Geri Dön

Çin-Hindistan rekabeti bağlamında güvenlik ikileminin yeniden doğuşu

The Revival of the security dilemma in the context of Sino-Indian rivalry

  1. Tez No: 912576
  2. Yazar: DİLEK KARADENİZ TOPAL
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. ÖZGÜR TÜFEKÇİ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Karadeniz Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 217

Özet

Devletler, uluslararası sistemde varlığını korumak ve olası tehlikelere karşı hazırlıklı olmak amacıyla savunma alanında çeşitli yatırımlar gerçekleştirmektedir. İyi niyet doğrultusunda güvenliği artırmak amacıyla gerçekleştirilen bu yatırımlar statükonun devamından yana olan devletler tarafından tehdit olarak yorumlanmaktadır. Statükoyu korumak isteyen bu devletler bu duruma tepki olarak savunma yeteneklerini geliştirmekte ve bu durum kısır bir tehdit algılama döngüsü başlatmaktadır. Tarafların tehdidi yorumlama ve karşılık verme sürecine dayana bu döngü güvenlik ikilemi olarak tanımlanmaktadır. Kavram Soğuk Savaş döneminde savunma yeteneklerinin geliştirilmesini yalnızca askeri ölçütler üzerinden değerlendirmiş fakat bu ölçüt Soğuk Savaş sonrasında oluşan yeni dünya düzeni ve artan aktör sayısı nedeniyle güvenlik ilişkilerini açıklamakta yetersiz kalmıştır. Devletler arası ilişkileri güvenlik ikilemi üzerinden değerlendirilen birtakım devletler, güvenlik ikileminde ortaya çıkan yetersizlikler nedeniyle doğru şekilde analiz edilememekte ve dolayısıyla güvenlik problemlerinin çözümü güçleşmektedir. Bu durumun yansıdığı ilişkilerden biri de Çin-Hindistan arasında gerçekleşmektedir. Bu iki devlet birçok alanda anlaşmazlık yaşamakta fakat geleneksel güvenlik ikilemi (1950-1990) bu durumu analiz etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma, devletlerin güç kapasitelerini savunma-saldırı ölçütleri ile sınırlandıran ve mevcut koşullarda yetersiz kalan geleneksel güvenlik ikileminin modern dünya ölçütleri çerçevesinde geliştirilmesini ve bu yeni perspektiften Çin-Hindistan ilişkilerinin yeniden analiz edilmesini amaçlamıştır. Bu doğrultuda çalışma“Yeni güvenlik ikilemi perspektifinden güvenlik ikilemi türleri Çin-Hindistan ilişkilerine nasıl etki etmektedir?”sorusuna odaklanmıştır. Bu temel sorunun yanıtlanmasında tarihsel, karşılaştırmalı, betimsel, nitel ve vaka analizi araştırma yöntemlerinden faydalanılmış, çalışmanın kapsamı güvenlik ikileminin tespitinden günümüze ve Çin-Hindistan ilişkilerinin resmi başlangıç tarihinden günümüze kadar geçen süre ile sınırlandırılmıştır. Elde edilen bulgular neticesinde güvenlik ikileminin ekonomik, askeri, toplumsal, kimliğe bağlı, teröre bağlı, nükleer ve siber olmak üzere sekiz farklı türe ayrıldığı; Çin-Hindistan ilişkilerinde ekonomik, askeri, kimliğe bağlı, nükleer ve siber alanlarda güvenlik ikilemlerinin gerçekleştiği; bu ikilemler arasında Çin-Hindistan ilişkilerine yön veren güvenlik ikileminin ekonomik güvenlik ikilemi olduğu ve Çin-Hindistan özelinde savaşların askeri savunma alanlarından ekonomik rekabet alanlarına taşındığı tespit edilmiştir. Soğuk Savaş sonrasında 'güvenlik ikilemi' üzerine daha fazla odaklanılmış ve kavram farklı yönlerden geliştirilmeye çalışılmıştır. Robert Jervis güvenlik ikileminde önemli olanın niyet okumak olduğu belirterek kavrama yeni bir bakış açısı getirmiştir. Küreselleşme sonucu uluslararası sistemde değişen yapıyla birlikte güvenlik ikilemi yalnızca devletler ile analiz edilen boyuttan çıkarılmış topluma ve bireye indirgenmiştir. Bu doğrultuda toplumsal güvenlik ikilemi, etnik-dini güvenlik ikilemi, yapısal güvenlik ikilemi, algısal güvenlik ikilemi, siber güvenlik ikilemi, nükleer güvenlik ikilemi ve kimliğe bağlı güvenlik ikilemi gibi alanlarda özel olarak güvenlik ikilemi incelemeleri analiz edilmeye başlanmıştır. Güvenlik ikilemi kavramının farklı boyutlarda incelenmesi sağlayan çalışmalardan farklı olarak Ken Booth ve Nicholas Wheeler kavramın özüne dair yeni bir tanımlama geliştirmiştir. Booth ve Wheeler genellikle güvenlik ikilemi olarak açıklanan durumun aslında bir güvenlik paradoksu olduğunu ve güvenlik ikilemi kavramın 'seçim' konusunda arada kalmak olduğunu ileri sürmüş ve kabul görmüştür. Güvenlik İkilemi kavramının John Herz tarafından ortaya atılmasından bugüne farklı alanlarda birtakım gelişmeler yaşanmıştır. Küreselleşme sonrası uluslararası sistemde devletler dışında birey, grup ve toplumların belirginleşmesi, teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesi, din, etnik yapı ve kültür gibi yapıların daha belirgin hale gelmesi güvenlik ikilemi kavramında farklı yaklaşımların oluşmasına yol açmıştır. Ancak modern uluslararası sistemi, devletleri ve diğer devlet dışı aktörleri en çok etkileyen meselelerden biri olan ekonomi meselesinin güvenlik ikilemi açısından incelenmesi göz ardı edilmiştir. Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu yapının içinde bulunduğu durumu ifade etmek amacıyla kullanılan güvenlik ikilemi kavramına genellikle savunma artırımı olarak yaklaşılmıştır. Devletler arası gücün niteliği devletlerin elinde bulundurduğu savunma ve saldırı ölçütü ile değerlendirilmesi modern dünyanın güçlü devletini ölçme konusunda yetersiz kalmıştır. Günümüzde devletler savunma alanının dışında ekonomik, teknoloji, bilimsel ve farklı birçok alanda rekabet etmektedirler. Bu durumda yalnızca askeri alanda yaşanan gelişmeleri değil diğer alanlarda meydana gelen gelişmeleri de varlığına tehdit olarak algılayabilmekte ve güvenlik ikilemi oluşturabilmektedir. Çin ve Hindistan arasında güvenlik ikileminin yaşanmasına neden olan birçok alan ve bölge bulunmaktadır. Güney Çin Denizi, Hint Okyanusu, kara sınır problemleri gibi iki yükselen güç arasında savaşı tetikleyebilecek birçok çatışma ve mücadele alanı bulunmaktadır. Taraflar birbirlerinin herhangi bir teşebbüsünü kendilerine tehdit olarak kabul etmekte ve bu tehdit durumuna karşı cevap olarak rekabet yarışına girişmektedirler. Geleneksel Güvenlik İkileminde tehdit algısında savunma artırımına giden devletler günümüzde savunma yerine ekonomik rekabete girmektedirler. Yükselen iki büyük güç olan Çin ve Hindistan ilişkilerinde var olan rekabet ve mücadele askeri savunma yarışından daha çok ekonomik rekabet alanında yoğunlaşmıştır. Ekonomik olarak gelişme yönünde projeler geliştiren taraflar bu gelişimi tehdit olarak algılamakta ve tehdidi bertaraf etmek amacıyla yeni bir ekonomik gelişim projesi ortaya koymaktadırlar. Bu bağlamda devletlerarası rekabetin askeri savunma ve saldırı ortamından ekonomik savunma ve yükseliş ortamına dönüşmesi modern dünyanın yeni savaşma modeli midir? Çin ve Hindistan arasında çatışmaya neden olabilecek birçok mesele bulunmasına rağmen iki devletin çatışmasını engelleyen ekonomik güvenlik ikilemi midir? Bu sorular ışığında hazırlanan çalışmanın temel amacı ekonomik güvenlik ikileminin Çin-Hindistan rekabetini ne ölçüde etkilemiş olduğunu ortaya koymaktır.

Özet (Çeviri)

States undertake various investments in the field of defense in order to maintain their presence in the international system and be prepared for potential threats. These investments, made with the aim of enhancing security in line with good intentions, are interpreted as a threat by states that favor the continuation of the status quo. These states, seeking to preserve the status quo, respond by enhancing their defense capabilities, which in turn initiates a vicious cycle of threat perception. This cycle, based on the process of interpreting and responding to threats by the parties, is defined as the security dilemma. The concept, which assessed the development of defense capabilities solely through military criteria during the Cold War, has proven insufficient in explaining security relations in the post-Cold War era due to the emergence of a new world order and the increasing number of actors. Some states, whose intergovernmental relations are evaluated through the lens of the security dilemma, cannot be accurately analyzed due to the limitations that emerge from this concept, making the resolution of security issues more difficult. One such relationship where this is reflected is between China and India. These two states experience disagreements in many areas, yet the traditional security dilemma (1950-1990) proves inadequate in analyzing this situation. This study aims to develop the traditional security dilemma, which limits states' power capacities to defense-offense criteria and has become inadequate under current conditions, within the framework of modern global standards and to reanalyze China-India relations from this new perspective. In this context, the study focuses on the question: 'How do different types of security dilemmas affect China-India relations from the perspective of the new security dilemma?' To answer this central question, historical, comparative, descriptive, qualitative and case study research methods were employed. The scope of the study is limited to the period from the identification of the security dilemma to the present, and from the official beginning of China-India relations to the present day. Based on the findings, the security dilemma was classified into eight different types: economic, military, societal, identity-based, terrorism-related, nuclear, and cyber. It was determined that in China-India relations, security dilemmas occur in the economic, military, identity-based, nuclear, and cyber domains. Among these dilemmas, the economic security dilemma is the one that most shapes China-India relations, and it was found that in the case of China and India, conflicts have shifted from military defense areas to economic competition. After the Cold War, more focused on“security dilemma”and the concept was tried to be developed from different aspects. Robert Jervis brought a new perspective to the concept by stating that the important thing in the security dilemma is reading intention. With the changing structure in the international system as a result of globalization, the security dilemma has been removed from the dimension analyzed only with states and reduced to society and individual. In this context, security dilemma studies have begun to be analyzed specifically in areas such as social security dilemma, ethno-religious security dilemma, structural security dilemma, perceptual security dilemma, cyber security dilemma, nuclear security dilemma and identity-based security dilemma. Ken Booth and Nicholas Wheeler developed a new definition of the essence of the concept, unlike the studies that enable the concept of security dilemma to be examined in different dimensions. Booth and Wheeler argued that what is often described as a security dilemma is actually a security paradox and that the concept of security dilemma is to stay in between on“choice”and has been accepted. Since the concept of the Security Dilemma was introduced by John Herz, there have been a number of developments in different fields. In the international system after globalization, the emergence of individuals, groups and societies other than states, the rapid advancement of technology, and the emergence of structures such as religion, ethnicity and culture have led to the formation of different approaches in the concept of security dilemma. However, the examination of the economic issue, which is one of the most affecting the modern international system, states and other non-state actors, in terms of security dilemma has been ignored. The concept of security dilemma, which was used to express the situation of the bipolar structure during the Cold War, was generally approached as defense enhancement. Assessing the nature of inter-state power with the defense and attack criteria held by the states has been insufficient to measure the powerful state of the modern world. Nowadays, states compete in economic, technological, scientific and many different fields outside the field of defense. In this case, it can perceive not only the developments in the military field but also the developments in other areas as a threat to its existence and create a security dilemma. There are many areas and regions that create security dilemmas between China and India. There are many areas of conflict and struggle that can trigger war between two rising powers, such as the South China Sea, the Indian Ocean, and land border problems. The parties accept any attempt of each other as a threat to them and enter into a competition race in response to this threat situation. In the Traditional Security Dilemma, the states that increase their defense perception in the perception of threat are entering into economic competition instead of defense today. The rivalry and struggle in the relations of China and India, the two emerging great powers, concentrated more in the field of economic competition than in the military defense race. The parties that develop projects for economic development perceive this development as a threat and put forward a new economic development project in order to eliminate the threat. In this context, is the transformation of interstate competition from a military defense and attack environment to an environment of economic defense and rise, is it the new war model of the modern world? Although there are many issues that could cause conflict between China and India, is it the economic security dilemma that prevents the two states from clashing? The main purpose of the study, prepared in the light of these questions, is to reveal to what extent the economic security dilemma has affected the China-India competition.

Benzer Tezler

  1. The hallmark of Djibouti's dynamic geopolitics and the Red Sea in the context of economic globalization

    Ekonomik küreselleşme bağlamında Kızıldeniz'in ve Cibuti'nin dinamik jeopolitiği

    MOUHYADIN AHMED MOHAMED

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Siyasal BilimlerÇankırı Karatekin Üniversitesi

    Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ŞUAYİP TURAN

  2. Educational reforms in Ethiopia: From the imperial era to the present

    Etiyopya'da eğitim reformları: Emperyal dönemden günümüze

    SALİH AHMED MAHAMMODA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    Eğitim ve ÖğretimNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İSA KORKMAZ

  3. 21. yüzyıl güvenlik politikalarında enerji ve Hindistan'ın enerji güvenliği siyaseti

    The role of energy in the security politics of 21st century and energy security politics of India

    İHSAN ÖMER ATAGENÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    EnerjiGazi Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Bölümü

    DOÇ. DR. MEHMET SEYFETTİN EROL

  4. Die Bedeutung der 'Belt and Road Initiative' Chinas für Europa

    Çin'in 'Kuşak ve Yol Girişimi'nin Avrupa için önemi

    BÜŞRA ÖZDURAN

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2024

    Uluslararası TicaretTürk-Alman Üniversitesi

    Kültürlerarası Yönetim Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERNST STRUCK

  5. Ekonomik güvenliğin dış politika oluşumu üzerindeki etkileri: BRICS'e üye devletler analizi (2001-2018)

    The effects of economic security on foreign policy formation: Analysis of BRICS member states (2001-2018)

    KENAN TURGUTOĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Uluslararası İlişkilerBursa Uludağ Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BARIŞ ÖZDAL