kadın Çalışmaları Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. SEVGİ USTA

  5. Yargıtay kararları ışığında olası kastla adam öldürme ve adam yaralama suçlarının incelenmesi

    Supreme court decisions mean the guy with the possible examination of crimes of killing and wounding

    İHSAN SARTIK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    HukukMarmara Üniversitesi

    Hukuk Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AHMET CANER YENİDÜNYA