Metabolik sendrom tanısında kantitatif ultrasonun katkısı
The contribution of quantitative ultrasound in thediagnosis of metabolic syndrome
- Tez No: 909199
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT AŞIK, DOÇ. DR. MİRAÇ VURAL KESKİNLER
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Radyoloji ve Nükleer Tıp, Endocrinology and Metabolic Diseases, Radiology and Nuclear Medicine
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Medeniyet Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Radyoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 65
Özet
Metabolik sendrom, dünya üzerinde özellikle yetişkin nüfusu etkileyen, önemli bir mortalite ve morbidite sebebidir. Hastalığın tanısının konulması için yaygın olarak Amerikan Kalp Derneği (AHA) ve Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü'nün önerdiği bazı tanı kriterleri kullanılmaktadır. Bu beş kriterden en az üçünün karşılandığı durumlarda metabolik sendrom tanısı konulmaktadır. Birçok sistemi etkileyebilen bu hastalığın karaciğer bulguları daha çok karaciğer yağlanması ile kendisini göstermektedir. Günümüzde karaciğer yağlanmasının kesin tanısı histopatolojik inceleme ile konulmaktadır. Fakat invaziv, pahalı bir yöntem ve tekrarlanabilir olmadığından pratikte kullanılmamaktadır. Karaciğer yağlanmasının tespiti için bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri uzun zamandır kullanılmaktadır. Bilgisayarlı tomografinin radyasyon içermesi, manyetik rezonans görüntülemenin ise pahalı ve vakit alan bir işlem olması rutin uygulamada bu yöntemleri dezavantajlı kılmaktadır. Pratikte bu yöntemler yerine ucuz ve güvenilir olması sebebi ile karaciğer yağlanmasının tanı ve takibinde ultrason yaygın olarak kullanılmaktadır. Konvansiyonel ultrasonografi ile yapılan karaciğer yağlanması sınıflaması ise kalitatif verilere dayandığı için MR ve BT gibi yöntemlere göre daha subjektiftir. Ayrıca yağlanmanın derecesi ile ilgili net bir değer elde edilememektedir. Yağlanmanın derecesi“0-1-2-3”gibi aralık değerler ile ölçülebilmektedir. Son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan bir diğer ultrasonografi yöntemi ise doku atenüasyonu ve geri saçılmaya dayanarak elde edilen kantitatif ultrasonografi yöntemidir. Bu yöntem ile karaciğer yağlanması yüzdelik olarak ölçülebilmektedir. Ayrıca kullanıcıdan çok cihaz bağımlı bir yöntem olduğu için konvansiyonel ultrasonografiden daha objektif bir yöntem olarak kabul görmektedir. Çalışmamızda kantitatif ultrasonun bu avantajlarından yararlanıp metabolik sendrom tanısında yardımcı bir yöntem olup olamayacağını araştırmayı amaçladık. Çalışma prospektif bir kurguyla yürütülmüştür. Etik kurul onayının ardından hasta seçimi yapılmış, hastaların metabolik sendrom tanı kriterlerinde yer alan parametreler dökümante edilmiş, ultrasonografi protokolü belirlenmiş ve karaciğer yağlanma dereceleri ölçülmüştür. Hastalar metabolik sendrom tanı kriterlerini karşılayanlar ve karşılamayanlar olarak iki farklı gruba ayrılmış ve tüm parametreler SPSS programı ile istatistiksel analize tabii tutulup birbirlerine üstünlükleri açısından kıyaslanmıştır. Çalışma kapsamında 275 hasta değerlendirildi. 103 hasta metabolik sendrom kriterlerini karşılamazken 172 hasta kriterleri karşılamaktaydı. Metabolik sendrom için yapılan eğri altında kalan alan analizinde yağ fraksiyonu eşik değeri %7.36 bulundu. Bu değerin üstü yüksek yağ fraksiyonu olarak kabul edildi. Metabolik sendrom hastalarının %76'sı bu grupta idi. Diğer 5 tanı kriteri ile kıyaslandığında yüksek yağ fraksiyonu pozitifliğinin metabolik sendrom tanısındaki duyarlılığı %75.6 ile bel çevresi, açlık kan şekeri ve yüksek kan basıncından sonra 4.sırada, özgüllüğü de %70.9 ile trigliserid, HDL ve yüksek kan basıncından sonra 4. sırada tespit edildi. Çalışmamızda karaciğer yağlanması için yapılan kantitatif ultrason yönteminin metabolik sendrom tanısında başarı ile rol oynayabileceği gösterilmiştir. Ancak günümüzde bu yöntemin metabolik sendromun tanı kriterlerinde yer alması bu uygulamaların mevcut olduğu ultrasonografik cihaz sayısının yeterli olmaması nedeniyle mümkün olmayabilir. Fakat ilerleyen yıllarda cihaz ve uygulama maliyetlerinin ucuzlaması ile birlikte bu yöntemin klinik pratikte yaygın olarak kullanılması beklenmektedir. Bu durumda herhangi bir sebeple yapılacak karaciğer ultrasonografi incelemelerinde bu yöntemin uygulanması klinisyene metabolik sendrom tanısı açısından yol gösterici nitelikte olabilir.
Özet (Çeviri)
Metabolic syndrome is a significant cause of mortality and morbidity worldwide, particularly affecting the adult population. The diagnosis of this condition commonly relies on specific criteria recommended by the American Heart Association (AHA) and the National Heart, Lung, and Blood Institute. A diagnosis of metabolic syndrome is made when at least three of these five criteria are met. The hepatic manifestations of this disease, which can affect multiple systems, are primarily observed as liver steatosis. Currently, the definitive diagnosis of liver steatosis is made through histopathological examination. However, because this method is invasive, costly, and non-repeatable, it is not commonly used in clinical practice. Imaging techniques such as computed tomography (CT), magnetic resonance imaging (MRI), and ultrasonography (US) have long been utilized for the detection of liver steatosis. However, the use of CT, which involves radiation, and MRI, which is expensive and time-consuming, is less practical for routine applications. Instead, ultrasonography is widely used in practice due to its cost-effectiveness and reliability for diagnosing and monitoring liver steatosis. However, liver steatosis classification with conventional ultrasonography is based on qualitative data and is therefore more subjective compared to methods like MRI and CT. Furthermore, it does not provide a precise numerical value for the degree of steatosis; instead, the degree of steatosis is assessed using categorical scales such as“0-1-2-3.”In recent years, a new ultrasonographic method based on tissue attenuation and backscatter, known as quantitative ultrasonography, has become increasingly common. This method allows for the quantification of liver steatosis as a percentage. Additionally, because it is less dependent on the operator and more dependent on the device, it is considered a more objective method compared to conventional ultrasonography. In our study, we aimed to explore whether quantitative ultrasonography, with its advantages, could serve as a supplementary method in diagnosing metabolic syndrome. The study was conducted prospectively. Following ethical committee approval, patient selection was carried out, the parameters included in the diagnostic criteria for metabolic syndrome were documented, an ultrasonography protocol was established, and the degrees of liver steatosis were measured. Patients were divided into two groups: those meeting and those not meeting the metabolic syndrome diagnostic criteria. All parameters were subjected to statistical analysis using the SPSS program to compare their effectiveness. A total of 275 patients were evaluated in the study. While 103 patients did not meet the metabolic syndrome criteria, 172 did. In the area under the curve (AUC) analysis for metabolic syndrome, a liver fat fraction threshold of 7.36% was determined. Values above this threshold were considered indicative of high liver fat fraction. Among metabolic syndrome patients, 76% fell into this group. When compared with the other five diagnostic criteria, the sensitivity of high liver fat fraction positivity in diagnosing metabolic syndrome ranked fourth at 75.6%, following waist circumference, fasting blood glucose, and high blood pressure. Its specificity, at 70.9%, ranked fourth after triglycerides, HDL cholesterol, and high blood pressure. Our study demonstrated that the quantitative ultrasound method for assessing liver steatosis could play a successful role in diagnosing metabolic syndrome. However, the inclusion of this method in current diagnostic criteria for metabolic syndrome may not be feasible due to the limited availability of ultrasonographic devices capable of performing this application. Nevertheless, as the cost of devices and applications decreases in the coming years, this method is expected to see widespread use in clinical practice. In this scenario, applying this method during routine liver ultrasonography examinations could provide clinicians with valuable guidance for diagnosing metabolic syndrome.
Benzer Tezler
- Glut1 eksikliği sendromunda genetik analizler
Başlık çevirisi yok
CEMRE ÖRNEK
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Genetikİstanbul ÜniversitesiGenetik Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SİBEL AYLİN UĞUR İŞERİ
- Epikardiyal yağ dokusunun transtorasik ekokardiyografi ile vertikal, horizontal ve alansal değerlerinin koroner arter hastalığı ve antropometrik ölçümler ile ilişkisi
The relationship of vertical, horizontal thickness and area of epicardial fat tissue on echocardiography between coronary artery disease and antropometric measurements
IŞIK TEKİN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
KardiyolojiPamukkale ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ASUMAN KAFTAN
- Tip 2 diyabetik popülasyonda metabolik sendrom prevalansı ve diyabetik nefropati ile ilişkisi
The prevalence of metabolic syndrome in type 2 diabetic patients and its relation with diabetic nephropathy
MUSTAFA ARAZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıGaziantep Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERSİN AKARSU
- Metabolik sendrom kriterleri ile santral retinal arter rezistif indeksi arasındaki ilişki
Relationship between metabolic syndrome criteria and central retinal artery resistive index
MERVE BAŞER
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
İç HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. İHSAN ATEŞ
- Huzurevi ortamında yaşayan bireylerde düzenli fiziksel aktivite alışkanlıkları ve metabolik sendrom kriterleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
The i̇nvestigation of regular physical activity habits and metabolic syndrome criteria i̇n the nursing home residents
TURAN GÜNDÜZ
Doktora
Türkçe
2017
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıEge Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ZELİHA FULDEN SARAÇ