Geri Dön

Nüks ve ara verip dönen aktif akciğer tüberkülozlu olgularda yeniden tedavi rejimi sonuçları

Re-treatment regimen in patients with relapsed and intermittent active pulmonary tuberculosis results

  1. Tez No: 923013
  2. Yazar: MİHRİCAN YEŞİLDAĞ
  3. Danışmanlar: DR. GÜLTEKİN TİBET
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Göğüs Hastalıkları, Chest Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: İzmir Dr.Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 62

Özet

Bu çalışma, Ocak 1998-Nisan 2000 tarihleri arasında, İzmir Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 9B ve 7B servislerinde, WHO'nun olgu tanımları dikkate alınarak daha önceden tedavi görmüş olup yeniden tedavi gerektiren olgularda (ara verip dönen, nüks) majör tüberküloz ilaçları ile yeniden tedavi rejimi (2ayHRZE / 1ayHRE / 5ayHRE) sonuçlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya alınan 50 olgunun yaş ortalaması 46±12 (20-77) olarak bulundu. Olguların %90'1 erkek, %10'u kadındı. Olgularımızın %33'ü (%66) ara verip dönen ve 17'si (%34) nüks olgulardı. Ara verip dönen olgular 2±1(1-5) kez tedavi almışlar, nüks olgularda ise ortalama 14+±11 yıl sonra nüks ortaya çıkmıştı. İnvitro ilaç duyarlılık testlerinde %54.2 tüm ilaçlara duyarlılık, %45.8'inde ise en az bir ilaca direnç saptandı. Birinci ayda %47, ikinci ayda %84 oranında balgam yayma konversiyonu saptandı. Olguların ortalama hastanede yatış ve tedavi süreleri sırasıyla 64±37 ve 58+35 gündü. Olguların %68'ini taburcu edilen, %10'unu izinsiz terk eden ve %14'ünü kendi isteği ile taburcu olan grup oluşturmaktaydı. Olguların taburcu olduktan sonra VSD'lere başvurma süreleri ortalama 10+20 (1-120) gündü. Olguların %87.5'u VSD'ye başvurmuş, %12.5'u başvurmamıştı. Olguların %67'si VSD'lere düzenli giderken, %33'ü uyumsuzluk göstermişti. VSD'lerde hastanenin önerdiği yeniden tedavi rejimine %45 uyum görülürken, %55 oranında uyum gözlenmemişti. Nüks ve ara verip dönenlerde tedavi başarısı sırasıyla %82 ve %52 olarak bulundu. Yine nüks ve ara verip dönenlerde toplam ilaç direnci sırasıyla %31.2 ve %53.1 ve ÇİD oranı sırasıyla %6.2 ve %15.6 olarak bulundu. Hastalarımızda toplam olarak %28 kür, %34 tedavi tamamlama, %2 tedavi başarısızlığı, %28 terk ve %8 ölüm saptandı. Toplam tedavi başarısı %62 olarak bulundu. Elde edilen sonuçlar ile ilgili olarak daha doğru bir değerlendirme için, en az 3 yıl gibi bir süre ile olguların izlemi ve olgu sayısının arttırılması doğru olacaktır. Sonuç olarak; WHO'nun yeniden tedavi rejimi önerisinin öncelikle nüks grupta olmak üzere ara verip dönenlerde ve yüksek hasta uyumu ile birlikte olduğunda başarılı olabileceği kanısına varıldı. Daha önce tedavi almış ve yeniden 57 tedavi gerektiren hastalarda olduğu gibi özellik arz eden olguların en azından tedavilerinin başlangıç fazını hastanede geçirmelerinin ve balgam konversiyonu sağlandıktan sonra taburcu edilmelerinin, daha sonraki tedavilerinin başarısındaki en önemli faktör olduğu sonucuna varıldı. WHO'nun da belirttiği gibi nüks ve ara verip dönen olgularda majör ilaçlarla yeniden tedavi rejimi direk gözetim altında verilirse yüksek başarı oranları ile sonuçlanacaktır. Ülkemizde geçmişte başarılı bir şekilde yürütülmüş olan mücadelenin yeni sorunların ortaya çıktığı şimdiki koşullarda çok daha fazla bir gayreti gerektirdiği ortadadır.

Özet (Çeviri)

This study was carried out between January 1998 and April 2000 in the 9B and 7B wards of Izmir Chest Diseases and Surgery Training and Research Hospital to determine the results of the re-treatment regimen with major anti-tuberculosis drugs (2-month HRE / 1-month HRE / 5-month HRE) in patients who had been previously treated and required re-treatment (interruption, return, relapse), taking into account the WHO case definitions. The mean age of the 50 patients included in the study was 46±12 (20-77). Ninety one percent of the patients were male and 10 percent were female. Thirty-three percent (66%) of the patients were intermittent and 17 (34%) were relapse cases. The patients who returned after interruption received treatment for 2±1 (1-5) times, and relapse occurred after a mean of 14+±11 years in relapse cases. Invitro drug susceptibility tests showed that 54.2% were susceptible to all drugs and 45.8% were resistant to at least one drug. Sputum smear conversion was 47% in the first month and 84% in the second month. The mean duration of hospitalization and treatment were 64±37 and 58+35 days, respectively. 68% of the patients were discharged, 10% left the hospital without permission and 14% were discharged voluntarily. The mean duration of admission to VSDs after discharge was 10+20 (1-120) days. 87.5% of the patients were admitted to the VSD and 12.5% were not admitted. While 67% of the patients attended VSDs regularly, 33% were non-compliant. In VSDs, 45% adherence to the hospital-recommended re-treatment regimen was observed, while 55% did not. Treatment success rates were 82% and 52% in relapse and interruption patients, respectively. Total drug resistance rates were 31.2% and 53.1%, and MDR rates were 6.2% and 15.6% in relapse and interruption patients, respectively. In total, 28% cure, 34% treatment completion, 2% treatment failure, 28% abandonment and 8% death were detected in our patients. Total treatment success was 62%. For a more accurate evaluation of the results obtained, it would be appropriate to follow up the cases for at least 3 years and to increase the number of cases. In conclusion, it was concluded that the WHO recommendation for a re-treatment regimen may be successful in the relapse group, primarily in the relapse group, but also in patients returning from a break and in combination with high patient compliance. It was concluded that the most important factor in the success of subsequent treatment is that patients with special features, such as patients who have received previous treatment and require re-treatment, should spend at least the initial phase of their treatment in hospital and be discharged after sputum conversion is achieved. As stated by the WHO, in cases of relapse and cases returning after a break, a re-treatment regime with major drugs will result in high success rates if given under direct supervision. It is evident that the struggle, which has been carried out successfully in our country in the past, requires much more effort in the current conditions where new problems have emerged.

Benzer Tezler

  1. Radyoterapi yapılan larenks kanserli hastalarda prognostik faktörlerin retrospektif B değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of prognostic factors in patients with laryngeal cancer who underwent radioation theraphy

    ÖZGÜR YILDIRIM

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    OnkolojiDicle Üniversitesi

    Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SEYİT BURHANEDTİN ZİNCİRCİOĞLU

  2. Major depresif bozukluk tanılı hastalarda hastalık şiddeti, klinik özellikleri ile otomatik düşünceler ve işlevsiz şemalar arasındaki ilişkinin incelenmesi

    Investigation of the relationship between clinical characteristics, automatic thought, and dysfunctional schemas in major depressive disorders

    FATİH YIĞMAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    PsikiyatriSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. KADİR ÖZDEL

  3. Akut romatizmal ateş tanılı hastaların retrospektif değerlendirlimesi

    A retrospective study of patients with acute rheumatic fever diagnosis

    NİHAL KARABEL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıKahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ŞEREF OLĞAR

  4. Larinks kanserlerinde bilgisayarlı tomografi ile manyetik rezonans görüntüleme yönteminin tanı değeri

    Başlık çevirisi yok

    BEŞİR ERDOĞMUŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    Radyoloji ve Nükleer TıpAtatürk Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. SELAMİ SUMA

  5. Yeni tanı hodgkin lenfoma hastalarındaprognostik nutrisyon indeksinin (PNI) sağkalım ve prognoza etkisi

    The effect of prognostic nutritional index (PNI) on survival and prognosis in newly diagnosed hodgkin lymphoma patients

    HİLAL YILMAZ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    İç HastalıklarıPamukkale Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NEVİN ALAYVAZ ASLAN