Geri Dön

BPH'da histopatolojik tanıya göre medikal seçenekleri

Histopathological diagnosis of BPH for the medical treatment alternatives

  1. Tez No: 90980
  2. Yazar: MUSTAFA YORDAM
  3. Danışmanlar: PROF. DR. SADETTİN KÜPELİ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Üroloji, Urology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2000
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Üroloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 52

Özet

ÖZET Amaç:Histolojik kanıtlara dayanarak BPH'nın glandüler ve stromal hiperplaziye bağlı değişiklikler olduğunu söyleyebiliriz. BPH, epitelyal elemanların hiperplazisi, stromal elemanların hipertrofisi sonucu gelişmekte olup, obstrüksiyonda her iki komponentinde önemli derecede rolü vardır. BPH'nın neden olduğu infravezikal obstrüksiyonun hem statik (mekanik) hem de dinamik komponenti vardır. Biz bu çalışmamızda; medikal tedavi planlanan hastalara alfa blokerlerin stromal etkili olması, antiandrojenlerin ise özellikle prostattaki epitelyal volümü azaltıcı etkisi nedeniyle eğer tedavi öncesi hakim doku tipini saptayabilirsek daha spesifik, daha gerçekçi, daha ekonomik ve daha efektif bir tedavi modülitesi geliştirebilmeyi amaçladık. Materyal ve Metodlar: Çalışmaya klinik olarak semptomatik BPH tanısı konan 112 hasta dahil edildi. Hastalar tam bir değerlendirmeden geçirildikten sonra transrektal ultrasonografi eşliğinde biyopsi yapılarak morfometrik analize tabi tutuldu ve adenomdaki hakim doku yüzdesi belirlendi. Stromal dokusu hakim olan 49 hasta grupl, glandüler-lümen dokusu hakim olan 32 hasta grup-2 olarak belirlendi. Ayrıca biyopsi almadan random olarak alfuzosin veya finasteride verilen 28 hasta kontrol grubu olarak belirlendi. Tedaviye başlamadan önce tüm hastaların semptom skorları, uroflowmetrileri, PSA değerleri belirlendi. PSA'sı 4 ng/dl'nin üzerinde olanlar çalışmaya alınmadı. Grupl hastalarına alfuzosin günde 3 defa 2,5 mg., grup2 hastalarına finasteride günde tek doz 5 mg. oral olarak verildi. Tüm hastalar 3,6 ve 12.aylarda semptom skorları, uroflowmetri, PSA ile takip edildi. Ayrıca tedaviden önce ve 12. ay da transrektal ultrasonografi ile prostat volümlerindeki değişiklik de takip edildi. Veriler Kruskal-Wallis varyant analizi ile istatiksel olarak karşılaştırıldı. Sonuçlar: Çalışmaya ortalama yaşlan 62,8 (47-84) olan 112 hasta dahil edildi. Semptom skorlarının 1. grupta % 79,7'lik bir azalma saptandı.(p skorları ikinci grupta % 41,7 oranında azalma saptanırken, kontrol grubunda ise; %33.8'lik bir azalma saptandı. Stromal doku hakim olan grup-1 hastalarındaki semptom skorlarındaki azalma hem grup-2' den hemde kontrol grubu hastalarınkinden farklı idi.( p ). Stromal doku hakim olan bu grup-1 hastalarında alfuzosin tedavisiyle 12.ayda maksimal idrar akım hızlarında ortalama 4,74 ml/s gibi bir artış tesbit edildi. Qmax'daki bu artış %46 olarak saptandı. İkinci grupta Qmax'in 12.ayda ortalama 1,75 ml/s artarak %15,5 oranında artış saptandı.Kontrol grubunda; 12.ayda Qmax'daki artış bu grupta 1,55 ml/s oranında %14,2'lik bir artış oranı saptandı. Üç grup kendi aralarında karşılaştırıldıklarında Qmax'daki artışın en çok birinci grupta arttığı (p ve üçüncü grup arasında ise anlamlı fark olmadığı saptandı. (p>0,05). Finasteride alan ikinci grupta PSA değerlerindeki düşüşün 12.ay sonunda %46,2 oranında olduğu görüldü. Diğer iki grupta anlamlı bir değişiklik saptanmadı. Tartışma: Gerçektende prostatın farklı doku elemanlarının değerlendirilebileceği yöntemlerle hangi hastaların ?-blokürden daha fazla yarar göreceği önceden tahmin edilebilecektir. Eğer ileriki günlerde, daha az invaziv bir değerlendirme yöntemi ile prostatın stromal ya da glandüler dokudan hakim olan histopatolojik kompozisyonu ortaya konabilirse, özellikle stromal dokusu baskın tesbit edilen hastalara daha spesifik, daha efektif, daha yüz güldürücü ve gereksiz ilaç yan etkilerinden kaçınılmış daha gerçekçi bir tedavi uygulamış oluruz. 45

Özet (Çeviri)

SUMMARY Objective: Benign prostatic hyperplasia is developed from glandular cell and stromal cell hyperplasia. Both of these components are associated with obstruction. In medical therapy of BPH, alpha-blockers are mostly effective in stroma and antiandrogens have more effect on epithelial cells. In our study, the dominant cell type in BPH was investigated before medical treatment and the therapy was planned according to the dominant cell type. Thus, a more realistic, effective and economic treatment modality can be developed. Patients and Method: 1 12 patients with clinically symptomatic BPH were included in to the study. The mean age of the patients was 62,8(47-84) years. 81 patents have undergone TRUS guided biopsy and the dominant cell type in adenoma was diagnosed with histologic examination. 49 patients with more stromal cells were called as group I and 32 patients with more glandular-epithelial cells were called as group II. 28 patients which had no biopsy and treated randomly with either alfuzosin or finasteride were evaluated as control group. Before the treatment, all patients were evaluated with symptom scores, uroflowmetrie and PSA. The patients in group I were treated with oral alfuzosin 3x2,5 mg daily and in group II with finasteride 5 mg daily. All patients were controlled in months 3,6 and 12 according to their symptom scores and uroflowmetrie. Kruskal-Wallis test was used for statistical analysis. Results: The symptom scores were decreased 79,7% in group I (p0,05). Conclusion: If different cell types in BPH can be evaluated before the treatment, it can be planned which patients can benefit more from alpha-blocker treatment. In future, we need more studies in order to find a less invasive method to evaluate the dominant cell type in BPH. Thus, a more spesific and effective therapy can be given with less side effects.

Benzer Tezler

  1. Benign prostat hiperplazisinde insan lökosit antijenleri (HLA) analizlerinin değeri

    Başlık çevirisi yok

    YUSUF ALİCAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1993

    ÜrolojiMarmara Üniversitesi

    Üroloji Ana Bilim Dalı

  2. Prostat kanseri ve benign prostat hiperplazisi ayırıcı tanısında serum mikroRNA'ların biyomarker olarak rolünün araştırılması

    Investigation of the role of serum micrornas as biomarkers in differential diagnosis of prostate cancer and benign prostatic hyperplasia

    SEMA TABAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    OnkolojiPamukkale Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SERKAN DEĞİRMENCİOĞLU

  3. Alt üriner sistem semptomları nedeniyle TUR(p) yapılan hastalarda idrar kültürü, prostat doku kültürü ve intraprostatik inflamasyonun IPSS ile ilişkisi

    Relationship between uriner culture, prostatic tissue culture, intraprostatic inflammation with IPSS in patients undergone TUR(p) with lower urinary system sysptoms

    RIZA ÇEVİK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    ÜrolojiCumhuriyet Üniversitesi

    Üroloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. E. YENER GÜLTEKİN

  4. Yüksek serum PSA seviyesi ve negatif prostat biyopsi sonucu olan benign prostat hiperplazili hastalarda prostatektomi sonrası tekrar değerlendirme

    Postoperatively to evaluate the increase of prostate specific antigen (PSA) depending on benign prostate hyperplasie (BPH) whose taken their prostate biopsies histopathologic diagnosis was reported as tumous negative.

    ŞENOL ADANUR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    ÜrolojiAtatürk Üniversitesi

    Üroloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZKAN POLAT