Dicle Üniversitesi Tıp Fakültemizde takip ettiğimiz paroksismal nokturnal hemoglobinürili hastaların klinik ve laboratuar bulguları ile tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi
Evaluation of clinical and laboratory findings and treatment results of patients with paroxysmal nocturnal hemoglobinuria whom we follow at Dicle University Faculty of Medicine
- Tez No: 878360
- Danışmanlar: PROF. MEHMET ORHAN AYYILDIZ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Hematoloji, Hematology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Dicle Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: İç Hastalıkları Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 112
Özet
Paroksismal Nokturnal Hemoglobinüri(PNH), nadir görülen bir hematopoetik klonal kök hücre hastalığıdır. Hematopoetik kök hücrede somatik bir mutasyonun sonucunda ortaya çıkan klonal, kompleman ilişkili hemolizle karakterize bir tablodur. Halsizlik, karın ağrısı, yutma güçlüğü gibi belirgin olmayan bulguları olabilen, başlangıcı ve seyri değişken olan, kronik ve progresif bir hastalıktır. Morbiditesi ve mortalitesi yüksektir. Kemik iliği aplazisi ya da hipoplazisi saptanan aplastik anemi ve myelodisplastik sendrom hastalarında PNH taranmalıdır. Ayrıca coombs negatif hemolitik anemilerde, LDH yüksekliği veya intravasküler hemoliz tablolarının eşlik ettiği açıklanamayan sitopenisi olanlarda, açıklanamayan trombozu olan genç hastalarda veya alışılmadık bölgelerde (intraabdominal venler, serebral venler, dermal venler gibi) tromboz gelişen hastalarda, özellikle de eş zamanlı hemoliz bulguları varsa, PNH testi yapılması düşünülmelidir. Hastalığın tanı ve takibinde akım sitometri önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tanı alan 15 hasta geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Hastaların tamamında tanı akım sitometri ile doğrulanmıştır. Bu çalışmanın amacı hastalarımızdan akım sitometri yöntemi ile elde edilen verilerin, hastalığın klinik seyri ve takiplerindeki laboratuar bulguları ile ilişkisini değerlendirmektir. Toplumda riskli hasta gruplarının belirlenmesi ve bu grupların belirlenerek, özellikle bu gruplarda PNH hastalığının araştırılmasını sağlamaktır. Ayrıca çalışmamızda PNH klon boyutunun hastalık ile ilgili laboratuvar testleri ve klinik bulgulara etkisini göstermek, verilen tedavinin etkisini ve yeterliliğini değerlendirmek hedeflenmektedir. Çalışmamıza dahil olan 15 hastanın yaş ortalaması 38,3 olup literatür ile uyumludur. Hastaların 7'si kadın 8'i erkek (kadın:%46,6, erkek %53,4) olup literatür ile uyumludur. Çalışmamıza dahil edilen 15 hastanın 2'si tedavi almamaktadır. 1 hasta da ex olmuştur. Çalışmamızda 10 hasta Eculizumab, 1 hasta Ravulizumab tedavisi almaktadır. Bu hastalarımızın tedavi ile birlikte klinik yanıtı mevcut olup hayat kalitelerinde belirgin düzelme mevcuttur. 1 hasta gebelikte güvenli bir şekilde Eculizumab kullanmıştır ve doğum sonrası kendisinde ve bebeğinde herhangi bir komplikasyon görülmemiştir. 1 hasta gebelikte güvenli bir şekilde Eculizumab kullanmıştır, henüz doğumu gerçekleşmemiştir. Tedavi alan hastaların klon takibine 6 ay ara ile devam edilmektedir. Hastalarımızdan edindiğimiz tecrübe ve literatürün eşliğinde klon boyutu küçük olan hastaların klon takibine de 6 ay ara ile devam edilmektedir. Bir intravasküler hemoliz bulgusu olan hemoglobinürinin, artan klon boyutu ile paralellik gösterdiği değerlendirdik. Hemoglobinüri dışında kalan bulguların(karın ağrısı, sarılık, halsizlik, kolay kanama bulguları) klon boyutu ile ilişkili olmadığı görülmüştür. Yapılan yanıt değerlendirmesine göre tedavi alan 11 hastanın 6'sı komplet yanıt, 2'si majör yanıt, 3'ü parsiyel yanıt olarak değerlendirilmiştir. Tedavi alan 11 hastanın 5'inde PNH klon boyutu %50 üzerinde iken %10-50 arasına gerilediği izlenmiştir. 3 hastanın klon boyutu %50 üzerinde iken klon boyutunda belirgin düşüş olduğu halde %50'nin altına düşememiştir. 3 hastanın klon boyutu da %10-50 arasında sabit kalmıştır. Çalışmamız yakın takibin önemini ve klinik bulguların test sıklığının, hastanın kliniği de göz önüne alınarak dikkatli bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini gösterdi. Sonuç olarak, çalışmamız henüz sayı olarak yeterli değildir. Hastalığın sıklığının tespiti ve riskli grupların ortaya konması açısından daha çok hasta içeren, daha geniş ölçekli ve çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.
Özet (Çeviri)
Paroxysmal Nocturnal Hemoglobinuria (PNH), is a rare hematopoietic clonal stem cell disease. It is a condition characterized by clonal, complement-related hemolysis that occurs as a result of a somatic mutation in the hematopoietic stem cell. It is a chronic and progressive disease that may have subtle symptoms such as fatigue, abdominal pain, and difficulty swallowing, and whose onset and course are variable. It has high morbidity and mortality. PNH should be screened in aplastic anemia and myelodysplastic syndrome patients with bone marrow aplasia or hypoplasia. Additionally, PNH testing is performed in Coombs-negative hemolytic anemias, in patients with unexplained cytopenia accompanied by elevated LDH or intravascular hemolysis, in young patients with unexplained thrombosis, or in patients who develop thrombosis in unusual areas (such as intra-abdominal veins, cerebral veins, dermal veins), especially if there are concurrent signs of hemolysis. should be considered. Flow cytometry has an important place in the diagnosis and follow-up of the disease. In this study, 15 patients diagnosed at Dicle University Faculty of Medicine Hospital were evaluated retrospectively. The diagnosis was confirmed by flow cytometry in all patients. The aim of this study is to evaluate the relationship between the data obtained from our patients by flow cytometry method and the clinical course of the disease and laboratory findings during follow-up. The aim is to identify risky patient groups in the society and to investigate PNH disease especially in these groups. In addition, our study aims to show the effect of PNH clone size on laboratory tests and clinical findings related to the disease and to evaluate the effect and adequacy of the treatment given. The average age of the 15 patients included in our study is 38.3 years and is compatible with the literature. 7 of the patients are female and 8 are male (female: 46.6%, male 53.4%), which is compatible with the literature. 2 of the 15 patients included in our study are not receiving treatment. 1 patient died. In our study, 10 patients receive Eculizumab treatment and 1 patient receives Ravulizumab treatment. These patients have a clinical response with treatment and there is a significant improvement in their quality of life. One patient used Eculizumab safely during pregnancy and no complications were observed for her or her baby after birth. 1 patient used Eculizumab safely during pregnancy, but she has not given birth yet. Clone follow-up of patients receiving treatment continues with 6-month intervals. Based on the experience we have gained from our patients and the literature, clone follow-up of patients with small clone sizes continues at 6-month intervals. We evaluated that hemoglobinuria, a sign of intravascular hemolysis, parallels increasing clone size. It was observed that findings other than hemoglobinuria (abdominal pain, jaundice, weakness, easy bleeding findings) were not related to clone size. According to the response evaluation, 6 of 11 patients receiving treatment were evaluated as complete response, 2 as major response, and 3 as partial response. In 5 of 11 patients receiving treatment, it was observed that the PNH clone size decreased to between 10-50%, while it was above 50%. While the clone size of 3 patients was above 50%, although there was a significant decrease in clone size, it could not fall below 50%. The clone size of 3 patient also remained constant between 10-50%. Our study showed the importance of close follow-up and that the frequency of testing clinical findings should be carefully adjusted, taking into account the patient's clinic. As a result, our study is not yet sufficient in number. Larger-scale and multicenter studies that include more patients are needed to determine the frequency of the disease and identify risk groups.
Benzer Tezler
- Kronik hepatit B'li hastalarda biyokimyasal ve viral parametreler ile histopatolojik bulgular arasındaki ilişki
Relationship between biochemical and viral parameters and histopathological findings in patients with chronic hepatitis B
UĞUR BALIK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
GastroenterolojiDicle Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUHSİN KAYA
- Çocuk acil ve endokrinoloji polikliniğine diyabetik ketoasidoz ile başvuran hastaların retrospektif değerlendirilmesi
Dicle universty and children's endocrine clinic of pediatrics emergency retrospective evaluation of patients presenting with in diabetic ketoacidosis
DEVRİM BOZKURT
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2013
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDicle ÜniversitesiDahili Tıp Bilimleri Bölümü
PROF. DR. YUSUF KENAN HASPOLAT
- Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde Nisan 2010-1 Mayıs 2018 tarihleri arasındaki beyin ölümü vakalarının retrospektif çalışması
Retrospective study of brain death cases between April 2010-1 May 2018 at the Faculty of Medicine of Dicle University.
HALİL SERHAT DEMİR
- Radyografik mediasten genişlemelerinin bilgisayarlı tomografi ile incelenmesi
Başlık çevirisi yok
YUSUF YANMAZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1990
Radyoloji ve Nükleer TıpDicle ÜniversitesiRadyodiagnostik Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MASUM ŞİMŞEK
- Yeni doğanlarda işitme taraması
Hearing Screening On Newborns
MENSUR HASAN EKİNCİ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2011
Kulak Burun ve BoğazDicle ÜniversitesiKulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. MÜZEYYEN YILDIRIM BAYLAN